Habere güven: Neden güvenmiyoruz? Nasıl güvenebiliriz?

Reuters Enstitüsü, bu yılki Dijital Haber Raporu’nda düşüşte olan habere güven oranının daha da gerilediğini belirtmişti. Rapora göre, anket yapılan ülkelerin neredeyse yarısında haberlere güven düştü. (Finlandiya bu yıl da yüzde 69 ile habere güvenin en yüksek olduğu ülke.)

Türkiye’de ise habere güven oranı 2021’de yüzde 41 iken, 2022’de yüzde 36’ya düştü. 

Özellikle siyasal ve toplumsal birçok olay ve bunun medyadaki yansımaları, Türkiye’deki medya kullanıcılarının -zaten düşük olan- güveni ile medya ve onun en önemli unsuru olan habere güven düzeyini daha da azaltıyor.

Güvensizliği oluşturan faktörler

Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün kıdemli araştırma görevlisi ve Trust in News Project’in lideri Benjamin Toff, “Güvensizliğin oluşmasının çeşitli nedenleri olduğunu hatırlamalıyız” diyor:

“Tahmin edilebileceği gibi yanlış bilgi ve dezenformasyon, yanıltıcı başlıklar, önyargı ve beyan edilmemiş sponsorlu içerikler güven düzeylerini olumsuz etkiler.”

“Haberlere güven, sadece haber merkezleri tarafından uygulanan titiz standartlar ve gazetecilik uygulamaları hakkında değil, aynı zamanda halkın haberlerin nasıl çalışması gerektiğini düşündüğü ve çalıştığı ile ilgili.”

Halkın ne düşündüğü hakkında da daha fazla kanıta ihtiyacımız olduğunu belirten Toff, “Daha sonra bu izleyicilerle güvene dayalı ilişkiler kurmaya gelince gerçekte neyin işe yaradığına da bakılması gerekiyor. Dinamikleri ve süreçleri, kimler arasında ve nasıl ortaya çıktıklarını yakalayıp analiz etmeliyiz” diyor.

Çözüm önerisi: Medya okuryazarlığını iyileştirmek

Peki, habere güven nasıl artırılabilir?

Bu soruya IMPRESS’in cevabı şöyle: “Medya okuryazarlığını iyileştirerek!”

Birleşik Krallık merkezli bağımsız basın düzenleyicisi IMPRESS’in hazırladığı yeni bir rapora göre, halkın gazeteciliğin nasıl çalıştığını anlamasına yardımcı olmak, medyaya yönelik düşük düzeydeki güveni gidermeye de yardımcı olabilir.

IMPRESS, Leeds Üniversitesi Medya ve İletişim Okulu ve Derby Üniversitesi Sosyal Bilimler ve Gazetecilik Okulu işbirliğiyle, üç bin haber okuyucusu/izleyicisinin katılımıyla bir araştırma yürüttü. 

Birleşik Krallık ve Avrupa’da gerçekleştirilen bu mevcut projede, halkın; basın etiği, standartları ve düzenlemelerine yönelik anlayışını ve tutumlarını değerlendirmek ve haber izleyicileriyle/okuyucularıyla etkileşim kurmak için bir anket ve odak grup çalışmaları yapıldı. Araştırma sonucunda ortaya çıkan “Haber Okuryazarlığı Raporu”, düşük düzeydeki medya okuryazarlığı ile haberlere duyulan güven arasındaki bağlantıyı gösteriyor. 

Araştırmada ele alınan dört temel tema şöyle:

  • Kamuoyu, gazeteciliğin toplumdaki rolünü ve işlevini nasıl anlıyor?
  • Kamuoyu, haber medyasının “düzenlenmesi”nden ne anlıyor?
  • Kamuoyu, düzenleyici kod (etik ilkeler) ve bunların altında yatan normatif ilkelerden ne anlıyor?
  • Kamuoyu; düzenleyicilerin (yayın yönetmenleri & ombudsmanlar), gazetecilerin işlerini daha iyi yapmalarına ve haberlere olan güveni artırmalarına nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyor?

Araştırma sonucunda ortaya çıkan bulgulardan birkaçı ise şöyle:

  • Katılımcıların üçte biri, herhangi bir etik kuralın veya standardın varlığından tamamen habersiz.
  • Katılımcıların yarısı; haber merkezlerinin, hikâyelerini nasıl seçtikleri ve işledikleri hakkında çok az şey biliyor veya hiçbir şey bilmiyor.
  • Katılımcılar arasında, medyanın istediğini yayınlayabileceği ve günün haberlerinin daha yüksek bir kurumsal gündem tarafından belirlendiği yönünde yaygın bir kanı var.

Bir diğer çözüm önerisi: Şeffaflığı artırmak

NewsLabTurkey’de daha önce ele aldığımız “haberden kaçınma” meselesinde, Güney Danimarka Üniversitesi’nden Profesör Morten Skovsgaard ve Doçent Kim Andersen’in birtakım çözüm önerilerini sunmuştuk. 

Skovsgaard ve Andersen; haber medyasına olan düşük güvenin, gazetecilerin tarafsız olmadığı ve gerçeği bildirmediği algısından kaynaklandığını şu sözlerle belirtiyorlardı:

“Habere güvensizlik, çoğu zaman, gazetecilerin tarafsız olmadığı ve gerçeği aktarmadığı algısından kaynaklanıyor. Haber medyasının bu algıyı potansiyel olarak değiştirebilmesin iki yolu var: Tartışılmaz gerçeklere dayanan gazetecilik ve “görüş” arasında net bir ayrım yapmak ve insanların gazetecilikte yer alan bilgileri kontrol etmesi (fact-checking) ve muhabirlerin haberi nasıl inşa ettiğini öğrenmesi için şeffaflığı artırmak. (Bu, haber kullanıcıları arasında güveni artırmanın da bir yolu.)

Skovsgaard ve Andersen’in çözüm önerilerinden olan “şeffaflığı artırmak”, IMPRESS’in araştırmasına katılan haber okuyucularının da bir talebi aslında: 

“İnsanların gazetecilerin haberi nasıl inşa ettiğini öğrenmesi ve gazetecilerin de şeffaflığı artırmaları gerekiyor.”

Fayda eder mi?

Ancak araştırmaya katılan haber okuyucularının yüzde 66’sı haber üretimi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanın güveni artıracağına inanırken, yüzde 70’i de haber düzenlemesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanın etkisinin olmayacağını düşünüyor.

Rapora göre, okuyucularda güven oluşturmada pozitif bir atış yaratacak üç faktör şöyle:

  • Hassas konuların tartışıldığı haberlerde destek hizmetlerini de sunmak ve yönlendirmek.
  • Tüm tarafların haberlerde dengeli aktarılması.
  • Ombudsmanlığa üyelik.

Özetle, haber okuyucularının güvenini oluşturmada pozitif etki yaratacak bu faktörleri ciddiye alarak, gazetecilerin ve haber kurumlarının kendilerini masaya yatırması ve gazeteciliğin içerisinden bir çözüm getirmesi gerekiyor.

Umut verici fırsatlar

Raporda bir diğer ilgi çeken nokta ise dijital haber medyasında güveni artıran tek faktörün, bir haber hikâyesinde “şikâyet” veya “bildir” butonlarının bulunması olması. Okurların yüzde 40’ından fazlası bunun güvenlerini artıracağına inanırken yüzde 25’i ise “yorum denetlemenin” güvenlerini artıracağını belirtiyor. Ancak ironik bir şekilde, katılımcıların yüzde 32’si de yorum denetlemenin güvenlerini azaltacağını aktarıyor.

Bulgularda açık olan ve öne çıkan diğer gözlemler ise umut verici ve tavsiye niteliğinde:

  • Medyanın hesap verebilirlik ve şeffaflığa bağlılık göstermesi, halkın gazeteciliğe olan güvenini artırmak için umut verici bir fırsat.
  • Sektör, halkla yakın işbirliği içinde olmalı ve yayıncıların; bağımsız, ücretsiz, halkın gazetecilikten görmek istediklerini temsil eden, güvenilir ve değerli haber içeriği üretmesine olanak tanıyan koşulları teşvik etmeli.
  • Katılımcılar; özellikle doğruluk, daha fazla denge ve azınlıkların temsili ile ilgili olarak daha yüksek gazetecilik standartları istiyor. Haberlerin nasıl üretildiği, düzenlendiği ve denetlendiği hakkında daha iyi bir anlayış kazanarak haber okuryazarlıklarını geliştirmek istiyorlar.

Sonuç olarak, “habere güven” konusunu sadece “haber kullanıcıları” üzerinden tanımlamak sınırlayıcı ve habere güveni bir altyapı (infrastructure) meselesi olarak masaya yatırmak; gazetecilerin de haber içeriğini ve sunuşunu dengelemesi gerekiyor.

Sakine Orman

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir