n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında haber endüstrisini düzeltme modası var. Neden herkesin bu kavramı kullanmakta ısrar ettiğini ve gerçekten amaçlarının bu olup olmadığını anlattım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise durulmaya başlayan aşırı sağ medya modası, BBC’nin kesilen bütçesi, Twitter Spaces’in dikkat çekici yükselişi ve daha fazlası yer alıyor.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Aşırı Sağ Medya Modası Bitiyor mu?
İngiltere’deki GB News girişimi ve başarısızlığı sonrasında, ABD ve Avrupa’da geçtiğimiz beş yıla damgasını vuran aşırı sağ medya trendinin geleceği de tartışmalı hâle gelmişti. Son dönemde yaşanan gelişmeler de trendin sonlarına yaklaştığımızı işaret ediyor.
Bu gelişmeler arasında özellikle dikkat çekenlerden birisi One America Network’ün dahil olduğu en büyük ağdan çıkarılması. DirecTV ile olan anlaşmaları, OAN’ın gelirlerinin yüzde 90’ını sağlıyordu ve bu gelişme ile Trump’ın favorisi olan kanalın ne kadar hayatta kalabileceği meçhul.
İkincisi de Al Jazeera’nın Rightly projesinin askıya alınması. Bu trendin oluşturduğu gelirden pay koparmak isteyen Al Jazeera gidişatı anlamış olmalı ki tüm içerik üretimini durdurmaya ve projeyi askıya almaya karar vermiş. Yeni girişimlerin de bu alandan çekilmeye başlaması, mevcut ivmenin sönümlenmesini de hızlandıracaktır.
Alakalı: Partizan haber sitelerinin politik kutuplaşmanın önemli sebeplerinden biri olduğu sıkça karşımıza çıkan bir varsayım. Ancak yeni bir araştırma etkilerinin sandığımız kadar büyük olmadığını gösteriyor.
BBC Parasız Kalabilir
İngiltere’de BBC’yi seven hiçbir politik grup yok. Fakat geçtiğimiz yıllarda iktidardaki Muhafazakârlar, BBC’nin zayıflaması ve diledikleri gibi kontrol edebilecekleri bir noktaya gelmesi için ellerinden geleni yaptılar.
Geçtiğimiz hafta içerisinde de en büyük darbeyi vurmaya karar verdiler. Kültür bakanı Nadine Dorries, önümüzdeki iki yıl boyunca BBC’nin bütçesini donduracaklarını ve herkesten toplanan lisans ücretlerini iptal etme konusunu da ele alacaklarını söyledi. Bütçenin dondurulması İngiltere’nin mevcut ekonomik durumuyla birleşince BBC tarafında sert bütçe kesintilerini ve bazı planların iptalini gerektirecek.
Eğer lisans ücreti tamamen kaldırılsa bu BBC için her şeyin kökten değişmesi anlamına geliyor. Reklamsız yayın yapan ve lisans bütçesi dışında çok az dış geliri olan BBC yapısını tamamen değiştirmek zorunda kalacaktır. Bu da hem BBC’nin ülkesindeki hem de dünya medyasındaki konumunu tamamen değiştirecektir.
Bu hamlenin arkasında politik bir motivasyon olması da tartışmanın daha farklı boyutlara evrilmesine neden oluyor. Önümüzdeki günlerde BBC sorununun İngiltere siyasetinde ciddi bir gündeme dönüşmesi de bu yüzden kaçınılmaz.
Twitter Spaces Gazetecilerin İşine Yarıyor
Clubhouse ile herkes bir anda heyecanlanmış, yeni bir sosyal medya modeli geliyor diyerek büyük planlara girişmişti. Ardından hemen her platform bir kopyasını yapmayı denedi. Kısa sürede hem Clubhouse hem de bu kopyaların büyük bir kısmı unutuldu, Twitter Spaces hariç.
Twitter’ın Clubhouse uyarlaması olan Spaces birçok anlamda çok daha gelişmiş bir versiyon olarak görülebilir. Sohbetleri otomatik metne dönüştürme, daha fazla moderasyon şansı açıkçası Spaces için önemli artılardı. Ancak, Twitter’ın bir büyük avantajı da böyle bir formatı kullandığında insanların dinleyebileceği insanların çoğunun zaten platformunda olmasıydı, mesela gazetecilerin.
Bu avantajın etkilerini son zamanlarda sıkça görmeye başlıyoruz. Birçok büyük medya kurumu ve gazeteci Twitter Spaces’i aktif bir şekilde kullanıyor. Takipçileri de zaten aynı platformda oldukları için kolayca bu sohbetlere dahil olabiliyor ve bir anda yüzlerce dinleyicisi olan gazetecilik sohbetleri görmeye başlıyoruz. Eğer bu formatı kullanmak ve yeni bir şeyler denemek istiyorsanız, tavsiyem bunu Twitter Spaces ile yapmanız olur.
The Atlantic Okurlarından Ne Öğrendi?
Yayınlar için okur araştırması yapmak, onların beklentilerini ve isteklerini anlamak her zaman kolay olmuyor. Eğer okurların ihtiyaçlarını anlamak için iyi bir araştırma tasarlayamadıysanız ya da elinizdeki veriyi yorumlayıp uygulamaya dönüştürecek bir ekibiniz yoksa işler beklediğiniz gibi gitmeyecektir.
The Atlantic ekibinden Emily Goligoski, Building the Atlantic blogundaki yazısında en son okur araştırmalarını, öne çıkan okur ihtiyaçlarını ve bunları nasıl hayata geçirdiklerini anlatmış. Yazıda bahsi geçen okur ihtiyaçları değerli ama bu verileri nasıl topladıkları ve nasıl kullandıkları da aynı seviyede öğretici ve ilham verici. Eğer bir okur araştırması planlıyorsanız, öncesinde bu yazıyı mutlaka okuyun.
Kısa Kısa
🛑 Google, artık Google Workspace adını alan G Suite hizmetindeki ücretsiz kullanıcılardan 1 Temmuz itibariyle para istemeye başlayacak. Eğer ödemezseniz hesabınız kapatılacak.
📶 ABD’de 5G altyapısına geçişte yaşanan sorunlar komplo teorisyenlerine bolca malzeme veriyor.
📰 ABD gazetecilik tarihinin en önemli isimlerinden birisi olan Ida B. Wells, Barbie’nin “İlham Kaynağı Kadınlar” serisine dahil edildi.
👎 Maalesef bazı konularda hemen her haber kurumu kötü durumda.
😩 Dünyanın birçok yerinde gazeteciler devlet desteğiyle büyük teknoloji şirketleri arasında sıkışmış durumda.
😎 Tumblr tekrar popülerleşiyor, çünkü tarihi eser muamelesi görüyor.
⛑ Bir medya kurumunun çevrimiçi güvenlik editörü olmak, üstelik bunu yapan ilk kişi olmak, kolay değil.
Haftanın odağı: Herkes haber endüstrisini düzeltmek istiyor
Son zamanlarda medya sektörü içerisinde yeni bir moda kavramımız var: haber endüstrisini düzeltmek. Hemen her yeni gazetecilik girişimi ya da yeni ürün kendisini bu şekilde pazarlıyor. Hepsi gazeteciliğin sorununu bulmuş ve onu çözeceklerinden emin.
Örneğin Smith’lerin projesi haber endüstrisini “eğitimli, İngilizce bilen herkese hitap ederek” çözecek; Grid ise gündemdeki olayların büyük resimdeki yerini göstererek. Substack ve Axios bültenlerle bunu yapacağını söylüyor; Puck, Punchbowl ve Airmail gibiler ise üst seviye abonelikleri ile çözümün abonelik odaklı olacağı iddiasında.
Görünüşe bakılırsa herkes haber endüstrisinin düzeltilmesi gerektiğinde hemfikir. Ancak, bu “düzeltmenin” neye benzediğine baktığımızda ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Gazeteciliği dönüştürme peşindeki bu girişimlerin büyük bir kısmı aslında ne gazeteciliğin yapılma biçimini ne de etik konuları tartışıyor. Çoğunun endüstriyi düzeltmek derken kastettiği “daha çok parası olan okurları hedeflemek”. Geri kalan sözlerin altı genellikle boş.
İşin daha dikkat çekici yanı ise birbirlerine benzerlikleri. Örneğin bu yeni kurumların büyük bir kısmı Politico ve Vox gibi birkaç kurumdan çıkmış kişiler. Yani medya sektörüne bakışları ve sektör tecrübeleri ortak. Bu kısıtlı tecrübe ve perspektif sorunu kendilerini ifade etme biçimlerinde de açık bir şekilde görülebiliyor. İddiaları ve tezleri o kadar benzer ki, insanları gerçekten zorlayabilecek bir “bu alıntı hangi kurumdan olabilir” testi hazırlayabiliyorsunuz.
Yani bütün bu “haber endüstrisini düzeltme” iddialarının bir PR kampanyasından fazlası olmadığını görmek için sadece biraz zaman ayırmak yeterli oluyor. Fakat böyle şeyleri yatırımcılar çok sevdiği için altı doldurulmamış bu girişimleri, hatta varolmayanları bile, çok büyük bir olay zannedebiliyoruz. Oysa asıl konu tamamen bir heyecan ve yatırım dalgası yaratmak.
Eğer gerçekten haber endüstrisini düzeltmek asıl amaçsa; birbirinin kopyası bu girişimler yerine gazeteciliğin daha temel meselelerini ele almak, dijital yayıncılığın daha sağlıklı bir altyapıya sahip olmasını sağlamak ve endüstrinin ekonomik yapısının herkes için faydalı olabileceğinden emin olmak gibi konulara odaklanılması gerekiyor. Eğer temeller sağlam değilse, üç ayda bir yenilikçi fikirler üretseniz de haber endüstrisini düzeltmek imkansız olmaya devam edecek.