n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
⏱ Bu hafta bültenimiz 1024 kelime, okuma süresi yaklaşık 4 dakika.
Bu haftanın odağında konumuz e-bülten alanının ekonomik durumu. Geçtiğimiz dönemde yaşanan gelişmeler burada ciddi bir ekonomik temelin oluşmaya başladığını bizlere gösteriyor.
Gündemimizde ise Washington Post’un patron tanımazlığı, okurlara reklam konusunda şeffaf olmanın yolları, Monocle24’ün onuncu doğum günü ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu hafta ne okuduk?
Gazete Sahibi Olmak Bezos’u Korumuyor
Ülkemiz gibi medya ekosistemlerinde medya sahibi veya patronu olmak —ya da bu kişilerle yakın ilişkiye sahip olmak— genellikle bir koruma ve güvence olarak görülüyor. Medyanın tarafsızlığına ve duruşuna dair bitmeyen tartışmalarımızın da altındaki temel sebeplerden birisi bu.
Ama bunun nasıl olması gerektiğini en iyi gösteren örneklerden birisi Washington Post. Geçtiğimiz hafta içerisinde yayınladıkları araştırmada gazetenin de sahibi olan Jeff Bezos’un uzay ve havacılık şirketi Blue Origin’deki çalışma koşullarını ve işçilerin sorunlarını anlattılar. Üstelik bu Bezos’un sahibi olduğu şirketlerle ilgili yaptıkları ilk eleştirel haber de değil.
Bu örnek bize bir gazetenin sahibi olmanın anlamı ya da işin ekonomik boyutu ile gazetecilik boyutu arasında nasıl bir ilişki olması gerektiğine dair iyi bir başlangıç noktası sunuyor. Belki Bezos buna sadece WaPo’nun markasına zarar vermemek için ses çıkarmıyor olabilir. Ama bu bile dünyanın en zengin ikinci insanının gazetecilik için özgürlüğün ne anlama geldiğini anlayabildiğinin bir işareti.
Para Söz Konusuysa Ne Kadar Şeffaf Olabilirsiniz?
Malum, gazetecilik ve para kazanma konusunda hâlâ üstesinden gelemediğimiz birçok ön yargı ve sorun var. Ama en sık başarılı olan tavsiyelerden birisi de okura karşı şeffaf olmak.
Bunun çok iyi örneklerinden birisi Afrika kıtasında yayın yapan dijital dergi The Continent’den geldi. Yayın hayatı boyunca ilk kez reklam teklifi alan yayın, bu konuda şeffaf olabilmek adına konuyu okurlarına açmaya karar verdi. Hemen hepsi bağışçı olan okurların çoğu reklam almalarını ama bunun editoryal bağımsızlıklarına zarar vermemesini istedi. Okurlarına karşı bu kadar açık olmaları da muhtemelen bu endişeyi bastıran faktörlerden birisiydi.
Çoğu zaman bu konudaki tartışmaları sesi daha yüksek çıkan ya da başka bir amaçla bu tartışmaları başlatanlar yönlendiriyor. Bu da insanların algısını bozabiliyor. Oysa okura karşı şeffaf olduğunuzda aslında kitlenizin büyük bir kısmının bununla hiçbir sorunu olmadığını görüyorsunuz.
Monocle24 10 Yaşında
2007 yılından bu yana yayınlanan Monocle, dergi yayıncılığının 2000’ler sonrasındaki yüzlerinden birisi hâline geldi. Kapsamlı ve çeşitli yayıncılıklarının önemli bir parçası da 2011 yılından bu yana 7/24 yayın yapan dijital radyoları Monocle24.
Bu yıl 10 yaşına giren radyonun doğum gününü düzenli olarak organize ettikleri The Monocle Media Summit etkinliği ile birlikte kutlayan Monocle, etkinlikte de gazeteciliğin daha çok radyo ve televizyon kısmına odaklandı. Eğer etkinlikte neler konuşulduğunu merak ediyorsanız radyodaki favori programlarımdan birisi olan The Stack’in panelden derlemelerle hazırladığı özel bölümü dinleyebilirsiniz.
İsviçre’nin Tüm Ödeme Duvarları, Birleşin!
Ödeme duvarlarıyla ve abonelik modelleriyle ilgili pozitif birçok yönün yanında beraberinde gelen birtakım sıkıntılar da var. Bunların başında okurların çok fazla abonelikten boğulmaya başlaması ya da aboneliklerini yönetmekte zorlanması geliyor.
Bunun için dünyanın farklı bölgelerinde farklı yollar deneniyor. İsviçre’de de ülkenin en büyük yayınları bir araya gelerek farklı bir yol denemeye karar verdi: ortak bir ödeme duvarı kurmak. OneLog isimli bu sistemde her yayın ödeme duvarının arkasına nelerin gireceğine kendisi karar verecek ama okurlar yalnızca tek hesap ve tek abonelikle bütün bu yayınların ödeme duvarlarını aşabilecek. Bu ortaklık dikkatli bir şekilde uygulanırsa hem yayınlar hem de okurlar için çok faydalı bir çözüm olabilir.
Kısa Kısa
🇩🇪 Avrupa medya endüstrisine odaklı yayın The Fix, Almanca versiyonunun yayınına başladı.
🤔 Pandemi sonrasına dair haber fikirleri arıyorsanız bu liste yardımcı olabilir.
🏆 Pegasus Project, Avrupa Parlamentosu tarafından verilen gazetecilik ödülünü kazandı. Eğer bu ödüllü dosyayı nasıl yaptıklarını merak ediyorsanız bu yazıyı okuyabilirsiniz.
🇷🇺 Rusya, Bellingcat’i de yabancı ajan ilan etti.
✊ The Independent, toplumsal değişime katkıda bulunmak için gazetenin dijital bir parçası olarak bir imza kampanyası platformu kuracak.
🎧 Spotify’ın ücretsiz podcast dağıtım servisi Anchor’un birçok avantajı var ama risklerini de iyi düşünmek gerekiyor.
🇨🇳 Çin’deki yeni bir yasa teklifi, devlet tarafından desteklenmeyen bütün kurumların haber yapmasını yasaklamak istiyor.
💩 Her emoji her ülkede aynı anlama gelmiyor.

Haftanın odağı: E-Bültenlerin ekonomik temeli sağlamlaşıyor
Bültenler giderek dijital medyanın en büyük alanlarından birisi hâline geliyor. Burada hem giderek daha fazla büyük aktörün bu alana girmesi hem de insanların okuma alışkanlıklarına uyum sağlayabilen bir format olması yatıyor. Bütün bunlar da alanın ekonomik boyutunun ciddi bir şekilde evrilmesini de beraberinde getiriyor.
Örneğin büyük aktörler giderek bültenlerini daha ciddi bir şekilde planlamaya ve organize etmeye başladı. New York Times temel bültenlerini herkese açık bırakırken, daha özel bültenlerini abonelik paketinin bir parçası hâline getirdi. The Atlantic ise kendi platformunu kurarak bülten yazarlarını transfer edeceği bir yol hazırlığında.
Burada önemli bir detay kurum olarak bültenleri abartmamak. Bunun farkına varan The Telegraph, mevcut bültenlerini inceleyip bir kısmını sonlandırıyor. Bu da sayının azalması ile daha fazla enerjiyi kalan bültenlere ayırma fırsatı verecek.
Diğer yandan yeni nesil yayıncılar da hem bültenleri hem de altında yatan teknolojileri gelir için kullanmaya başlıyor. Axios yerel bültenler ile son zamanlarda başladığı büyümeyi kullanmak için bu yerel haber bültenleri için ücretli bir abonelik sunmayı deneyecek. Diğer yandan yalnızca sekiz ay önce bülten teknolojilerini ve formatını satışa başlamalarına rağmen, Axios HQ ile bu sürede 1 milyon dolar gelir elde etmeyi başardı.
Yukarıdaki örnekler ve daha fazlası aslında üyelik ve abonelik modellerinin de yükselişe geçtiğini bize gösteriyor. Bülten formatı —özellikle de iyi bir şekilde üretildiğinde— gazetecilik için en iyi seçeneklerden birisi. Ama yine de fazla hayalperest olmamak gerekiyor. Maalesef bu alanda kazanılan paralar hâlâ belirli bir kesimde odaklanıyor.
İşin ekonomik boyutunun daha sürdürülebilir bir hâle gelmesine daha vaktimiz olsa da, bültenler önümüzdeki dönemde bu alanın en önemli merkezlerinden birisi olacağını gösteriyor. Bu alanda farklı ekonomik modelleri bir arada denemenin mümkün olması ve diğer birçok formata göre daha farklı bir okur tecrübesi sunması sayesinde daha avantajlı bir konumda. Bize düşen görev ise bunu en iyi şekilde kullanmanın yollarını bulmak.