GAZETECİ: “Medyanın ablası” Ayşenur Arslan medya yolculuğunu anlatıyor

Teknolojinin gelişmesi, bireyselleşme ve dijital medyanın yükselişi haberciliği, haberin kaynaklarından sunumuna kadar pek çok anlamda dönüştürdü. Sosyal medya araçlarının haber kaynaklarına eklenmesiyle birlikte neyin haber olduğu ve kime gazeteci denebileceği tartışmaları daha da şiddetlendi.

NewsLabTurkey olarak bu dönüşümün öncesinde ve sonrasında gazeteci olduğunu tartışmasız olarak kanıtlamış isimlerle konuştuk. 

En çok kimlerden etkilendiler? Gazeteciliğe yeni başlayanlara tavsiyeleri neler? Mesleki hayatlarında en büyük hataları ne oldu? Nasıl bir gazetecilik hayal ediyorlar?

Gazeteci’nin ilk konuğu “medyanın ablası” Ayşenur Arslan, sorularımızı yanıtladı.

Ayşenur Arslan, yıllardır yaptığı Medya Mahallesi programıyla “medyanın ablası” unvanına birçok medya kuruluşu tarafından layık görüldü. Bu unvana hürmeten, biz de ilk heyecanımızı onunla attık.

Ayşenur Arslan, kendisini 68 kuşağından biri olarak tanımlıyor. O kuşağın verdiği çetin mücadele onun kariyerini de şekillendirmiş. Onun içindir ki, bir daha onun gibi, “kimseye eyvallahı olmayan” bir gazeteci gelmeyecek bu ülkeye.

Aynı zamanda hiç ustası olmayan biri Arslan. Bununla beraber birçok gazetecinin elinden tutmuş, onlara ustalık yapmış. Sadece yeni muhabirleri değil aynı zamanda Ali Kırca ve Mehmet Ali Birand gibi deneyimli gazetecilerin de başarılarında onun etkisi büyük. Arslan 80’lerin Nokta dergisinde de orada. Uzun süre haberin mutfağında kaldıktan sonra, biraz da mecburiyetle ekranın önüne çıktı ve o mutfaktaki yılların acısını o günden bu güne ekranda çıkarıyor.

Bu bölümde, Arslan’ın kariyerinin en önemli anlarına ve tabii ki medya mahallesinin serüvenine bakıyoruz.

Birand ile nasıl tanıştı? Kanal D’den neden ayrıldı?

Birand’la çalıştığı döneme dair anılarını da paylaşan Arslan, Birand’a “Sen bu zamana kadar haber bülteni sunmadın. Sakin ve sabırlı olursan başarırız” dediğini söyledi. Birand’ın bu söylediklerine karşılık kendisine “ben reyting istiyorum” diye bağırmaya başladığını, bu yaşadıklarının ardından istifa ettiğini ama Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın kendisini ikna etmesiyle bir süre daha Kanal D’de kaldığını belirten Arslan bültenin zamanla magazinel başlıklara daha fazla ağırlık verdiğini belirtti:

“Bültende Seda Sayan ve Nihat Doğan. Birand tanımaz etmez! Sayan’ı tanır da Doğan’ı tanımaz. Nitekim ‘daha daha nasılsın’a döndü o akşam bülten ve çakıldı. Sonrasında Birand’la anlaştık; karışmayacaksın dedim.”

Ergenekon ve Oda TV operasyonları dönemine de değinen Arslan başlayan kumpas dönemiyle yollarının bir kez daha ayrıldığını, o dönem kendilerine dayatılan haberleri reddettiğini kaydetti.

Medya Mahallesi ne zamana kadar devam edecek?

Sağlığı el verdiği sürece Medya Mahallesi’ne devam edeceğini belirten Arslan, kendisinin medyadan bir an önce çekip gitmesini arzu edenlere şakacı bir yolla annesinin 93 yaşında ve hâlâ hayatta olduğunu hatırlatırken 80 yaşına kadar devam edebileceğini belirtti.

“Daha önce beni silerlerse bilemem” diye ekleyen Arslan Roboski sonrasında mitinglerde yuhalatılmasına rağmen bugüne dek devam ettiğinin ve koşullar el verdiği sürece de devam etmeye niyetli olduğunun altını çizdi.

Medyada neyi değiştirmek isterdi?

Ayşenur Arslan, Halk TV’deki koşullarından hoşnut olduğunu, yönetimle hiçbir problemi olmadığını; fakat dönemin koşulları gereği bir komiserin zihninde ve bir komiserin de konuğuyla arasında oturduğunu, bu nedenle de rahatça konuşamadığını belirtti. Arslan, rahatça konuşabilmek istediğini söyledi.

Gazetecilik ve cesaret konusunda Arslan’ın “Bizim akranlarımız yargılandı, öldürüldü. Biz cesaret kelimesini utangaç bir biçimde ağzımıza alırdık” sözleri dikkat çekerken, genç meslektaşlarına “Size sınır koyulmasına izin vermeyin” nasihati programın önemli noktalarından.

İyi Seyirler!


Hazırlayan: Günel Cantak

Kameraman: Defne Sarıöz

Video Editör: Defne Sarıöz

Prodüktör: Duygu Uzunoğlu & Sarphan Uzunoğlu


Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği tarafından desteklenen bu içeriğin tüm sorumluluğu Dijital Medya Araştırmaları Derneği’ne aittir.

Yazar hakkında

Günel Cantak

Gazeteci ve belgesel yapımcısı. İlk belgeseli “Duvar” ile 2010 Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabir olarak çalıştı. 2010’dan itibaren Mehmet Ali Birand’la birlikte “32. Gün” Haber Programı, CNN Türk ve Kanal D'de “Son Darbe: 28 Şubat Belgeseli” ve “Erdoğan’lı Yıllar” belgesellerinde editör, araştırmacı ve metin yazarı olarak çalıştı. Can Dündar ile birlikte hazırladıkları “Ardına Bakmadan – Birand”, Gezi Direnişinin ilk 48 saatini anlatan “Gözdağı” ve “Nazım’ın Kamerası” belgesellerinin yapımcılığını ve metin yazarlığını üstlendi. Serbest gazeteci olarak çalışma devam ediyor. Kendi YouTube kanalında belgeseller yayınlıyor.