n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında konumuz NY Times’ın OpenAI’ya açtığı dava. Davanın kendisi oldukça dikkat çekici ama aynı zamanda bundan sonraki dönemde yapay zekâ teknolojisinin nasıl yönetileceği sorusunu da gündemimizin merkezine taşıyor.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Polonya’daki devlet kanalı tartışması, etkili iklim haberciliği tavsiyeleri ve daha fazlası var.
Son olarak kuluçka programımız için başvurularınızı almaya devam ettiğimizi hatırlatmak istiyorum. Başvurularınızı 5 Şubat’a kadar bizlere ulaştırmayı unutmayın.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Habercileri Araca Çeviren Muhafazakâr Aktivistler
Harvard Üniversitesi’nin tarihindeki ilk siyahi başkanı Caludine Gay, geçtiğimiz haftalarda ısrarlı bir şekilde devam eden intihal kampanyasının ardından istifa etmek zorunda bırakıldı. Ancak bu konudan bültende bahsetmemin sebebi ne iddiaların gerçekçiliğindeki sorun, ne de bu tartışmanın altındaki politik motivasyonlar.
Bu olayı dikkatli bir şekilde takip etmemin ve özellikle habercilik açısından önemli bulmamın sebebi bütün tartışmanın ABD’deki muhafazakâr bir aktivist ve etrafındaki grup tarafından özenle tasarlanmış olması. Üstelik bu gizli kapaklı yapılan bir plan da değil, ilk günden itibaren medyayı ve habercileri manipüle edip bunu büyük bir olaya çevirmek istediklerini de internette söylüyorlar. Bu kadar açık bir şekilde, medyayı manipüle etmek ve politik amaçları için kullanmak istediklerini söylemelerine rağmen habercilerin bu oyuna düşmesi ve hedeflerine ulaşmalarını sağlaması bir yana, üzerine kalkıp başroldeki Christopher Rufo ile başarı hikâyesini anlattığı bir söyleşi yapmaları bütün bu olayı haberciliğin geleceği açısından adım adım incelenmesi gereken bir örneğe dönüştürüyor.
Habercilerin skandal peşinde koşması, internette ve sosyal medyada gördükleri her şeyi büyük bir olay zannetmesi, onların böyle gruplar tarafından birer propaganda aracına dönüştürülmesini kolaylaştırıyor. Eğer kendinizi böyle bir duruma düşürmek istemiyorsanız bu olayı dikkatlice inceleyip ABD medyasının yaptığı hatalardan ders çıkarmanızda fayda var.
Polonya’da Devlet Kanalı Kavgası
Polonya’da geçtiğimiz yılın sonlarına doğru gerçekleşen seçimde sağ PiS’in seçimi kaybetmesi ve Donald Tusk’ın başbakan seçilmesi ülkenin ciddi bir dönüşüm sürecine girmesine neden oluyor. Bu dönüşümün en dikkat çekici parçalarından birisi de devlete ait medya kurumu TVP’de yaşananlar.
2023’ün son günlerinde Donald Tusk dikkat çekici bir kararla TVP’ye ait olan haber kanalının yayınını durdurdu ve kanalın kapatılacağını açıkladı. Gerekçe olarak da önceki hükümetin kanal kadrolarını kendi destekçileriyle doldurmasını ve kanalın o partinin propaganda aracı gibi çalışmasını gösterdi. Ardından da kanal iflas sürecine sokularak yeniden yapılandırılmaya başlandı.
Ancak tartışmaların bu şekilde sonlanmayacağı kesin. Mevcut cumhurbaşkanı Duda’nın PiS’e yakın olması Donald Tusk’ın önünde engel olabilir. Üstelik TVP’ye yeni hükümet tarafından yeni bir yönetici atanmış olmasına rağmen PiS’in kontrolünde olan ve kamu medyasını denetlemek için kurulan Ulusal Medya Konseyi’nin de TVP’ye başka bir yönetici ataması durumu iyice karıştıracak gibi görünüyor.
İyi iklim haberciliğinin yolları
Henüz veriler tamamen kesinleşmemiş olsa da 2023 kayıt almaya başladığımızdan bu yana dünyanın en sıcak yılı olacak. Mevcut durumu da düşünecek olursak 2024 için de iklim krizinin ve onun sonuçlarının gündemimizde önemli bir yer tutması kaçınılmaz görünüyor.
Bu yüzden her geçen yıl iklim haberciliğine, özellikle de bunun iyi ve toplumun faydasına olacak bir şekilde yapılmasına duyduğumuz ihtiyaç artıyor. Oxford Climate Journalism Network tarafından hazırlanan iyi bir iklim haberciliği için tavsiyeler yazısını okuyarak ve bunun üzerinden bu yıl yapacağınız haberlere bakmanızı hepinize öneririm. Çünkü iklim krizi yalnızca iklim habercilerinin işi olmaktan çıkalı çok oldu ve bütün haber odasının üzerine düşünmesi ve gerektiğinde birlikte çalışması gereken bir konuya dönüştü.
Yazıda birçok faydalı tavsiye var ama özellikle “kendi mangonuzu bulmak” tavsiyesini çok önemli buluyorum. İklim haberciliğinin etkisini artırmak ve okurların konuyu anlamasına yardımcı olmak için onların hayatının parçası olan ve iklim krizinin sonuçlarını doğrudan görebilecekleri bir örnek bulmak ve bunu haberciliğinizde bir merkez gibi kullanmak kesinlikle yaptığınız haberlerin etkisini ve erişimini artıracaktır.
The Messenger Çökmek Üzere
Geçtiğimiz yılın ikinci çeyreğinde oldukça agresif bir strateji ve büyük hedeflerle yayın hayatına başlayan The Messenger’da işlerin hiç de iyi gitmediğini ve beklediğimden de kötü bir durumda olduğunu sizlerle paylaşmıştım.
Fakat bu kötü gidişat öyle bir noktaya gelmiş ki Messenger’ın bu yılı tamamlayamadan kapanması bile söz konusu olabilir. Semafor’un haberine göre yayın ciddi bir nakit sıkıntısında ve son yönetim kurulu toplantısında tamamen kapanması veya satılması gibi senaryolar konuşulmuş. Her ne kadar bir temsilci yeni bir yatırım aldıklarını ve bu haberlerin gerçek dışı olduğunu söylese de yayının sorunlu stratejisi, gelir kaynağı sıkıntıları ve habercilik açısından ciddi bir yer edinmeyi başaramamış olması gibi etkenleri düşünürsek önümüzdeki dönemde daha fazla kötü haber almamız kaçınılmaz.
Umarım eline biraz yatırım veya kaynak geçince ciddi bir strateji ve plan geliştirmeden habercilik işine girenler veya girmeyi düşünenler The Messenger’da yaşananlardan çıkarmaları gereken dersin farkındadır.
Kısa Kısa
🐢 Tortoise Media’nın geliri artıyor ama masrafları ve borçları daha hızlı artıyor.
🇬🇧 BK’daki gazete editörlerinden oluşan grup ayrımcı ve aşağılayıcı genellemelere karşı bir kural koymaları yönündeki talebi “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle reddetti.
💰 Görünüşe göre Twitter’dan giden reklam verenlerin ilk tercihlerinden birisi LinkedIn olmuş.
🇮🇳 Hindistan hükümeti, aktivist ve gazetecilerin telefonlarına hack girişimi olduğuna dair bildirim verdiği için Apple’ı hedefine aldı.
🍪 Google, 4 Ocak’tan itibaren Chrome tarayıcılarda aşamalı olarak üçüncü parti çerezleri engellemeye başlıyor. Bu durum reklam gelirlerini ciddi bir şekilde etkileyecek.
📅 2024 boyunca dünyada gündem olması muhtemel olayların bir listesini burada bulabilirsiniz.
Haftanın odağı: NY Times’ın OpenAI davasının temelindeki tartışma
OpenAI ve diğer Büyük Dil Modeli geliştiren şirketlerin bu modeller için internetten ve daha birçok kaynaktan metin ve görsel toplamaları ilk günden bu yana büyük tartışma konularından birisiydi. 2023 içerisinde The Atlantic’in yayınladığı devasa kitap listesi gibi birçok haber yayınlandı ancak buradaki yasal ve etik tartışmalarda herhangi bir sonuca varmaktan fazlasıyla uzağız.
Bunun temel sebeplerinden birisi telif hakkı yasaları için tam anlamıyla belirsiz bir bölgeye girmiş olmamız. Şu ana kadar açılan birçok dava reddedildi, bunun sebebi de telif hakkı ihlalini böyle bir durumda kanıtlamanın aşırı zor bir iş olması. Sonuçta bu veriler izinsiz toplanmış olsa da kimsenin telifli eseri ücretli veya ücretsiz bir şekilde başkalarına sunulmuyor ya da bildiğimiz anlamda bir adil kullanım ihlâli söz konusu değil gibi görünüyor. Her ne kadar etik ve işi üreten yazar ve sanatçılara saygı anlamında sorunlu bir durum olsa da, yasal olarak baktığımızda bunları bir veri olarak toplamak ve bir sistemi eğitmek için kullanmak telif yasaları için tanımsız bir alan.
Bu da New York Times’ın açtığı davayı daha ilginç kılıyor. Çünkü NYT genel bir ihlal argümanıyla gitmek yerine spesifik örnekler ve suçlamalarla gidiyor. Bunlardan birincisi ChatGPT’nin ödeme duvarı arkasındaki haberlerin metinlerini tamamen ve hiç bozmadan cevap olarak vermesi. Bu durum OpenAI’ın bu verileri ödeme duvarı arkasından topladığı ve isteyenlerin bu şekilde ücretli içeriklere bedava ulaşabilmesini sağladığını gösteren bir delil olarak sunuluyor.
Diğer önemli gördüğüm suçlama ise ChatGPT’nin New York Times’ın marka değerine zarar verdiği suçlaması. Bildiğimiz gibi bu botlar tamamen yanlış bilgiler uydurabiliyor ya da sahte kaynaklar üretebiliyor. NYT kendi haberiymiş gibi üretilen bu yanlış bilgilerin ve diğer “halüsinasyonların” gazetenin güvenilirliğine ve marka değerine zarar verdiğini savunuyor.
Davanın nasıl ilerleyeceğini şu aşamada kestirmek güç. Özellikle de yıl bitmeden önce OpenAI’ın Axel Springer ile içerik anlaşması imzaladığını düşünecek olursak belki de benzer bir anlaşma ile dava başlamadan bitebilir de.
Ancak bu dava ve genel olarak bu modellere açılan davalardaki kimi argümanlar ilerleyen dönemlerde farklı sorunlarla karşılaşma riskimizi de artırıyor. Davalar her ne kadar modelleri hedef alıyor olsa da telif haklarını yorumlama biçimleri ve bu yasaların potansiyel olarak kapsamını aşırı genişletmeleri ilerleyen dönemlerde kötüye kullanıma da kapı aralayabilir. Büyük Dil Modellerinin teknik anlamda yaptıkları ile bir veri analizinin veya arama motorlarının yaptıkları temelde çok yakın işlemler. Bunları telif hakkı ihlali olarak tanımladığımız durumda veri üzerinden yaptığımız birçok çalışmanın ve geliştirilen teknolojilerin de riske girmesine neden olabiliriz. Hatta bunu daha ileriye taşıyıp haber kurumlarının birbirine “muhabirin benim haberimi izinsiz okuyup haberinde kullanmış” diyerek dava açması bile teoride mümkün hâle gelebilir.
Yeni bir teknolojiyle karşı karşıya kalmanın en büyük tehlikesi de tam olarak bu. Çoğu zaman kendimizi veya kısıtlı bir alanı bir an önce korumak için çabalarken bunun potansiyel sonuçlarını ve sebep olabileceği diğer zararları görmüyoruz. Yeni teknolojiler ile gelen hype dalgası sadece pozitif anlamda değil, negatif anlamda da bir körleşmeye neden olabiliyor. Acilen bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünmek yerine daha geniş kapsamlı düşünmek ve buna göre bir yaklaşım benimsemek gerekiyor.
2024’te en temel tartışmalardan birisi de bu olacak. Her ne kadar gündemdeki en ilgi çekici madde olarak bu davayı görsek de arkasında artık yaygınlaşan ve hatta klavyelerimize kadar gelmek üzere olan bu yeni teknolojiyi nasıl yöneteceğimiz ve denetleyeceğimiz sorusunu cevaplamaya çalışacağız.