Yapay zekâ ile çeviri gazetecileri nasıl etkileyecek?

Yapay zekâ artık hayatımızın her yerinde ve dil işleme konusunda yapay zekâ sayesinde gerçekten büyük adımlar atılıyor. Farklı diller arasında anında çeviri yapabilen bu araçlar sayesinde dünyayla daha kolay iletişim kurabiliyoruz. Yine de bu, gazetecilik pratiklerinde bazı ciddi sorunlara da yol açabiliyor.

Çeviri işi hassas ve karmaşık bir iş. Bu yüzden yanlış anlaşılmalar ve anlam kayıpları olabiliyor ve bu kayıplar gazeteciliğin kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Bu yazıda, yapay zekâ ile çevirinin gazeteciler için nasıl problem yaratabileceğine dair detaylı bir inceleme yapacağız. Hangi sorunların olabileceğini, bunların etik ve işle ilgili boyutlarını ve bunları nasıl çözebileceğimizi konuşacağız.

Bağlam ve anlam problemi doğabilir

Öncelikle, yapay zekâyla yapılan çevirilerin dilin karmaşıklığını tam olarak yakalamakta zorluk çektiği bir gerçek. Düşünün, bir atasözü veya yerel deyim yanlış bir şekilde çevrildiğinde, o cümlenin veya hatta tüm haberin anlamı tamamen değişebilir. Bu, özellikle politik, sosyal veya kültürel konuların işlendiği haberlerde büyük sorunlara yol açabilir. Yanlış bir çeviri, bir olayın veya kişinin yanlış temsil edilmesine, hatta bazen karalama kampanyalarına bile neden olabilir.

Gizlilik ihlâline yol açabilir

Gizlilik sorunları da göz ardı edilmemeli. Yapay zekâ bazen bulut tabanlı olabiliyor, yani veriler internet üzerinden işleniyor. Gazetecilerin hassas bilgileri bu şekilde dolaşıma girebilir ve güvenlik riskleri oluşturabilir. Kültürel hassasiyetler de büyük bir mesele. Yapay zekâ, farklı kültürlerin ince ayrıntılarını ve duyarlılıklarını anlamayabilir, bu da yanlış veya yanıltıcı çevirilere yol açabilir.

İnsan gözünün gördüğünü kaçırma ihtimali

Kalite kontrolü de unutulmaması gereken bir faktör. Yapay zekânın sağlayacağı çeviri, normal şartlarda insan bir çevirmenin dikkatli gözünden kaçmayabilecek ve hızlı çalışan editörün es geçtiği hatalar içerebilir. Bunlar, okuyucu ve izleyiciler üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir, markanın veya medya kuruluşunun itibarını zedeleyebilir.

Kaynakların doğruluğu ve güvenilirliği problemli

Buna ek olarak, etik sorunlar da mevcut. Otomatik çeviri, kaynakların doğruluğunu ve güvenilirliğini kontrol etmeyi zorlaştırabilir. Yani, yanlış bilgilerin habere dahil edilmesi riski artabilir, bu da gazetecilik standartlarının düşmesine neden olabilir.

Düşük maliyetli ürünler düşük kaliteli çeviriler

Maliyet ve erişim de ciddi bir engel oluşturabilir, özellikle daha küçük veya bütçesi sınırlı medya şirketleri için. Yüksek kaliteli çeviri hizmetleri pahalı olabilir, bu da herkese eşit erişim sağlanamayabileceği anlamına gelir.

Alanda deneyim ve uzmanlık kaybı

Ve nihayet, yapay zekânın artan kullanımı, insan çevirmenlerin ve editörlerin işlerini değiştirebilir, hatta azaltabilir. Bu da, deneyimin ve uzmanlığın kaybına, genel çeviri ve haber kalitesinin düşmesine yol açabilir.

Çözüm nerede?

Özetle yapay zekâyı çeviri için kullanan gazeteciler, bir dizi spesifik hataya düşebilirler. Bu durumlar, habercilikte yanlış bilginin yayılmasına, kültürel duyarlılık eksikliğine, güvenlik risklerine, düşük kaliteli içerik üretimine ve genel kalite ve etik standartların düşmesine yol açabilir. Yine de yapay zekâ temelli çeviriler, gazeteciliği daha etkin ve verimli kılabilir, fakat bu, dikkatli planlama, insan denetimi ve etik düşünmeyi gerektirir. Gazetecilerin bu potansiyel hataların farkında olması ve bunlara karşı önlem alması, bu araçların etkili bir şekilde kullanılmasının anahtarı olabilir.

Peki bu tarz çeviri hatalarına karşı gazeteciler ne yapabilir? Geçtiğimiz haftalarda bir yazımda The Guardian’ın yapay zekâ kullanım ilkelerinden bahsetmiştim. Kurumunuzun benimsediği benzer ilkeler yoksa en azından alabileceğiniz önlemler üzerine düşünmekte fayda var.

İlk olarak, her çevirinin insan gözü tarafından gözden geçirilmesi, dilin inceliklerinin ve kültürel bağlamının doğru bir şekilde yansıtılmasını sağlayabilir. Ayrıca, güvenliğin sağlanması için güvenlik protokolleri oluşturmak ve kullanılan yapay zekâ araçlarının güvenilir olduğundan emin olmak önemli olabilir. Kalite kontrolü adına, araçların sertifikalı veya güvenilir kaynaklardan geldiğinden emin olmak da faydalı olabilir. Ayrıca çeviri yapıldıktan sonra kültürel bağlam kontrolünün yapılması da şarttır.

Yapay zekâ araçlarına tamamen güvenmek yerine, bunları gazetecilerin yardımcıları olarak kullanmak da, dengeyi korumaya yardımcı olabilir. Bu yaklaşımın yanı sıra, yukarıda değindiğim üzere etik rehberler ve politikalar oluşturmak, teknolojinin sorumlu bir şekilde kullanılmasına yardımcı olacaktır. Sadece politika değil yönetimsel tercihler de burada etkili olabilir. İyi bir bütçe planlaması ve uygun araçların seçilmesi, kaliteli çeviri hizmetlerine erişim ve bu hizmetlerin maliyetleri ile ilgili sorunları önleyebilir.

Son olarak, yerel kaynaklar ve çevirmenlerle ilişkileri sürdürmek, kültürel bağlamın ve duyarlılığın korunmasına yardımcı olabilir. Hızla yapılacak bir yapay zekâ temelli çeviri dönüşümünün yaratabileceği bilgi kayıpları gazeteciliğin kalitesine büyük etki edebilir. Her ne kadar yapay zekâ artık ironiyi anlayacak noktaya geldiyse de yerel dilde kullanılan terimler, coğrafi bilgiler gibi konularda sizi yarı yolda bırakabileceğinden aşamalı bir geçişte fayda var.

Özetle sürekli eğitim, özkontrol ve gelişim, gazetecilerin yapay zekâ teknolojisinin sürekli değişen doğasını anlamalarına ve değişim sürecinde yapay zekâ teknolojilerini efektif şekilde kullanmalarına yardımcı olabilir. Bu önlemler, şimdilik, gazetecilerin yapay zekâyla çeviriyi etkili ve sorumlu bir şekilde kullanmalarına yardımcı olabilir, olası hataları en aza indirebilir ve habercilikte daha yüksek kalite standartlarının sürdürülmesini sağlayabilir.

Yazar hakkında

Sarphan Uzunoğlu

NewsLabTurkey Yönetici Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu, kimi sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapmakta ve İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde yeni medya üzerine dersler vermektedir. Ashoka Fellow'u da olan Uzunoğlu, doktorasını Galatasaray Üniversitesi'nde tamamlamıştır ve geçmişte Lübnan Amerikan Üniversitesi Multimedya Gazetecilik Bölümü'nde Öğretim Üyesi Doktor, Norveç Arktik Üniversitesi Medya ve Dökümantasyon Bölümü'nde Doçent Doktor olarak çalışmıştır.