Bu haftanın anahtar kelimeleri: AI benchmarks, Pentagon, Spotify, Politico.
Gazetecilik Yapay Zekâ Karşısında Pasif Kalmamalı

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odak konusunda gazetecilik ve yapay zekâ tartışmalarında dikkatimi çeken bir sorunu ele aldım. Çoğu zaman bu tartışmada bütün belirleyici güç teknolojiye bırakılıyor ve gazeteciler tüketici gibi davranıyor. Bu yaklaşım çok riskli ve daha aktif bir duruş benimsenmesi şart.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Pentagon’un gazetecilerle kavgası, Spotify ve Netflix’in podcast anlaşması ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu Hafta Ne Okuduk?
Pentagon Gazetecilere Karşı
Donald Trump hükümeti gazetecilere ve basın özgürlüğüne müdahale konusunda hemen her hafta yeni bir şeyler deniyor. Bu alanda attıkları son hamle ise Pentagon cephesinden geldi.
Pentagon yönetimi tarafından hazırlanan yeni bir döküman, Amerika hükümetinin savunma bakanlığıyla alakalı haberler yapan bütün muhabirlere yeni kurallar dayatmayı amaçlıyor. Gazetecileri potansiyel birer güvenlik riski olarak gören bu yeni kurallar, gazetecilerin Pentagon’daki erişimlerini ciddi bir şekilde kısıtlıyor ve Pentagon’un izni olmadan haber yapmalarını engellemek istiyor. Yönetim, bu yeni kuralları kabul etmeyen Pentagon muhabirlerinin de binaya giriş yetkilerinin iptal edileceğini duyurmuştu.
Elbette gazetecilerin büyük bir kısmı böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceklerini söyledi. New York Times, Guardian, CNN, Washington Post, Reuters, Associated Press ve NPR başta olmak üzere birçok kurum bu kuralları reddettiklerini duyurdular. Beni en çok şaşırtan ise bu kuralları kabul etmediğini duyuran yayınların arasında aşırı Trump destekçisi olmasıyla bilinen Newsmax’ın da olması.
Spotify Podcastları Netflix’e Geliyor
Video podcast formatının yükselişi devam ettikçe bu alanda yeni yatırımların ve hamlelerin haberlerini almaya devam ediyoruz. Podcast dünyasında lider olmak isteyen Spotify da bu fırsatı kaçırmayıp büyük bir anlaşmaya imza atmış.
Netflix ile yaptıkları içerik ortaklığı anlaşmasının ardından farklı konularda 16 farklı Spotify yapımı podcast aynı zamanda Netflix üzerinden de izlenebilir olacak. İlerleyen dönemlerde yeni podcast programlarının da listeye ekleneceğini anlaşmayla birlikte duyurdular. Yani bunu uzun süreli bir ortaklık olarak düşünüyorlar.
İki büyük medya platformunun böyle bir ortaklık yapması muhtemelen ikisinin de bu alanda daha fazla tekelleşmek için birlikte ilerlemeye karar verdiklerinin bir işareti. Anlaşmanın şartlarından birisi olarak bu podcastların bölümlerini Youtube’a yüklemesinin yasaklanmış olması da bunun bir işareti.
Eski Usül Son Dakika Bildirimleri
Kullandığımız cihazlardan her gün yüzlerce farklı bildirim alıyoruz. Bazıları gerçekten önemsediğimiz şeyler, bazıları tamamen uygulamaların bizi çekmek için gönderdiği boş bildirimler. Böyle bir ortamda haber uygulamalarının önemli bildirimlerinin arada kaynaması her zaman bir risk.
Politico’nun buna karşı geliştirdiği çözüm ise teknolojinin geçmişine dönmek olmuş. Şu anda kısıtlı bir grup okur ile test ettikleri bu sistemde okurlara önemli haberlerle ilgili bildirimler bildiğimiz eski usül SMS olarak gönderiliyor. Bazen habere bir link vererek, bazen de sadece başlık ve tek cümlelik bir alıntı olarak gönderdikleri bu mesajlarla Politico’nun amacı bir yandan temiz ve kullanışlı bilgi ulaştırmak, diğer yandan da bu basit format sayesinde görünürlüklerini ve bilinirliklerini artırmak.
Mesajlaşmanın artık gündelik hayatımızın doğal bir parçası hâline geldiğini düşünürsek bu yaklaşımın işe yaraması mümkün. Elbette herkes için SMS en iyi çözüm olmayabilir ama sosyal medyada da insanlara ulaşmak zorlaştıkça daha doğrudan iletişim yollarına olan ilginin artacağından şüphem yok.
Gazeteciliğe Bağ Kurma Odaklı Yaklaşmak
Bilgi ekosisteminin yaşadığı yıkıcı dönüşüm ile birlikte sıkça karşımıza çıkan sorulardan birisi de günümüzde gazeteciliğin konumunun ve amacının ne olduğu ve olabileceği. Birçok farklı isim ve kurum buna bir cevap üretmeye çalışıyor, gazeteciliğin bugün hangi ihtiyaçlara cevap vermesi gerektiğini tartışıyor.
“Engaged Journalism Exchange” isimli etkinlik de bu yaklaşımlardan birisini benimseyenlerin bir araya geldiği yer. Engaged journalism —Türkçeye bağ kurma gazeteciliği şeklinde çevirebiliriz— bu yaklaşım gazeteciliğin bugün cevap vermesi gereken en önemli ihtiyaçlardan birisinin toplulukla bir bağ kurup onların ihtiyaçlarına cevap vermek olduğunu savunuyor. Bilginin sınırsız olduğu bir ortamda insanların ihtiyaçlarını anlayıp buna göre habercilik yapmak gerektiğini, bunun yolunun da onlarla bir bağ kurup etkileşime geçmek olduğunu söylüyorlar.
Her haber kurumu için işe yarar mı emin değilim ama bu tür bir yaklaşımın özellikle yerelde çalışan veya daha kısıtlı bir kitleye hitap eden kurumlar için faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Kısa Kısa
🇮🇹 İtalya’nın ünlü araştırmacı gazetecilerinden Sigfrido Ranucci’nin evine el yapımı bir bombayla saldırı gerçekleştirildi. Neyse ki saldırıda kimse zarar görmemiş.
🤖 Economist ve Financial Times gibi kurumlar arşivlerini tamamen kurumsal amaçlı YZ sistemlerine lisanslama alanında öncü oldular.
🔎 Google yeni bir güncelleme ile arama yaptığınızda çıkan sponsorlu sonuçları bir menünün altına gizlememize izin verecek.
💻 New York Times’ın beş tasarım stajyeri, binada yer alan gazete müzesinin uzaktan çalışan gazeteciler için sanal bir versiyonunu yapmış ve bu projeyle bir ödül kazanmış.
🗞 Eğer ombudsman kelimesini yazmakta ve söylemekte zorlanıyorsanız, onun yerine işe bir şeffaflık editörü alabilirsiniz.

Haftanın Odağı: Gazetecilik Yapay Zekâ Karşısında Pasif Kalmamalı
Üretken yapay zekâ teknolojileri ve gazetecilik arasındaki ilişkiye dair tartışmalar hızını hiç kaybetmeden devam ediyor. Teknoloji geliştikçe ve yaygınlaştıkça da bu tartışmaları sürdürmeye devam edeceğimizden şüphem yok. Ancak bugün tartışmaya biraz daha farklı bir yerden, teknolojiye karşı gazeteciliği ve gazetecileri nasıl konumlandırdığımız üzerinden bakmak istiyorum.
Bu konuyu ele almak istememin temel sebebi ise genel olarak bu tartışmalarda bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde teknolojik determinizm yaklaşımıyla hareket edildiğini gözlemlemem. Teknoloji karşısında herkesin —ve doğal olarak gazetecilerin de— çaresiz olduğu ve o nasıl ilerlerse ona göre yol çizilmesi gerektiği düşünülüyor. Teknolojiyle daha aktif ve sınırları bizim belirlediğimiz türde bir ilişki kurmak mümkün değilmiş gibi yaklaşan kişi sayısı çok fazla.
Yapay zekâya net bir şekilde karşı çıkanlar da, onu sonuna kadar benimsemek gerektiğini düşünenler de aslında bu histen hareket ediyorlar. Bu teknolojiyle olan ilişkinin sınırlarını kendilerinin çizebileceği ya da onun nasıl gelişeceğine ve sektörlerine gireceğine yön verebilecekleri ihtimali akıllarına bile gelmiyor. Durum böyle olunca da bu teknolojiyi doğru bir şekilde anlamak ve değerlendirmek de pek mümkün olmuyor.
Çoğu zaman gazetecilik ve yapay zekâ arasındaki dinamiklerde tüketici perspektifinin hakim olması da bunun bir diğer sonucu. Ya konuya YZ ile üretilen içeriklerin sebep olacağı riskler üzerinden bakılıyor ya da işin gazeteci tarafında gazetecilerin bu şirketlerin ürettiği araçları nasıl kullanabileceği konuşuluyor. Her iki durumda da tamamen pasif ve savunmacı bir pozisyon söz konusu. Bu teknolojinin nasıl gazetecilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirilebileceği veya bunlarla nasıl daha gazetecilerin isteyebileceği şeylerin üretilebileceği nadiren tartışma konusu oluyor.
Oysa bunun tam tersi bir pozisyon alınması lazım. Diğer birçok sektör ve bilimsel alanda bu teknolojiyi kendileri için kullanışlı hâle getirmek adına özel çalışmalar yürütülürken, medya ve gazetecilik sektörlerinin bu kadar pasif bir rolü benimsemesi hiç mantıklı değil. Özellikle de YZ teknolojilerinin genel kullanıcıya yönelik kısmı bu sektörlerle iç içe geçmişken, insanlar bunları bilgiye erişmek için bir araç olarak kabul etmeye başlamışken, bilgiyi üretenlerin daha aktif bir rol için çaba göstermesi gerekiyor.
Peki bu nasıl mümkün olabilir? En basit örneklerinden birisi benchmark testleri. Her yeni yapay zekâ modelinin farklı yeteneklerini ve kapasitesini ölçen testler geliştiriliyor ve bunlar üzerinden modellerin hangi alanda daha etkili ve başarılı olduğunu görme fırsatımız oluyor. Genel yetenek testlerinin yanı sıra birçok özel alana ve bilim dalına yönelik testler geliştiriliyor ve aktif bir şekilde kullanılıyor.
Peki bugüne kadar neden gazetecilik temelli bir test geliştirilmedi? Hangi modellerin bilgiyi toplama, doğru bir şekilde aktarma ve kaynak gösterme yeteneklerini düzenli olarak test edebileceğimiz ve bu sayede insanlara hangisinin bu tür işlerde daha iyi sonuç verdiğini söyleyebileceğimiz bir test geliştirmek çok iyi bir başlangıç olacaktır. Bu hem teknolojinin sınırlarını göstermek hem de bu modelleri geliştirip daha da az yanlış bilgi ve uydurma kaynak vermeleri için neler yapılabileceğini görmelerini sağlayacaktır. Böylece bu teknolojinin sebep olabileceği zararların da önlenmesine katkı sunulabilir.
Bu elbette sadece bir örnek. Teknoloji geliştirme, yapay zekâya sohbet botlarının ötesinde bakıp nasıl kullanılabileceği üzerine kafa yorma, deneysel işler yapma gibi birçok farklı seçenek mevcut. Ancak kesin olan bir şey varsa o da gazeteciliğin bu teknolojiye karşı pasif ve savunmacı bir noktada durmak yerine daha aktif bir pozisyon alması ve onun gelişimini şekillendiren aktörlerden biri olmak için adımlar atması gerektiği. Aksi takdirde yapay zekâ ile olan ilişkisinin sonu şu anda arama motorları ve sosyal medya karşısında düştüğü durumdan farklı olmaz.