Reuters Enstitüsü tarafından 23 Haziran 2021 tarihinde yayınlanan 2021 Dijital Haber Raporu haber endüstrisinde çıktıları en çok merak edilen araştırmaların başında geliyor. Covid-19 krizinin etkileri ve The Hill Baskını gibi olaylara değinerek başlayan raporun öne çıkan bulgularını NewsLabTurkey okurları için özetlemeye çalıştım.
Dünya genelinde habere güven arttı
Rapora göre dünya genelinde haberlere duyulan güven, COVID-19 salgınının ardından ortalama %6 artmış. Tabii bu artış yine de habere güvenenlerin çoğunlukta olduğu anlamına gelmiyor. Yalnızca ortalama %44’e yükselmiş, yani araştırmaya katılan her yüz kişiden 44’i karşılaştıkları haberlere büyük oranda güvendiklerini belirtmiş. Arama motorunda yapılan aramalar sonucunda ve sosyal medyadan erişilen haberlere duyulan güven ise sabit kalmış. Bu, sosyal ağlara nazaran yerleşik haber odalarına olan güvenin artması olarak yorumlanmış.
Genel güvene dönecek olursak rapora göre bu güven seviyesine en son 2018 yılında rastlanılmış. Söz konusu güven olduğunda Finlandiya en yüksek genel güven seviyesine (%65) sahip ülke olmaya devam ediyor, ABD ise şu anda en düşük seviyede (%29).
Türkiye’deki habere güvenme oranı ise %41 olarak gözleniyor. Detaya inildiğinde Türkiye’de insanların kendi tükettikleri haber kaynaklarına güven oranları %47 olarak ölçülürken, arama yaptıklarında karşılarına çıkan haberlere güvenleri %40, sosyal ağlardaki haberlere ise %36 oranında güvendikleri görülüyor.
Türkiye’de insanların kendi tükettikleri haber kaynaklarına güven oranları %47 olarak ölçülürken, arama yaptıklarında karşılarına çıkan haberlere güvenleri %40, sosyal ağlardaki haberlere ise %36 oranında güvendikleri görülüyor.
Karantina basılı gazeteleri zayıflattı, televizyona iyi geldi
Raporun bir başka çıktısı ise televizyon haberlerinin tüketimiyle ilgili. Rapora göre televizyon haberleri bazı ülkelerde güçlü bir performans sergilemeye devam etmiş, fakat basılı gazeteler neredeyse her yerde daha da keskin bir düşüş yaşamış. Karantinalar ve dağıtımda yaşanan aksama burada sorumlu olarak görülüyor. Televizyonun yükselişine örnek olarak İngiltere’deki Skynews’in %5’lik izlenme artışı verilirken Covid-19’un ve karantinanın bu artışta doğrudan belirleyici olduğu ifade ediliyor.
Türkiye’ye özel yazılan kısımda da, Türkiye’de ilk COVID-19 vakasından önce zaten düşüşte olan basılı gazete satışlarının, karantina önlemlerinin getirilmesinin ardından iyice düştüğü, gazetelerin sadık kitlesi olan 65 yaş üstü grubun gazetelere erişimde sıkıntı yaşadığı belirtiliyor.
Medyaya ilginin düşüşü tehdit olarak görülüyor
Raporda pandemi döneminde ana akım haberlere, tüm olan bitene rağmen beklendiği kadar ilgi olmamasının ve insanların farklı kaynaklara yönelmesinin medya şirketleri için büyük bir tehdit olduğu ve medya şirketlerinin de bu tehdide yeterince iyi yanıt veremediği ifade ediliyor. Rapora göre şu an en büyük sorun sansasyonellik gibi yöntemlere başvurmadan medyaya olan ilginin nasıl ayakta tutulacağı. Habere yönelik ilginin düşüşüyle ilgili kritik notlardan biri de ABD’den. Biden’ın Başkanlık seçimini kazanmasından hemen sonra toplumda habere olan ilginin düşmesi önemli bir olgu olarak görülüyor.
Çevrim içi habere ödeme yapanların sayısı istenilen düzeyde değil
Çevrim içi haberlerin ekonomik modellerine ilişkin belirsizlikse sürüyor. Araştırmaya göre zengin bazı Batı ülkeleri haricinde haber için ödeme yapan kişilerin genel yüzdesi oldukça düşük. Yayıncıların çevrim içi haberlere ödeme yapılmasını ödeme duvarı ve benzeri modellerle teşvik ettiği ülkelerde insanların %17’si son bir yıl içerisinde çevrim içi haber erişimi için para ödemiş. Dağılıma baktığımızda Norveç’in çevrim içi haber için para ödeme oranında %3’lük artışla %45’lik bir orana ulaştığı görülürken onu İsveç (%30), Amerika Birleşik Devletleri (%21), Finlandiya (%20), Hollanda (%17) ve İsviçre (%17) izliyor. Buna karşın Fransa (%11), Almanya (%9) ve Birleşik Krallık (%8) raportörlere göre daha az ilerleme kaydetmiş.
Yerel medya için haberler iyi, odaksa daralıyor
Rapora göre yerel medyanın yaşadığı krize ve finansal sürdürülebilirlik problemine yanıt olarak bazı ülkelerdeki katılımcılar yerel haberler için dijital ortamda ödeme yapma konusunda geçmişe göre daha istekli. Türkiye perspektifinden de genel perspektiften de bakıldığında yerel medyanın önemi de düşünülünce bunun olumlu bir bulgu olduğunu söylemek güç değil.
Ayrıca raporda geleneksel yerel ve bölgesel haber medyasının odağının giderek yerel siyaset ve suç gibi daha az sayıda konuyla daha ilgili hâle geldiği, konu kapsamında bir daralma olduğu belirtiliyor. Raporda yer alan verilere bakıldığında da yerel medyayı tüketme motivasyonu ve yerel medyadan alınacak bilgilerin kategorisi söz konusu olduğunda ülkeden ülkeye büyük değişimler olduğunu görmek mümkün.
İnsanlar özellikle yerel politikaları takip etme konusunda yerel medyaya büyük önem veriyor; fakat söz konusu yerelle ilgili diğer alanlar olduğunda arama motorları ve sosyal medya artık daha iyi veya daha uygun bilgi kaynakları olarak görülüyor.
İnsanlar özellikle yerel politikaları takip etme konusunda yerel medyaya büyük önem veriyor; fakat söz konusu yerelle ilgili diğer alanlar olduğunda arama motorları ve sosyal medya artık daha iyi veya daha uygun bilgi kaynakları olarak görülüyor. Araştırmada Birleşik Krallık’taki kullanıcıların, hava durumu veya yerel iş bilgilerine erişmek için en iyi yer olarak arama motorlarını ve diğer internet sitelerini; yapılabilecek şeyler hakkında öneriler içinse sosyal medyayı kullanma olasılıkları daha yüksek olarak ölçülmüş. Bu esasen yerel medyanın suç ve yerel politika odaklı yaklaşımının da yerinde olduğunun bir göstergesi.
Yine araştırmanın yerel medyaya ilişkin bölümüne göre insanlar yerel topluluklarına ne kadar bağlılarsa yerel haber tüketimleri de o kadar artıyor; fakat araştırmacılar yerel ağlara bağlılığın illaki yerel medyanın geleceği ve sürdürülebilirliği bakımından belirleyici derecede olumlu bir şey olmadığının da altını çizmişler.
Sosyal ağlar ve uygulamalarda haber kullanımı
Haberle ilgili bir rapor yayınlandığında doğal olarak sosyal ağlar ve uygulamaların haber için kullanımı ve haber tüketicisinin gözünde bu ağ ve uygulamaların güvenilirliği önemli bir başlık olarak ortaya çıkıyor.
Rapora göre söz konusu tüm ülkelerden araştırmaya katılan kullanıcıların sosyal ağ ve uygulamalar üzerinden haber tüketimi olduğunda farklı yaş grupları farklı profiller sergiliyor. Örneğin TikTok’u rutin olarak veya haber için kullananlar çoğunlukla 25 yaş altındayken YouTube kullanıcıları arasında yaş dağılımı bağlamında bir denge mevcut. Yine Twitter kullanıcıları az da olsa daha genç bir kitleden oluşturken Facebook kullanıcıları az da olsa daha yaşlıca bir kitleye denk geliyor.
2021 raporundaki ilginç veri setlerinden biri de kullanıcıların sosyal ağları ve uygulamaları haber bağlamında hangi motivasyonla kullandıklarının sorgulanması olmuş. Örneğin Birleşik Krallık’tan araştırmaya katılan ve Facebook’tan haber alan kullanıcıların %56’sı Facebook’ta başka bir şeye bakarken habere denk geldiklerini belirtiyor. Bu oran YouTube’da %21, Twitter’da %25 olarak ölçülmüş. Söz konusu ana akım medyada olmayan perspektiflere ulaşmak olduğunda Birleşik Krallık’ta YouTube’a erişim sağlayanların %26’sının bu motivasyonda olduğu, Facebook ve Twitter içinse bu oranların %3 ve %17 olduğu görülüyor.
Facebook yanlış bilgi konusunda olağan şüpheli
Araştırmaya göre söz konusu COVID üzerine yayılan yanlış bilgi olduğunda araştırmaya katılanlara göre olağan şüpheli Facebook, zira katılımcıların %28’i Facebook’u dezenformasyon konusunda suçlu buluyor. Facebook’u haber siteleri ve uygulamaları (%17) ile WhatsApp ve diğer mesajlaşma uygulamaları (%15) takip ediyor. Katılımcıların %7’si arama motorlarının, %6’sı Twitter’ın ve YouTube’un dezenformasyon bağlamında problem yarattığı görüşünde.
Tiktok da haber paylaşımı havuzunda
Dünya geneline baktığımızda ilgi çekici gelişmelerden biri de Tiktok’un haber paylaşımı için tercih edilen platformlar listesine girmiş olması. Araştırmaya katılan kişilerin %7’si TikTok’u habere erişmek için kullandığını belirtirken Latin Amerika’da ve yaşça daha genç gruplarda hem TikTok kullanımının hem de haber için TikTok kullanımının arttığı söyleniyor. Yukarıda da belirtiğim üzere zaten Tiktok’un 25 yaş altı kitleye daha yoğun bir şekilde hitap ettiği görülüyor.
Türkiye’de YouTube’dan haber tüketimi başı çekse de Twitter yükselişte
Rapora göre haber tüketiminde en çok kullanılan sosyal ağ ve mesajlaşma uygulamalarının başında YouTube gelirken, onu Twitter ve Instagram izliyor. Dark social kategorisinde değerlendirilebilecek WhatsApp ve Telegram ise %30 ve %13’lük oranlarla Türkiye’de haber paylaşımı ve tüketimi için tercih edilen uygulamalar listesine girmiş.
Son bir yıl içerisinde haber için tüketiminde artış görülen platformlara bakıldığındaysa Telegram’ın muhtemelen WhatsApp’dan gelen göçle birlikte büyümesiyle de paralel olarak %8’lik bir artışla %13’lük bir kesim tarafından haber tüketimi ve paylaşımı için kullanıldığı görülürken bu oran %4 artışla Twitter için de %34 olarak ölçülmüş.
Z kuşağı habere haber sitesi ve uygulamalardan erişmiyor
Rapora göre habere erişim biçimleri daha dağınık ve farklılaşmış hâle gelmeye devam ediyor. Araştırmaya katılanların yalnızca %25’i habere erişim süreçlerini doğrudan haber sitesinden ya da haber uygulamasından gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Z kuşağı olarak adlandırılan kuşaktan katılımcılar ise web sitesi ve uygulamalarla habere erişmediklerini, sosyal ağlar ya da “news aggregator” olarak bilinen Bundle, Flipboard, Google News gibi örnekleri verilebilecek uygulamalarla habere eriştiklerini belirtmişler. Araştırmacılarca bu kuşağın bu tarz uygulamalar ve sosyal ağla habere habere erişme olasılığının sitelere ve haber kurumlarının uygulamalarına göre iki kat fazla olduğunun altı çizilmiş. Çoğunlukla mobil araçlarda kullanılan bu uygulamalardan bahsetmişken mobil internet kullanımına ilişkin bulgudan da bahsetmek şart. Haber endüstrisi profesyonellerinin web sitelerinin analitik panellerinde gözlediği durum araştırmaya da yansımış. Araştırma sonuçlarına göre haberlere akıllı telefondan erişenlerin oranı %73’ü bulmuş. Bilgisayar ve tabletlerin kullanımıysa ya sabit kalmış ya da düşüşe geçmiş.
Hızla büyüyen podcast endüstrisinde yavaşlama
Rapora göre geçtiğimiz yıl verilerinde büyük artış gösteren podcastlerin büyümesinde bir yavaşlama meydana gelmiş. Raporun yazarları bunu kısmi kısıtlamaların yarattığı hareketsizliğe bağlıyor. Raporda yüksek profilli haber kuruluşlarının alana yatırımına rağmen büyümenin beklenen düzeyde olmadığı ve yavaşladığı belirtilmiş. Spotify’ın birçok ülkede Apple ve Google Podcasts’in üzerinde ilerlemeye devam ettiği ve YouTube’un da video tabanlı ve hibrit podcastlerin popülaritesinden yararlandığı ifade edilmiş. Platformlar arası rekabetin de altı çizilen raporda Spotify’ın bazı marketlerde Apple’ın hâkimiyetini kırdığı belirtilirken podcast dinleme ve erişim tercihlerine ilişkin de ilginç verilere yer verilmiş.
ABD ve Avrupa pazarlarında yapılan araştırmalara göre ABD’deki ve Avrupa’daki katılımcıların %20’si vakitleri olmadığı için podcast dinlemediklerini belirtirken; ABD’de podcast nedir bilmiyorum diyenlerin oranı %9’da kalmış Avrupa ülkelerinde ise bu oran %17 olarak ölçülmüş. Podcast konusunda ilginç istatistiklerden biri de Avrupa’daki katılımcıların %19’unun, ABD’deki katılımcıların ise %18’inin podcastlerde başka bir yerde öğrenemeyecekleri hiçbir şey olmadığını düşünmesi. Genel olarak istatistiklere bakıldığında Avrupa ve Asya’daki podcast farkındalığının ABD’ye göre daha düşük olduğu görülüyor.
Rapordan ne çıkarmalı?
Raporda geçmiş yıllardan farklılaşan hangi bulgular var diye bakıldığında Türkiye özelinde Telegram ve YouTube’un yükselişinin altı özellikle çizilmesi gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Bu alanda yatırım yapan yayınların doğru yolda olduğu şeklinde de okunabilecek bir veri. Daha da önemlisi günlük haber tüketim alışkanlıklarımızı özellikle söz konusu YouTube olduğunda raporun doğru okuduğunu söylemek mümkün. Yine aynı şekilde Facebook’un haber paylaşımı konusunda Türkiye’deki kullanım oranının %19 gerilemesi Türkiye’nin dezenformasyon krizi ile de ilişkilendirilebilir. Tabii yaş gruplarının sosyal ağ kullanım örüntülerine ilişkin istatistikle birlikte düşünürsek Facebook kullanıcılarının televizyon başına dönmesi de buradaki ihtimallerden.
Raporda da ifade edildiği üzere medya girişimleri bir seçimle karşı karşıya. Belirli bir kitle veya demografi ile daha derin bir ilişki kurmaya çalışabilirler (o kitlenin görüşlerini ve isteklerini temsil edip yansıtabilirler) ya da mümkün olan en fazla sayıda insana ulaşarak ayrımların üstesinden gelmeyi deneyebilirler. Yapılacak bu seçimler hem demokratik bağlamda hem de haber endüstrisinin geleceği bağlamında büyük farklılıklar yaratma potansiyeline sahip. Öyle ya da böyle Z kuşağının haber tüketim ve üretim süreçlerine daha angaje hâle getirilmesi, biçim ve içeriğin onları da kapsayacak şekilde düzenlenmesi de önümüzdeki dönem için gündemimizin ön sıralarında yer alacak gibi görünüyor.