Bu haftanın anahtar kelimeleri: GPT-o1, Lunch with the FT, Jewish Chronicle, The Observer.
Mantık yürüten YZ modelleri
n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
OpenAI tarafından yayınlanan ve mantık yürütebilme özelliğiyle diğer YZ modellerinden kendisini ayıran o1 modeli, geçtiğimiz iki haftanın en çok konuşulan gelişmelerinden birisi oldu. Bu sayının odağında da bu modelin farkını ve YZ’nin geleceği için anlamını yazdım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise “Lunch with the FT”nin otuzuncu yıldönümü, YouTube’un küçük kanallara destek planı ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
“Lunch with the FT” 30 Yaşında
İyi bir söyleşi yapmak bana kalırsa gazetecilikte hakkı en az verilen işlerden birisi. Gazetecilerin yeterince hazırlanmadığı, özensiz sorularla gerçekleştirilen ve okuması keyifli olacak bir şekilde sunulmayan söyleşiler bana kalırsa bu formata karşı yapılan büyük bir haksızlık.
Bunun yerine söyleşilerinize özen gösterirseniz, bir de bunu özel bir formatla bir araya getirirseniz o söyleşileri bir markaya dönüştürmeniz mümkün. Financial Times‘ın bu hafta otuzuncu yaşını kutladığı “Lunch with the FT” serisi, bunun en iyi örneklerinden birisi. Gazetecilerin söyleşi yapacağı kişiyle birlikte öğle yemeğine çıktığı ve bu öğle yemeği sırasında gerçekleşen söyleşiler gazetenin en bilinen serilerinden birisi oldu.
Siyasetçilerden yazarlara, CEO’lardan sanatçılara kadar birçok farklı ama önemli ismin konuk olduğu bu söyleşileri özel kılan taraf, söyleşi konusunda yetenekli gazetecilerin bu isimleri öğle yemeği gibi daha rahat olabilecekleri bir ortamda ağırlaması. Böyle bir atmosfer, gazetecilerin söyleşi yaptıkları kişiyle daha farklı bir iletişim kurmalarına imkân veriyor ve bunu değerlendirebilen gazeteciler, okuması çok daha keyifli bir iş çıkarabiliyorlar. Elbette her söyleşiyle birlikte adisyonun paylaşılıyor olması da güzel bir detay.
Jewish Chronicle‘da İstifalar ve Kriz
1841 yılında yayın hayatına başlayan ve hâlâ yayın yapan en eski Yahudi gazetesi olarak anılan Jewish Chronicle, birçok anlamda Yahudi toplumu için özel bir yere sahip. Bu köklü gazetenin adı ise bir süredir krizlerle anılır hâle geldi.
Yılın başlarında gazetenin mevcut sahibinin abartılı bir şekilde gizleniyor olması ve bunun sebep olabileceği şeffaflık sorunları yüzünden gazete ,gündemde kendisine yer bulmuştu. Ancak geçtiğimiz günlerde eski bir IDF askeri olan serbest gazeteci Elon Perry’nin İsrail hükümetine ve ordusuna destek olacak türden yalan haberler üretmesi ve bunların gazete tarafından yayınlanmış olması daha ciddi bir krize yol açtı. Gazete, haberleri yayından kaldırsa da konuyla ilgili ciddi bir özür dilemedi. Bu durum mevcut şeffaflık tartışmalarıyla da birleşince gazetenin önde gelen birçok köşe yazarı istifa ettiklerini ve bundan sonra Jewish Chronicle için yazmayacaklarını duyurdu.
Bütün bu gelişmelerin gazete yönetimini şeffaflığa ya da gazetecilik standartları konusunda daha özenli olmaya iteceğini sanmıyorum. Fakat gazetecilerin bu konuda bir duruş sergilemesi takdir edilesi bir hareket.
The Guardian The Observer‘ı Satmayı Düşünüyor
The Observer, hem Birleşik Krallık’ın hem de dünyanın en eski pazar gazetesi. 1791 yılından bu yana yayımlanan ve 1993 yılında The Guardian tarafından satın alınan gazete, medya tarihinde önemli bir yere sahip.
Ancak dört yıldır aralıksız büyüyen The Guardian‘ın gelirlerinde ilk kez bir düşüş yaşanmasının ardından, şirketin The Observer’ı elden çıkarmayı planladığını öğrendik. The Observer‘ı satın almak için teklifte bulunan isim ise başka bir büyük medya şirketi değil, 2019 yılında kurulan yavaş gazetecilik girişimi Tortoise Media. Satış hâlâ görüşme aşamasında ve kesinleşmesinin en az üç ay sürmesi bekleniyor.
Ancak Tortoise Media gibi finansal olarak pek de iyi durumda olmayan bir şirketin böyle bir hamle yapması kafa karıştırıcı. Umarım bunun sonu Tortoise Media’nın iflas edip The Observer‘ı da kendisiyle birlikte götürmesi olmaz.
YouTube’dan Küçük Kanallara Hype Desteği
Her ne kadar dijital yayıncılık yapmak isteyenlerden video talep etmek ya da videonun en iyi format olduğunu iddia etmek sıkça karşılaştığımız bir durum olsa da, bunları yayınlayacağınız platformların ne kadar kalabalık olduğu ve algoritmayı aşıp insanlara ulaşmanın ne kadar zor olduğu genellikle bu konuşmalarda hiç konu edilmez.
YouTube da bu sorunu çözmek ve daha küçük kanallara görünür olma şansı tanımak için “Hype” adını verdiği yeni bir özellik duyurdu. Bu özellik sayesinde 500.000’den az abonesi olan bir kanalın videosunu yayınlandığı ilk bir hafta içerisinde izleyip beğen butonuna tıklarsanız, haftada üç kez kullanabileceğiniz hype hakkınızı görüyorsunuz. Eğer o videonun yayılmasını isterseniz bu hype hakkınızı kullanarak o videoya puan kazandırıyorsunuz. Böyle puan kazanan videolar her ülke için ayrı olarak hazırlanan Hype listesinde ilk yüze girmek için yarışıyor ve bu sayede büyük kanalların arasından sıyrılıp görünür olma şansı buluyor.
Kişisel görüşüm, bunun gerçekten yaratıcı ve işe yarama ihtimali yüksek bir özellik olduğu yönünde. Hatta diğer video temelli platformların da bunu kopyalayacağından şüphem yok. Ama bu aynı zamanda artık video sonlarında izleyiciden talep edilenler listesinin daha da uzaması anlamına geliyor. Bakalım ilk kim videosunu “hype vermeyi unutmayın” diye bitirecek.
Kısa Kısa
🤨 Google, Zazaca’nın “bilinmeyen dil” olduğunu iddia ederek Kuluçka programı mezunlarımızdan Zazaki News’un reklam almasına izin vermedi ve Google AdSense hesabını kapattı.
💵 Washington Post haftalık erişim paketleri sunmaya başladı ama paketin fiyatı konusunda kararsız kalmışa benziyor.
💰 Mathias Döpfner ve özel sermaye şirketi KKR arasındaki anlaşma ile şirket, Axel Springer’ın medya kısmının kontrolünü tamamen Döpfner’a bırakıyor.
🤖 Eğer LinkedIn’in profilinizdeki verileri YZ modellerini eğitmek için kullanmasını istemiyorsanız buradaki ayarları değiştirmeniz gerekiyor.
🔒 Instagram’a gelen yeni güncelleme ile platforma 18 yaş altı kullanıcıları korumaya yönelik birçok güvenlik ve gizlilik önlemi ekleniyor.
🤖 Eğer internetteki gerçek insanlardan sıkıldıysanız tamamen botlardan oluşan bir sosyal medya platformu SocialAI’ı deneyebilirsiniz.
🇷🇺 Meta, hesap yetkilerini gizli politik etki operasyonları için kullandıklarını iddia ederek Rusya devlet medya kurumlarına ait bütün hesapları kapattı.
🤖 Google’ın LLM destekli not alma uygulaması NotebookLM, aldığınız notları iki kişilik bir podcast şeklinde size özetleyebiliyor.
Haftanın odağı: Mantık yürüten YZ modelleri
ChatGPT 3 ile birlikte başlayan ve büyük bir hızla gelişen yapay zekâ modelleri dalgası her ne kadar performans anlamında iyileşmeler gösterse de adım adım bir tıkanma noktasına doğru yaklaşıyor olabileceğimiz, bir süredir daha çok dile getirilmeye başlamıştı. Bunun en temel sebebi ise büyük dil modellerinin sınırları. Her ne kadar bu modelleri daha fazla veriyle ve yoğun bir şekilde eğitmek, performans konusunda gelişme sağlasa da token temelli yaklaşım hâlâ çok basit konularda bu modellerin tıkanmasına neden oluyor.
Bir süredir internette bir şehir efsanesine dönüşen OpenAI’ın “strawberry” modelinin o1 adıyla karşımıza çıkmasıyla birlikte son birkaç yıldır görmeye alışık olduğumuz YZ modellerinden daha farklı bir yaklaşımı test etme şansımız oldu. Çünkü OpenAI, bu yeni modelin mantık yürütebildiğini ve “düşünebildiğini” söylüyor.
Elbette söz konusu olan, bir insan gibi düşünme değil. OpenAI, bu modeli daha özel bir veri setiyle ve özel bir eğitim yaklaşımıyla geliştirerek modelin cevap üretme sürecini baştan şekillendirmiş. Bu yeni yaklaşım ile geliştirilen o1 modeli, cevap üretmeden önce cevabı üretme sürecini de sorguluyor ve sizin gönderdiğiniz mesajı kavramaya ve yorumlamaya çalışıyor. OpenAI bu yaklaşımı “Chain of thought” (düşünce zinciri) olarak adlandırıyor. Düşünce zincirinin nasıl ilerlediğinin özetini de size cevabın en üst kısmında bir menü içerisinde gösterebiliyor. Modelin normal büyük dil modellerine göre daha yoğun ve farklı bir şekilde çalıştığını, kullandığı token sayısından ve buna bağlı olarak daha pahalı olmasından da görebiliyoruz.
Ancak bu yeni modelin tam olarak nasıl çalıştığı konusunda detaylı bilgiye sahip değiliz. Bunun sebebi ise OpenAI mantık yürütme sürecine dair özetleri gösterse de API üzerinden bile izlediği adımları detaylı olarak görmemizin mümkün olmaması. Bunu hem güvenlik gerekçeleriyle hem de rakiplerinin kendi kullandıkları yöntemden öğrenmesini engellemek için yapıyorlar. Bu konuda o kadar ciddiler ki süreci görmek için farklı yöntemler deneyen kullanıcılara uyarı emailleri bile gönderildi.
Bu yaklaşımın etkili olduğunu birçok farklı örnek ile görmek mümkün. Modelin cevap üretme yöntemine yapılan bu müdahale ve daha özel bir veri setiyle verilen eğitimin karşılığı alınmış. OpenAI’ın kendi güncel modellerinin bile zorlandığı kompleks sorularda o1 daha doğru cevaplar verebiliyor. Elbette yanlış cevaplar verdiği ve hatta kimi zaman kendi mantık yürütmesiyle ters düştüğü de oluyor. Ayrıca modelin önizleme olmasından dolayı kullanım kısıtı olması ve GPT-4o gibi internette gezinti yapamaması da şimdilik onu kullanabileceğiniz alanları kısıtlıyor. Buna rağmen felsefe gibi alanlarda bile diğer modellere göre daha iyi cevaplar veriyor.
Bütün bunlara rağmen o1 modeli YZ modelleri konusunda önemli bir aşamayı temsil edebilir. Özellikle bu modellerin spesifik görevler için birer ajan olarak kullanılabilmesi ve daha karmaşık alanlarda birer asistan görevi üstlenmesi gibi işlevlerde kullanılması, seviye atlamamızı sağlayabilir. Ama bunun ne kadarının gerçekleşeceğini görmek için o1 modelinin önizlemeden çıkıp onu sınırsızca kullanabileceğimiz zamanın gelmesini bekleyeceğiz.