Bu haftanın anahtar kelimeleri: deepfakes, Moniify, Bloomberg, Associated Press.
Sentetik görsellerin getirdiği yeni sorunlar

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Görsellerin manipülasyonu fotoğrafçılık kadar eski bir sorun ancak sentetik görseller ve YZ teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte karşımıza yeni ve dönüştürücü olabilecek sorunlar da çıkmaya başladı. Bu haftanın odağını da bu konuya ayırdım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Trump’ın AP ile verdiği körfez kavgası, milyonlarca doları batıran bir medya girişimi ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu Hafta Ne Okuduk?
Trump ile AP’nin Meksika Körfezi Kavgası
Trump yönetiminin basını sevmediğini ve onu baskı altında tutmak için her yolu denediğini biliyoruz. Ancak Associated Press ile başlattıkları ve mahkeme kararına rağmen sürdürdükleri kavga bunun en garip örneği olabilir.
Trump yönetiminin göreve başladığı ilk günlerde aldığı şov amaçlı kararlardan birisi hem ABD’nin hem de Meksika’nın kıyısı bulunan Meksika Körfezinin adını Amerika Körfezi olarak değiştirip ülkedeki herkesi bunu kullanmaya zorlamaktı. Bu karar bolca garipliğe ve esprilere malzeme oldu, AP ise tüm dünyaya hitap eden bir yayın olarak böyle bir değişiklik yapmayacağını ve körfezin asıl ismini kullanmaya devam edeceğini açıklamıştı.
Buna kızan Trump yönetimi AP’nin bütün Beyaz Saray basın toplantılarına girişini yasakladı. AP’nin bu karara karşı açtığı dava sürüyor ama yargıç ara kararında bu yasağın kaldırılmasını emretti. Fakat bu federal mahkeme kararına rağmen AP gazetecilerinin Beyaz Saray’daki etkinliklere girişine izin verilmiyor.
Bloomberg Karmaşası
Sosyal medya platformlarında anonim “haber hesaplarının” yarattığı sorunlardan ve bunların nasıl kötü etkileri olabileceğinden sıkça bahsediyorum. Geçtiğimiz günlerde yine böyle bir örnek dünyanın en büyük medya kurumlarını da içine çeken bir krize sebep oldu.
Henüz Trump yönetimi açıkladıkları büyük tarife artışlarının bir kısmına erteleme getireceğini duyurmamışken, önce “Hammer Capital” isimli bir hesab, ardından da “Walter Bloomberg” adıyla paylaşımlar yapan bir hesap X-Twitter’da böyle bir iddia paylaştı. Bloomberg isimli hesabın paylaşımı önce CNBC’nin bunu haberleştirmesine, ardından da Reuters’ın CNBC’den alıp yayınlamasına neden oldu. Amerikan borsaları bu habere tepki vermeye başlamışken Beyaz Saray bu iddiaları yalanlayınca da ortalık iyice karıştı.
Bütün bu yaşananlar hem Bloomberg markasının ne kadar güçlü olduğunun hem de gazetecilerin hâlâ sosyal medyayı kullanma konusunda ne kadar beceriksiz olabileceğinin iyi bir örneği. Tavsiyem bundan kendinize sosyal medya kullanımı konusunda dersler çıkarmanız.
Adrian Monck ile Bir Sohbet
Adrian Monck yakın zamanda keşfettiğim ancak günümüz koşullarında bir gazetecinin bireysel olarak nasıl evrilebileceğini ve yeteneklerini nasıl en iyi şekilde kullanabileceğini gösteren başarılı örneklerden birisi. 1990’larda gazetecilik yaptıktan sonra akademiye geçen, ardından 13 yıl boyunca World Economic Forum’un iletişim yönetimini yaptıktan sonra şimdilerde kendi bağımsız e-bültenini yazan birisinden bahsediyorum.
Böyle farklı bir isim yine çok severek takip ettiğim Follow the Rabbit isimli podcasta konuk olunca sizlerle de paylaşmak istedim. Yaklaşık 45 dakikalık bu sohbette hem Adrian Monck gibi gazetecilik kökenli birisinin yeteneklerini nasıl farklı şekillerde kullandığını hem de medyanın yaşamakta olduğu dönüşüme dair kimi önemli işaretleri bulabilirsiniz.
Mesele Sadece Para Değil
Medya sektörünün, özellikle de gazeteciliğin, ekonomik anlamda zorlu bir dönemde olduğunu söylemeye bile gerek yok. Küresel seviyede de ekonomik dengelerin bozulmaya başlaması muhtemelen bu sorunu daha da kötüleştirecek. Fakat elinizde bolca para olması başarılı olacağınız anlamına gelmiyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde kurulan ve Mısırlı milyarder Naguib Sawiris tarafından desteklenen Moniify isimli medya girişimi bunun örneklerinden birisi. Yayına başlamadan önce 50 milyon dolar harcayan ve çalışanların yıllık masraflarının yine 50 milyon doları bulacağını söylediği bu girişim gelişmekte olan ülkelerdeki gençlere yönelik bir finansal haber yayını olmayı amaçlıyor. Ancak kötü yönetim ve strateji ile kısa sürede CEO başta olmak üzere ekibin büyük bir kısmı kovulup yeni bir ekiple tekrar denemek zorunda kalmışlar. Şu anda da yayını biraz incelediğinizde muhtemelen aklınıza gelecek ilk soru “o kadar parayı nereye harcamışlar?” olacaktır.
Kısa Kısa
🤖 OpenAI kendi sosyal medya platformunu kurmaya hazırlanıyor.
🔨 Google YZ destekli yeni denetim sistemiyle 2024 yılı boyunca dolandırıcılık yaptığını tespit ettiği 39 milyon reklam veren hesabını engellemiş.
🤖 YZ botları tarafından aşırı yüke maruz kalan Wikipedia, bu sistemler tarafından kullanılması için optimize edilmiş bir versiyonunu Kaggle isimli platform üzerinden kullanıma sunuyor.
🪦 İnternetin en meşhur karanlık köşelerinden birisi olan 4chan, kendilerinden çok daha ırkçı bir sitenin kullanıcıları tarafından hacklendi ve muhtemelen bir daha geri dönmemek üzere kapandı.
🇺🇸 Eğer ABD’de basın için durum ne kadar kötüye gidiyor diye merak ediyorsanız, Committee to Protect Journalists ABD’ye seyahat edecek gazeteciler için bir güvenlik rehberi yayınladı.

Haftanın Odağı: Sentetik Görsellerin Getirdiği Yeni Sorunlar
Geçtiğimiz hafta sonu Guardian’da yayınlanan bir derleme, sahte görseller ve sentetik görseller (yapay zekâ ile üretilmiş görsel ve videolar) üzerine düşünmeme ve bir süredir kafamın içerisinde dolanan bazı fikirleri şekillendirmeme fırsat verdi. Derlemede geçmişten günümüze birçok insanı kandıran ve üzerine hâlâ konuşulan sahte görselleri incelemişler ve arka planlarını anlatmışlar.
Bu derlemeyi okuyunca ilk aklınıza gelen şey sahte görsellerin aslında fotoğrafın icadından bu yana hayatımızda olduğu gerçeği. Evet, belki çok daha zahmetli ve karmaşık bir süreçti ama fotoğraf çekmeye başladığımızdan bu yana ortaya çıkan görselleri manipüle ediyor ve aslında olmayan şeyleri gösterebiliyoruz. Bilgisayarlar ve Photoshop gibi yazılımlar ile bu süreç daha da kolaylaştı, fakat yine de bir uzmanlık ve teknik altyapı gerektiren bir süreç olarak kalmaya devam etti.
Sentetik görselleri belki de bunlardan ayıran en temel nokta burası. Artık sahte bir görsel üretmek için manipüle edilecek gerçek bir görsele ya da teknik kabiliyete ihtiyacımız yok. Basit bir uygulamayı kullanmayı öğrenerek ve belki de aylık bir abonelik ücreti ödeyerek istediğiniz her türlü görseli üretmek mümkün. Bu da her ne kadar o eski örneklere bakarken “aslında bu yeni bir sorun değil” diye düşünsek de karşımızda onlardan çok daha farklı bir durumun olduğunu bize gösteriyor.
Eski örneklerle günümüzü ayıran bir diğer önemli faktör de bu görsellerin yayılma hızı ve potansiyeli. İnternet ile artık her bilginin kolayca tüm dünyaya erişebiliyor olması eskiden üretilen sahte görsellere göre sentetik görsellere büyük bir avantaj sağlıyor. Her ne kadar bunları dijital olarak tespit etmeye veya doğrulamaya çalışsanız da işin içine insan psikolojisi de girdiği için bunları gerçek olarak kabul edecek birilerine ulaşma ihtimalleri çok daha yüksek oluyor.
Fakat bütün bunların ötesinde, sentetik görseller çok daha derin ve çözülmesi zor bir soruna da sebep oluyor olabilir. Yakın zamanda YZ teknolojileriyle yakından çalışan bir arkadaşımla sohbetimiz esnasında sentetik görsellere maruz kaldıkça internette karşısına çıkan bütün görsellere karşı duyarsızlaşmaya başladığını söyledi. Yani gerçek de olsa sentetik de olsa görsellerin üzerindeki etkisi ciddi bir şekilde azalmış.
Biraz düşününce bunun giderek yaygınlaşan bir soruna dönüşmesi yüksek bir ihtimal. İnternette düzenli olarak zaman geçirdiğimiz hemen her platform bizi aralıksız bir şekilde görsellere maruz bırakmak üzere kendisini tasarlamış durumda ve bu yüzden her türlü görseli bir arada ve çoğu zaman bağlamlarından kopuk bir şekilde gördüğümüz bir medya ortamının içerisindeyiz. Sentetik görsellerin giderek yaygınlaşmasını ve sayıca artmasını da hesaba katarsak kendimizi görsel medyaya karşı duyarsızlaştığımız ve üzerimizdeki her türlü etkisinin ciddi bir şekilde zayıfladığı bir yerde bulmamız oldukça mümkün görünüyor.
Genellikle deepfakeleri ve sentetik medyayı konuşurken onun görsellerin önemli bir kanıt olarak görülmemesine sebep olması ihtimalinden bahsedilir. Elbette görsellerin manipüle edildiğini hepimiz bilsek de bu bilgi gazetecilik olduğunda görsellerin bir kanıt olarak değerini kaybetmesine yetmedi. Ancak görsellere tamamen duyarsızlaştığımız bir noktada karşımıza bilginin doğruluğundan da ciddi bir sorun çıkıyor. Eğer görsel olarak sunulan bilgileri umursamamaya başlarsak kendimizi tamamen yeni bir tartışmanın ve dönüşümün ortasında bulabiliriz.
Bu bülten Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla NewsLabTurkey sorumluluğu altındadır ve Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.








