Julian Assange 2009 yılında katıldığı bir konferansta sahnede konuşurken görülüyor.

Dall-E, Midjourney ve yaratıcı yapay zekâlar

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Bu haftanın odağında yazılı komut ile görsel üreten Dall-E ve Midjourney gibi yapay zekâ teknolojilerini ve bunların nasıl bir etkisi olabileceğini ele aldım.

“Ne Okuduk” bölümünde ise Assange’ın ABD’ye iadesi, LA Times’ın yeni sosyal medya stratejisi, İngiltere’de kaybolan Boris Johnson haberi ve daha fazlası var.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. 

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Julian Assange 2009 yılında katıldığı bir konferansta sahnede konuşurken görülüyor.
Wikimedia

Bu hafta ne okuduk?

Assange ABD’ye Gönderilecek mi?

2019 yılında Londra’da tutuklanmasından bu yana Julian Assange ile ilgili en büyük soru işaretlerinden birisi ABD’nin iade talebine ne cevap verileceğiydi. Sonu gelmeyen itirazlar ve tekrarların ardından Birleşik Krallık hükümeti ABD’ye iadesini onaylanmaya karar verdi.

Her ne kadar Assange ve Wikileaks’in son dönemleri hakkında birçok tartışmalı konu olsa da, ABD’nin iade talebi Assange’ın kim olduğunun ötesinde bir önem taşıyor. Çünkü iade gerekçesi olarak gösterilen suçlamaların hepsi gazetecilik ve haber üretimine dair pratikleri suç olarak tanımlıyor. ABD merkezli STK “Freedom of the press” Yöneticisi Trevor Timm’in de söylediği gibi, bu davanın gerçekleşmesi ülkede güvenlik üzerine gazetecilik yapmayı ve sızıntı gazeteciliğini bir suça dönüştürebilir.

Assange ve avukat ekibinin hâlâ bu karara itiraz hakkı var. Ancak ABD’nin bu konudaki ısrarı ve Birleşik Krallık hükümetinin buna göz yumması, itirazın sonuçlarına dair iyimser olmayı zorlaştırıyor.

LA Times’ın Deneysel Yaklaşımı: 404

Gazeteciler için sosyal medya kullanımı daima öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi gerektiren bir süreç. Yalnızca basit duyurular ve linkler paylaşmak ya da belirli bir formatla sınırlı kalmak, platformlardan elde edilebilecek faydaları kısıtlıyor. Ancak ana hesap üzerinden deneysel işler yapmak veya farklı formatları test etmek de riskli bir hamle.

Bunun farkına varan Los Angeles Times, geçtiğimiz aylarda kurduğu meme ekibi” ile farklı bir yola başvurmaya karar vermiş. “404 by LA Times” ismini verdikleri sosyal medya hesapları üzerinden çalışan ekibin amacı LA Times’ın tanıtımını yapmak değil. Bunun yerine bu hesaplar üzerinden akıllarına gelen her türlü formatı ve paylaşımı test edip geliştirmeye odaklanıyorlar.

İnterneti ve sosyal medyayı faydalı bir şekilde kullanabilmek için yaratıcılığın ve deneysel hareket edebilmenin önemini düşündüğümüzde bu hamle oldukça akıllıca. 404 sayesinde LA Times hem normalde sadece ekip içerisinde kalan deneyleri daha iyi test edebilme imkânına sahip oluyor hem de ekibine böyle bir özgürlük tanıyarak uzun vadede daha yaratıcı işler üretebilme fırsatını kaçırmıyor.

Facebook Haberlerle Arasına Mesafe Koyuyor

Facebook’un gazeteciler ve haber medyasıyla ilişkisi daima sorunlu olmuştu. Yanlış bilgi ve propaganda amaçlı kullanımı, gelir paylaşımı tartışmaları, yerel gazeteciliğe verdiği zarar ve haber akışındaki keyfi değişimler bu sorunlu ilişkiye dair ilk akla gelenler.

Özellikle son dönemde Facebook (yeni adıyla Meta) tarafında yaşanan gelişmeler de bu sorunu çözmek için haberlerden ve insanların haber kaynağı olmaktan uzaklaşmayı seçtiklerini gösteriyor. Joshua Benton’un detaylı analizi bütün bu işaretleri bir araya topluyor ve Zuckerberg’in giderek bu konuda daha net adımlar atacağını gösteriyor.

Eğer okurlarınıza ulaşmak veya büyümek için Facebook’u asıl hedef olarak seçenlerdenseniz, şu sıralar kendinize alternatif stratejiler belirlemek için çalışmaya başlayın derim. Çünkü Facebook için gazeteciler giderek bir yük gibi görünmeye başlıyor ve bu yükü sırtından atmak için hazırlıklara başladı. 

The Times’ın Skandal Haberi Kayboldu

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, kariyeri boyunca birçok skandal ile anılan ve çok da pozitif sicili olmayan bir siyasetçi. Ancak geçtiğimiz hafta içerisinde yaşanan bir olay, bütün bunlara ilginç bir boyut getirdi.

Gazeteci Simon Walters, The Times gazetesi için yazdığı haberde Johnson’ın dışişleri bakanlığı döneminde evlilik dışı ilişki yaşadığı Carrie Johnson’ı bakanlıktaki en önemli konumlardan birisine getirmek istediğini ortaya çıkardı. Ancak haber gazetenin aynı gün içerisindeki diğer baskılarından çıkarıldı ve internette hiç yayınlanmadı. The Daily Mail ise haberi internet sitesine taşıdı fakat birkaç saat sonra sildi. Habere dair ortada kesin bir yalanlama olmamasına ve Walters’ın haberinin arkasında durmasına rağmen neden böyle bir şey olduğuna dair iki gazete de açıklama yapmadı

Çoğu kişinin aklında bu yaşananlara dair iki senaryo var. İlki Boris Johnson’ın ve partisinin sağ eğilimli medya ile yakın bir ilişkiye sahip olması ve bunun haberi kaldırmak için kullanılması. İkincisi ise Birleşik Krallık’taki iftira yasalarının aşırı kapsamlı olmasından dolayı iki kurumun da korkudan haberi kaldırmayı tercih etmesi. Her ikisi de İngiliz basını için iyi işaretler değil.

Kısa Kısa

🔇 Avustralyalı gazeteci Patrick Marlborough, internette Amerikalıları sessize alma imkânımız olması gerektiğini düşünüyor.

💷 The Economist, 1.2 milyon abone ile kendi gelir rekorunu kırdı.

🇺🇦 Rus gazeteci Dmitry Muratov, Nobel ödülünü açık artırma ile 103.5 milyon dolara sattı. Paranın tamamını Ukrayna’daki çocuklara yardım için Unicef’e bağışlayacak.

👽 Son dönemlerde Reddit’in üzerinde çalıştığı değişiklik ve geliştirmeleri incelemekte fayda var.

🇪🇺 AB parlamentosunun NSO Group ve Pegasus yazılımı hakkında kurduğu komite çalışmaya başladı.

✅ Duke Reporters’ Lab’in araştırmasına göre dünya çapında 2021 yılında aktif çalışan teyit kurumu sayısı 391’di. Şu anda bunların 378 tanesi çalışmaya devam ediyor.

🗃 Sızıntı gazeteciliği tarihinin en büyük olaylarından Watergate’in üzerinden 50 yıl geçti.

🇮🇹 İtalya’nın Rusya ile Berlusconi zamanında kurduğu ilişkiler, bugün medyada kendisini Putin’e karşı nazik davranma şeklinde gösteriyor.

craiyon uygulamasından alınan bir ekran görüntüsü. uygulamaya "crungus reading the news" komutu yazıldı, altında dokuz farklı yaratık ellerinde kitap veya gazete türevi bir şey tutuyor gibi görünüyor.
Craiyon

Haftanın odağı: Dall-E, Midjourney ve yaratıcı yapay zekâlar

Yazılı tarifinize göre görseller üreten yapay zekâ teknolojileri geçtiğimiz haftalardan bu yana interneti kontrolü altına aldı. OpenAI ekibinin geliştirdiği Dall-E ve türevleri, Midjourney, Google’ın geliştirdiği —ama test edemediğimiz— Imagen ve Parti en sık konuşulan örnekler.

Bir süredir yapay zekâ konusunda yeni gelişmeler görmemişken bir anda aynı türde sistemlerin ortaya çıkması doğal olarak herkesi heyecanlandırdı. Bu heyecanda haklılık payı da var. Her ne kadar biraz dikkatli bakınca bu teknolojilerin yetenek sınırlarını fark etmek zor olmasa da şu aşamada ortaya koyabildikleri oldukça etkileyici. 

Dall-E gibi teknolojileri etkileyici kılan iki ana özellikleri var. İlki yazılı olarak kendilerine söyleneni algılayıp bunun üzerine bir üretim yapabilmesi. Bunun anlamı mevcut yapay zekâ teknolojilerinde kullanılan makine öğrenmesinin kendisine verilen komut ile öğrenme için kullandığı veriler arasında ilişki kurup yeni şeyler üretebilecek kadar ileri bir seviyeye geldiğini göstermesi. Bu da yeni yapay zekâ araçlarından, dijital tasarım yazılımlarına kadar çeşitli potansiyellerin önünün açılması demek.

İkincisi ise bu komutlar üzerinden, bir anlamda kendi yorumunu yapabilmesi. Kendisinden istenene dair farklı ihtimalleri hesaplayıp görsel olarak üretebilme yeteneği —her ne kadar çoğu zaman bozuk veya eksik sonuçlarla da olsa— etkileyici bir gelişme. Böyle bir araç sanatçılar ve tasarımcılar için üretime başlangıç sürecinde inanılmaz bir asistan olacaktır.

Bu yorum gücüne dair en sevdiğim örneklerden birisi Crungus oldu. Dall-E, yalnızca birkaç yerde geçen ve hakkında hiçbir görsel olmayan bu kelime üzerinden bir canavar üretti ve bununla ilgili kendisine verilen her komutta istikrarlı bir üretime başladı. Dall-E sayesinde bir anda Crungus isimli yeni bir fantastik karaktere sahip olduk.

Ancak bu heyecanın kontrolden çıktığı ve abartılı başlıklar ve iddialara sebep olduğu da bir gerçek. Şimdiden “sanatçılar işsiz kalacak”, “artık sanatçılara gerek yok mu” gibi altı boş başlıkları görüyoruz. Her ne kadar böyle başlıklar çok ilgi çekse de, bahsettiğimiz teknolojiler için kilit noktanın bizim hayal edip verdiğimiz komutlar olduğunu unutmamak lazım. Bizim hayal gücümüz ve dili kullanma biçimimiz bu araçların üretebileceği şeylerin sınırı, tıpkı diğer birçok teknolojide olduğu gibi. Ayrıca çıkarttıkları işlerin çoğu zaman o kadar da iyi olmadığını kabul etmek lazım.

Bu teknolojilerin yeni bir imkânlar alanı açtığı kesin. Bu araçların üzerinden farklı görsel üretim yolları kurulacak, yaratıcılık konusunda teşvik edici yeni bir araç olarak değerlendirilecek. Bundan kimsenin şüphesi yok. Aynı zamanda ortaya çıkardığı ürünler ile mevcut yapay zekâ teknolojilerinin nasıl “öğrendiğine” dair yeni detaylar keşfetmemiz de mümkün. Fakat kendimizi teknolojik determinizm trenine kaptırıp kör bir şekilde ilerlememek lazım. Eleştirel bakışımızı kaybetmediğimiz sürece bu araçların herkes için faydalı gelişmelere dönüşmesini sağlamamız ve bu araçlar ile eğlenmemiz mümkün.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir