n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
⏱ Bu hafta bültenimiz 1308 kelime, okuma süresi yaklaşık 5 dakika.
Bu haftanın odağı New York Times. Sadece dijitalde bir milyondan fazla uluslararası aboneye ulaşan gazetenin tarihini ve bu noktaya gelmelerinde etkili olan bazı etkenleri ele aldım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Atlantic’in e-bültenleri, Adobe’un doğrulama sistemi, haber uygulamalarına farklı bir yaklaşım ve daha fazlasını bulabilirsiniz.
Bültenle sizi başbaşa bırakmadan önce iki duyurumuz var. İlki yeni video serimiz GAZETECİ. Günümüzde genç gazetecilerin geçmişte olduğu gibi usta-çırak ilişkisini deneyimleme şansına yeterince sahip olmadıklarının farkındayız. Bu nedenle de bu şansa sahip olmayan gazetecilere kendilerinden önceki kuşaklardan gazetecilerle tanışma ve onlardan öğrenme fırsatı sunmak için yeni bir röportaj serisine başladık. Gazeteci ve belgesel yapımcısı Günel Cantak serinin ilk bölümünde Ayşenur Arslan’ı konuk etti.
İkinci duyurumuz ise ikinci Bölgesel Eğitim Programımız hakkında. Adana, Mersin, Hatay, Antalya, Osmaniye ve Kilis’teki yerel gazeteciler bir haftalık programımıza katılmak için buradaki başvuru formunu doldurabilirler. Son başvuru tarihi 12 Kasım 2021.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu Hafta Ne Okuduk?
The Atlantic E-Bültene Transferlerle Girdi
Geçmiş bültenlerde The Atlantic’in e-bülten konusunda daha ciddi bir girişim başlatmayı ve bir platforma benzer şekilde işleyecek bir model planladığını anlatmıştım. Geçtiğimiz hafta bu model resmi olarak yayına başladı.
Dokuz yazar ve gazetecinin transferiyle başlayan bu abonelere özel e-bülten modeli Atlantic’in bu konuyu nasıl ciddiye aldığının da bir işareti. Ancak e-bültenleri genellikle “bağımsızlık” perspektifinden ele aldığımız için, büyük bir yayına transferler sektör içerisinde e-bültenlerin geleceğine dair tartışmaları da tekrar canlandırdı.
Bu konuda yazılanlar arasında bence en önemlisi The Atlantic’e transfer olan Galaxy Brain’in yazarı Charlie Warzel’in duyuru bülteni. Yalnızca bu teklifi neden kabul ettiğini anlatmakla kalmayıp bağımsız bir e-bülten yazarı olmanın beraberinde getirdiği arka plan tecrübelerini de detaylı bir şekilde anlatan yazısını altını çizerek okumak lazım.
Twitter ve Instagram Barıştı
Sanırım sosyal medya platformları arasındaki en ilginç inatlaşmalardan bir tanesinin sonuna geldik. 2012 yılından bu yana Instagram ve Twitter’ın birbirini kısmen engellediği garip ilişki geçtiğimiz haftayla birlikte iyileşmeye başladı.
Bilmeyenler için, Instagram’ın Facebook tarafından satın alınmasından önce orada paylaştığınız fotoğrafları otomatik olarak Twitter’a gönderebiliyordunuz. Ancak 2012 yılında başlayan inatlaşmayla birlikte Facebook bu özelliği devre dışı bırakmıştı. Sonrasında da yıllar boyunca Twitter ve Instagram arasında bir etkileşim kurmak pek de mümkün olmadı.
Ancak Twitter’ın platformunu daha açık hâle getirme adımlarının bir parçası olarak tweetleri Instagram hikâyelerinde gömülü olarak paylaşılabilir hâle getirmesi ve ardından iki ekip arasında başlayan diyalog, sonunda Instagram postlarının önizlemelerini tekrar Twitter’da görebilmemiz anlamına geliyor. Bu anlamsız inadın bitmesi bir yana, Twitter’ın teknolojik olarak daha açık bir platform olma çabasının önümüzdeki süreçte benzer haberleri daha sık duymamıza sebep olacağına da artık eminim.
Adobe’dan Görsel Doğrulama Sistemi
İnternette yanlış bilgi sorununun en önemli parçalarından birisi görseller. Yalnızca manipülasyon amaçlı oluşturulanlar değil, bağlamından koparılan gerçek bir fotoğraf bile ciddi bir sorun hâline gelebiliyor.
Adobe, bu konuda bir süredir teknoloji temelli çalışmalar yürütüyor. “Content Authenticity Initiative” çatısı altında yürüyen bu çalışmalara BBC, AFP, Washington Post, Microsoft, Nikon ve daha birçok büyük isim de dahil. Yakın zamanda hayata geçirilen 78 Days projesi de bu girişimin ürünlerinden birisi.
Ancak en önemli duyuru işin teknoloji kısmından geldi. Yeni Photoshop sürümleriyle birlikte görsel yayıncıları bu insiyatifin taslaklarına uygun “İçerik Kimlikleri (Content Credential)” üretip görsel dosyalarına ekleyebilecek. Bunlar da CAI tarafından üretilen web uygulaması Verify ile denetlenebilir olacak. Böylece görsellerin asıl kaynağını ve kimliğini tespit edebilme konusunda belki de ilk kez kapsamlı bir araca sahip olacağız. Bunun yaygınlaşması ve herkes tarafından kullanılabilir hâle gelmesi de doğrulama platformlarının ve gazetecilerin işlerini oldukça kolaylaştıracaktır.
Haber Uygulamalarına İlginç Bir Yaklaşım
Akıllı telefonlar için haber uygulamalarında benim kişisel tercihlerim oldukça net: temiz bir tasarım, kolay kullanım ve rahat bir okuma tecrübesi. Ancak bu herkes için geçerli değil. Bu yüzden de oldukça farklı —ve bana tuhaf gelen— yaklaşımlara sahip uygulamalarla karşılaşabiliyorum.
Hindistan merkezli haber uygulaması Glance de bunun en yeni örneği. Glance bildiğimiz türde açıp haber okuduğunuz ya da izlediğiniz bir uygulama değil. Bunun yerine anlaşmalı oldukları Android marka telefonlarda aktifleştirerek kilit ekranınızda uygulama tarafından seçilen popüler haberleri gördüğünüz ve izlediğiniz bir uygulama. TikTok benzeri bir tasarımı olan ve canlı yayınları da içeren uygulama ciddi miktarda yatırım da alıyor.
Ancak bunun ne kadar uzun ömürlü olacağı konusunda şüphelerim var. Her ne kadar Reuters Institute ile ortak olarak bir rapor hazırlayan yönetici editörü oldukça iyimser bir tablo çizse de telefonu elinize her aldığınızda sizi yeni bir şeyle karşılayan ve sürekli olarak ilginizi üstünde tutmaya çalışan bir uygulamanın kullanıcılar için ömrü kısa olabilir. Bir noktada insanlara çok fazla gelmesi ya da sıkıcılaşması oldukça yüksek bir ihtimal.
Kısa Kısa
🎂 Onuncu yılını geride bırakan teknoloji haber sitesi The Verge, şu ana kadar yaptıklarının kapsamlı bir incelemesini yayınladı.
📺 Podcast kayıtlarınızdan videolar oluşturmanızı sağlayan Headliner, doğrudan YouTube’a yükleme özelliğini kullanıma açtı.
👫 ABD’de yapılan bir araştırma, haberlerin altında hâlâ erkeklerin imzasının kadınlardan baskın bir şekilde daha fazla olduğunu gösteriyor.
🥸 Facebook elindeki bütün yüz tanıma verilerini silip sistemi kapatacağını duyurdu. Ancak Facebook’un yeni çatı şirketi Meta bu verileri toplamaya ve kullanmaya devam edecek.
🔍 ABD hükümeti, casus yazılımları ile gündem olan NSO Group ve Candiru şirketlerini kara listeye aldı.
🎧 Apple podcast alanında büyük bir adım atarak BBC Studios ve Slate ile ortaklığa başladı.
🇷🇺 Rusya Hollandalı gazeteci Tom Vennink’i bir gerekçe göstermeden sınır dışı etti.
🇲🇽 Meksika’da geçtiğimiz hafta içerisinde iki gazeteci daha öldürüldü. Bu yıl boyunca ülkede öldürülen gazeteci sayısı ise dokuz.

Haftanın Odağı: New York Times’ı Tüm Dünya Okuyor
Washington Post üzerine yazdığım haftanın odağında hedeflerinin dünya çapında New York Times’a denk bir gazeteye dönüşmek olduğundan bahsetmiştim. Bunun neden büyük bir hedef olduğunu anlamak için geçtiğimiz hafta içerisinde Times’ın yayınladığı habere bakmak yeterli: üçüncü çeyrek raporuna göre NYT’nin 8.3 milyon abonesinin 1 milyondan fazlası ABD dışında yaşayanların dijital abonelikleri.
Dünya genelinde 232 farklı ülkede abonesi olan bir gazete olmak herkesin başarabileceği —hatta hayal edebileceği— bir şey değil. Özellikle de dijital medyanın geleceği konuşulurken gazeteciliğe dair karanlık tablolar çizmenin normalleştiği bir dönemde böyle bir başarı, hem NYT hem de gazeteciliğin geleceğine dair çok şey anlatıyor.
170 yıllık tecrübeye sahip olan gazete, genel olarak ABD’de ve dünyada saygı duyulan ve öncülerden birisi olarak kabul edilen bir kurum. NYT bu yüzden arşiv ve kayıt için ideal gazete olarak görülüyor, İngilizcede “newspaper of record” lakabıyla anılıyor. Bir gazete için bu derece değerli görülmek aynı zamanda ciddi bir sorumluluğu da üstlenmek demek.
Çoğu zaman bu sorumluluğun altından kalkmayı da başardılar. Arşivlerinde ya ilk yayınlayan ya da yayınlanmasına ortak oldukları birçok büyük haber bulmak mümkün. Bu yüzden Pulitzer ödülünü en çok kazanan gazete olmayı da sürdürüyorlar —toplamda 132 kez bu ödülü aldılar.
Ancak bütün bunlar elbette her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmiyor. Tarihlerinde birçok sorunlu olay ve skandal da mevcut. Bu sayının ne kadar çok olduğunu anlatacak en iyi örnek ise sadece bunlara ayrılmış bir Wikipedia sayfası olması. Ancak bütün bunlara rağmen asla bir gazetecilik standardının altına düşmemeleri ve bunu korumak için ellerinden geleni yapmaları onları bir adım ileri taşıyan faktör.
Bununla birlikte teknolojiyi ve yeni gelişmeleri takip etmekten ve bunları en verimli şekilde kullanmaya çalışmaktan vazgeçmemeleri de onların dijitaldeki başarılarını getiren ana etken. 1996’dan bu yana internette de yayın yapan ve dijital üretimlerini sürekli geliştiren NYT, bu sayede gazetecilik için hem teknoloji hem de gelir konusunda örnek alınan kurumlardan birisi oldu.
Dünya çapında okunacak bir gazetecilik yapmaları da aslında bu gazetecilik yaklaşımıyla ilgili. “Yabancı Haberler” masasını kaldırıp yerine “Uluslararası Haberler” masası kurmak ya da kendi tabirleriyle “dünya hakkında yazmayı bırakıp dünya için yazmaya başlamaları” değişen dinamiklere ve gazetecilik yaklaşımlarına uyum sağlama konusundaki başarılarının bir örneği.
Bu da onların şu anda gördüğümüz küresel gazete olmasını sağladı. Girişte de söylediğim gibi bu her gazetenin yapabileceği bir şey değil ama iyisiyle kötüsüyle her gazetenin New York Times’dan ve yaptıklarından öğrenebileceği çok şey var.