n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında Twitter’la ilgili her kötü haberde adını duyduğumuz alternatif sosyal medya platformu Mastodon’u anlattım. Muhtemelen önümüzdeki günlerde adını sıkça duyacağımız için detaylı bir şekilde platformun özelliklerini anlatmanın faydalı olacağını düşündüm.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Meta’nın kötü gidişatı, gazetelerin aşırı bildirim kullanımı, SEO’nun haber sitelerine faydası ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Habere Kim Para Vermek İstiyor?
Dijital gelir modellerinin her birinin farklı zorlukları olsa da abonelik ve okur desteği son zamanlarda en çok konuştuklarımızdan birisi. Bu modelin en büyük sıkıntısı da kimin para vereceğini bilmek.
ABD’de yapılan bir araştırma, insanlara gazetelerin hangi gelir modellerini tercih etmesi gerektiğini ve kendi kişisel tercihlerini sormuş. Dikkat çekici bir şekilde toplumun yarısı reklamın ana gelir modeli olması gerektiğini düşünüyor. Sonrasında ise kesin bir tercih yok denilebilir. Söz konusu abonelik olduğunda ise bunu ikinci seçenek olarak gören iki grup var: gençler ve iyi para kazananlar.
Benzer veriler ülkemizde olmadığı için bu veriler ile doğrudan bir yorum yapmak zor. Yine de hem gençlerin dijital içeriklere para vermeye daha alışık olması hem de belirli bir gelir seviyesinin üstündeki insanların buna sıcak bakıyor olması genellemeye müsait veriler. Geri kalan kesimin haber için para vermesi nasıl sağlanır sorusuna ise kimsenin hâlâ kesin bir cevabı yok.
Meta İçin İşler İyi Gitmiyor
Meta ve çatısı altındaki şirketleri bir süredir yalnızca kötü haberler ile duyuyoruz. Bunun arkasında birçok farklı sebep olsa da büyük kısmının yönetimin hatalarına ve değişen internet dinamiklerine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
Hiç kimseyi kullanmaya ikna edemedikleri Metaverse projesi Horizon Worlds’e harcanan para ve asıl platformların giderek kötüleşmesi Meta’nın geçtiğimiz çeyreği çok kötü rakamlar ile tamamlamasına ve 65 milyar dolar değer kaybetmesine neden oldu. Yakın dönemde bu durumun iyileşmesi de beklenmiyor.
Bunun üstüne farklı devletler tarafından kesilen cezalar da şirketin işini zorlaştırıyor. BK tarafından Giphy’yi satmak zorunda bırakılmalarının üzerine Türkiye’de de Rekabet Kurulu tarafından farklı platformlardaki verilerini birleştirerek sosyal medya ve reklam alanında haksız rekabete sebep olmaları yüzünden 346.7 milyon lira cezaya çarptırıldılar. Diğer ülkelerde de bu tekelleşme sorununa dair devam eden süreçler olduğunu düşünürsek, ileride bu konu yüzünden daha fazla baş ağrısı çekecekleri kesin.
Alakalı: Meta’nın yanı sıra birçok teknoloji devi de geçtiğimiz çeyreği kötü kapattı. Özellikle gelirleri dijital reklama odaklı olan Alphabet/Google ve Snap, reklam sektörünün mevcut durumundan ciddi bir şekilde etkilendi.
Yayıncıların Bildirim Bağımlılığı
Eğer önemli haberlere hızlı bir şekilde ulaşmak ve gündemden geri kalmamak istiyorsanız, mobil haber uygulamalarının bildirim özelliği çok faydalı olabilir. Fakat birçok yayıncı bunu iyi bir şekilde kullanmakta zorlanıyor. Çoğu bildirimler ile gelen hızlı trafiğe bağımlı hale gelmiş durumda.
Press Gazette’nin yayınladığı analiz bu durumu çok iyi bir şekilde özetliyor. 16 Eylül ve 1 Ekim arasında 27 haber uygulaması ile yaptıkları deney boyunca aldıkları toplam bildirim sayısı 2300. Bu da günlük ortalama 135 bildirim demek. Analizlerine göre bildirim konusunda en agresif davranan yayın ise 17 gün içerisinde 147 bildirim gönderen Washington Post.
Elbette insanları bilgilendirmek ve önemli haberleri kaçırmamaları için bu bildirimleri kullanmak gerekiyor ancak aşırı agresif bir şekilde kullandığınız zaman kullanıcılar bildirimleri kapatmayı ya da uygulamayı tamamen silmeyi tercih edebilir. O yüzden dikkatli bir şekilde ilerlemek ve kullanıcının bildirimleri bir rahatsızlık değil, faydalı bir araç olarak görmesini sağlamaya odaklanmak gerekiyor.
Sosyal Medya mı SEO mu?
Dijital yayınlar ve gazeteler için okura ulaşmak ve daha görünür olmak en önemli meselelerden birisi. Genellikle de bu konuda izlenen yolların başında sosyal medya ve SEO geliyor. Ancak hangisinin daha faydalı olduğu konusunda akıllarda net bir cevap yok.
Çoğu zaman sosyal medya daha öncelikli ve önemli gibi gösterilse de platformların giderek değişen dinamikleri, algoritmaların yarattığı sorunlar ve daha fazlası yüzünden bu platformlardan eskisi kadar fayda sağlamak mümkün olmuyor. Bu da arama motorlarını ve SEO’yu daha önemli hale getiriyor.
New York Times bunun başarılı örneklerinden birisi. Sosyal medya üzerinden okur ve abone sayısını artırmak yerine SEO’ya daha fazla kaynak ayırmaya başladıkları andan itibaren ciddi bir şekilde büyümeye başladılar. Bu noktada platformların özel taleplerine uyum sağlamak yerine okurları doğrudan kendi sitenize çekebiliyor olmanızın da etkisi büyük diye düşünüyorum.
Kısa Kısa
😱 New York Post’un kovduğu çalışanlarından birisi sitede ve sosyal medya hesaplarında Demokrat siyasetçilere suikast öneren sahte haberler yazıp paylaştı.
🥬 Press Gazette, The Daily Star Genel Yayın Yönetmeni ile meşhur marul hakkında konuşmuş.
🚗 Semafor’un ilk iklim bültenine araba üreticisi Chevron’un sponsor olması fazlasıyla dikkat çekti.
🇧🇷 Brezilya’da Bolsonaro ve partisinin üyeleri seçim sonuçlarına uymayan anket sonuçlarını geriye dönük olarak tespit edip cezalandıracak bir yasa hazırlıyor. Yani yanlış seçim tahmini yapmayı ülkede bir suça çevirmek istiyorlar.
🇮🇹 The Economist’in sürekli başbakan değişmesi yüzünden Britanya’yı İtalya’ya benzeten karikatür kapağı İtalyan siyasetçilerin tepkisine neden oldu.
📬 George Orwell’in eserleri, Substack üzerinden seri halinde yayınlanmaya başlıyor. Başlangıç için Paris ve Londra’da Beş Parasız seçilmiş.
🧗 Amerikalıların yarısı ödeme duvarlarını atlamayı deniyor, yüzde 69’u da ödeme duvarı olduğunu bildikleri linklere tıklamıyor.
Haftanın odağı: Mastodon’u tanıyalım
Elon Musk’ın bu hafta içerisinde Twitter’ı satın alma sürecini tamamlamasıyla birlikte platform için yeni ve karmaşık bir süreç başlıyor. İlk günden gelen haberler ilginç bir süreç olacağını şimdiden görmemizi sağladı ama daha kapsamlı bir şekilde konuyu ele almak için en azından bir hafta daha beklemeyi tercih ettim.
Bu haftanın odağında ise bu haberlerle birlikte adını tekrar duymaya başladığımız bir platform üzerine konuşmak istiyorum: Mastodon. Genellikle herkesin özgür veya merkezsiz Twitter olarak anlatılsa da çoğu kişi için farkının ne olduğunu anlamak zor olabilir.
Basitçe özetlemek gerekirse, Mastodon ActivityPub adı verilen bir sosyal medya protokolü üzerine kurulmuş bir yazılım. Merkezsiz bir protokol üzerine kurulu olmasının anlamı, aynı protokolü kullanan diğer siteler ve platformlar ile iletişim kurabilmesi demek. Tıpkı Gmail hesabınız ile diğer e-posta platformlarını kullananlara sorunsuzca e-posta gönderebilmeniz gibi.
Bunun iki önemli sonucu oluyor. Birincisi tek bir platforma ve onun sahibinin keyfi kararlarına uymak zorunda olmamanız. Eğer kullandığınız Mastodon sitesinin kurallarını beğenmezseniz bütün hesabınızı başka bir yere taşımanız ve kaldığınız yerden devam etmeniz mümkün. Hatta isterseniz sadece kendiniz ve istediğiniz kişiler için özel bir Mastodon sunucusu da kurabilirsiniz. Bunun yanı sıra protokolü kullanan sitelerle nasıl iletişim kuracağınızı da belirlemeniz mümkün. Eğer bazı Mastodon sitelerinin kullanıcıları ile iletişim kurmak istemiyorsanız onların sitesini engelleyebilirsiniz.
İkinci önemli sonucu ise protokol üzerinde farklı formatları ve platformları deneme imkânınızın olması. Mesela Pixelfed aynı protokol üzerine kurulu olan Instagram benzeri bir fotoğraf paylaşma platformu. Bunun gibi örneklerin yanı sıra protokolü farklı internet protokol ve formatlarıyla birleştirmek ve entegre etmek de mümkün.
Protokol olmasının getirdiği faydaların yanı sıra Mastodon bir sosyal medya platformu olarak da birçok faydalı özellik sunuyor. Örneğin paylaşımlarınızın her birini ayrı gizlilik ayarı ile göndermek, detaylı filtreler oluşturmak, otomatik olarak paylaşımlarınızın silinmesi için ayar yapmak gibi özellikler daha fazla kontrol imkânı veriyor. Akışınızda yalnızca istediğiniz dilleri görmek, profilinize sık kullandığınız etiketleri koymak veya her paylaşım için hangi dilde olduğunu belirtmek ve içerik uyarısı koyabilmek gibi özellikler de daha iyi paylaşımlar yapma şansı veriyor.
Tabii ki beklediğiniz birçok özellik de platformda mevcut. Anketler, listeler, yer imleri gibi birçok şeyi doğrudan kullanabilirsiniz. Ayrıca karakter sınırı 500 olduğu için daha uzun yazmanız da mümkün. Tamamen özgür bir şekilde geliştirildiği ve kullanıcı odaklı olduğu için ne akış algoritması var ne de reklamlar. Bu da algoritma müdahalelerinden uzak, sadece istediğiniz şeyleri gördüğünüz bir sosyal medya tecrübesi demek.
Mastodon için en önemli sıkıntı kullanıcı sayısının azlığı. Çoğunluk büyük platformlarda olduğu için kullanmaya başlayan insanlar aradıkları kişileri göremediğinden dolayı uzun süre kalmayabiliyor. Yine de sosyal medya platformlarının genel gidişatının üzerine Twitter’da yaşananların da eklenmesi alternatiflere yönelimin artmasına neden olabilir.
Bütün bunların ötesinde sosyal medya platformlarına dair alternatiflerin artmasının ve özellikle de kapalı sistemler yerine daha açık seçeneklerin ortaya çıkmasını önemli buluyorum. Çünkü internetin giderek belirli şirketlerin kapalı kutuları haline gelmiş olması bizi birçok anlamda sınırlandırıyor. Aynı zamanda bizim kontrolümüzde olmayan platformlarda bilginin ve verilerimizin toplanması potansiyel riskleri de artırıyor. Örneğin bir süre sonra Twitter iflas eder ve kapanırsa, ciddi bir arşivi kaybetme ihtimalimiz var. Ya da platformların merkezi yapısı yüzünden sansüre ve gözetime daha açık olmaları günümüz internetinin bu seviyede kontrol edilebilir hale gelmesinin en büyük sebeplerinden birisi.
Eğer Mastodon’u test etmek istiyorsanız kurucusunun yönettiği mastodon.social üzerinden ya da alternatif sunucuların birisinden hesap açabilirsiniz. Her alternatifin farklı kuralları veya kullanıcı kitlesi olabiliyor, bunları inceleyip kendinize en uygun olanı tercih etmenizde fayda var. Eğer akışım boş kalmasın derseniz de kişisel hesabım burada.