Daha önce dijitalleşen futbol medyasının nasıl yozlaştığını yazmıştım. YouTube’da yoğun bir rekabet içinde olan kanalların abone ve izlenme istatistiklerini artırmak için yapılan belli bir beğeni hedefine ulaşılınca forma hediye etmek, izleyicilere “beğenin” ve “abone olun” baskısı yapmak gibi yöntemler izleyici deneyimini ciddi şekilde düşürüyor. Bu yozlaşma Euro 2024’te yeni uygulamalarla doruk noktasına çıktı.
YouTube üzerinden yayın yapan Socrates, Vole, NeoSpor, Markaj, Sports Digitale, NutSpor, De Marke vb. kanallar turnuva boyunca bir dolu spiker ve yorumcuyla, Guten Morgen, Nakavt, Türkiye Raporu, Euro Teknik, Kupa As, Berlin Yolu, Rota Berlin, Maç Önü, Maç Sonu, Maç Çıkışı gibi birçok farklı program yapıyor. Bir yandan Euro 2024 yayınları devam ederken bir yandan da yeni sezon öncesi transfer yayınları da yapılıyor. Dolayısıyla bu kanallarda neredeyse sabahtan gece yarısına kadar, arada sadece birkaç saatlik boşlukla yoğun bir şekilde yayın yapılıyor. Bu süreçte beIN Sports’un reytinglerinin dibi gördüğünü tahmin edebiliriz.
Reklam kuşağından doğal reklamlara
Bu kanallar YouTube’dan reklam geliri elde ediyorlarsa da esas gelir kaynakları programlara aldıkları sponsorlar ve ürün yerleştirmeler. YouTube yayıncılığının farklarından biri program içinde reklam kuşağının olmaması, en azından şimdilik. Geleneksel manada reklam kuşağı olmaması reklamların programa doğal bir şekilde yerleştirilmesine zemin oluşturdu. Bu zaten reklam veren şirketlerin hayaliydi, YouTube sayesinde gerçek oldu. Zira biliyoruz ki izleyicilerin çoğu, televizyonda reklam girer girmez ya kanal değiştirir ya sessize alır ya da o esnada evde başka işlerle uğraşır. Yani televizyonlardaki reklamların görünürlüğü aslında oldukça düşük.
Şu sıralar YouTube’daki bu spor/futbol programları, sadece programın başlığına bir marka sponsoru almakla kalmıyorlar, program içinde de envai çeşit sponsor kullanıyorlar:
Türkiye’nin en hızlı interneti Superonline ile maçın en hızlı adamı… Bosch Car Service ile maçın en güvenilir oyuncusu… Milli takımlar ana sponsoru BtcTürk ile Ukrayna’nın ilk 11’i… Türkiye’nin bir numaralı kredi kıyaslama platformu Hangi Kredi ile maçın istatistikleri… Emlak dünyasının lider platformu Emlak Jet ile maçın istatistikleri… Calve ile maçın lezzetini katlayan futbolcu… Migros Yemek ve milli takımlar ana sponsoru Ülker’in sunduğu maç sonu… Ülker Memleket Kalbimde ile kalpleri kazanan oyuncu… Migros Yemek ile maç sonu öne çıkan istatistikler… Clear Men ile maçın yüzde yüz performans gösteren oyuncusu… Clear Men ile maçın yüzde yüz performans gösterebilecek oyuncusu…
Okurken o kadar komik olmayabilir belki ama ben izlerken çok gülüyorum. Teknik analiz yaparken bir anda örneğin Onur Tuğrul, “Hocam o konuya gelmeden önce isterseniz hemen Sahibinden.com ile maçın istatistiklerine bir göz atalım” diye lafa giriyor. Ya da Metin Tekin maçın analizini yaparken bir anda Türkiye’nin ilk kripto borsası BtcTurk’te nasıl hesap açılacağına dair bir şeyler dinliyoruz spikerden. Sonra hiçbir şey olmamış gibi sözü Önder Özen’e verip teknik analize devam ediyorlar.
Masanın üstünde Coca Cola, Çizi, Amigo, Halley, Doritos gibi ürünler mevcut. Programların birinde canlı yayında Sergen Yalçın’a SuperFresh pizza yediriyorlar. Ekranda elektrikli çaydanlıkta çay demlenen program bile var. Televole’de olmayan saçmalıklar YouTube’da olmaya başladı. Reklamlar banttan yayınlanmadığı için spiker canlı yayında reklam metnini önündeki kâğıttan okuyor. Okudukça da masadaki kâğıtta yazanların üzerini çiziyor, “bu da gitti” dercesine. Sponsor şirketin yetkilisi sözleşme yenileme vakti geldiğinde metinleri donuk bir şekilde okuyanlara rahatsızlıklarını belirtiyordur muhtemelen. Öte yandan bazı yorumcular “Yaa geçen benim de arabam bozuldu, Bosch Car Service’e gittim, anında hallettiler” gibilerinden spikerin şovuna katılıyor. Mesela Superfresh’in de Sergen’den “Candaş bizim de geçen karnımız acıktı biliyor musun, çıkardık buzluktan Superfresh Taş Fırın pizzayı, 5 dakikada hazırlayıp yedik, çocuklar bayıldı, hep istiyorlar” gibilerinden bir hikâyeleştirme beklediğine eminim ama Sergen pek o toplara girmiyor, bir ısırık alıp devam ediyor. Reklamı hikâyeleştirerek programın içine yedirenlerin daha iyi sponsorluk sözleşmeleri yaptığına eminim.
Ali Ece, Metin Tekin, Önder Özen, Sergen Yalçın bu sponsor olaylarına pek uyum sağlayamıyor. Spiker sponsor anonsunu yaparken şekilden şekile giriyorlar. İçlerinden muhtemelen “şu düştüğümüz hâllere bakın” diye geçiriyorlardır.
Denetim ve regülasyon eksikliği
Tüm bu saçmalığın başlıca sebebi internet yayınlarında regülasyon olmaması. RTÜK, YouTube yayınlarını henüz denetleyemediği için saçmalıklar giderek artan bir hızda büyüyor. Bir futbol müsabakasının yorumu maçın kendinden nasıl uzun olabilir? İki buçuk saat boyunca konuşuluyor, arada biri acıktığını söyleyince “Abi o zaman Getir uygulamasından cips söyleyelim, hemen getiriyorlar” falan deniyor. Yani spor programı mı izliyoruz sponsor şirketlerin tanıtımı için kurgulanmış futbol konulu bir tiyatro mu izliyoruz belli değil. Maddi destek sağlamak için bir programa sponsor almaktan, reklamlar için program yapmaya gelmiş durumdayız. Hiçbir somut kaynağı olmayan transfer söylentileri için yaz ayları FotoMaç başlıklarıyla gün içinde açılan yalan programlara hiç girmiyorum bile. Yorumlarda millet sövüyor ama ne çare!
Mesele dönüyor dolaşıyor “reklamsız medya olur mu?” sorusuna geliyor. Üretim biçiminin limitlerini zorlarsak reklamsız medya olur tabii ama mevcut koşullar için reklamsız yayının zor olduğunu kabul edebiliriz. Fakat reklamın meşru bir gelir aracı olarak kabul edilmesi bir şey, reklamın suyunu çıkarmak başka bir şey. Geldiğimiz noktada bu futbol kanalları reklam ve sponsor uygulamasını aşırıya kaçacak ve izleyici deneyimini iyice düşürecek seviyede kullanıyor. Yarın yokmuşçasına bir sponsor tiyatrosu izletiyorlar insanlara. İnsanların bu saçmalıkları neden izlediği ise ayrı ve daha uzun bir konu.
Her teknoloji ilk başta ilerici, sonra gericidir (Örneğin; Microsoft Windows). Dijital medya da bu şablona uygun ilerliyor. On-demand dijital yayıncılıktan geri dönüş yok ama YouTube yayınlarına bir an evvel sert bir düzenleme ve denetleme yapılması gerekiyor. Sadece reklam ve içerik de değil, bu kanalların elde ettikleri gelirler ve ödedikleri vergiler de mutlaka denetlenmeli. Bu yüzden hem RTÜK’ün hem GİB’in dijital platformların denetlenmesi ve vergilendirilmesi hususundaki çalışmalarını hızlandırması gerekiyor.