Video habercinin telife takılma kâbusu: “Belirli bir süresi yok”

video-haber-telif-youtube-algoritma

Video habercilerin telif sorunlarını aşmalarına yardımcı olması ümidiyle hazırlamış olduğumuz serinin ikinci kısmında Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Gökhan Ahi’yle yapmış olduğumuz söyleşiyi yayınlıyoruz.

YouTube’a yüklediğimiz video ile ilgili bir uyarı aldığımızda bu uyarıyı veren YouTube algoritması mıdır yoksa hak sahipleri midir?

YouTube’da algoritmalar şu şekilde çalışıyor: Her müzik eseri, her film için “fingerprint” dediğimiz bir parmak izi teknolojisi tanımlanıyor. Content ID ile işaretleme şu anlama geliyor: Eserin herhangi bir kısmı herhangi bir videoda kullanıldığı zaman YouTube’un algoritması otomatik olarak hak sahibini uyarıyor. Bundan sonraki yönetim hak sahibine geçiyor. Hak sahibi, uyarıldığı zaman ben burada telif hakkının ihlal edildiğini düşünüyorum diyerek karşı tarafa uyarı gitmesini sağlayabilir ya da karşı tarafın yaptığı işe göre, yaptığı eyleme göre tamamen kaldırılmasını da sağlayabilir.

YouTube’a videoyu yükleme işlemi devam ettiği sırada videonun içinde geçen şarkıları YouTube bulur ve sizi uyarır. İçinde telifi olan şarkıları tespit eder, ya da hak sahibi eseri kullanıldığında sessize alınması seçeneğini tıklamışsa müziğin sesi belirli yerlerde kısılabilir.

“Belirli bir süresi yok”

Müzik eserlerinin parmak izi var dediniz ama bazı derleme haber videolarında bir şarkıdan parçalar kullanıldığını ama şarkının açıklama kısmında dahi yazmadığını görüyoruz. Algoritmadan kaçmış mı demek oluyor bu? Eğer böyleyse nasıl kaçabilir? Belirli bir sürenin altında kaldığı için mi?

Bu soru bana herhalde yirmi senedir soruluyor. “Bir süresi var mı?” Hayır, belirli bir süresi yok. Yani bu üç saniyedir, beş saniyedir, otuz saniyedir, hiçbir süresi yok. Bizim burada çok basit ölçütlerimiz var: Bu, ticari bir esere konu olacak mı olmayacak mı? Birincisi bu. İkincisi, eserden normal yararlanmayı zedeliyor muyuz zedelemiyor muyuz? Üçüncüsü de hak sahibinin yararına bir zarar veriyor muyuz.

Bir sinema filminin en vurucu sahnesini getirip de “üç saniye” diye bir yere koyarsam, burada bir sıkıntı olur. Neden? Çünkü o sinema eserinin en vurucu sahnesini yayınlamak hak sahibinin yararına zarar verir.

Fragmanlar telife takılıyor mu peki?

Hayır tabii ki fragmanın telifi olmaz. Fragman, zaten yayınlansın, yaygınlaşsın diye piyasaya verilir. Yalnızca fragmanları sahne arkası videoları veya teaser’larla karıştırmamak gerekiyor.

Ama bir müzik eseri zaten ortalama 3 ila 4 dakika uzunluğunda oluyor. Bunun 30-40 saniyesini kullanmanız da herhalde beklenmemeli, çok daha makul ölçülerde kullanılması gerekir. Her eserin kendine göre bir adil kullanım sınırı var. Öte yandan, bir saniye bile olsa ticari amaçlı kullanıma müsaade edilmez.

Peki eşleşmenin hiç olmadığı durumlarda ne oluyor?

Hak sahipleri bu konuda bir tedbir alacak bir işlem, bir işaretleme yapmamıştır. Bu işaretlemelerin yapılmadığı eserler YouTube’un radarına girmiyor. Bu nedenle de eserin orijinal versiyonunu değiştirerek, örneğin bir filmi küçültüp, kare içine alarak yayınlamak gibi uygulamalar görülüyor. Farklı ses ve görüntüler içeren “cover” şarkılar da aynı şekilde algoritmalara yakalanmayabiliyor. Ama bu hukuka aykırı tabii.

Abone olunmayan ajanslardan güncel haberlerin alınması haksız rekabete girer

Bu şekilde görüntü ve müziği deforme ederek “teliften kaçmak” mümkün yani, hukuki aykırı olmakla birlikte.

Evet ama yakalanmayacak bir şey değil. Kişisel ihbara dayalıdır. Diyelim kullanıcı olarak ben gördüm ve hemen yapımcı veya sanatçıyı uyardım, o zaman hak sahibi o videonun YouTube’dan kaldırılmasını ister ve kaldırılır.

Burada YouTube direkt muhatap olmaz. Türkiye’de ve dünyada MCN dediğimiz (çok kanallı ağlar) yapılar, içerik ortakları var. Gidip onlara YouTube’daki hak ve yetkilerinizi verebilirsiniz. Onlar da videolarınızın nasıl yayınlanacağını, ölçüsünün ne olacağını, hangi kategori ve başlıklarda yer alacağına karar verdikleri gibi bu hak çakışmalarını da yönetir. Telif haklarını da yönetmeye çalışan ve ona göre optimizasyonları yapan şirketler var.

Haber görüntülerinin kullanılmasına gelirsek burada nasıl bir işleyiş var?

BBC’den görüntü alabilirsiniz, TRT’den alabilirsiniz, herhangi bir haber ajansından görüntü kullanabilirsiniz bunda hiçbir sorun yok. Haberlerin fikir sanat eseri anlamında değeri yoktur, ama haber bir ticari üründür. Haber ajansı bunu üretirken bir masraf yaptığı için bu haberi kullanananlara abone olmalarını söyler ya da abonelerine sattığı fiyat üzerinden”haksız rekabet oluştuğunu” belirterek ödeme talep edebilir. İstisnası ne? Bilimsel ve sanatsal eserlerde kullanmak. 

Mesela haberci gitmiştir savaş cephesinde çok özel görüntüler çekmiştir. Tabii ki bunun bir ticari değeri var, bunu kullananlar ticari olarak haksız rekabet yapmış olur o kişiyle. Ama fotoğraf ve videoda özel bir emek ve çaba sarf edilmişse; bunu biz aynı zamanda bir fikri ürün, fikir ve sanat eseri gibi kabul edersek FSEK korumasından yararlanır. Özel bir kurgu yapmışsa videoya, o da FSEK kapsamına girer.

Mesela 140 Journos görüntüleri iç içe geçiriyor kullanıyor. Burada da herhangi bir problem yok çünkü haber görüntülerini kullanma serbestisi var. Ama ne yapmamak kaydıyla, haksız rekabet yapmamak ve kullandığı görüntülerin adını kime ait olduğunu jenerikte geçirmek veya görüntünün belirdiği anda kaynağı belirtmek kaydıyla. 

Geçirmiyor ama, logo kullanıyorlar. 

Logonun görünmesi de yeterli. Oradaki hak sahibini gösteriyor. 

Bu logo meselesinde de bazıları diyor ki “şık görünmüyor”. Atıyorlar logoları. Aslında hukuka aykırı bir şey mi yapıyorlar?

Kısa kullanıyorsanız sorun yoktur. Bunu bir ifade biçimi olarak benimsemişinizdir yani “biz genel olarak logoları dahil etmiyoruz” diyerek 37. Maddeden yararlanırsınız. Ama kısa kısa almak gerekir.

ODTÜ Medya Topluluğu’nun çektiği görüntüler vardı, Verşan Kök’ün protesto edilmesini çok güzel bir açıdan çektiler ve yayınladılar. Pek çok kolaj videoda kullanıldı bu. Bu da haber mi sayılır? 

Bu da haber. Kimin ürettiğine bakılmaz. Ama ODTÜ Medya Topluluğu’nun tüzel kişiliği var mı? Yok. Bir grup öğrenci. Bu gruptan bu görüntüleri sahiplenen biri varsa eğer, evet o kişinin fikri hak talepleri olabilir. Ama bir topluluk var, tüzel kişiliği yok, neyi nasıl sahiplenecek? Bir nevi kendiliğinden anonim bir hâle dönmüş oluyor.

Adil kullanım çerçevesinde itiraz edilebilir

Peki bazı uluslararası medya kuruluşları var. Parasını verip arşiv görüntüsünü kanaldan satın alıyorlar. Madem yasalar haber konusunda buna olanak veriyor neden satın alma yoluna gidiyorlar? 

Bu tamamen o kuruluşun iş ahlakıyla ilgili. Şöyle söyleyeyim… Gezi olayları sırasında ben Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşma bekliyordum, görevimi bırakamıyordum, aşağıda avukatlar Gezi’yle ilgili eylem yapıyordu. Orada olmak istiyordum ama duruşma bekliyordum. Sonra bir itişme oldu, polis avukatları yaka paça göz altına almaya başladı ben de tepeden bir görüntü çektim. 1-1,5 dakikalık bir video. O zamanlar Twitter’da video yayınlanamıyordu TwitPic’e atmıştım. Ben bunu attıktan sonra video viral oldu ve beni Avrupa Yayın Birliği’nden (EBU) aradılar ve videoyu yayınlamak için iznimi istediler, belirli bir miktar da ücretlendirmeleri olduğunu söylediler. Dedim para istemiyorum, alın kullanın, tamam dediler sonra bir yazılı muvafakatname istediler benden ve o şekilde tüm televizyonlarda o görüntüler “Courtesy of Gökhan Ahi” etiketiyle yayınlandı. Ama Türkiye’deki hiçbir televizyon o görüntülerde bunu yapmadı. Çok önemsediğim için söylemiyorum, ama işin sistemi Avrupa’da bu şekilde yürüyor. Yani haberin/görüntünün kaynağı kimse onun adını anmak ve telif ücreti vermek, buna göre belirlenmiş de bir fiyat tarifesi var. Fakat Türkiye’de böyle değil. Bir video var, o video herkes tarafından kullanılıyor. En azından, onun parasal değeri olmadığını varsayalım, o görüntüyü çekenin varsa bir talebi, ismini anmak lazım. 

Peki diyelim ki TRT Arşivi’nden Zeki Müren’in bir şarkısını aldık ve haberimizde kullandık. Burada hak sahibi kim? Kimle karşı karşıya geleceğiz?

Orada TRT de hak sahibidir. Ama TRT biraz kamusal bir kurum olduğu için bununla (videoyu yüklerken kullanıcı üçüncü kişilere kısıtlama getirmekle) uğraşmamış olabilir. İsterse uğraşır ve TRT’nin arşivinden kullanılan tüm görüntüleri kaldırtabilir veya hepsinden para talep edebilir.

Peki Şokopop bir videosunda Uçan Kuş’tan görüntüler kullandı. Adil kullanım çerçevesinde kullandı ama Can Tanrıyar videoyu kaldırttı.

Yaptığı videonun yüzde sekseni Uçan Kuş’tan oluşuyorsa Can Tanrıyar orada haklıdır, ama yüz elli tane görüntüden beş on tanesi Uçan Kuş’tan ise o zaman bir problem yoktur. Az önce söylediğim üç aşama devreye girer ve buna göre problem yoksa sorun olmaz.

Ne yapmalı böyle durumlarda video haberci? Mesela çok emin videosundan, adil kullanım diyor ama itiraz geldi.

İnsanlar itiraz etmek, sorgulamak yerine, bir hak ihlali bildirimi geldiğinde “aman ne olur ne olmaz, başıma bir şey gelmesin” diyerek kaldırmayı tercih ediyor. Ben videoyu kaldırmamalarını söylüyorum çünkü alakası yok, hak ihlali değil; yine de kaldırıyorlar başları ağrımasın diye. 

Nasıl savunur kendisini? Süreç nasıl ilerliyor? 

YouTube’a itiraz edecek, “hayır, telif hakkı ihlaliyle ilgisi yok” diyecek, YouTube inceleyecek bunu. Çoğu zaman incelemeden de geçmeyebiliyor, YouTube genelde bu kadar uğraşmıyor.

Mahkemelik mi oluyor taraflar? 

Yükleyen kaldırmıyorum dedi, ne yapacak hak sahibi, mahkemeye gidecek. Mahkemeden hak sahipliğini göstererek videonun kaldırılmasını isteyecek.

Uzun bir süreç yani.

Tabii. 

YouTube her zaman adil değil

Peki bir de canlı yayın yasakları oluyor. Bu nasıl oluyor? Kimse mahkemelik olmuyor, ama kanalın YouTube kanalına canlı yayın yasağı geliyor. Bazı haber kanallarının başına geldi. 

YouTube’da da her zaman adil yürümüyor işler. Mesela şikâyet alıyor. 1000 aboneli bir kanal var diyelim. Organize bir şikâyet prosedürü izleniyor. Biliyorsunuz troller… YouTube bakıyor, bin takipçiye 30 şikâyet yüksek bir oran diyor, demek ki burada bir problem var. Bir hafta canlı yayın yasağı koyuyor kanala. 

Beş kişi “spam” şikâyeti yapıyor, “zararlı içerik” diyor, kanala 15 gün ceza geliyor.

Bu kapatmaların/canlı yayın yasaklarının o zaman telifle ilgisi yok? 

Hayır, daha çok spam şikâyetleriyle ilgili. Çünkü YouTube sadece telif işlerine bakmıyor ki… YouTube’un içerisinde nefret söylemi içeren ifadeler, hakaretler, pornografik görüntüler, şiddet görüntüleri olabiliyor. Bütün bunlar için bir denetim mekanizması var kendi içinde.

Bir de futbol konusu var. Spor haberlerinde vs. maç görüntüleri telife takılıyor.

Futbol özel bir durum. Futbol maçlarının yayınları, futbol görüntüleri zaten FSEK kapsamında değil. Dolayısıyla ticari bir üründür. Bir metadır yani. Şimdi burada futbol federasyonunun özel bir yasası var, özel statüsü var. Yasayla istediği kişiye yayın haklarını verebiliyor. Yayın haklarını verdiği kişi de bunu ticari ürün hâline getirdiği için istediği yere satabiliyor dolayısıyla futbol görüntüsünden dolayı herhangi bir yere “haksız rekabet” diyerek engel koyabiliyor, tazminat davaları açabiliyor. 

Bu durumda YouTube’a futbol görüntülerini yükleyen kişi önce neyle karşılaşıyor?

Direkt o videonun yayından kalkması talebi gelir. Ya da yayın hakkı olan kuruluşların doğrudan müdahalesiyle video anında kaldırılır. 

İtiraz etti?

Bir şey değişmez. Futbol endüstrisinde büyük yayın şirketleri var. Mesela Bein Sports’un arkasında çok güçlü bir hukuki ekip ve teknik ekip vardır. Bu tür maç yayınlarıyla ilgili maç saatlerinde dahi aksiyon alırlar ve bütün bunları engellemek için her yerde aktif olurlar. Daha siz yayınlamadan birkaç dakika içinde o engellenmiş olur. Burada etkin bir mücadele yöntemi kullanıyorlar, ekip geniş, YouTube’la ve pek çok video dağıtım platformuyla yapılan anlaşmalar ve iş birlikleri var. 

Aynı şekilde müzik eserlerini koruyan meslek birlikleri var: MÜ-YAP (Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği), MESAM (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği), MSG (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği). Bunların da yine aynı şekilde video platformlarıyla anlaşmaları vardır. Bu anlaşmaların yanı sıra arkada teknik ve hukuki bir ekip çalışır, çoğunlukla buradaki hak ihlallerini de en başta onlar engellemeye çalışır. 

Kendinizi içeriğin üreticisi yerine koyun, ne açgözlü ne tokgözlü olun

Biraz soyut örneklerden gidelim. Haber videosu yapıyorum, 1 saatlik videoda 32. Gün Arşivi’nden 2-3 dakikalık blok görüntü kullandım, yerel seçimleri anlatıyor, hiç edit yok.

Az önce saydığım 37. Maddeye direkt aykırı. Hak sahibinin hukuki menfaatlerine zarar vermek ve eserden normal yararlanmaya aykırı biçimde kullanmak. Bunun görüntülerini alıp onun üzerine yeni haber üretmesi gerekiyor. Kanun, görüntüleri kullanma demiyor, kullan ama 3 dakikalık tamamını yayınlarsan problem. Kesmeden blok hâlinde kullanmak yanlış. En azından editörün eli değmeli. Toplamda 3 dakika kullanabilirsiniz ama editörün yorumu, başka görüntüler, alt yazı vb. bir düzenleme girsin. Yoksa problem olabilir, hak sahibinin hakkı ihlal edilmiş olabilir.

Toplamda üç farklı videoyu kesip biçtik 10 dakikalık bir video yaptık. Çok ciddi edit var ama üç videodan ürettik. 

Sorun olmaz. Editlemişsiniz sonuç olarak. Kaynak da gösterdiniz… 

Diyelim ki yapmadık. Telifsiz müzik koyduk üstüne. 

O zaman olmaz. En azından bir haber üretin ondan. En azından bir alt yazı koyun. Bu hâliyle üç tane filmin özetinden film yaptım demek gibi bir şey bu. Önemli olan yeniden işlemiş olmak ve bir emek sarf ederek yeni içerik oluşturmak.

Peki bazen bireyler kişisel arşivlerinden YouTube’a bir şeyler yüklüyor. VHS’den Star Haber çekmiş mesela 1997 tarihli. Böyle bir videoda yükleyicinin telif hakkı ihlali iddia etmesi, reklam geliri talep etmesi olasılığı var mı?

Hukuken böyle bir hakkı yok. Bunu yaparsa Star Tv gelirlerin kendisine yazılmasını isteyebilir. Ama bunu kimse talep etmedi, kimse fark etmedi, o zaman gelirler yükleyene yazılmaya devam eder.

Aslında konu çok basit. Şöyle düşünün: Varsayalım sanatçısınız. Eserinizden ne kadar yararlansalar kızardınız mantıken, ne kadar koysalar kızmazdınız. Öyle bir ayar yapılmalı ki, “a ne güzel, beni ve eserimi tanıtmışlar” demeli sanatçı. Ama ne çok tokgözlü ne de çok açgözlü düşünün, dozunda olsun.

Yazar hakkında

Defne Sarıöz

Defne Sarıöz Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Medyascope ve Yeşil Gazete’de çalıştı. Çeşitli mecralar için video haber üretti. Serbest gazetecilik yapıyor.