Avrupa Birliği meclisinin boş hâlinin bir fotoğrafı. Tam merkezde ve uzakta AB bayrağı altında kürsüler görünüyor, etrafı ise boydan boya koltuklarla çevrili.

Avrupa’nın medya özgürlüğü yasası

Getting your Trinity Audio player ready...

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Bu haftanın odak konusu olarak AB’de geçtiğimiz haftalarda sunulan ve basın özgürlüğünü korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan European Media Freedom Act’i ele aldım ve onun önemini anlattım.

“Ne Okuduk” bölümünde Meta’nın Hindistan’daki sansür sistemi, Tortoise Media’nın podcast başarısı ve Spotify’ın ters tepen planları öne çıkan başlıklar arasında.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. 

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Telefon ekranında spotify logosu görünüyor, fotoğraf siyah beyaz ve bozulmuş durumda.

Bu hafta ne okuduk?

Hindistan’da Meta ve BJP’nin Sansür Ortaklığı

Büyük sosyal medya platformlarının siyasi liderlerle aralarını iyi tutmak için ellerinden geleni yaptığını biliyoruz. Özellikle de söz konusu onlar için önemli ülkeler olduğunda verilen tavizler çok ciddi olabiliyor.

Hindistan’ın en önemli haber yayınlarından The Wire, geçtiğimiz günlerde buna dair çok önemli bir haber serisi yayınlamaya başladı. Instagram’da politik hiciv yapan bir hesabın paylaşımları alakasız bir şekilde cinsellik sebebiyle kaldırılıp itiraza da izin verilmeyince başlayan olaylarda, The Wire ile paylaşılan belgeler şaşırtıcı bir süreci ortaya çıkardı. Bu belgelere göre Hindistan’daki iktidar partisi BJP’nin IT biriminin başındaki Amit Malviya’ya özel bir yetki sağlanmış ve onun bütün şikâyetleri denetlenmeden uygulamaya alınıyor. Belgelere göre bu özel yetki, daha önce Wall Street Journal tarafından ortaya çıkarılan XCheck sistemi ile verilmiş.

Bunların ortaya çıkmasıyla birlikte Meta Hindistan ekibi doğrudan yalanlamaya ve The Wire’ı karalamaya çalıştı. Ekibin başını çeken Andy Stone, önce belgelerin sahte olduğunu söyledi. Ancak bunun üzerine The Wire’a içeride çalışan birden çok kişi tarafından Stone’un sızıntının kaynağını öğrenmek için gönderdiği emaili ulaştırıldı. Bunun üzerine Meta o emailin kullanılmadığını iddia etti. Ancak bu sefer de birden çok gazeteci Stone’un kendisi ile yakın zamanda bu adres üzerinden iletişime geçtiğini söyledi

The Wire her anlamda Meta’yı zor durumda bırakmış durumda. Ancak Hindistan’da hükümetin basını kontrol çabası ile Meta’nın ülkedeki en önemli yayınlardan birini karalama çabası birleşirse durum çirkin bir hal alabilir.

Gazeteci Nasıl Soru Sormalı?

Gazetecileri en güçlü ve etkili kılan yeteneklerinden birisi iyi sorular sormak ve bu sorular ile ihtiyacı olan bilgiye ulaşabilmesidir. Bu yüzden belirli kişi ve kurumlar için gazetecilerden gelecek sorular, özellikle de kontrol edemiyorlarsa, en korktukları şeye dönüşebilir. Kendisine soru sorulduğu zaman tuhaf tepkiler verenlerin tepkisinin altında yatan da budur aslında.

Geçtiğimiz günlerde uzun yıllar boyunca The Daily Show’un sunucusu olarak ismini duyuran Jon Stewart’ın Apple TV+ için yaptığı yeni seri “The Problem with Jon Stewart”ın bir bölümünden alınan klip bu soru sorma sanatı üzerine bir ders niteliğinde. 

Arkansas Eyaleti Başsavcısı Leslie Rutledge ile gerçekleşen söyleşide Stewart’ın trans çocukların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayan yasaya dair sorduğu sorular, bu soruları takip etme şekli ve video boyunca sergilediği tavır üzerine çalışılacak derecede iyi bir örneğin ortaya çıkmasını sağlamış

Benim özellikle dikkat çekmek istediğim nokta, Stewart’ın ısrarı. Sorusuna gerçekten bir cevap verilmedikçe sakin bir şekilde üzerine gidiyor ve sorusunu tekrar soruyor. Çünkü gazeteci soru sorarken amacı karşı tarafın canının istediğini söyleyebildiği bir süre yaratmak değil, o soruya gerçek bir cevap almak olmalı. Elbette bu cevap bazen karşı tarafın bir cevabının olmadığını ortaya çıkartmak da olabilir.

Tortoise Media Hem Kazanıp Hem Kaybediyor

Yavaş gazetecilik akımından bahsettiğimizde akla gelen ilk isimlerden birisi İngiltere merkezli Tortoise Media. Yayına başladıkları günden bu yana öne çıkan bir isim olsa da bunu gelire dönüştürmekte zorlanıyor.

Geçtiğimiz yıllarda sürekli zararda olan yayın —2020 yılında 8.5 milyon pound kayıp verdiler— bunun önüne geçmek için farklı formatlara açılmaya karar vermişti ve bunun en önemli adımlarından birisi podcast serileri oldu. Bu hamleleri kesinlikle etkili oldu ve yayının podcast ayağı ilk yıldan itibaren kâr getirmeye başladı. Fakat yine de genel durumları iyi görünmüyor.

Bu sorunun üstesinden nasıl geleceklerini öngörmek güç olsa da podcast ile bu kadar hızlı bir başarı yakalamış olmaları etkileyici bir gelişme. Özellikle podcast merkezli üretim yapanlar için Tortoise Media’nın ne yaptığını incelemek ve oradan taktikler çıkarmayı denemek faydalı olabilir.

Spotify’a Özel Podcast Planı Yürümüyor

Spotify’ın tekelleşme planının en büyük ayaklarından birisi podcast üzerinde hakimiyet kurma çabasıydı. Birçok ünlü isme özel içerik yaptırma veya podcast yapım şirketlerini sadece platforma özel yayın zorunluluğu getirme gibi yollarla büyüyeceklerini düşündüler. Hatta bunu bir adım daha ileri götürüp “standartlar gelişmemizi engelliyor” argümanıyla da süslemeye çalıştılar.

Spotify’ın podcast tarafına baktığımızda bu planın tamamen ters teptiğini görüyoruz. Spotify düzenli olarak podcast iptal ediyor, ekibini ve satın aldığı şirketleri küçültüyor ve bunu genellikle az dinlenme sayılarına bağlıyor. Bir anlamda kendi hatalarının cezasını podcast üreticilerine kesiyor. Çünkü öncesinde çok popüler olan podcast serileri sadece Spotify’da erişilebilir olduğu andan itibaren çoğu insan 1’den çok podcast uygulaması kullanmak istemediği için dinlemeyi bırakıyor.

Bu da bize bir kez daha gösteriyor ki platformlar kendi çıkarları için attıkları adımları ne kadar süslemeye çalışsa da sonucunda zarar gören hep asıl üretimi yapanlar oluyor. O yüzden eğer kendi yayın platformunuzu kurmuyorsanız, başka bir şirketin üretiminiz üzerinde ciddi bir kontrol gücü olmamasına dikkat edin.

Kısa Kısa

🤥 Alex Jones, Sandy Hook silahlı saldırısına dair komplo teorileri için 1 milyar dolara yakın ceza ödemek zorunda.

💵 Netflix, kasım ayında toplam 12 ülkede reklamlı abonelik paketini sunmaya başlayacak. Önümüzdeki yıl başına doğru Türkiye’ye de geleceğini tahmin ediyorum.

🚫 Twitter, kullanıcıları tamamen banlama yöntemini gözden geçirmeye başlamış.

🇺🇸 Eğer Trump tekrar aday olursa, Amerikalı gazetecilerin 2016’daki hatalarını tekrar etmemesi lazım.

🦋 Dijital medya markalarının ömrü giderek kısalıyor.

🇬🇧 BBC, 100 yaşını kutlamaya hazırlanırken geleceği belirsizliğini koruyor.

Avrupa Birliği meclisinin boş hâlinin bir fotoğrafı. Tam merkezde ve uzakta AB bayrağı altında kürsüler görünüyor, etrafı ise boydan boya koltuklarla çevrili.
Frederic Köberl/Unsplash

Haftanın odağı: Avrupa’nın medya özgürlüğü yasası

Geride bıraktığımız hafta içerisinde maalesef ülkemizde medyayı ve ifade özgürlüğünü daha da geriletecek yeni bir yasanın meclisten geçişine tanık olduk. Bu yasanın nasıl etkileri olacağını kestirmek zor değil. Ülkemizde bunlar yaşanırken Avrupa Birliği’nde sunulan European Media Freedom Act (EMFA) bizlere gerçekten medyayı ve onun özgürlüklerini koruyan bir yasal düzenleme nasıl olurun bir örneğini sunuyor. 

EMFA’nın özellikle odaklandığı konuların başında medya sahipliği ve yönetimi konusunda daha fazla şeffaflık ve düzenleme getirmek var. Hem ülkemizde hem de dünyanın birçok yerinde medya patronlarının farklı sebeplerle basına müdahale etmesine ve yönlendirmesine tanık olduğumuz için, medyayı ve gazetecileri bu etkilerden koruyacak bir düzenlemeye her yerde ihtiyaç olduğu ortada. Kimi kuruluşlar yasadaki düzenlemeleri yeterince güçlü görmese de iyi bir başlangıç olduğu kesin.

Bir diğer odaklanılan konu da basın ve ifade özgürlüğünü korumak. Bununla ilgili yapılan düzenlemelerin merkezinde de Avrupa Komisyonu’nun Aralık 2020’de açıkladığı European Democracy Action Plan yatıyor. Özellikle birlik üyesi kimi ülkelerde yaşanan kötü gidişatı da düşününce bu konuda herkesi bağlayan bir düzenleme ihtiyacı duyulmuş.

Düzenlemenin öncelik verdiği sorunlardan birisi de medya çalışanlarına doğrudan veya dolaylı olarak açılan davalar ile onların özgürlüklerini kısıtlama çabalarının önüne geçmek. Farklı ülkelerde farklı yasaların keyfi olarak gazetecilere karşı kullanımının basın özgürlüğüne nasıl zarar verdiğinin görülmesi ve bunu önlemek için adım atılması önemli bir gelişme.

Son olarak önemli bulduğum bir diğer konu da yasanın hükümetlerin medya hizmeti verenlerin editoryal kararlarına müdahale etmesini de kesin bir şekilde yasaklıyor. Yani hükümetlerin basına karşı gücünü kullanmasına izin vermeyerek basın özgürlüğünü güvence altına almayı hedefliyor.

Merak edenler için yanlış bilgi konusunda yasanın hedefi ülkemizdeki durumdan çok uzak. Yasa ülkelerin medya otoritelerinden (sendikalar ve meslek örgütleri) oluşacak bir kurulun bu konuyla ilgilenmesini öneriyor. Yani amaç basının kendisini denetleyeceği bir sistem kurulması.

Bütün bunlar ve daha fazlası tüm dünyaya örnek olabilecek bir basın yasasının ortaya çıkmasını sağlıyor. Gazetecileri ve basın kurumlarını her anlamda korumayı ve onların özgürlüklerini güvence altına almayı amaçlayan bir yasa olması da EMFA’nın basın örgütleri tarafından olumlu karşılanmasını sağladı

Ülkemizdeki durumla kıyasladığımızda, EMFA karamsarlığa sebep olabilecek kadar iyi ve özgürlükçü bir yasa. Ancak bu yasayı iyi bir şekilde öğrenmeyi ve bu sektörü oluşturan kişi ve kurumlar olarak kendi taleplerimizi de bu yönde şekillendirmeyi de tercih edebiliriz. Sektör için istediğimiz geleceği net bir şekilde ortaya koymanın, buna ulaşmada en önemli aşamalardan birisi olduğunu düşünüyorum.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir