n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında Dünya Basın Özgürlüğü Gününde dünyada basın özgürlüğünün durumuna ve nasıl bir yönde ilerlediğimize baktım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise NYT’nin Tucker Carlson dosyası, Patreon’un üreticilerine dair raporu, Çekya’daki medya ortaklığı ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
NYT’den Detaylı Bir Carlson Analizi
Tucker Carlson, ABD’de geçtiğimiz yıllarda büyük bir fenomene dönüşen sağ popülist medya akımının en büyük isimlerinden birisi. Fox News için yaptığı “Tucker Carlson Tonight” programıyla Trump ekseninde yükselen sağ hareketin ABD ana akımındaki yüzü hâline gelen Carlson, bunu yakın dönemde “Tucker Carlson Originals” isimli belgeseller ile de çeşitlendirdi.
Geçtiğimiz hafta içerisinde New York Times’ın araştırmacı gazetecilik muhabiri Nicholas Confessore’nin hazırladığı üç bölümlük dosya, Carlson’a ve onun yayıncılık tarzına dair hazırlanmış en derin işlerden birisi. Bu dosya için Carlson’ın programının 1150 bölümünü inceleyen NYT ekibi, bu araştırma sonucunda yalnızca Tucker Carlson ve Fox News’in Confessore’nin deyimiyle “televizyondaki en ırkçı programı” ortaya çıkardığını görmekle kalmıyor, aynı zamanda bu modelin inceliklerini ve Carlson’ın bu sayede edindiği gücü de görebiliyorsunuz.
Üç bölümden oluşan seri kesinlikle baştan sona okunmaya değer bir iş. Zaman sıkıntınız varsa şimdilik Confessore’nin dosyayı özetlediği bu yazısını okuyup dosyayı sonra okumak için kaydedebilirsiniz.
Platformların Gücüne Karşı Ne Yapılabilir?
İnternetin neredeyse her köşesini kontrol eden platformlar ve gazetecilik arasındaki ilişki bültenimizin sıkça gündemine giren konulardan birisi. Elon Musk’ın Twitter’ı satın alması da gazetecilerin Twitter’a olan düşkünlüğü konusunu daha açık konuşmamıza imkân sağladı.
Rasmus Kleis Nielsen ve Sarah Anne Ganter’ın önümüzdeki günlerde yayınlanacak kitabı The Power of Platforms, bu ilişkiye ve mevcut güç dengesizliğinden nasıl kurtulabileceğimize dair kapsamlı bir eser. Kitaptan uyarlanan bu yazıda da hem kitabın genel yaklaşımını hem de karamsar görünen bu durumdan çıkışımıza dair yazarların yaklaşımını okumanız mümkün.
Alakalı: NYT’nin ardından The Guardian da sosyal medya ve Twitter kullanımı konusunda yeni bir rehber yayınladı. Rehber gazetecilerine sosyal medya kullanmak zorunda değilsiniz demelerinin yanı sıra birçok makul uyarıyı da içeriyor. Ancak benim en çok hoşuma giden kısmı düzenli olarak eski tweetlerini silmelerini ve bunun için TweetDelete servisini kullanmalarını söylemeleri. Eğer TweetDelete Premium için bütçeniz yoksa Semiphemeral da bizzat test edip onayladığım bir diğer araç.
Çekya’da Ortak Çerez Dönemi
Üçüncü parti çerezlerin yarattığı veri güvenliği sıkıntısı ve birçok kötüye kullanım örneği, uzun süredir bu teknolojiden uzaklaşma yönünde hamleler görmemize neden oluyordu. Önce Firefox ve Safari gibi tarayıcıların bu takip yolunu otomatik engellemesi, ardından Google’ın da 2023’te bunları engelleyeceğini söylemesi ile birlikte alternatif arayışlar başladı.
Giderek ilgi çeken bir yol ise medya kurumlarının ortak teknoloji geliştirmeye başlaması. İsviçre’de hayata geçirilen OneLog’un ardından, benzer bir hamle de Çekya’dan geldi. Ülkedeki medya kurumlarının bir araya gelerek geliştirmeye başladığı Czech Ad ID, kullanıcıların verilerini paylaşma konusundaki ayarlarını takip edebilecekleri ortak bir giriş sistemi olacak. Bu sistem ile kullanıcılar her sitede bu ayarları kontrol etmek için ayrı hesaplar açmak yerine ortak bir hesap ile giriş yaparak hepsini tek bir noktadan yönetebilecek.
Ülkemizde böyle geniş çaplı bir ortaklıkla çözüm üretilir mi bilemiyorum ama bu akımın popülerleşeceği kesin. Kullanıcılara ve medya kurumlarına bir kolaylık sağlamasının yanı sıra bu sistemler ülkelerin veri koruma yasalarına göre optimize edileceği için yasal uyumluluk konusunu da ciddi bir şekilde kolaylaştırabilir. Diğer yandan böyle bir sistemi abonelik yönetimi gibi daha kapsamlı amaçlar için de kullanılabilir bir şekilde geliştirerek daha kullanışlı hâle getirmek de mümkün.
Patreon, Platformundaki Üreticilerle Konuştu
Patreon, internette bağımsız olarak işini yapmak isteyen ve bu konuda takipçilerinin desteğine başvuran birçok kişi ve kurumun bildiği bir isim. Bu alanda hizmet veren ilk platform olmalarının yanı sıra, en geniş üretici ve takipçi kitlesini de onlar barındırıyor.
Bu yüzden platformu kullanan üreticiler ile gerçekleştirdikleri Patreon Creator Census oldukça önemli bir veri kaynağı. Anket sonuçlarında hem platformu kullanan yaratıcı kitlenin çeşitliliğini hem de onların önceliklerini ve sorunlarını görmek mümkün. Bu veriler yalnızca şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik durumu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda ileride hangi alanlarda hareketlilik göreceğimize dair de işaretler taşıyor.
Bu yüzden bu verileri dikkatli bir şekilde okumak ve örneğin internetin başka köşelerinde sürekli pazarlanmaya çalışılan kimi trendlerin üretici kesimde karşılığı olup olmadığını görmek çok önemli.
Kısa Kısa
🎧 Facebook bir hevesle girdiği podcast alanında bir yıl içerisinde beklediğini bulamayınca her şeyi kapatmaya karar verdi.
🦊 2004 yılında bilgisayarlarımıza gelen Firefox, hafta içerisinde 100. sürümünü yayınladı.
📈 NYT’ın abone sayısı 9.1 milyonu aştı. Anlaşılan The Athletic ve Wordle’ı satın almaları işe yaramış.
😮 G/O Media, Quartz’ı 10 milyon dolardan az bir fiyata satın almış.
🤨 Vice Media, satış amacıyla bir finansal danışman tutmuş. Ancak tüm şirketi mi yoksa bir kısmını mı satacakları belirsiz.
👻 Geçtiğimiz hafta yeni teknolojileri uçan kamera Pixy’yi tanıtan Snapchat’in kurucusu Spiegel, Facebook’un metaverse çabasını “ne olduğu belirsiz ve farazi” şeklinde tanımladı.
😂 Insider, çalışanları için hazırladığı “etki puanları” sisteminde gazeteci Max Tani tarafından tweetlenmenin etki puanı kazandırmayacağını söylemişti. Programın iptal edildiğini duyuran isim elbette Max Tani oldu.
📺 Eğer Pazar gününüzü neşelendirecek bir şey arıyorsanız Trevor Noah’nın White House Correspondents’ Dinner konuşmasını mutlaka izleyin.
🧪 Yapılan yeni bir araştırma, siyaset gazetecilerinin bilim gazeteciliği eğitimlerinden sonra haberlerinde daha fazla hakem kontrolünden geçmiş makale ve bilim insanlarından alıntı kullanmaya başladıklarını gösteriyor.
Haftanın odağı: Gazetecilik dijital kuşatma altında
UNESCO tarafından Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan edilen 3 Mayıs için bu yıl UNESCO’nun belirlediği tema, başlıktaki cümle oldu: “Gazetecilik dijital kuşatma altında”. Sanırım bunun ne kadar doğru bir seçim olduğunu söylememe gerek yok.
Her geçen yıl dünyanın her yerinde giderek kötüleşen basın özgürlüğünün mevcut durumunu, bu önemli gün ve Reporters Without Borders’ın her yıl yayınladığı World Press Freedom Index’in 2022 versiyonu ile anmakta fayda var.
Geçtiğimiz yıllarda öldürülen, şiddete maruz kalan veya hapse atılan gazeteci sayısının maalesef sürekli artması ve bu konuda yeterli yaptırım uygulanmaması, BM tarafından yayınlanan “Threats that Silence” isimli raporda öne çıkan başlıklardan birisi. Raporun yayınlanmasından bu yana bu konuda hiçbir değişiklik görmediğimiz gibi, Ukrayna’da başlayan savaş ile birlikte hem Rusya’daki hem de Ukrayna’daki gazetecilere karşı tehditlerin artması durumu daha da kötüleştiriyor.
Bununla birlikte dijital tehditlerde de bir azalma olmadığı gibi aksine daha da arttığına tanık oluyoruz. Pegasus Project bunun en büyük kanıtlarından birisi. Devletler tarafından olmasa bile yazdıkları veya söyledikleri beğenilmeyen gazetecilerin internette sürekli taciz ve tehditlerle mücadele etmek zorunda kalması ise maalesef normalleşmeye başlayan bir durum. Öyle ki, yeni bir araştırma kadın gazetecilerin bu tacizleri mesleğin normal bir parçası olarak görmeye başladığını söylüyor.
World Press Freedom Index 2022 de durumun nasıl kötüleşmeye başladığını gösteren bir diğer rapor. Her ne kadar zirvedeki Nordik üçlü değişmese de, durumun “çok kötü” olduğu ülke sayısı rekor kırarak 28’e ulaşmış durumda. Türkiye birkaç sıra yükselip 149’uncu olsa da Hindistan ile birlikte kırmızı listenin sadece birkaç basamak üstünde duruyoruz. 180 ülke içerisinde yeni listeye en büyük tepkiyi yirmi sıra birden gerileyip 103. ülke olan Arnavutluk verdi.
Bütün bunların üzerine medyadaki kutuplaşma ve popülist dile karşı artan ilgiyi, aşırı zenginlerin daha fazla medya kontrolü için uğraşmasını ve artan ekonomik ve teknolojik sıkıntıları da eklediğimizde karşımızda gerçekten karamsar bir tablo oluşuyor.
Maalesef 2022 yılında basın özgürlüğünün durumu böyle. Bunun içerisinden nasıl çıkabileceğimiz sorusuna kimsenin kesin bir cevabı olduğunu sanmıyorum. Ama bunu aramaya ve hem bulunduğumuz yerlerde hem de dünyanın her köşesinde basının özgür olabilmesi için çözümler üretmeye devam etmemiz gerekiyor. Çünkü insanların sağlıklı bilgiye ulaşabildiği özgür bir basın olmadan sağlıklı bir toplumdan, demokrasiden ya da dünyadan da bahsetmek mümkün değil.