Sonunda beklenen oldu! Amerikan Adalet Bakanlığı, son 25 yılın en büyük anti-tröst davasında Google’ın yasa dışı uygulamalarla tekel olduğuna resmi olarak hükmetti. Google’ın tekel olduğunun en bariz delili, kendi ülkesinde arama motoru piyasasında yüzde 85-95 aralığında bir oranda; reklam sunucusu pazarında yüzde 90, reklam alışverişinde yüzde 50 ve reklam ağında yüzde 40 oranında bir pazar payına sahip olması. Normal şartlarda pazar liderinin yüzde 40 paya sahip olması alarmların çalmasına, yüzde 60-70 olması anti-tröst soruşturmalarının başlamasına ve bu soruşturmaların büyük ihtimalle “tekel olunduğu hükmüyle” sonlanmasına sebep oluyor. Buna karşın, Google’ın uzun yıllar yüzde 90 ve üzeri bir pazar payıyla gün gibi ortada olan tekel pozisyonunun federal mahkemelerce resmen tanınmasının bu kadar uzun sürmesi, kapitalist hukuk sisteminin ve demokrasinin sınırlarını bize gayet iyi gösteriyor aslında.
Yasa dışı tekel nasıl kurulur?
Yüksek pazar payı bir sonuç. Hukukta sonuçlar önemlidir ama sebepler daha önemlidir. Çünkü işini mükemmel yapan biri tekel hâline gelmişse (bkz. son zamanlara kadar Cem Yılmaz) o kişiyi “tekel” diye suçlamak doğru olmaz. Fakat o kişi/kurum rekabet hukukuna aykırı bir şekilde rakiplerini pazar dışına iten uygulamalar ile tekel olmuşsa işin rengi değişir. O hâlde, Google’ın bu anormal yüksek pazar payını elde etmesini sağlayan faktörlere bakalım.
Mahkemenin altını çizdiği konulardan biri, Google’ın Apple ve Samsung gibi şirketlerle “münhasır sözleşme”ler yapıyor olması. Google, iPhone ve Galaxy akıllı telefon ve tabletlerde default arama motoru olmak için Apple ve Samsung’a milyarlarca dolar para ödüyor. Mesela, mahkemede Google’ın 2021 yılında Apple’a bunun için 26 milyar dolar ödediği belgelendi. Google, dünyanın en çok satan iki akıllı telefonunda ve tarayıcılarda ayrıcalık satın alıp, hazır kurulu arama motoru olarak pazardaki diğer girişimlerin önüne büyük bir bariyer koymak suretiyle rekabeti engelliyor. Zira insanların büyük çoğunluğu, eğer eldeki ürün veya hizmet mükemmel değil ama yeteri kadar iyiyse, kurulu düzeni değiştirmek için uğraşmaz. Salonda yapılan denemelerde ortalama bir kullanıcının hazır kurulu Google arama motorunu değiştirmek için 15 tık yapması, mahkeme için yeterli bir engel olarak kabul edildi. Bing ve DuckDuckGo’nun CEO’ları, yıllardır Google’ın bu özel anlaşmalarla kendine haksız bir rekabet avantajı sağlaması sebebiyle pazara girmekte zorlandıklarını dile getiriyordu.
Buradaki çözümlerden biri; telefon, tablet, dizüstü bilgisayar gibi elektronik cihazların hiçbirinde hazır kurulu tarayıcı, uygulama ve arama motoru olmaması. Bir diğeri de cihazın kurulumu yapılırken ekranda çıkan alternatiflerden birini seçerek istenilen tarayıcı ya da arama motorunu tek tıkla kurmak. Böyle bir durumda siz ne yapardınız, muhtemelen Google’a tıklardınız değil mi? Yani sonuç değişmezdi. En nihayetinde ürün ve pazar anketleri de gösteriyor ki kullanıcılar Google ürünlerinden büyük ölçüde memnunlar. Bu yüzden Google avukatları, insanların çoğunluğunun zaten seçeceği bir ürün için araya “bir tık” koymanın gereksiz ve verimsiz olduğunu söyleyerek Google’ı savunuyor. Mahkeme de buna cevaben şu soruyu soruyor: Eğer öyleyse, yani Google’ın telefonlara hazır kurulu olmasıyla bu tercihin bir tık ile yapılması arasında bir fark olmayacaksa, Google neden Apple’a bu “fark yaratmayan” anlaşma için her sene 26 milyar dolar ödüyor?
Sonuç olarak mahkeme, Google’ın yaptığı bu münhasır anlaşmaları rekabet yasasının ihlali olarak değerlendirdi ve yasa dışı uygulamalarla tekel olduğuna karar verdi. Google avukatları ve birçok kullanıcı, Google’ın, en iyi arama motoru olduğu için açık ara pazar lideri olduğunu iddia ediyor. Fakat şunu da hesaba katmak gerekiyor, DuckDuckGo ve Bing’in daha iyi olamamasının bir sebebi de pazara girişlerinin önünde münhasır sözleşme bariyerleri olması; ya da şöyle diyelim, Google’ın daha iyi bir arama motoru olmasının sebebi, yıllardır özel anlaşmalarla rekabeti baypas ederek tekel rantı kazanıp, verdiği hizmeti geliştirecek yatırımları yapabilmesi. Yani Google’ın bugün kalite yarışında daha ileride olmasının sebebi, en azından 10-15 yıldır haksız rekabet ile tekel rantı kazanmış olması. Normal şartlarda bunun tazmin edilmesi gerekiyor.
Ayrıca, mahkemedeki komik detaylardan biri de, Google çalışanlarının delil sayılabilecek chat mesajlarının kaydının “tutulmamış” olması. Google gibi, insanların yedi ceddinin her türlü bilgisine sahip, bir numaralı işi büyük veriyi depolayıp reklam verenlere satmak olan bir şirketin kendi çalışanlarının mesajlaşmalarının kaydını tutmadığı beyanına herhalde leylekler bile gülerdi. Mahkeme burada bir delil karartma olma ihtimali üzerinde duruyor.
Google ve arama motoru pazarının geleceği
Bundan önceki en büyük tekel davası, doksanların sonundaki Microsoft davasıydı. Doksanlarda Microsoft, diğer başka bir sürü tekelci uygulamanın yanı sıra, Internet Explorer tarayıcısını Windows işletim sistemlerine hazır kurulu verip Netscape gibi rakiplerin pazara girmesini zorlaştırıyordu. Nihayetinde Microsoft, mahkemeyle anlaşarak, ürün bağlama ve münhasır sözleşme yapma gibi tekelci uygulamalarından vazgeçmeyi kabul etmişti. Hatta, kaderin cilvesi bu ki, Google o zamanlar Microsoft’un tekelinin kırılması sayesinde internet sektörüne girebilmiş ve yenilikçi ürünlerini hizmete sunabilmişti. O zamanlar Microsoft’un yaptığı gibi Google da şimdi pahalı avukatlar kullanarak ilerlemenin ve yeniliğin önündeki bariyer hâline geldi.
Google, ürünlerinin çok iyi olduğu için tercih edildiğini söylüyor ama Google’ın ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğunu bilmiyoruz; çünkü, geldiğimiz noktada, eşit şartlarda kıyas yapabileceğimiz bir ortam yok. Google ürünlerini yeterli memnuniyetle kullanıyoruz, zira alternatif senaryoda neyi kaçırdığımızı bilmiyoruz. Mesela Google’ın haksız rekabet ile elde ettiği olanaklar DuckDuckGo’ya verilseydi ne olurdu?
Google’dan memnunuz çünkü arama algoritması nasıl çalışıyor bilmiyoruz. Çocukken ben de, büyüyüp nasıl yapıldığını öğrenene kadar, sosis severdim. Dolayısıyla, eğer Google’ın arama algoritmasının hangi siyasi görüşleri bastırıp hangilerini ön plana çıkardığını, hangi şirketleri ilk sayfada hangilerini yedinci sayfada gösterdiğini ve tüm bu mekanizmanın tam olarak nasıl çalıştığını bilseydik belki Google’ın çok kaliteli bir ürün olduğu yönündeki kararımız değişebilirdi.
Çoğumuz Google’ı, Chrome’u, Maps’i kullanıyoruz ama bunun ne kadarı bu ürünler çok iyi olduğundan, ne kadarı alışkanlıktan, ne kadarı ağ etkisinden, ne kadarı davranışsal dürtme ile tercih gibi görünen yönlendirmeden geliyor? Örneğin, Yandex Haritalar kullanan çoğu kişi Maps’ten daha iyi olduğunu söylüyor ama pazar lideri Google Maps. Dolayısıyla, bir markanın pazar lideri olması, “demek ki en iyi ürün bu” argümanını otomatik olarak doğrulamaz.
Öte yandan, birçok kişi Google arama sonuçlarının son yıllarda eskisi kadar iyi olmadığının farkında. Google’ın motivasyonu, başlarda tüketiciyi kendisine çekmek için (zarar veya az kâr etmek pahasına) iyi hizmet vermek, tüketiciyi çekip tekel konumunu sabitledikten sonra ise maksimum kâr elde etme maksadıyla kaliteyi düşürmek olabilir mi? Eğer bir şirketin müşteriyi kazanmak ya da elde tutmak için ürün/hizmet kalitesini artırması gerekmiyorsa ya da kaliteyi düşürse de müşteri başka bir yere gidemiyorsa, o şirket tekeldir. Böyle bir piyasa ya rekabete açılmalı ya da kamulaştırılmalıdır.
Velhasıl, mahkeme Google’ın tekelini kırmak için cihazlarda hazır kurulu arama motoru olmasını garanti eden münhasır sözleşmeleri feshetmesini, dahası, Chrome tarayıcısını satarak ayırmasını talep ediyor. Eğer mahkeme Chrome’u sattırıp tekeli kırarsa (ki zor ve düşük bir ihtimal) Google ve internet adına yeni bir dönem başlar. Fakat her hâlükârda Google’ın tekelinin kırılması, inovasyonu ve ilerlemeyi artıracaktır. Bunun tek zararı, Google’ın yatırımcılarına olur.
Google, yasa dışı yollarla internetin üzerine çöküp dijital evrenin ilerlemesini engelleyen bir mega şirkettir. Dolayısıyla, Google’ın itirazıyla devam eden bu anti-tröst davasını ben keyifle ve heyecanla takip ediyorum. Umarım bu süreç Apple, Amazon, Meta ve Microsoft gibi beşli çetenin diğer üyelerine de sıçrayarak devam eder.









