Evrensel’de bayrak devredildi: “Kan değişimi önemli”

Gazete binasına geldiğinde masaya oturur, toplantılarda konuşulanları dikkatle dinler, tartışma bambaşka yerlere gider, herkesi dinledikten sonra bir durur ve yorum yapar Fatih Polat. “Evet, tam da bu manşete bakış açımız gibi olmalı,” der. İtiraz eder, “hayır” der, sonra yine dinler. Ve ikna olur. Polat hem öğretir hem öğrenir. Pek çok yayın yönetmeni son noktayı “böyle olacak” diye koyarken, o stajyerin fikrini bile önemser.

Yıllarca mesaimiz böyle geçti. Hem dinlemeyi hem tartışmayı öğretti pek çok gazeteciye. Ve bir devir kapandı. Bayrağı Gazeteci Hakkı Özdal’a devretti. Peki, yıllardır bu gazetenin direksiyonunda olan Polat bu kararı birdenbire mi verdi, kızgınlıkları var mı, Evrensel’de ne yaptı ne yapamadı, bundan sonra nasıl bir yol haritası izleyecek? Sorularımızı yönelttik. Belli ki Polat, sadece yöneticiliğe veda etmiş; boynunda makinasıyla yola devam edecek.

Evrensel gazetesinde uzun yıllar genel yayın yönetmenliği yaptınız. Siz bu gazetenin mutfağının her parçasında da yer aldınız. Muhabirlik, editörlük, yazı işleri müdürlüğü… Muhabir olmayı da hiç bırakmadınız. Gazetecilik serüveninizden bahseder misiniz kısaca?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik Bölümü, sonraki yıllarda da üniversitelerin geldiği noktaya bakınca benim açımdan ve o dönem öğrenci olup o hocalar deryasından ders almış olanlar için müthiş bir şanstı diye düşünmüşümdür hep. Birkaçını saymaya kalksam adını anmadıklarıma haksızlık olur. Hep minnetle anıyorum. Bu arada, bombalı saldırı sonucu kaybettiğimiz Siyaset Bilimi hocamız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı da saygıyla anmak isterim.

1992 yılından itibaren Tuğrul Eryılmaz’ın yönettiği dönemde Nokta dergisinde staj dönemi ve kısa bir çalışmanın ardından haftalık haber ve yorum dergisi Gerçek’in Ankara bürosunda muhabirlik ve sonra da Ankara temsilciliği. Ankara’nın hastanelerinin acil servislerinde haber için sabahladığım günler olmuştu. 

Bir de aklımda kalan bir haberden söz edeyim. Biliyorsun bizim meslekte, iyi bir gazeteci olmanın temel koşullarından biri öncelikle bir gazete ve haber okuru olmaktan geçer. Eskiden gazetelerin kısa haber sütunlarına çok kıymet verilirdi. Bir gün Cumhuriyet gazetesini okurken, kısa haber sütunlarında “TRT Haber Daireler Müdürü Nurzen Amuran görevden alındı” diye bir haber gözüme ilişti. TRT’nin başına Tayfun Akgüner’in getirildiği bir zamandı. Zincirleme tasfiyeler yaşanıyordu TRT’de. Nurzen Hanım’ı arayıp görüştüm ve ardından 2020 yılında koronavirüsten yitirdiğimiz Prof. Dr. Ülke Azrak’ın da aralarında olduğu birçok isimle görüşmelerim oldu. Bol takip yediğim biraz zorlu bir haber macerasıydı. Sonra o Tayfun Akgüner haberini dergi merkezimiz kapaktan kullandı. Ardından Meclis’e taşınan o haber o kadrolaşma sürecine noktayı koyan süreci başlattı.

Gerçek deyince de 1992 yılında Hizbulkontra tarafından katledilen Diyarbakır temsilcimiz Namık Tarancı’yı saygıyla anmak isterim. Ardından kuruluş çalışmalarından itibaren Evrensel gazetesi var. Farklı mecralardaki gazetecilik deneyimlerinin ardından Evrensel’de bir araya gelen önemli bir ekiple bir süre birlikte devam ettik. “Evrensel’in ilk dönemi” diye de anılan o dönemde birlikte mesai yaptığımız pek çok meslektaşla daha sonra, başta basın özgürlüğü mücadeleleri olmak üzere bir dizi mesleki faaliyette bulunduk. Güzel zamanlarımız geçti.
Ardından uzun bir dönemini seninle birlikte paylaştığımız Evrensel yılları… Bu süreçte Gerçek dergisinden beri birlikte çalıştığımız İhsan Çaralan’ın Genel Yayın Yönetmenliği döneminde uzun süre yazı işleri müdürlüğü, politika ve birinci sayfa editörlüğü yaptım. İhsan abiden öğrendiğim şeyleri birkaç cümle ile tarif etmem imkânsız. Biraz anlatmayı deneyeyim. Bir manşeti belirlerken ya da kritik bir konuda yazı yazarken, standart retorikleri kullanıp bolca alkış almanız mümkündür. Sıfır riskli ve bir slogan havasında sözü ortaya salın ve kollarınızı birbirine kavuşturarak sonucunu keyifle izleyin. Hele günümüz sosyal medya dünyasında çok etkili bir yöntem. Ama İhsan abi içerik insanıdır. Bir mevzuyu her şeyden önce onun içeriğini boşluksuz ve doğru bir biçimde anlatmayı önceler. Tribünlerle ilgilenmez. Şu ülkede onun kadar adını koymadan imzasız broşürler yazmış kaç kişi vardır, ya da var mıdır bilemiyorum. Hâlâ kritik bir konuda yazı yazmayı düşündüğüm zamanlarda İhsan abiyi ararım ve çok kısa olarak temel noktalar üzerine bir sohbetin ardından sayfalarca yazmak mümkün hâle gelir. Derinlik ve içerik insanıdır İhsan Çaralan. Çok kıymetli başka hocalarım da var, ama isimlerini anmam çok da yakışık almayabilir. Aralarında bir süre önce kaybetmiş olduklarımız da var. Aynı zamanda bir çevirmen de olan ve bilim dergisi yayıncılığı bakımından da çok emeği bulunan Şeref Aydın’ı bu bakımdan minnetle anmak isterim.

Evrensel’in temel bir yönü senin de bildiğin gibi birbirinden öğrenme ilişkisidir. Çeşitli alanlarda iyi işlere imza atmak konusundaki mesleki yarış heyecanı ile birlikte, aslolarak haberin üreteceği toplumsal faydaya odaklanan gazeteciler topluluğu. Evrensel’in hikâyesi boyunca yanı başındaki arkadaşından öğrenmeye açık duran herkes çok gelişmiştir. İnsanların, önündekinin yerine geçmek için kuyusunu kazdığı, arkasından dolandığı piyasa alışkanlarına karşı çalışma arkadaşına omuz veren, bir eleştirisi varsa da yüzüne açık söyleyen bir kolektif. Bir de biz, “öğreten gazeteler” dünyasında, hayatın kendisinden, her günü haberini yaptığımız işçi sınıfımızdan ve şu ana kadarki mesleki birikimden öğrenen bir gazete olmayı hep önemsedik. 

“Sitem edeceğim, topu kucağına atacağım bir mecra ya da kişi yok”

Evrensel’in genel yayın yönetmenliği sürecindeyken, “şunu yapabildik, bu nedenle içim rahat, ama şöyle de hedeflerim vardı, olmadı” dediğiniz bir şeyler var mı?

Öncelikle yayın yönetmenliği döneminde, bayrağı devralmış olduğum İhsan abiden sonra yola devam ederken mesai arkadaşlarımdan sonsuz bir destek gördüğümü belirtmem lazım. Sonraki dönem açısından üzerine koyduğumuz demeyelim de yanına koyduğumuz bir şeyler olduysa bunu sağlam, üretken ve çalışkan bir ekip olarak başardık. Bu noktada gazetemizin yazarlarının bizi güçlendirici müthiş katkıları oldu, oluyor.

Evrensel’in bir yandan temel hattı olan, sermaye medyasının halka parayla yalan ve manipülasyon satma -bu arada elbette çeşitli mecralarda mesleği icra eden ve çok iyi işlere imza atan basın emekçilerini bunun dışında tutuyorum- tutumu karşısında, işçi ve emekçileri aydınlatma, bunu yaparken de işyerlerinden gelen haberler ve artık Evrensel’in bir klasiği hâline gelen işçi mektuplarıyla bir nitelik oluşturmaya çalışma çabasına ek olarak, Evrensel bu ülkedeki barış ve demokrasi ihtiyacı açısından üzerine düşen sorumluluğu hep önemsedi. 

Basın özgürlüğü mücadelesinde olabildiğince geniş ve güçlü bir biçimde rol oynayabilmek de bunlardan biri.

Bu arada, daha önce etkili haberler yaptığımız ancak çeşitli kadro sorunları, yetersizlikler nedeniyle geriye düştüğümüz alanlar var. Bunların da zaman içinde doldurulacağına inanıyorum. Evrensel, Türkiye’nin internet gazeteciliği bakımından da ilkleri arasında yer alıyor. Kadro yetersizliği ve belirli imkân sınırlılıkları nedeniyle, gazeteciliğin hem yeni hem de gelecek açısından çok daha fazla gelişmeye aday bu alanında yeterli noktada olmadığımıza dair değerlendirmeler yapıyoruz. Dijital dünyadaki gelişmeleri anlık olarak takip eden çok iyi bir beyin ekibine sahip olmak gibi bir şansımız olduğu için, bu konudaki diğer eksikliklerimizi zaman içinde gidereceğimize inanıyorum.

“Olmadı” diye düşündüğüm sayısız şey var. Onları sıralamak okuru da yorabilir. Ancak en temel hâliyle şunu söyleyebilirim. Evrensel’in önünde doldurması gereken, hayatın “hadi buyur” diye bas bağırıp çağırdığı kadar geniş bir alan var. Ancak imkânlarımızın sınırlılığı ve başka bir dizi nedenle o alanın yüzde 30’unu ancak doldurabilmiş durumdayız. Hem işçi sınıfı basını olarak derinleşip hem de önümüzdeki bizi çağıran bu alanı her gün biraz daha fazla doldurabilmek mümkün. Ben, yöneticilik yaptığım süre boyunca başarabildiğimiz her şeyin kolektif bir emeğin ürünü olduğunu biliyorum. Sevgili Hilmi Hacaloğlu’nun, Evrensel’deki nöbet değişimi sürecinin ardından, sosyal medya paylaşımındaki zarif ifadesinde olduğu gibi benimkisi en fazla orkestra şefliği olabilir.

Bir de bizler, sorumlusu olduğu süreçlerdeki eksikleri kendi dışında tarif etmenin doğru olmayacağı, hatta biraz da ayıp olacağını bilen bir terbiyeyi de önemseriz. Dolayısıyla eksik olduğunu düşündüğüm bir sürü şey için sitem edeceğim, topu kucağına atacağım bir mecra ya da kişi yok. Oradaydım, uzun süre de tam destekli yönetici olarak. Eksik kalan şeyler, benim de eksikliklerimle birlikte bir dizi başka faktörün toplamı ile eksik kalmıştır. Zaman içinde aşılacağını umut ediyorum.

“Kimse kendini bulunmaz Hint Kumaşı saymamalı”

Bayrağı devrettiniz. Bu karar neden alındı? Siz ne yapacaksınız?

Çalışma arkadaşlarımın da bildiği gibi epey uzun bir zamandır bu nöbet değişimi talebimi dillendiriyordum. Bu herhangi bir sorun ya da yorgunluktan kaynaklanmıyor. Ancak başka kurumlarda olduğu gibi basın kurumlarında da “değişmeyen yayın yönetmeni yapmışlar” türünden görüntülerin doğru olmadığına inanıyorum. İnsanlar aynı görevde çok uzun süre kaldıklarında, niyetten bağımsız bir körleşme içine de düşebilirler. Bu değişimin gençleşme ve benzeri ihtiyaçların ötesinde bir anlamı var. Nihayetinde bir gençlik dergisi değil, günlük bir basılı gazete ya da internet sitesini yönetiyorsanız burada gençlik dinamizmi kadar mesleki ve politik deneyim, entelektüel birikim ve daha bir dizi başka şeye de birlikte ihtiyacınız vardır. Bence daha temel olarak kurumların yönetsel mekanizmalarında belirli aralıklarla kan değişimine gitmek önemli ve gereklidir. Farklı yöneticilerin bir kuruma katacağı farklı nitelikler olacaktır ve bu da ilerlemenin önünü açar.

Bir de uzun süre yönetici koltuklarında oturmanın insanı “bozma” potansiyeli de atlanmamalı. Hepimiz faniyiz ve kimse de kendisini bulunmaz Hint kumaşı saymamalı.

Dolayısıyla tüm bu düşüncelerle bir süredir dillendirdiğim görevi devretme talebim, parçası olduğum kolektif tarafından bu dönem kabul edilmiş olduğu için şimdi devrettim. 

“Ellerini kirletmeden düzgün bir iş çıkarabilir misin?”

Elbette, Evrensel gazetesi ailesinden ayrılmayacaksınız, yazılarınız devam ediyor. Daha çok yazarsınız. Sahaya çıkarsınız. Benim tanıdığım Fatih Polat fotoğraf makinasını da bırakmaz. Sadece nöbet bitti diyelim. Peki, heyecan, kızgınlık, kırgınlık, mutluluk… Hangi duyguya sahipsiniz?

Yayın yönetmenliğimdeki son günümün ardından, bir süredir tedavi gören ve enfeksiyon riski nedeniyle, sürekli dolaşımda olan biri olduğum için yanına gidemediğim annemi ziyarete gittim. Ertesi gün doğup büyüdüğüm Eyüp’te, Eyüp’ün tarihinde önemli bir yeri olan çömlekçiliğe dair, öğrenci yetiştiren bir çömlekçilik hocası ile Evrensel’de yeni yılla birlikte haftalık olarak başlamayı planladığım işle ilgili bir söyleşi yaptım. Ona çömlekçiliğin püf noktasını sorduğumda verdiği yanıt çok etkileyiciydi: “Çamurla arkadaş olmayı beceremeyen bu işi yapamaz. Ve sabır çok önemli.”

Al bunları bizim mesleğimize uyarla. Elini kirletmeden düzgün bir iş çıkarabilir misin? Sabır olmadan mesleki bir demlenme mümkün olabilir mi?

Dediğin gibi, sırt çantamda bilgisayarım ve fotoğraf makinamla sahalarda olmayı çok özledim. İnsan sayfaya bağlı olduğunda bunu ancak deprem, maden kazası, savaş vb. gibi olağanüstü dönemlerde yapabiliyor. 

Sadece Türkiye’de değil aslında tüm dünyada yoksulların, zengin ve ünlülerin hayatlarına dair meraklarını gidermek için çeşitli magazin dergileri aldıkları ya da bu yöndeki programları izlediği bir çağdayız. Dünyayı emekleriyle her gün yeniden kuranlar ise “sıradan” insan diye kodlanıp, ancak toplu ölümlerin yaşadığı iş cinayetleri gibi zamanlarda birer sayıya iliştirilmiş olarak haber olabiliyorlar. Oysa Orhan Kemal’den Gabriel García Márquez’e kadar uzanan bir birikim bize, “Ne varsa, o sıradan hayatlarda var” diyor.

Gazetecilik hem sosyal bilimlerden hem de edebiyattan beslenerek nitelik kazanan ve derinleşen bir iş. Günümüzde ikisinden beslenmek bakımından da ciddi bir zayıflık söz konusu. 

Önümüzdeki dönemde, hayatında emek izi olan insanlarla sohbetlerden çıkan portreler yazmaya çalışmak planlarımdan biri. Bunun için, gazete mutfağındaki sorumluluklarım nedeniyle ertelediğim şeyleri yapmak istiyorum. Çalışma disiplinimi bozmayacağım, çünkü fazlasıyla kirletilmiş olan bu mesleği çok seviyorum.

Bazen evime uzun süre uğramadan, ofisim sırt çantamda olarak Türkiye’nin her yerine gidip, insanları dinlemek ve onlardan beslenmek istiyorum.

Kimseye kırgın değilim. Ama Evrensel’in resmi ilan hakkını iptal eden ve basın kartlarının da yenilenmemesi konusunda uzun süredir direnç gösteren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın başındaki kişi olan Fahrettin Altun’a kızgın olduğumu saklayamam. Eğer o bu satırları okursa belki, “Fatih Bey, kişisel değil” diyebilir ama ben o kadar emin değilim (!)

Fahrettin Altun’a kızgınsınız, öyle dediniz. O zaman Evrensel’in ekonomik koşullarından bahsedelim. Basın İlan Kurumu ile yaşadığınız bir dava süreci var. Bildiğim kadarıyla da Evrensel ve Yeni Asya dışında ambargo uygulanan başka bir gazete yok. Neden sizinle böyle bir problem yaşıyor Basın İlan Kurumu?

Basın İlan Kurumu, 22 Ağustos 2022 günü Evrensel’in resmi ilan hakkını tamamen uydurma gerekçelerle iptal etti. Zaten dört yıldır Evrensel’e ilan akışını durdurmuştu ve buna rağmen o dört yıl boyunca da çeşitli haberlerimizi gerekçe göstererek cezalar vermeye devam etti. İptal kararının ardından gazetemizin İstanbul 2. Bölge İdare Mahkemesi’nde açtığı dava 28 Kasım günü görüldü. Bir süre sonra da kararı göreceğiz. 

Evrensel’in resmi ilan hakkının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte iptal edilmesi rastlantı değil. “Tek adam” sürecine geçişle birlikte Türkiye’de basın özgürlüğü sınırları daha da daraltıldı. Bizim o sınırlara sığmamız mümkün değildi. Bu konudaki açık hak gaspına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Görevi devrettiğiniz Hakkı Özdal da uzun yıllar Evrensel gazetesinde çalıştı, son dönemde de köşe yazarıydı…

Evet. Evrensel’in mutfağında Hakkı ile uzun süre birlikte çalıştık. Onun çok uzun yıllar mutfağında emek verdiği Evrensel Kültür dergisi sürecinde de ben yancı konumda (!) toplantılara katılıp o sürece dahil oluyordum. Gazetedeki farklı yoğunluklar nedeniyle Yeni E döneminde bu pek mümkün olamadı benim açımdan. Mesleki ve politik birikimiyle Evrensel’e genel yayın yönetmeni olarak da çok şey katacağına inanıyorum. 

Sosyal medyada inanılmaz bir tebrik ve dayanışma mesajları aldınız, Hakkı Özdal ile beraber. Hem beraber çalıştığınız isimlerden hem de meslektaşlarınızdan öğrencilerinizden, okurdan… Bu kadar değerli mesajlar size ne hissettirdi? Toplu cevap vermek ister misiniz?

Bazı paylaşımların altına teşekkür mesajları yazdım ancak tamamına tek tek yazmaktan da utandım. Bu vesileyle insana kendisini iyi hissettiren tüm paylaşımlar için herkese teşekkür ediyorum. O mesajları, parçası olduğum kolektif adına kabul ediyorum.

Bağlarken şunu da söylemek isterim. Çalışma arkadaşım Metin Göktepe’nin dövülerek alçakça katledilmesinden sonra da yazarlarımızdan, çizerlerimizden ve çeşitli alanlardaki çalışma arkadaşlarımızdan sağlık problemleri ya da başka nedenlerle yitirdiklerimiz oldu. Bu vesileyle her birini saygı ve sevgiyle anmak isterim.

“Abonelik çağrımızı yinelemiş olayım”

Gazetelerin daha bağımsız olabilmesi için, nasıl bir ekonomi modeli olabilmeli, fon almaya karşısınız, reklam alırken bile çeşitli kriterleriniz var. Bu çarkın da dönmesi gerek, gazetecilik pahalı, siz nasıl ayakta kalıyorsunuz?

Evrensel, okurlarının desteğiyle ayakta duran bir gazete. Resmi ilan hakkımızın iptal edilmesi elbette, düzenli bir kaynaktan mahrum olmaya yol açtığı için ve özellikle basılı gazete maliyetlerindeki sürekli artış da dikkate alındığında bize zor zamanlar yaşattı, yaşatıyor. Bu noktada e-gazete/dijital abonelik ilaç gibi geldi diyebiliriz. Evrensel’in basılı gazete tirajına ek olarak şu anda 1600’e yakın e-gazete abonemiz var. Bunun 2 binin üzerine çıkması hâlinde, basın ilan kurumunun ilan hakkı iptalinden kaynaklı kayıpları dengelememiz mümkün olabilir. Bu söyleşi vesilesiyle de abonelik çağrımızı yinelemiş olayım.

Ben uzun yıllar Evrensel gazetesinde çalıştım. Gazeteden ayrıldıktan sonra çeşitli ortamlarda bana sorulan soruları sizin yanıtlamanızı isteyeceğim. “Evrensel gazetesi emek sömürüsüne karşı, ama kendi içeride gazetecileri sömürüyor. Ne diyorsun?”, “Gerçekten gazetecilik mi yapıyorsunuz, sanki bir partinin yayın organı?” Siz ne diyorsunuz bu sorulara Fatih Bey? 

Evrensel’in tüm çalışanların bilgisine açık bir bütçe yapısı var. Ücret düzeninde de bir eşitlik dengesi söz konusu. Ancak maalesef bu bütçe yapısıyla bugüne kadar, gazetede yöneticilik yapanların ve dolayısıyla karar merciinde olanların da içine sinebilecek bir ücret dengesi oluşamadı. Kaynaklarımızı artırarak, tüm Evrensel emekçilerine nefes aldırabilecek bir ücret dengesi oluşturabilmek hep bir hedefti. Bundan sonra da Evrensel’in çabasının bu yönde olacağından şüphe edilmemeli.

“Gerçekten gazetecilik mi yapıyorsunuz, sanki bir partinin yayın organı?” sorusuna gelince. Evrensel’in bir parti bülteni darlığında ve fraksiyoncu bir refleksle gazetecilik yaptığını düşünmüyoruz biz. Basın tarihi boyunca ve günümüzde sırtını holdinglere dayayanlara bu sorular sorulmaz. Mesela Yeni Şafak gazetesi AKP’nin sesi değil mi? Hatta bugünkü yapısıyla Hürriyet gazetesi iktidarın sesi değil mi? Yeni Şafak ile Evrensel’in herhangi bir günkü sayfalarını yan yana koyup bakılsın bakalım hangisi parti gazetesi?

Biz aslolarak Türkiye işçi ve emekçilerinin, ezilen halklarının, tüm ezilen kesimlerinin sesi olmaya önceliyoruz. Eğer bu ülkede çocuklar, okullarda bir öğün sağlıklı yemekten mahrum bırakılıyor ve gece de aç yatıyorsa bu bizim sorunumuzdur. Bir koltuğunun altına valiyi, diğerine jandarmayı alan bir patron, işçilerinin örgütlenme talepleri karşısında işten atma yoluna gidiyorsa bu Evrensel’in sorunudur. Çoğu gün bu ülkede birden fazla kadın cinayeti işleniyorsa, bu bizim sorunumuzdur. Bu ülkede Kürt halkı kendi seçtiği belediyelerle yönetilemiyor, çünkü art arda kayyum atanıyor. Bu bizim sorunumuzdur. Dünyanın bir coğrafyasında emperyalist bir saldırı ya da işgal varsa bu bizim sorunumuzdur. AKP iktidarı ve tüm ittifak ortakları, LGBTİ nefreti üzerinden bir yönetme düsturu inşa ediyorsa bu bizim sorunumuzdur. Bir yerde bir çevre, doğa katliamı varsa bu bizim sorunumuzdur.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Tüm bunlar Emek Partisi’nin de sorunu. Haber, gerçekler, bir partinin çıkarları adına eğilip bükülüyor mu? Temel kıstas, yayıncılığınızla bu soruya verdiğiniz yanıtta saklıdır.
Bunu sermaye ve iktidar medyası yapıyor.

Eğer Evrensel, işçi sınıfının ve partisinin kaygılarından azade liberal bir yayıncılık yapsa o zaman mı profesyonel gazetecilik yapmış olacak?

Ben kişisel olarak da örgütlü olmanın gazeteciliği deforme ettiği gibi bir yaklaşımın tamamen piyasa geleneğinden beslendiğini düşünüyorum. İsteyen örgütsüz olsun. Ama örgütlü olmak gazeteciliği bozan bir şey deniliyorsa onlara sayısız ödüllü habere imza atan gazetecinin örgütlü olduğunu hatırlatmak isterim.

Ben Emek Partili olmaktan onur duyuyorum. Bunun gazeteciliğimi bozduğunu değil, desteklediğini de düşünüyorum.

“İyi gazetecilik yaptığınızın düşünülmesinden daha şahane ne olabilir?

Tabii bu tarz sorular, çok yoğun gelmiyor ama insanlar da merak ediyor… Bunun dışında inanılmaz bir saygı da var. Bu saygıyı nasıl oluşturdu? Sizin gazetecilik yaparkenki kriteriniz neydi?

Başına çeşitli takılar konulan gazetecilik türleri, mesleğin yaşadığı itibar kaybından kaynaklı sıkışmışlıklardan ve arayışlardan doğdu. “Muhalif basın” gibi adlandırmaların akademik çalışmalar ve mesleğe dair çeşitli araştırmalarda duyulan kategorileştirme ihtiyacından kaynaklandığını anlıyorum. Ama biz kendimizi o şekilde tanımlamıyoruz. Bir gazetenin muhalefetin sesine yer vermesi başka muhalefet etmek adına yayın yapması başka şey. Gazetelerin isimleri var, onları çağırmak açısından o isimler yeterli. Her gazetenin ismi, tarihi ve yayıncılığıyla kendisini yeterince anlatır zaten.

İyi ve kötü gazetecilik demek yeterli kanımca. Yaptığınız iyi gazetecilik olarak görülüyorsa bundan şahane ne olabilir!

Bir okul… Çok gazete için kullanılmaz bu benzetme ama Evrensel için sık dile geliyor. Bu okul olabilme beceresi nereden oluştu? Çok mezun verdiniz. Çok kıymetli yerlerde, kıymetli işler yapanlar da var.

Evet, şimdi birkaçını saysak belki çeşitli basın organlarının görünmeyen mekanizmalarında önemli işler yapmaya devam eden birçok isim eksik kalır. Evrensel’de sabah ve manşet toplantıları herkesin katılımına açık yapılır. Manşet sözümüzü deneyimli bir editörümüzün değil, nispeten yeni sayılabilecek bir muhabir arkadaşımızın belirlediği çok olmuştur. Gazetenin kişisel gelişime ve birbirinden öğrenmeye açık olan yapısı bunu kuşkusuz destekliyor. Ben yine de keşke koşullarımız daha iyi hâle gelse de ihtiyacımız olan yetişmiş kadrolardan bu kadar mezun vermesek diye de düşünüyorum… Nezaketin ve açık soruların için de ayrıca teşekkür ederim.


Başlıktaki fotoğraf: Veysi Altay

Subscribe
Bildir
guest
5 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Gökhan
Gökhan
9 ay önce

Yöneltilen soruların zenginliği, cevapların samimiliği ve hepsini saran mütevazılık; keyifle okuduğumuz bir röportaj çıkarmış ortaya. Emeğinize sağlık

İbrahim Kayan
İbrahim Kayan
9 ay önce

Sevgili Fatih bir bebek olarak aldığı gazeteyi bugün genç bir yetişkin olarak devrediyor. Sermayeye dayanmayan bağımsız bir gazetenin bu kadar süre yaşaması çok bir olaydır bunun da başarılmasında Fatih’in emekleri çok büyüktür. Kendisine Evrensel okurları olarak minnetlerimizi sunuyoruz. Fatih’in yürüyüşü başka biçimlerde de olsa devam edecektir. O bir dava adamıdır. Sağol Fatih, emeklerin için.

Süleyman Kaplan
Süleyman Kaplan
9 ay önce

Emeğine ve güzel sorularndan ötürü de diline sağlık.👍

Maykara
Maykara
9 ay önce

Her ikinize de teşekkür ederim, emeğinizi esirgemediniz.

Kenan Çetin
Kenan Çetin
9 ay önce

Teşekkürler, selam ve sevgiler

İlginizi çekebilir