İktidar partisi AKP, sosyal medya faaliyetlerini düzenlemek için yeni bir yasa üzerinde çalışıyor. Önümüzdeki günlerde meclise geleceği söylenen düzenleme, bu kez sosyal medya şirketlerinin hukuki ve mali statüsünü düzenlemekten ziyade, kullanıcıların paylaştığı içerikleri düzenlemeyi hedefliyor. Sosyal ağlardaki yanlış bilgi ve dezenformasyon sorununa güvenlik perspektifinden yaklaşan iktidarın bu adımı, muhalefet ve medya profesyonelleri tarafından sosyal medya üzerindeki baskıyı artırma ve sansür olarak yorumlanıyor.
Biz de medya profesyonellerinin yakından takip ettiği sosyal medya üzerine planlanan yasa çalışmasını, örnek alınan uluslararası düzenlemeleri ve iktidarın konuya bakışını derledik.
Nasıl ve neden?
Her ikisi de “sosyal medya düzenlemesi” olarak anılsa da 1 Ekim 2020’de yürürlüğe giren “7253 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” sosyal medya şirketlerinin hukuki ve mali muhataplık oluşturmasıyla ilgiliyken üzerinde çalışılan yasa, AKP yetkililerinin deyimiyle sosyal medya platformlarında ortaya çıkan dezenformasyon ve yalan haberi engelleme amacı taşıyor.
Söz konusu yasayla ilgili çalışma, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen temmuz ayında KKTC ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Medya ve sosyal medyada yer alan yalan haberlerle ilgili ciddi cezai müeyyide öngören bir yasa çalışmanız var mı?” sorusuna verdiği “Büyük Millet Meclisi’miz sosyal medya ile alakalı bir yasa geçirdi. Fakat bu yasanın devamında özellikle yalan terörü hususunda bir adım daha atılması gerekiyor. Bu konuda da yaptığımız bir çalışma var. Uluslararası alanda özellikle bu yalan teröründe ne tür adımlar atılıyor, ne tür düzenlemeler, ne tür müeyyideler getiriliyor, karşılaştırmalı bir çalışma yaptık. Ekim ayından itibaren bununla ilgili de Meclis’te bir çalışma yürütülecek” yanıtıyla başladı.
Yapılan çalışmalar sonrası 1 Eylül’de AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal başkanlığında Adalet, Ulaştırma, İletişim Başkanlığı temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantı sonrası yasa detaylarının büyük ölçüde belirlendiği ve ekim ayında meclise sunulması planlandığı basına yansıdı. Yasa çalışmasının hapis ve para cezası içereceği, cezalandırmada örgütlülük kriteri aranacağı yine basına yansıyan bilgiler arasında. Bu haberin yayına hazırlandığı esnada ilgili yasal düzenleme meclis gündeminde yer almıyordu.
Diğer ülkelerdeki düzenlemeler neler?
Sosyal medya düzenlemesi söz konusu olduğunda sık sık yurt dışındaki yasal düzenlemeleri referans alan iktidar partisi, 7253 Sayılı Kanun’un hazırlığı esnasında Almanya’daki uygulamaları örnek göstermişti. AKP’nin yeni düzenleme için Almanya, İngiltere, Rusya ve Avustralya’daki uygulamaları incelediği biliniyor.
Almanya
2017 yılından beri Almanya’da sosyal medya platformları, kullanıcılarının yayınladıkları içeriklerden sorumlu. Sosyal medya platformlarındaki nefret söylemi, tehdit ve hakaretin önüne geçilmesini amaçlayan Almanya, bu tarz içeriklerin şikâyet edilebileceği bir sistemi zorunlu hâle getirdi. Söz konusu şikâyetleri incelemekle yükümlü olan platformlar, ihlal tespit ettikleri takdirde bu içeriği 24 saat içinde silmek ya da erişime kapatmakla yükümlü.
Fransa
Fransa, 2020 yılında internetteki nefret söylemini engelleme amacıyla birtakım düzenlemeler hayata geçirdi. Buna göre, sosyal medya platformlarından nefret söylemi ve cinsel taciz kapsamına giren içeriklerin yirmi dört saat içerisinde kaldırılması isteniyor. Terör ve çocuk istismarı içeriklerinin kaldırılması için öngörülen süreyse bir saat.
16 Ekim 2020’de İslami saiklerle işlenen Samuel Paty cinayeti sonrası çıkarılan “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendirme Yasası” da sosyal medya üzerinden yayılan nefret suçlarının azaltılmasını hedefliyor. Samuel Paty cinayetinde de gerçekleştiği gibi kamu görevlisini sosyal medya ya da başka yollarla tehdit etme, fiziksel bütünlüğünü, kendisinin ve ailesinin yaşamını tehlikeye sokacak, eşkâlini ve yerini gösteren paylaşımlarda bulunmak suç kapsamında. Yasa sadece kamu görevlilerini değil tehdit ve saldırı tehdidiyle karşı karşıya olan herkesi kapsıyor.
İngiltere
İngiltere hükümeti, geçen yıl ifade özgürlüğünü güçlendirmeyi, demokratik siyasi tartışmaları ve gazetecilik içeriğini koruma amacıyla “Çevrim içi Güvenlik Yasası” tasarısı üzerinde çalıştığını duyurdu. Tasarı, sosyal medya şirketlerini ve web sitelerini; nefret suçları, taciz ve bireylere yönelik tehditler gibi yasa dışı içeriklerin hızla kaldırılması için önlem almaya yönlendirecek. Sosyal medya platformları terörist materyal, intihar içeriği ve çocuklara yönelik cinsel istismar konularındaki içeriklerin kaldırılması ve sınırlandırılmasından da sorumlu olacak. Düzenlemeye uymayan şirketler, medya denetim kurum Ofcom tarafından erişime engellenebilecek ve ağır para cezasıyla karşı karşıya kalacak.
Rusya
Son yıllarda sosyal medya ile ilgili çeşitli düzenlemeleri hayata geçiren Rusya’da, sosyal medya şirketleri Rus vatandaşlarıyla ilgili verilerin bulunduğu sunucuları Rusya’da tutmak zorunda. Hükümet tarafından tarif edilen acil durum anında düzenleyici kurumlara internetin fişini çekme yetkisi veren düzenlemeye göre, şirketler küfürlü ve müstehcen içerikleri 24 saat içerisinde silinmekle yükümlü. Şubat ayında yapılan son değişikliğe göre ise, yasa dışı eylemlere katılma çağrısı, devlete ve sembollerine yönelik içerikler de 24 saat içinde yayından kaldırılacak.
Avustralya
Avustralya, 2015 ve 2019 yıllarında kullanıcıların yayınladıkları içeriklerden sosyal medya platformlarının sorumlu olduğuna ve buna bağlı olarak cezai yaptırımların muhatabı olduğuna dair düzenlemeler hayata geçirdi. Bu kapsamda e-güvenlik komiserliği oluşturan Avustralya, hakaret ve aşağılama içeren içerikleri 48 saat içinde kaldırmayan platformlara 500 bin Avustralya dolarına yakın para cezası; içeriği yayınlayan kişilere ise 100 bin Avustralya dolarına yakın para cezası öngörüyor.
Yeni yasa çalışmasının odağı
BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın konuyla ilgili hazırladığı haberde AKP kaynaklarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesinin 2. fıkrasını esas aldığı ve Türkiye’nin de bu kriterlere göre sosyal medyaya sınırlama getireceği aktarılıyor. Avrupa Birliği’nin internetteki iki kırmızı çizgisinin terörle mücadele ve dezenformasyon olduğu söyleyen yetkililer, toplumda kaos yaratmayı amaçlayan dezenformasyonun da bir “terör biçimi” olduğu savunuyor.
Ümit Alan ve Can Öz’ün “Ne gerek var sosyal medya düzenlemesine?” başlıklı podcast bölümünde Batı Avrupa ve Amerika’daki sosyal medya düzenlemelerinin gündeme gelmesinin bireyleri korumak üzere olduğu dile getirilirken, Sayın’ın haberinde yer alan toplumda kaos yaratmayı amaçlayan dezenformasyonun da bir terör biçimi olduğu görüşü savunuluyor ve düzenlemenin de buna göre yapılacağı vurgulanıyor:
“Bizim asıl mücadele edeceğimiz, bireysel paylaşımlar değil. Orada da dezenformasyon var ama, bizim üzerinde durduğumuz örgütlü ve bilinçli dezenformasyon. Örneğin birisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslararası alanındaki itibarına dönük bir paylaşımda bulunuyor, arkasından bir internet sitesi haber yapıyor, bir bakıyorsunuz öbürü basın toplantısı düzenlemiş. Yani kendi aralarında koordinasyon içerisinde, örgütlü bir yapıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu düzenlemenin amacı bu tür paylaşımları engellemek.”
Fahrettin Altun’dan Reuters’a yalanlama
Erdoğan’ın yalan haber yerine yalan terörü tabirini kullandığı yanlış bilgi ve dezenformasyon sorunu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından da dile getirildi. 8 Ekim’de Reuters’da yer alan Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’na karşı güvenini kaybettiği haberine, “‘Yalan haber’i sosyal medyanın sorunu zannediyorduk. Fakat görüyoruz ki artık ana akım medya da aynı meseleden muzdarip. Büyük medya kuruluşları bile bu tür yalanları kolayca dolaşıma sokabiliyor. Bu endişe verici bir durum. Her ikisi de yalan” diyerek Twitter’dan tepki gösterdi.
Dezenformasyonu önlemeye yönelik sosyal medya şirketleri de bazı adımlar atıyor. 2014 yılında Erdoğan tarafından “Twitter mivitır hepsinin kökünü kazıyacağız. Uluslararası camia şunu der, hiç beni ilgilendirmiyor” diyerek eleştirdiği Twitter, manipülasyonu engelleme politikalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle geçen yıl 7 bin 340 adet hesabı kapattığı duyurmuştu. Kapatılan hesapların AKP ile bağlantıları olduğu iddiaları gündeme gelmişti.
Stanford İnternet Gözlemevi ise kapatılan hesaplarla ilgili yayınladığı raporda; bu hesapların aynı gün içinde yaratılmış, benzer kullanıcı adlarına sahip, AKP taraftarlığı için kullanılan ve güvenliği ihlal eden hesaplar olduğu belirtiliyor. Altun ise bu rapora, “Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan bir şirketin almış olduğu kararı, ideolojik yaklaşımlarını bilimsel veri olarak pazarlamaya kalkışan birtakım eşhas tarafından hazırlanmış raporla meşrulaştırma çabası tarihi bir skandaldır” diyerek tepki göstermişti.
Sosyal medya Diyanet İşleri Başkanı’nın hedefinde
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen eylül ayında katıldığı çevrim içi bir programda sosyal medyanın kullanımıyla ilgili olarak “Sanal ve dijital dünyadan taşarak gerçek hayatı etkisi altına alan bu durum, dinin fert ve toplum düzleminde hedeflediği ahlaki ilke, değer ve erdemlerden uzaklaşmaya sebebiyet verebilmektedir. Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır” diye konuşmuştu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2021 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 153’üncü sırada olan Türkiye’de önümüzdeki günlerde meclise gelmesi beklenen düzenleme kapsamında, bir paylaşımın dezenformasyon amaçlı olup olmadığını denetlemek için resmi bir kurumun oluşturulacağı AKP’li yetkililer tarafından ifade ediliyor.