Fırtınalardan yorulanlar için sakin bir liman: Reportare

Biz üç kişiydik diyor Sinan Dirlik, “Ben, Ulvi Yaman ve Necat Ceral.” 13 senede onlarca kişinin uğrak limanı olmuş Reportare: röportajlar, podcastler, programlar. Sıcak haber değil ancak sıpsıcak bir iş yapıyorlar. Sitenin sorumlusu Sinan Dirlik şöyle bir tarif yapıyor Reportare için: “Biz küçük, sakin bir limanı dışarıdaki fırtınalardan yorulanlar için hazırda tutmaya çalışan liman işçileriyiz.”

Sizi bu kez Reportare ile baş başa bırakıyoruz…

Reportare’yi biraz anlatır mısınız, kaç yıl oldu kurulalı?

Reportare 2010 yılında “canı sıkılan” iki arkadaş, ben ve Ulvi Yaman tarafından bir fikir olarak ortaya çıktı. Türkiye’de röportaj odaklı bir site yoktu ve her ikimiz de hem röportaj okumayı hem de konuşmayı çok seviyorduk. Ulvi ile 30 yılı aşkın bir dostluğumuz var ve maalesef belirli zamanlarda “bir fikrim var!” diye kapımı çalan “kötü arkadaşlardan!”. “İkimiz de hem konuşmayı hem röportaj okumayı seviyoruz, niye röportaj yapmıyoruz?” dedi. Tabii ki önce şiddetle itiraz ettim ve fakat tabii ki Ulvi sonuçta beni ikna etti. Tamam röportaj ağırlıklı olsun ama röportaj tekniğini klasikten deneysele, internetin o zamanki imkânlarını da kullanarak okuyucuyla buluşturabileceğimiz bir site olsun istedik. Öyle birkaç soru yöneltip kısa ve çarpıcı yanıtlar arayan, dönemin soru-cevap içeriklerinin ötesine geçmeyi arzuladık. Nasıl zorlu bir işe girdiğimizin farkında değildik tabii o günlerde. İlk röportajlardan itibaren kendi kafamızı sert bir kayaya çarptığımızı fark ettik ama artık çok geçti, Reportare doğmuştu😊 Her bir röportaj ortalama 3 saat sürüyordu ve sorduğumuz sorulardan da muhatabımızın verdiği yanıtlardan da taviz vermek istemiyorduk. Röportajlar tam da istediğimiz gibi, bir evin salonunda karşılıklı sohbet kıvamında aksın istediğimiz, karşımızdaki insana “okuyucuya kolayca satılabilir” yanıtları olmayan sorularımız oldu hep. Başkalarının belki de ilgisini hiç çekmeyen ama bizim yanıtlarını merak ettiğimiz sorular. Yılların deneyimi ile insanların kısa sorulara “istedikleri kadar uzun yanıtlar” verdiklerini ve genellikle “asıl yanıtı” gizlediklerine inanıyoruz. İnsanlar tek bir soruya doğru yanıt vermeyebilirler her zaman. Ama uzun bir sohbet içerisinde, birbirini besleyen sorulardan oluşan bir akışta doğruları gizleyemezler. Doğrular uzun soluklu sohbetlerin satır aralarında gizlidir hep. Ama uzun röportajların “ekonomik” olmadığını da biliyoruz. Okuyucu kısa metinlere alıştırılmış, çok kolay sıkılan, popüler olmayandan hızla kaçan insandır. Okuyan insanı bulmak zaten zor, bir de okuyanı sıkıştıran, zorlayan, emek harcamaya davet eden uzun metinler işi daha da zorlaştırıyor. Ama biz bunu bir risk olarak görmedik hiç. Okuyucuya uymayı reddettik. “Reportare’ye girdiysen öyle gündelik popüler isimlerle değil sadece bizim merak ettiğimiz isimlerle uzun uzun, emek verilmiş, okuyucuyu da emek vermeye zorlayan metinler okuyacağını bilmelisin” dedik. Başladığımızdaki imkânlarla ortalama 3 saatlik röportajları deşifre etmek, yayına hazırlamak gerçekten çok zorlayıcıydı bizim için. Ama hiçbir zaman işin kolayına kaçmadık. 13 yıldır da böyle devam ediyoruz, ömrümüz yettiği ölçüde de devam edeceğiz. Reportare çok sevdiğimiz, çok emek verdiğimiz, tamamen gönüllülük esasına dayalı bir platform çünkü.

“Irkçılık yapamazsın, cinsiyetçilik yapamazsın”

Kalabalık bir ekip gördüm aslında künyede ve çok değerli isimler de var. Kimler var bu projede?

Geride bıraktığımız 13 yılda çok sayıda dostumuzun katkılarıyla devam etti Reportare. Çekirdek ekibimiz aslında sadece 3 kişi: ben, Ulvi Yaman ve Necat Ceral. Reportare bu 3 kişinin inadının adı aslında. Bunlar dışında evet zaman zaman kalabalıklaşan, zaman zaman daralan büyük bir ekip var. Gönüllülük üzerine kurulu bir platform olduğu için kimseyi sürekli olarak tutamıyorsunuz bu yapıda. İsteyen arkadaşlarımızın, istediği zaman diliminde, istediği kadar, istediği içerikle yer alabileceği gerçekten özgür bir platform olmaya özen gösterdik hep. Birileri “ben de burada olmak istiyorum” dedi, bir zaman sonra “yoruldum” dedi, bir zaman sonra “ben döndüm” dedi… Gelirken de kaldığı süre içinde de, giderken de, bir zaman sonra dönerken de kimseye “neden?” sorusunu sormamayı kural edindik. Gidene gücenmedik. Döndüğünde de ne kadar sevinirsek sevinelim öyle abartılı tezahüratlarda bulunmadık😊 İster dijital, ister konvansiyonel medyada egolar fisebilullah zaten, dileyen küsmeli, tezahüratlı ilişki ihtiyacını oralarda karşılayabilir. Biz küçük, sakin bir limanı dışarıdaki fırtınalardan yorulanlar için hazırda tutmaya çalışan liman işçileriyiz. Fırtınadan yorulup bir zaman bu küçük limanda demirlemek isteyen için varız. Yazan, çizen, üreten, soru soran herkesin egosunu dışarıda bırakarak dilediği kadar bizimle kalabileceği bir platform Reportare. Düşünsel çeşitliliğe çok değer veren bir platform. Yayın ilkelerimiz çok net: Irkçılık yapamazsın, cinsiyetçilik yapamazsın, hiçbir kişi ya da grubu, hiçbir siyasi düşünceyi hedef gösteremezsin. Küçük harflerle konuştuğun, slogan atmadığın, kimseyi yargılamadığın, kimseyi dışlamadığın sürece burada dilediğin kadar kalabilir, dilediğini yazabilir, üretebilirsin. Editoryal bağımsızlığın “sözde bir kavram” olmadığını bilen ve hayata geçiren insanlara açık bir liman Reportare. Bu şu demek: “Sözünün arkasında durabiliyorsan biz de senin arkandayız. Söze çok kıymet veriyoruz ve kuyumcu hassasiyetiyle ölçüp biçiyoruz sözü. En aykırı ideolojiye sahip bir insan bile bizde sadece “farklılık” bulsun ama dışlanma, hakaret bulmasın istiyoruz. İtirazı varsa özgürce gelip kendi sözünü söyleyebilmesini istiyoruz. Künyemize, eski ve yeni katkıda bulunan dostlarımıza baktığınızda bu çeşitliliğin sözde kalmadığını da görürsünüz zaten.

“Gündem yorgunları için sakin, sıcak bir vaha oluşturmayı hedefledik”

Çok sıcak haber takip etmeyen bir site. Şimdilerde pek yok ama daha birkaç sene öncesine kadar gazetelerin pazar ekleri çıkardı. Siteniz bana o zamanları hatırlattı. Yazılar sanki bir pazar eki, pazar gazetesi okuyormuşum gibi…

Haberi habercilere bırakmayı, gündemin peşine takılmamayı daha en başta planladık ve her ne kadar zaman zaman içimiz gıdıklansa da sıkı sıkıya buna bağlı kalmaya özen gösterdik. Gündemi takip eden, sıcak haber ve yorumları iş edinen yüzlerce seçenek var zaten. Biz tam tersine gündem yorgunları için sakin, sıcak bir vaha oluşturmayı hedefledik. Yoğun gündem içerisinde gözden kaçan insani ayrıntılar önceliğimiz oldu. Ve en önemlisi toplumun yitirilmiş değerlerini, hayatın küçük inceliklerini hatırlatmayı iş edindik. Bunun için o anın popüler isimleriyle değil işini sakince ve iyi bir şekilde yapmaya özen gösterenlerle konuşmayı yeğledik. Yukarıdan bakmayan, küçük harflerle konuşan, “öğreten adamlığa” soyunmayan, okunması kolay ama düşünmesi zor ve emek isteyen konulara odaklanan insanlar bizim de odağımız oldu. Evet haftanın her gününe dağılmış içerikleriyle bir hafta sonu eki gibiyiz. Kim ne okuyorsa okusun, kısa bir mola verip bize de göz atsın, nefeslensin, tazelensin istiyoruz. Sadece websitemizle değil tüm içeriklerimizle…

Bizim için çok önemli, yeri doldurulamayacak çok özel bir insan, uzun yıllar dostluk, yoldaşlık ettiğimiz Özgür Uçkan’a Saygı bölümümüz var mesela. Tanıyanlar hep hatırlasın, tanıma fırsatı bulamayan gençler tanısın diye Özgür’ün emanet ettiği arşivinin bir bölümünü Reportare’de yayınladık, belirli aralıklarla yayınlamaya devam ediyoruz. 

Reportare’yi güncelin peşine düşen bir yayın değil, “zamansız” bir kaynak olarak düşündük hep. O yüzden 13 yıl önce yapılmış bir röportajı, yazılmış bir yazıyı neredeyse ilk günkü tazeliğinde okuyabilmeniz mümkün.

“Birlikte söz üretmek isteyen herkesin buluşma noktası”

Yazılar var, programlar, podcastler var. Sıcak haber değil ama… İnternet siteniz için nasıl bir tanımlama yapmak gerek.

Evet yazılarıyla, podcastleriyle, video içerikleriyle çeşitlenen bir yayın yapıyoruz. Sıcak habercilik değil, sıcacık yayıncılık yapmaya çalışıyoruz. Yaş ortalamamıza bakarsanız biraz geçen yüzyılın insanlarıyız ve galiba yeni yüzyılda geride bıraktığımız yüzyılın değerlerini günün teknolojik imkânlarını da kullanmaya çalışarak sıcak tutmaya çalışıyoruz. Bir dijital yayın için “kategorize edilmek” önemli elbette ama bu bizim önem sıramızda yer tutmadı, tutmayacak. Örneğin ideolojik olarak siyasi yelpazenin şurasında ya da burasında diye kategorize edilmek istemiyoruz. Elbette her birimizin ideolojik bir duruşu var ve Reportare içeriklerine bakan birileri üç aşağı beş yukarı bir çıkarımda bulunabilir. Ama biz farklılıklarımızla bir arada olacağımız bir dünya hayal ediyoruz. Bunu da uygulamanın içerisinde göstermeyi seviyoruz. Temel prensiplerimiz orada duruyor: Kimseyi farklılığından dolayı eleştiremez, yargılayamazsın diyoruz. Evrensel değerler tek mutabakat noktamız, onun dışında sayfalarımızda, programlarımızda birbirimizle çatır çatır kavga edebiliriz ama o en sert kavgalardan bile “tamamen farklı düşünüyorum ama iyi ki seninle birlikteyim” hissiyatıyla çıkmak istiyoruz. İnsanlığa karşı işlenen suçları övmediği sürece bir sağcı ya da solcu, başkalarına kendini dayatmadığı sürece bir dindar ya da bir dinsiz, başkalarını yargılamadığı sürece bir heteroseksüel ya da LGBTİ birey gelir, sözünü söyler Reportare’de. Bugüne dek hiç kimse “bu niye burada?” diye sormayı aklından bile geçirmedi bu ekip içerisinde… Özcesi tanım gerekiyorsa eğer “bir arada yaşamak, birlikte düşünmek, birlikte söz üretmek isteyen herkesin” buluşma noktası diyebiliriz Reportare için. Bu sohbeti bir fırsat olarak değerlendirmek ve hep yaptığımız çağrıyı burada da yinelemek isterim.

Söze değer veren, sözü olan herkese açık bir plaftorm Reportare. Kişiler, sivil ağlar bu platformda sözlerini, projelerini rahatlıkla paylaşabilirler. Çeşitli nedenlerle büyük büyük mecralarda yayınlatamadıkları yazı ve röportajlar Reportare’de alan bulabilir.

“Konuştuğumuz kişileri çok ama çok ciddiye alıyoruz”

Reportare adı da, röportaj ağırlıklı bir haber sitesi izlenimi veriyor, nasıl bir medya fikri Reportare? Hangi boşluğu dolduruyorsunuz?

13 yıldır tüm eksiklerimize, zaman zaman yorulup ara vermişliğimize rağmen çok önemli bir boşluğu doldurduğumuzu düşünüyorum: Değer vermek, vakit ayırmak, emek harcamak! Yeni dünyanın pek önemsemediği değerler bunlar. Biz soru sormaya değer bulduğumuz bir konuğumuzun sözünü ağzına tıkayamayız. Rol çalamayız. Onun sözünü eğip bükemez, kesip biçemeyiz. Önceliğimiz röportaj! İyi röportaj! Konuştuğumuz kişileri çok ama çok ciddiye alıyoruz. Konuştuğumuz kişilere çok ama çok önem veriyoruz. Onlarla konuşurken kişisel kanaatlerimizi saklamaksızın, “diplomatik” ya da “nötr” davranmaksızın dilediğimiz soruları sorabilme hakkımız baki. Ama konuştuğumuz kişinin anlatımlarından kendi anladıklarımızı aktarmak gibi bir ahlaksızlığa yeltenmeyi aklımızdan bile geçirmiyoruz. Ona istediklerimizi söyletmeye çalışmıyor, aksine hoşumuza gitsin ya da gitmesin onun söylediklerini tertemiz biçimde aktarmaya önem veriyoruz. Röportajlardan manşet çıkarmaya, yeni nesil dijitalcilerin pek sevdiği “tık alan” başlık ve spotlara yönelmeye tenezzül etmiyoruz. Konuştuğumuz kişiler bizce zaten çok önemli kişiler ve söylediklerinin tamamı çok önemli. Anlattıkları arasından “seksi” cümleleri cımbızlayıp ortalığa saçmayı dolandırıcılık olarak görüyoruz. “Tıklanmak” değil okunmak ama gerçekten okunmak istiyoruz. İşin kolayına kaçmak istesek her güne 4-5 konuşmayı “röportaj” diye sunabiliriz ama bunun yerine ince eleyip sık dokuyarak konuşacağımız insanları seçiyor, onlarla uzun uzun konuşuyor, onların bize emanet ettikleri söze ihanet etmeden okuyucuyla buluşturmayı hedefliyoruz… Sorunuz “hangi boşluğu dolduruyorsunuz?” ise bizce en büyük boşluk bu ve biz “emanet edilen söze ihanet etmeme” boşluğunu doldurmaya çalışıyoruz.

“İnsana ve insanın yaşadıklarına ‘iş’ gözüyle bakmama boşluğunu da dolduruyoruz”

Bir yandan da deprem sonrası “Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu” başlıklı röportaj serisi yayınladınız. Seçtiğiniz isim çok şey anlatıyor. Tüm çalışma sonrası izleniminiz nedir? Sıcağa da temasınız var…

Sıcağa temasımız elbette var. Sıcağın hararetine, iştahına kapılmadan ama…6 Şubat’ın sıcaklığında herkes kameralarını, mikrofonlarını uzattı bölgeye. Biz dikkatle izlemeyi seçtik. O dönemden sayısız “iş” çıkartabilirdik çoğu medya mensubu gibi ama 6 Şubat, deprem, oradaki acı, orada yaşananlar bizim için bir “iş kalemi” değildi. Nitekim “iş” gözüyle bakanlar, genel kamuoyunun ilgisi başka noktalara dönüp, tıklanmalar azaldığında hızlıca kameralarını, mikrofonlarını toplayıp çekildiler. Biz bu noktadan itibaren insanlara uzattık mikrofonumuzu. Kısa kısa, tüketilecek “işler” yerine insanların ihtiyaç hissettikleri kadar yaşadıklarını, kayıplarını, acılarını anlatabilecekleri bir zemin açmayı ahlaki sorumluluğumuz olarak gördük. Yaygın medya için 6 Şubat artık her yıl dönümünde dramatik müzikler eşliğinde “anılacak” bir olaydan ibaret. Bizim için ise 6 Şubat ve sonrasında yaşananlar hâlâ ateş gibi, insanların yüreğini, ruhunu yakıyor. “Kısıtlı zamanda”, “Kısıtlı bir alanda”, “Şimdi sıradaki bağlantımıza geçmekten başka bir şey düşünülmeyen” o yayıncılık bizim anladığımız yayıncılık değil. Evet “Birbirimizden Başka Kimsemiz Yok” ve depremden aylar geçse de, artık “ratingi olmasa da” biz o büyük felaketin içinden geçenlerin uzun uzun anlatacakları her bir cümleyi kaydetmeye, kesip biçmeden, eğip bükmeden tarihe not olarak bırakmaya devam ediyoruz. Bizi o sıcak gündemin peşinde hiçbir zaman görmedi okuyucumuz. Bundan sonra da görmeyecek. Ama yaygın medyanın “işi bittiğinde” bilecek ki biz konuşmaya, mikrofon ve kamera tutmaya devam edeceğiz insanlara. Hangi boşluğu dolduruyorsunuz sorunuza bir ek de buradan olsun… İnsana ve insanın yaşadıklarına “iş” gözüyle bakmama boşluğunu da doldurmaya talibiz…

“Tüm dezavantajlı gruplara alan açabilmeyi çok istiyoruz”

Söz platformu bölümü ayrı bir sıcak haber bölümü gibi. Bir yandan da sanata dair, ifade özgürlüğüne dair memlekette olan biten pek çok şey haber olmuş…

Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu (SÖZ) çok kıymetli bir iş yapıyor. Türkiye’de kültür sanat alanında ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların, kısıtlamaların vak’a nüvisliğini yapıyorlar. 1 yıldır çok iyi bir işbirliğimiz var SÖZ ekibiyle. SÖZ’ün taşıyıcısı olma onurunu yaşıyoruz ve bundan büyük keyif alıyoruz. Onların günlük izlemelerinden süzülen haberler, röportajlar, raporlar Reportare’de özel bir bölümde yayınlanıyor. 2024’te işbirliğimizi daha genişletmeyi, çeşitlendirmeyi planlıyoruz. SÖZ’ün haberleri, röportajları, raporlarının yanı sıra video içerikleri de artarak yer alacak Reportare’de. Çünkü gerçekten çok önemli bir çalışma yürütüyorlar. Bu çalışmaya eşlik edebildiğimiz için çok gurur duyuyoruz.

Bundan sonraki hedefimiz için de fikir verebilir bu: Reportare çok farklı alanlarda çalışma yürüten sivil ağlarla, inisiyatiflerle işbirliğine açık bir platform. Kadınların, engellilerin, LGBT+ grupların, bağımsız araştırma ekiplerinin çalışmalarını kendilerine ayrılmış sayfalarımızda yayınlayabilecekleri bir platform olmayı istiyoruz. Buradan tüm sivil ağlara çağrımız olsun. Tıpkı SÖZ gibi Türkiye’nin daha yaşanılır bir ülke olması için çaba gösteren, araştıran, üreten tüm ekiplere Reportare’de yer var. Projeleriniz için ayrı ve maalesef sadece sınırlı bir ilgili kitleye ulaşan websiteleri açmak yerine Reportare’nin çeşitliliğinin bir bileşeni olabilir, bu sinerjiden yararlanabilirsiniz. SÖZ’e açtığımız alan gibi tüm dezavantajlı grupların projeleri için özel bölümler açabilmeyi çok istiyoruz.

Bu sitenin finansmanını nasıl döndürüyorsunuz. Yayıncılık yapmak pahalı bir iş…

Yayıncılık bizim için bir “iş” olmadı hiçbir zaman. Gönlümüzü, enerjimizi koyduğumuz bir faaliyet. Reportare tam bir imece ürünüdür. Sitemizi 13 yıldır tamamen gönüllü olarak, tek bir kuruş dahi talep etmeden sırtlanan Gen Bilişim var. Sevgili Sedat Güven 13 yıldır kahrımızı çekiyor. Siteyi iyileştirmek, hosting gibi temel sorunlarımızı bila ücret karşılıyor. Son 1 yıldır Duende Dijital de eklendi bize omuz verenlere. Banu Horoz dertsiz başına dert aldı ve siteyi iyileştirmek için kolları sıvadı. Sadık Özaydın’la birlikte Reportare’nin tüm teknik sıkıntılarını gidermek için çalışıyorlar ve tabii bizi de çalıştırıyorlar. Çekirdek ekipteki bizler farklı alanlardaki profesyonel işlerimizden ayırdığımız minik kaynaklarla 13 yıldır hayatta tutmayı başardık Reportare’yi. Kimimiz zamanını, kimimiz lisans ücretleri gibi harcamalar için elindekini avucundakini koydu ortaya.

Reportare geride bıraktığımız 13 yıl içerisinde olduğu gibi bundan sonra da bizim para kazanacağımız bir yer olmayacak. Artık Google reklamlardan, YouTube reklamlardan minik minik gelirlerimiz var, onlarla teknik altyapımızı iyileştirmeyi önceliklendirdik. Biz şu ana dek kimsenin kapısını çalmadık reklam için ama kültür sanat kurumları açısından, kitapevleri, festival- etkinlik organizasyonları açısından, teknoloji kuruluşları başta olmak üzere her sektörden kuruluşlar açısından ilginç bir mecra Reportare. Özel, dikkatli, okumayı seven, akılcı bir tüketim bilinci olan, iletişime açık bir okuyucu/izleyici yapısı var Reportare’nin. Belki dışarıdan fazla ciddi bir yayın gibi görünsek de kıpır kıpır, canlı, cıvıl cıvıl bir okur/izleyici kitlesiyle sürekli temas hâlindeyiz. 30 yaş üstü, kentli, kadın ağırlıklı bir kitle bu…

Önümüzdeki dönem planlarınız, keşke yapabilsek dediğiniz şeyler neler?

İştahımızı dizginlediğimiz, sakin ve sürdürülebilir bir yayıncılık yapmaya çalıştığımız ve tüm zorluklara rağmen 13 yıldır hayatta tutmayı başardığımız bir mecra Reportare. 2023’ü teknik yenilenmeye odaklı biçimde geçirdik. Daha kullanıcı dostu bir site, daha temiz, eli yüzü düzgün bir arayüz… 2024’te teknik altyapımızı daha kaliteli bir çizgiye yükseltmeye odaklandık. İçeriklerimizi çeşitlendireceğiz. YouTube yayın içerik ve sürelerimizi artıracağız. 

Konuşmak istediğimiz kişi her neredeyse yanına kolayca gidebileceğimiz bir yapının hayalini kuruyoruz. Konuşacağımız kişi dünyanın neresindeyse ulaşımı, konaklamayı dert etmeden yanına gidip konuşabilmek, röportajlarımızın sayısını ve çeşitliliğini artırabilmek istiyoruz. YouTube yayınları için hâlâ ne yazık ki bir montaj/ video editörü istihdam edemedik. Paramız yok, kimseye de “gel bunu yap” diyemiyoruz. Böyle bir kaynağımızın olmasını ve bizi mutlu edecek video içeriklerini üretebilmeyi çok istiyoruz. Bir de tabii daha uzun yıllar sürdürebilmeyi çok istiyoruz Reportare’yi… Bizden sonra genç arkadaşlarımızın benimseyecekleri, ileriye taşıyacakları bir yuva olsun istiyoruz… Umarım bu hayalimiz gerçekleşir…

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir