Gazeteciler nefret söyleminden nasıl kaçınabilir?

Nefret söylemi en genel haliyle bir kişi veya grubu dil, etnik kimlik, engellilik, yaş, cinsiyet, cinsel yönelimi veya diğer faktörlere dayanarak hedef alan saldırgan mesajlara maruz bırakan ifade olarak tanımlanabilir.

Nefret söylemi ya da genel olarak ayrımcılık, toplumsal olarak arzuladığımız ortak yaşama birçok açıdan zarar veriyor. Dolayısıyla, bu söylem toplumun her kesimi tarafından kaçınılması gereken bir durum olarak ortaya çıkıyor. Bu kesimler arasında medya ayrı bir yere sahip. Çünkü kitlelere ulaşma gücü, toplumsal olayları yönlendirmede, anlatma gücüne sahip olması medyayı diğer aktör ve taraflardan ayırıyor.

Bu önemli güce sahip medyanın da yaygınlaşan nefret söyleminde rolü olduğu söylenebilir. Medya aracılığıyla üretilen nefret söylemi ile metin, metin başlığı, alt başlıklar, yer verilen imge ve görsel üstü yazılarda karşılaşabiliyoruz. Haberi iletmek için kullanılan her türlü metin ve görsel nefret söylemi içerebiliyor. Bu yazıda nefret söyleminden kaçınabilmek için gazetecilere yardımcı olabilecek ipuçları toplamaya çalıştım.

Nefret söylemini nasıl tespit ederiz?

Nefret söylemini yasaklayan veya topluma zarar verdiğini söyleyerek kullanılmaması gerektiğini söyleyen birçok yasa veya etik sözleşme var. Kimi ülkeler kimi kurumlar bunları kullansa da yasal koşullardan önce kişilerin nefret söyleminde kusurlu, yanlış olanı öğrenmesi daha kıymetli.

“Kusurlu bir söyleme sahip olan metni nasıl anlarız?”, ilk olarak bunu anlamak gerek. Burada, Hrant Dink Vakfı’nın da medya izleme çalışmasında benimsediği, üç temel sorudan yararlanabiliriz.

1- Yer verilen bir kimlik var mı?

Bu aşamada şunun sorulması gerek: Haber metni herhangi bir kimliğe yönelik bir ifadeyi barındırıyor mu barındırmıyor mu? Bazı haberler kimliği doğrudan hedef gösterir. Bu çok kolay bir şekilde anlaşılabilirken. Bazı haberler ülke veya kişilerin isimlerini vermek yerine direkt kişinin benimsediği kimliğe vurgu yapabilir. Burada kimliğin varlığı herhangi bir kötü edim veya olayla ilişkilendirilebileceği için nefret söylemine yönelik bir potansiyel taşır.

2- Eğer varsa, bu kimliğe nasıl yaklaşılıyor?

Kimliğe yönelik ifadeyi bulduğumuzda, kimliğe nasıl yaklaşıldığını sormalıyız. Bu seviyede eğer bir kimliğe yönelik saldırgan, nefret içeren, suçlayan, hedef gösteren ifade kullanılıyorsa, kimliğe yönelik ayrımcı mesajları taşıdığına karar kılabiliriz. Çünkü hiçbir kötü mesaj bir kimlikle ilişkilendirilemez. Bu, herhangi bir metinde kaçınılması gereken sorunlu söylemdir.

3- Bu yaklaşımın metinde yer verilen kimliğe etkisi ne olabilir?

Söylemsel olarak ifade edilen ayrımcılık biçimlerinin sonuçlarını doğrudan görmek bazen zor olabiliyor. Bu kimi zaman nedensellik üzerinden yanlış çıkarımlar yapılmasına veya tam tersi, bir kötü sonucu olmadığına dair çıkarımlarda bulunulmasına yol açabilir. Ancak nefret söylemi hedef alınan kimliklerin günlük hayatlarını doğrudan veya dolaylı olarak etkiler: nefret söylemiyle hedef gösterilen grup ve kişilere yönelik önyargılar artabilir, bu kişilerin topluluk içine çıkma sıklıkları azalabilir, bu etkiler uzun vadede doğrudan veya dolaylı olarak ruh sağlığı sorunlarına ve sağlık sorunlarına sebep olabilir.

Nefret söylemi üretmemek için dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

“Nefret söylemini üretmekten nasıl kaçınabiliriz?” sorusuna Hrant Dink Vakfı’nın medya izleme çalışmasında edindiğim deneyim ve bu konuda oluşturulan rehberlerden yararlanarak aşağıdaki önerileri sıralayabiliriz.

Ülkelerin eylemlerinden bahsedilirken kimliklere vurgu yapmadan metinleştirin

Siyasi gündemin yoğunluğu birçok çatışma ve çekişme içermesi nedeniyle nefret söyleminin üretimi için birçok alan açıyor. Bu nedenle, hem geçmişte olanlar su yüzüne çıkabiliyor hem de güncel olanlar. Bu çatışmalardan yararlanan haberler ülkeler arasındaki çatışmalı durumu kimliklere genelleyerek olayı kimliklerin çatışması olarak aktarabiliyor. Bu da gerilimli durumda bahsedilen ülkelerin kimliklerini hedef olarak ortaya çıkarabiliyor. Bu sebeple nefret söylemi üretmekten kaçınmak adına kurumların sorumlu olduğu olaylar, kimlikler üzerinden aktarılmamalı.

Örneğin yukarıdaki haber metninde olay aktarılırken “Yunanistan’ın bazı Türk teknelerine değişik gerekçelerle” el koyulduğundan bahsediliyor. Fakat başlıktaki ifadeye baktığımızda Yunanistan’ın eylemi “Yunan” kimliğine vurgu yapılarak aktarılıyor. Bu da bahsedilen kimliğe o fiili yükleyerek, kimliğe yönelik “kötü” resmedilmeyi pekiştiriyor.

Adli bir olaydan bahsedilirken kimlik vurgusu yapmayın

Kimlikler kişilerin kendilerini tanımlaması için önemli bir dinamik olsa da kişilerin suç veya daha genel olarak kötü edimlerinin kimlikle ilişkilendirilmesi kişilerin eylemlerini açıklamakta yanlış bir nedensellik kurduruyor. Aynı zamanda, kimliğe yönelik birçok kalıp yargı oluşturabiliyor. Bu sebeple herhangi bir olaydan bahsederken kimliğin öne çıkartılması nedensellik açısından sorunlu olmasının yanında nefret söylemi üretiyor.

Bu örnekte de gördüğümüz gibi bir cinayeti haberleştiren gazete, başlıkta yer verdiği ifade ile Rum kimliğine yönelik nefret söylemi üretiyor. Çünkü kimlik işlenen suçla nedensel olarak bağlı olmamasına rağmen, gazete yer verdiği kimlik vurgusuyla kimliğin bu nedensellik içinde bulunmasını ve önyargıların pekiştirilmesini getiriyor.

Kimlikleri olumsuz sıfatlarla ilişkilendirmeyin

Kimliklerin gazetelerde olumsuz olarak nitelendirilmesi bahsedilen kimliğe yönelik birçok önyargıyı pekiştirebilir. Bunun haricinde bir kimliğe yönelik olumsuz sıfatın kullanılması kimliğin tüm paydaşlarını zan altında bırakarak olumsuz etkiler.

Yukarıdaki örnekte yer verilen haber başlığı “Vicdansız Yahudi” ifadesiyle verilmiş. Bu haberde ise İsrail askerlerinin gösterdiği polis şiddeti tüm Yahudilere yüklenilerek aktarılmış. Bu genellemenin yanında ayrıca Yunan kimliği “vicdansız” olarak da nitelendirilmiş. Bu da daha önceden de belirtildiği gibi, kimliğe yönelik olumsuz yargıları pekiştirerek nefret söylemi üretiyor.

Kimlikleri karşı karşıya konumlandırmayın

Bazen haberler farklı kimliklere sahip olduğu düşünülen iki grup veya kişinin edimlerini ele alır. Bu yolla oluşturulan haber, kimliklere referans vererek o kimliklerin temsiliyetini iki kişiye yüklemek gibi gerçek dışı bir durum yaratır. Ayrıca bu karşı karşıya getirme çoğunlukla kimlikler arasında bir hiyerarşi yaratarak, kimin daha iyi ve kimin daha kötü olduğuna dair mesajlar içerir.

Bu örnekte olduğu gibi nefret söylemi üretilirken Yunanistan Sahil Güvenliğin edimi Yunan kimliğine genellenerek Yunan-Türk kimliği arasında bir hiyerarşi kurulmaya çalışılmış. Haberde “Türkler”e yaşam kurtarıcı rolü biçilirken, “Yunan”lara ölüme terk eden bir rol veriyor. Bu da iki kimliğin bir iyilik hiyerarşisinde farklı pozisyonlarda resmedilmesine neden oluyor.

Kimliği simgeleştirmeyin, simgeleştirilen kimliği bir başka kimlikle ilişkilendirmeyin

Nefret söylemi yukarıda örnekleri verilenler gibi daha yüzeysel, göze çarpan bir şekilde kurulabilirken, söylemin çok katmanlı bir inşası da mümkün. Bu nefret söylemi tarzında kimlik bir kötü edim olay veya sıfat ile ilişkilendirilerek simgeleştiriliyor. Ardından, başka edim ve olayları tanımlamak için kullanılıyor. Hrant Dink Vakfı medya çalışması bunu “Doğal bir kimlik ögesinin, nefret hakaret unsuru olarak kullanılması” olarak da tanımlıyor. Daha basit bir şekilde, bu nefret söylemi kimliği bir alt mesaj ile vererek, toplumsal olarak yerleşmiş ayrımcılık, nefret ve ırkçılığı kullanıyor.

Yukarıda verilen örnek bunun birebir örneği. Yunanistan kolluk kuvvetlerinin mültecilere yönelik insan hakları ihlalleri haberde “gâvurluk” olarak belirtilmiş. Yani, insan hakları ihlali ile gayrimüslim kimliği ilişkilendirilerek verilmiş. Türkiye coğrafyasında gayrimüslimler için kullanılan nefret sembolü niteliğinde gâvur söylemi birçok edimi ve olayı tanımlamakta kullanılabiliyor. Bu açık bir şekilde çok katmanlı bir nefret söylemi üretiyor. Bundan kaçınmak için kimlikleri olumsuz olay ve sıfatlarla ilişkilendiren alt mesajlardan kaçınılmalı.

Nefret söylemini yayınlamayın, yayınlayacaksanız belirli bir bağlam içinde verin

Medya profesyonelleri kendi metinleri dışında, kamunun duyulma hakkına dayanarak başka kişilerin ifadelerini de medyaya taşıyabilir. Ancak, ifadeleri medyaya taşınan kişiler nefret söylemi üretebilir. Rehberler nefret söyleminin dolaşıma sokulmaması için söylemin yayınlanmamasını öneriyor. Bunun ötesinde eğer ifade yayınlanacaksa bunun bir nefret söylemi olduğunun; diğer ifadeler gibi nötr, zararsız bir ifade olmadığının belirtilmesi gerektiğine dair önerilerde bulunuyor. Burada ayrıca gazetecilerin tarafsızlığı konusunda da bir tartışma var. Ancak ayrımcılığa karşı tarafsız kalma hiçbir rehber tarafından önerilmiyor. Bunun haricinde, eğer gazeteci kendi oluşturduğu söylem ile nefret söylemi diyemiyorsa bir başka kişinin karşıt görüşünü de yazıya katabilir. Bu sayede nefret söylemi cevapsız kalmaz.

Örneğin burada yer verilen bir siyasinin ifadesi nefret söyleminden arındırılmadan ve bu ifadedeki ayrımcılığa vurgu yapılmadan veriliyor. Ayrıca gazete, Türkiye coğrafyasında yaşayan gayrimüslimler için kullanılan olumsuz atıflarla yüklü ifadeyi hem tırnaksız hem de yazıları kırmızı ile vurgulayarak nefret söylemi üretiyor. Bunun yerine nefret söylemine bu derece görünür bir yer verilmemeli hatta mümkünse hiç yayınlanmamalı. Eğer yayınlanıyorsa ifadede yer verilen ayrımcı mesaj vurgulanarak medya profesyonellerinin kendini ayrımcılık karşıtı bir konuma koyması gerekiyor. Yoksa gazeteci kendisini kullanılan nefret söylemini pekiştirirken bulabilir.

Kapsayıcı olun

Metinde yer verilen nefret söylemi bazı durumlarda haberin tek taraflı bir şekilde üretilmesinden kaynaklanabiliyor. Bu sebeple haberde bahsi geçen kimliklere eşit söz hakkı verilmesi bu kimliğe yönelik yönelen suçlama ve önyargıların yanlış olduğunu bize gösterebiliyor.

Örneğin buradaki haber hiçbir şekilde suçladığı aileden ifadeye yer vermediği için haberde verilen suçlamaların ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Ancak emin olunmayan bu bilgi üzerine nefret söylemi üreterilerek Suriyeliler bu haberde tek sorumlu ve suçlu olarak gösteriliyor. Ek olarak, yukarıda da belirtildiği üzere, suçlu bahsedilen aile olsa bile Suriyeli kimliğiyle ilişkilendirilmemesi gerekiyor.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir