Emre Saklıca: “Hakikat ötesi dediğimiz çağda kişiler bir bilginin yanlış olmasıyla ilgilenmiyor”

Bilmenin yerini inanmanın aldığını düşündüğümüz günümüzde doğru bilgiyi ayırt etmek ve yaygınlaştırmak önemli bir görev hâline geldi. Böyle bir misyonla kurulan Teyit, eleştirel düşünceyle doğru bilgiyi bulmak ve görünür kılmak için çalışıyor. Ancak durağan bir alan olmayan doğruluk kontrolü de teyitçiyi sürekli krizler arasında yol bulmaya, bazen de yeni bir yolu açmaya itiyor.

Teyit’in direktörü Emre İlkan Saklıca’ya yayıncılık dünyasında daha önce sormadığımız sorularımız var.

En zor soruyla başlayalım. Emre, aslında senin televizyonculuk geçmişinde sürekli olarak farklı siyasetlerden gelen kişileri dinlediğin bir format var. Her anlamıyla yanlı, kendi ajandasına hizmet eden siyasi figürlerle konuşuyordun. Bunlar arasında şimdi siyasal popstar olanlar var. Şimdi ise yönettiğin kurum, bir kısmını o zaman konuk aldığın insanların oluşturduğu bir yanlış bilgi salgınıyla mücadele etmeye çalışıyor. Sence neler değişti, kan ve ter dolu, ağır siyasal medya deneyimini özlüyor musun?

Gerçekten zor bir soru. Mesleki kariyerimde geçmişte yaptığım televizyon programının önemli bir yeri var. Yaklaşık on üç yıl boyunca bir televizyon kanalında gündeme ilişkin hangi konu konuşuluyorsa onun etrafında dönüp durduğunuz bir program tasarladık ve dediğiniz gibi bu programa çok sayıda siyasetçi de katıldı. Bunların belki kimisinin belli ajandaları vardı. Bu ortamı özlüyor musun derseniz, yanıtım net: Hiç özlemiyorum.

Bununla birlikte, o format o zaman çok güzeldi ve kendi içinde büyük bir hikâyesi vardı. Fakat devir değişti. Siyasetin yapısı, kutuplaşmanın ivmesi değiştikçe tüm bu değişimin arasında eski tip programların gerekli beklentileri karşılama ihtimalleri de azaldı. Bunu ana akım için söyleyebiliriz. Değişmeye çalışan çok sayıda kişi ve kurum olsa da, genel hatlarıyla söylemek gerekirse, ben ana akım medyayı özlemiyorum. Bulunduğum yerde belki de vaktiyle planladığım ve ilerlemeye çalıştığım yolda önemli şeyler yapabileceğimi düşünüyorum.

“Günümüzde, hakikat ötesi dediğimiz çağda, kişiler bir bilginin yanlış olmasıyla ilgilenmiyor. Bir siyasetçi de söylediklerinin doğru olup olmadığıyla ilgilenmiyor”

Geçmişte konuk aldığın, şimdi göçmen karşıtı dezenformasyonu en çok yayan Ümit Özdağ gibi isimlere düzenli teyit yapmak zorunda kalmak sana da garip geliyor mu?

Türkiye’nin siyasi iklimi benim Teyit’e başladığım dönemden bu yana, yani dört buçuk yılda daha da sertleşti. Elbette daha önce de hiçbir şey kolay değildi. Örneğin 2017-2018 arasında, benim Teyit’e geçtiğim döneme kadar yine çok ciddi gündemler vardı ama kutuplaşma ve gerilimin biraz daha arttığı bu dönemde vaktiyle konuk aldığım kişilerin yanlış bilgileriyle karşılaşıyorum.

Esasen, vaktiyle konuk aldığım bazı kişilerin yaydığı dezenformasyonla karşılaşıp onları teyit etmek ilk aşamada beni şaşırtsa da bu benim için bir öğrenme deneyimiydi. Hatta geriye dönüp zaman zaman şunu sorduğum da oldu: Acaba yaptığım televizyon programıyla yanlış bilgiye alan açmış oldum mu?

Bugün hâlen televizyonda gazetecilik yapan, daha doğrusu yapmaya çalışan arkadaşlarımla konuştuğumuzda görüyorum ki bu kurumlar kendi içlerinde yanlış bilgiyi önlemek için hassasiyet geliştiriyor. Tüm televizyon ve gazeteler için bundan bahsedebilirim. Yine de, televizyonda konuklarınızın ne söylediğini her zaman denetleme şansınızın olmuyor. Neticede programınız canlı yayınlanıyor.

Teyit için konuşacak olursam, zaten teyitçilik metodolojisinin ve işin kendisinin yarattığı bir iklim var, sonuçta tarafsız olmak zorundasınız. Karşınıza çıkan yanlış bilginin kimden geldiğine bakmaksızın uygulamanız gereken yaygınlık, aciliyet ve önem gibi teyit kriterleri var. Bunlara uyduğu sürece, kimlikleri bir kenara bırakıp yapmanız gereken bir iştir teyitçilik. Bu noktadan bakınca da ilk aşamada siyasilerin yanlış bilgiye alan açan tutumu şaşırtıcıydı.

Günümüzde, hakikat ötesi dediğimiz çağda, kişiler bir bilginin yanlış olmasıyla ilgilenmiyor. Bir siyasetçi de söylediklerinin doğru olup olmadığıyla ilgilenmiyor. Lafı söyledikten sonra yanlış da olsa düzeltme ihtiyacı hissetmiyor, “Benim doğrum bu” diyerek işin içinden çıkıyor. Bunu genel seçimlerde yaşadık, yerel seçimlerde de yaşayacağımıza eminim. Siyasetçi, “Bu yanlış olabilir ama bunu yine de savunuyorum,” dediğinde ne diyebilirsiniz ki? İşinize odaklanıyorsunuz.

“Teyitçilikte spor alanı ayrı bir metodoloji gerektiriyor”

Herhalde en fazla odaklanmanız istenen konu siyasetçilerin söylemleri. Peki spor dünyası? Takımların birbirleriyle Twitter’dan kavga ettikleri bu ortamda hiç sporla ilgili doğrulama yaptınız mı ya da daha fazla yapsak mı diye düşündün mü?

Bunu zaman zaman düşünüyorum, düşünmedim desem yalan olur. Hatta NewsLabTurkey kurucusu Sarphan Uzunoğlu’yla da bunun üzerine çok konuştuk. Spor alanında bir yanlış bilgi sorunu her dönem var. Vaktiyle gazetelerden manşetler keserdim. Bu manşetlere göre bazı transfer dönemlerinde bir bakıyorsunuz Galatasaray dünyanın en iyi 10 oyuncusunu getirmiş; Fenerbahçe geri kalmamış, en iyi diğer on oyuncuyu da onlar getirmiş. Bazı yıllarda “Messi’nin gönlünde Fenerbahçe var” ya da “Ronaldinho doğuştan Galatasaraylı” manşetleri bile görüyorduk. Bunlar gazetelerin satış stratejisiyle ilgiliydi.

Peki biz burada ne yapıyoruz? Not etmek gerekir ki spor gerçekten çok özel ve geniş bir alan, her bilgiyi açık kaynaktan bulamadığınız bir alan. Bir transfer haberini doğrulamak için açık kaynakların dışında teyitlenemeyecek bazı gizli kaynaklar da oluyor. Teyitçilikte spor alanı ayrı bir metodoloji gerektiriyor. Fakat Teyit olarak son yıllarda otuza yakın spor temalı içerik yayınladık. Zamanında bir takımın milenyum kupasını kazandığı iddiasından tutun, bir takımın forma sponsoruna dair iddialara kadar teyitledik.

Spor konusunda başımıza gelen komik bir olaydan bahsedebilirim. Sene başında Fenerbahçe, Kent isimli bir futbolcu transfer ediyor ve sosyal medyada “Kent’in timsahı” başlıklı bir iddia yayılıyor, bize de birçok bildirim geliyor. Hatta timsahın bakıcısı, Kent’in bu timsaha ayırdığı servet diye uzayıp gidiyor bu iddia. İlk bakışta bunun ironi olduğunu anlamak zor değilmiş gibi görünse de kimin hangi yanlış bilgiye inanacağını tahmin etmeniz imkânsız. Burada “bu bilginin kime zararı var” serzenişi de gelebilir ancak bunun bir sonu yok. Bugün sosyal medyada ya da ana akım medyada, basında bilgi düzensizliğini temizlemekten bahsediyoruz. Kategoriden bağımsız olarak tüm yanlış bilgi türleri önemli, mutlaka biri yayılıyor ve dolaşıma giriyor.

“Desteklediğiniz takımla ilgili bir iddia varsa ve bu yaygın bir iddia ise orada taraftarlığın bir önemi olmamalı”

Sporu gayriciddi bir alan olarak görmeye çalışsak da medyada üretilen içeriğin bazen yarısı spor üzerine. Ayrıca özellikle futbol en az siyaset kadar fanatizm içeren de bir alan. Teyitçilik alanında çalışan kurumlar bir gün “hiçbir spor kulübüne üyeliği olmamalı, açıktan sempati belirtmemeli” gibi bir kriter getirebilir mi?

Spor bugün eğlence içerikleri altında konuşulsa da başından beri konuştuğumuz her şey gibi spor da Türkiye’de çok değişti. Biz bunları konuşmadan birkaç ay önce Türkiye’de bir hakem sahanın ortasında, hem de Süper Lig’de dövüldü. Amatör liglerde olan bitenler zaten ortada. Her maçın ardından her takım bir açıklama yapıyor, hakemlerle ilgili konuşuyor. Tüm bunların ortasında futbolun eğlence kısmını geride bıraktığımızı düşünüyorum.

Bazen eğitimlerde de verdiğim bir örnek vardır: Eskiden bazı idealist öğretmenler yazılı kâğıtlarını okurken öğrencinin ismini kapattığını, böylece kimin yazdığına değil ne yazdığına baktığını söylerdi. Sporda da bunu yapabilmemiz gerekiyor. Desteklediğiniz takımla ilgili bir iddia varsa ve bu yaygın bir iddia ise, bir yandan da doğruluk kriterlerini sağlıyorsa, orada taraftarlığın bir önemi olmamalı.

Yazar hakkında

T. Erdem Yılmaz

Hacettepe Üniversitesi İktisat bölümünde lisans, Ankara Üniversitesi Bilim Tarihi bölümünde yüksek lisansını tamamladı, aynı bölümde bilim felsefesi alanında doktorasını yapıyor. Radyo programcılığı, eğitmenliği ve birçok platformda yaratıcı içerik editörlüğü yanında Teyit.org'da Etkileşim Editörlüğü yaptı. 2017’den bu yana Ömer Faik Anlı’yla bilim felsefesine odaklanan Gayrisafi Fikirler'i, Audioteka platformunda Dinlesen Seversin podcastini yayınlıyor. NewsLabTurkey'de Podcast Proje Koordinatörü olarak çalışıyor.