BM canlı yayınından alınan ekran görüntüsü, Siber Suçlar Antlaşması geçtikten sonra çoğu ülke temsilcisinin bunu ayakta alkışlayarak tebrik ettiği anı gösteriyor.

BM’nin Siber Suçlar Antlaşması neden tehlikeli?

Bu haftanın anahtar kelimeleri: Birleşmiş Milletler, TikTok, Imagen 3, gerçek illüzyonu etkisi.

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

BM’de komitede herkesin oyuyla onaylanan ve genel kurula gelmesi beklenen Siber Suçlar Antlaşması, gerçekten suçla mücadele etmek yerine her türlü hak ihlaline ve gözetime imkân sağlayan bir düzenleme ancak çoğumuzun bundan haberi yok. Bu hafta odakta bu düzenlemenin ne olduğunu ve neden hayata geçmemesi gerektiğini yazdım.

“Ne Okuduk” bölümünde ise YZ modelleri kontrol etme çabaları, TikTok’un garip bildirimleri ve daha fazlası var.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Grok AI ile üretilen görselde sahilde takım elbiseyle oturan, elinde bira ve sigara olan Mickey Mouse aynı zamanda "Make America Great Again" yazan bir kırmızı şapka takıyor.
The Verge

Bu hafta ne okuduk?

YZ Modellerinin Sınır Sorunu

YZ modelleri ve her türlü içeriği üretebilen botlar hayatımıza girdiği andan bu yana en büyük sorunlardan birisi bunların tehlikeli veya yasadışı içerikleri üretmesinin önüne geçmenin mümkün olup olmadığı. Bu yüzden her yeni çıkan modelle birlikte birçok kullanıcı ve araştırmacı modellerin sınırlarını ve bu türde içerik ürettirmenin mümkün olup olmadığını test etmeye çalışıyor.

Google’ın Imagen 3 güncellemesi hafta içerisinde bu testlerden geçen ilk modeldi. Her ne kadar model ünlülerin veya meşhur karakterlerin isimlerini kullandığınızda bu görselleri üretmeyi reddetse de doğrudan isim kullanmak yerine dolaylı tariflere başvurarak bu kısıtlamaları aşmak mümkün görünüyor.

X-Twitter’ın YZ modeli Grok ise kendisini sınırları olmayan bir model olarak pazarlamaya çalıştığı için görsel üretme özelliğinin gelmesiyle birlikte herkes bu iddiayı test etmeye başladı. Görünüşe göre Musk’ın modeli gerçekten ne ünlü isimlere ne telifli karakterlere ne de markalara dair bir kısıtlama içermiyor. Yukarıdaki görsel de bunun bir kanıtı. Ancak bu sınırsızlığın kötüye kullanımından doğacak sonuçlara sıra gelmeden kimi markaların telif ihlali ve markayı kötü gösterme gibi sebeplerle şirkete üst üste davalar açması çok yüksek bir ihtimal.

Sürekli Tekrar Edilen Yanlış Bilginin Gücü

Özellikle sosyal medyada yanlış bilgilerle, özellikle de yanlış olduğu bariz olanlarla, sıkça karşılaşıyoruz. Fakat yanlışlansa da bu bilgilerin tekrar edilmesi ve yayılması, özellikle iklim krizi gibi konularda toplumun algısını ciddi bir şekilde etkileyebiliyor.

Bunun sebebi ise “gerçek illüzyonu etkisi” adı verilen bir fenomen. Özetle yanlış bir bilgiyle sürekli karşılaşmak bir noktada onun yanlış olduğunu bilseniz bile gerçekmiş gibi hissedilmesine sebep oluyor. Çünkü bu bilgiye karşı kazandığımız aşinalık doğruluğa denk olarak algılanıyor. Yeni yapılan bir araştırma da bu fenomenin özellikle iklim krizi konusundaki etkisini incelemiş ve insanların yanlış bilgiye inanmasında önemli bir rol oynadığını görmüş.

Bunun önüne geçmek için yapılabilecek iki şey var. İlki özellikle sosyal medyada bu tür bilgilerin ve iddiaların yayılmasına katkı sunmamak. Mesela sırf dalga geçmek veya etkileşim kasmak için bunları paylaşmamak. İkincisi de habercilerin “herkese söz hakkı tanıyoruz” tavrını gözden geçirmesi. Çoğu zaman bu yaklaşımla yazılan haberler yanlış bilgilerin ve komplo teorilerinin gerçekle denk bir şekilde sunulmasıyla sonuçlanıyor ve bu fenomenin daha güçlü bir şekilde kendisini göstermesine neden oluyor.

ABD’de Gazeteler Neden Sızıntıyı Yayınlamadı?

Geçtiğimiz günlerde ABD seçimlerinde ilginç bir gelişme yaşandı ve bazı büyük medya kurumları Trump kampanyasından bazı iç yazışmaları ve özel belgeleri email gelen kutularında buldular. Trump kampanyasının İran’ı suçladığı hack saldırısının faili bilinmiyor. Gönderilen belgelere dair genel bir fikrimiz olsa da detaylı haber yapan kurum olmadı.

Bu da özellikle ABD medyasında bunu haber yapmalı mı yapmamalı mı tartışmasına neden oldu. Çoğu kurumun bunu dışarıdan bir manipülasyon denemesi olarak görerek belgelere daha hassas yaklaşması ve kaynağın belirsizliği nedeniyle belgelere güvenmemeyi tercih etmesi bana kalırsa doğru bir karar.

Diğer yandan bir grup da 2016’da Hillary Clinton’ın emaillerinin hacklenmesi ve ardından bunların uzun süre haberleştirilmesi ile bir kıyaslama yaparak neden Trump’a da aynısı yapılmadı diye sormaya başladı. Kişisel görüşüm bunun yanlış bir kıyas olduğu, çünkü Clinton’ın emailleri Wikileaks tarafından herkesin erişimine açık olarak yayınlandı ve kimsenin haber yapmasına bile gerek kalmadan bir gündem başlığına dönüştü. Zaten herkesin konuştuğu bir konuyu da haber yapmak kaçınılmaz bir zorunluluk. Eğer burada da benzer bir senaryo yaşansaydı muhtemelen haber kurumlarının aynı tepkiyi verdiğini görürdük.

TikTok’un Yanıltıcı Bildirimleri

Birçok sosyal medya uygulaması daha sık açmanız ve uygulamada daha fazla zaman geçirmeniz için farklı bildirim numaralarına başvuruyor. Bunlar arasında ilginizi çekebileceğini düşündüğü içerikleri seçip size bildirim olarak göndermek en sık kullanılan yollardan birisi.

Genellikle bu tür bildirimlere dair en büyük sorun kötü, alakasız veya sevmediğiniz içerikleri önermesi oluyor. Ancak TikTok için durum daha riskli bir noktaya kaymış. Gönderdiği öneriler genellikle güncel konularla alakalı içeriklerden ve bildirimler sanki bir haber bildirimi gibi görünüyor. Ama açtığınız içerikler ya tamamen yanlış bilgi içeriyor ya da haftalar öncesinin haberleri. Financial Times’ın araştırması bu bildirimlerin insanları yanılttığını ve rahatsız ettiğini söylüyor.

Çoğu zaman “kullanıcıların daha fazla zaman geçirmesini sağlamak” gibi masum görünen gerekçelerle başvurulan bu yollar özellikle platformların çok farklı amaçlarla ve hemen her çeşit içeriği yayınlamak için kullanıldığı bir ortamda denetlenmek zorunda. Tamamen algoritmaya bıraktığınızda haftalar öncesinin tsunami uyarısını kullanıcılara gönderip paniğe sebep oluyorsunuz.

Kısa Kısa

🦣 Eğer bir Flipboard hesabınız varsa, onu kullanarak Mastodon ve fediverse özelliği aktif Threads hesaplarını takip etmeye başlayabilirsiniz.

🇸🇳 Hükümetin baskısına ve artan basın özgürlüğü tehditlerine dikkat çekmek isteyen Senegalli gazeteciler bir günlük karartma kararı alarak hiçbir şey yayınlamadı.

🧮 Eğer düzenli olarak Google Sheets kullanıyorsanız yeni gelen özellikler işinizi kolaylaştırabilir.

🤑 Apple’ın anlamsız bir şekilde Patreon içerisinden yapılan desteklerden pay kesmeye başlayacağı duyuruldu. Hemen her kesimden çok tepki alan bu kararın iptal edileceğini umuyorum.

🐦 Elon Musk davayla tehdit ederek reklam verenleri geri getireceğini düşünmüştü ama gidişat tam tersi yönde.

BM canlı yayınından alınan ekran görüntüsü, Siber Suçlar Antlaşması geçtikten sonra çoğu ülke temsilcisinin bunu ayakta alkışlayarak tebrik ettiği anı gösteriyor.
David Kaye/Bluesky

Haftanın odağı: BM’nin Siber Suçlar Antlaşması neden tehlikeli?

BM’nin yaptığı görüşmeler veya düzenlemeler kolay kolay gündem olmaz. Bu da çoğu zaman orada olan bitenlerden habersiz kalmamıza ve bizleri nasıl etkilediğini anlamakta zorlanmamıza neden oluyor. Bir de elbette kimi ülkelerin kimse farkına bile varmadan istedikleri düzenlemeleri hayata geçirebilmesi için ideal ortamı yaratıyor. Tıpkı birkaç gün önce komitede onaylanan Siber Suçlar Antlaşması gibi. (Antlaşmanın tam metni)

Uzun zamandır BM’nin gündeminde olan ve ülkeler arasında siber suçlara karşı mücadelede ortaklığı geliştirip kolaylaştırması amacıyla yazıldığı söylenen düzenleme maalesef bundan çok daha fazlasına imkân tanıyor ve tamamen uygulamaya geçmesi durumunda küresel çapta insan hakları ihlallerine ve sınırsız gözetime sebep olabilir.

Rusya tarafından hazırlanan ve özellikle anti-demokratik ülkelerden büyük bir destek gören düzenleme her ne kadar hack saldırıları, veri çalma ve casusluk gibi konularda ülkeler arası ortaklığı sağlamayı amaçlıyormuş gibi gösterilmeye çalışılsa da antlaşmanın yazım tarzı, birçok kavramın kapsamının aşırı geniş tutulması ve insan haklarını koruma ve orantılılık gibi konularda neredeyse minimum koruma sağlıyor olmasıyla her şeye karşı kullanılabilecek bir araca dönüştürülebilir.

Mesela siber suçların tanımı aşırı geniş bir şekilde yapılıyor ve burada her ülkenin yasalarında yer alan “ağır suçlara” göre uygulanabileceği söyleniyor. Bu da birçok ülkenin bilgisayar kullanarak yaptığınız her şeyi siber suç olarak tanımlayarak bu antlaşmayı kullanabilmesi için gerekli alanı yaratıyor. Mesela Suudi Arabistan ve Rusya gibi ülkelerde LGBTQ+ haklarını savunmak suç, birçok anti-demokratik ülkede hükümeti sosyal medyada eleştirmek veya eleştirel haberler yapmak suç. Bu antlaşmanın hayata geçmesiyle birlikte bu devletler diğer devletleri kendileri için suçlu olarak gördükleri kişilerin insan haklarını ihlal etmeye ve onların özel bilgilerini paylaşmaya zorlayabilir.

Benzer şekilde antlaşmada bilgisayarlara ve bilgiye izinsiz erişim gibi aşırı geniş bir diğer suç tanımlaması daha var. Bu tanımlamayı dilediğiniz gibi esneterek bir devletin istemediği bilgilere erişip onu haberleştiren gazetecileri veya dijital güvenlik alanında çalışan araştırmacıları hedef alabilirsiniz. Üstelik antlaşma bu kişilerden sınırsız bilgi talep edilebilmesine ve antlaşma kapsamında suç olarak tanımlanabilecek eylemleri yapan herkesin gizli bir şekilde gözetlenmesine de olanak sağlıyor.

Bütün bunlara ve daha birçok riske rağmen antlaşmanın sınırlarını belirleyecek ve onun kötüye kullanımını engelleyecek maddeler ise çok az ve oldukça zayıf. Her ne kadar iki yıl önceki taslağa göre daha iyi durumda olsa da şu anki hâli bile birçok kötüye kullanım için yeterli. Fakat bu bile yetmemiş olacak ki onaylanmadan önce İran, insan haklarını korumaya ve kapsamını sınırlandırmaya yönelik bütün maddeleri kaldırma talebinde bulundu. Kabul edilmemiş olsa da her teklife 20-25 ülkenin destek vermiş olması ve bazı ülkelerin çekimser kalması, ileride bu antlaşmanın daha da kötü yönde değiştirilebileceğinin bir işareti.

BM’nin Siber Suçlar Antlaşmasının komisyondan geçmesiyle birlikte yeni bir süreç başladı. Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için en az 40 ülke tarafından onaylanması gerekiyor, yeni protokoller eklenmesi için gereken sayı ise 60. Uzun süredir bu antlaşmaya karşı mücadele eden sivil toplum kuruluşları şu anda hem kendi ülkelerinin hem de diğer ülkelerin bunu onaylamaması için çalışmaya başlamış durumda.

Siber Suçlar Antlaşması, dünyadaki otoriter liderlere ve demokrasi karşıtlarına hayallerindeki gücü verebilecek kadar tehlikeli bir düzenleme. Böyle bir düzenlemenin hayata geçmesi internetteki birçok özgürlüğün kısıtlanmasına, güvenlik araştırmacılarının ve gazetecilerin nerede olurlarsa olsun işlerini yapmasının engellenmesine, anti-demokratik ülkelerin başka ülkeleri insan haklarını ihlal etmeye zorlamasına, küresel çapta bir gözetim sisteminin kurulmasına ve çok daha fazlasına sebep olabilir. O yüzden bu antlaşmanın gündemde tutulması ve onaylanmasının engellenmesi için ciddi bir çaba göstermek gerekiyor.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir