NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
⏱ Bu hafta bültenimiz 1224 kelime, okuma süresi yaklaşık 6 dakika.
Bu haftanın odağında IFJ’nin yayınladığı rapor ile başlayarak Çin’in hem pandemi sürecinde hem de genel olarak dijital medyayı nasıl bir diplomasi aracına çevirdiğini ele aldım. Bu konuyu özellikle detaylı takip etmemizde fayda olduğunu düşünüyorum, çünkü giderek daha fazla ülkeden benzer stratejileri görmeye başlayacağız.
“Ne Okuyoruz” bölümünde ise sosyal medya platformlarındaki teknik arızalar, Fox News tarafından kandırılanlar, ofis kültürünün sorunları ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı

Bu hafta ne okuduk?
SOSYAL MEDYADA “KAZARA” SANSÜR AKIMI
Filistin’de tekrar gerilimin artması ile birlikte yaşananlara karşı en yüksek sesin çıktığı yerlerden birisi de sosyal medya platformları. Fakat protesto amaçlı örgütlenme ve yaşananlara dair haberlerin bölgeden ulaştırılması için aktif bir şekilde kullanılan platformlarda ilginç bir teknik sorun dalgası başladı.
Facebook, Instagram ve Twitter’da özellikle Filistinlilerin yaşadıklarına dikkat çekmek için kullanılan etiketler görülmemeye, paylaşımların ve hesapların bazıları ise kaldırılmaya başlandı. Bu durumun fark edilmesi ve tepki gösterilmesiyle birlikte Facebook ve Twitter dikkat çekici bir şekilde sistemlerinde “teknik sorunlar” yaşandığı için bunların olduğunu iddia etti.
Teoride mümkün olsa da aynı anda bağımsız iki şirketin içerik yönetim sistemlerinin yalnızca bir konuya dair benzer teknik sorunlar yaşaması gerçekten mucizevi bir tesadüf olur. Resmi açıklamaların bir adım ötesine geçtiğimizde sebebin İsrail devletinin talepleri olduğu açık. Üstelik bu ilk kez olan bir şey de değil. Bu yüzden konuyla ilgilenen uluslararası STK’lar şirketleri dürüst olmaya ve bu sansüre son vermeye çağıran bir kampanya başlattı.
Alakalı: Şirketlerin söz konusu içerik yönetimi olduğunda devletlerle arasını iyi tutma çabası dünyanın her yerinde devam eden bir sorun. Daha önce ifade özgürlüğünü destekleyeceğini söyleyen Facebook, Filistin’in yanı sıra Myanmar’da da darbe karşıtı muhaliflerin hesaplarını sansürlemeye devam ediyor.
“FOX NEWS YÜZÜNDEN YAPTIM”
Yanlış bilginin ve komplo teorilerinin yayılmasında psikolojinin önemli bir rol oynadığı herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Özellikle de bir gruba ait hissetme gibi duygusal eksikleri bu şekilde doldurmak kimi zaman neyin doğru olduğundan daha önemli bile olabiliyor. Bu etki gücü de kimi zaman beklenmedik biçimlerde karşımıza çıkabiliyor.
ABD’de 6 Ocak 2021’de Senato binasının aşırı sağcılar ve QAnon komplosuna inananlar tarafından basılmasına dair davada yargılanan isimlerden birisi savunmasında, yaptığı her şeyi ona Fox News’in yaptırdığını ve bu TV kanalı tarafından manipüle edildiğini söyledi. Fox News’in insanların hayatını nasıl etkilediğine dair yazılar yazılmıştı, aynı şekilde komplo teorileri için de. Fakat bunun mahkeme karşısında, “şeytan beni kandırdı” tarzı bir savunma için kullanılabileceğine pek ihtimal vermiyordum.
OFİS KÜLTÜRÜNÜN SORUNLARI
Pandeminin medya ve yayıncılık üzerindeki etkileri saymakla bitmeyecek kadar çok. Bunlar arasında son zamanlarda en sık konuştuğumuz konu ise ofis kültürü ve ofislere geri dönüş. Her ne kadar ofiste birlikte çalışmanın faydaları olsa da ofis kültürünün sorunlarını da hatırlamamız gerekiyor.
Neyse ki Washingtonian Media’nın CEO’su Cathy Merrill yazdığı fikir yazısı ile bunu tartışmak için bir ortam oluşturdu. Yazı bir CEO olarak ofis kültürünü kaybetmenin ne kadar kötü etkileri olabileceğini arkadaşının yatırım bankacısı oğlu ve ofisteki doğum günü kutlamaları gibi ilginç örneklerle anlatması ve ofiste çalışmanın beraberinde getirdiği kültürdeki sorunları tamamen hiçe sayması ile fazlasıyla dikkat çekti. Yazının uzaktan çalışanları cezalandırmakla tehdit eden dili yüzünden Washingtonian çalışanları bir gün boyunca iş bıraktı ve Merrill ardından özür dilemek zorunda kaldı.
Bu yazı ile başlayan tartışma aslında ofis kültürü dediğimiz şeyin ne kadar eşitsiz olduğunu ve konuşulması gereken önemli meseleler olduğunu gösterdi. Ofislere dönmeden önce acaba başka ne seçeneğimiz var diye oturup düşünmekte fayda var.
Alakalı: Son dönemlerde gazetecilerin hakları için mücadelesi konusunda gündem yoğun. ABD merkezli The Appeal isimli yayının çalışanları geçtiğimiz hafta büyük bir çoğunluk ile sendikalaşma kararı aldıklarını duyurduktan beş dakika sonra ise yönetim büyük bir işten çıkarma ve yeniden yapılanma kararı aldıklarını duyurdu. The Seattle Times ise sendikalaşma sürecini başarılı bir şekilde tamamladı. Vice’ın Birleşik Krallık ekibi ise yönetim ile haftalık çalışma gününü dörde indirmek için pazarlık yapıyor.
YANLIŞ BİLGİ HABERLERİNDE GÖRSELLERE DİKKAT
Yanlış bilgi ve manipülasyonla mücadele eden ve bunları teyitleyen kurumların ve haber odalarının haberlerinde örnek görseller kullanması gayet doğal. Fakat bu görseller aynı zamanda yanlış bilginin yayılmasını isteyenlere kaynak olabilir.
Bu yüzden çoğu zaman bu örneklerin üzerine bilgi ve uyarılar eklenerek bu amaçla kullanılmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Fakat “overlay” adı verilen bu ekleri doğru bir şekilde yapmak da önemli. Aksi takdirde o görseli kullanılabilir hâle getirmek çok da zor değil. Bu yüzden First Draft tarafından hazırlanan bu rehberi özellikle teyitçilik yapanların ve bu alanda haber yayınlayanların el altında tutmasında büyük fayda var.
KISA KISA
👩💻 Washington Post, Marty Baron’un emekliliğinin ardından genel yayın yönetmeni görevini Sally Buzbee’nin devralacağını duyurdu. Buzbee, WaPo’da bu göreve gelen ilk kadın olacak.
👁 iOS 14.5 ile kullanıcılar uygulamaların onları takip etmesini istemediğini net bir şekilde söyledi. Dünya genelinde takibe izin verenlerin oranı yüzde 11, ABD’de ise sadece yüzde 4.
🇺🇸 The Future of Media Project, ABD’deki medya sahipliğini gösteren yeni bir çalışma yayınladı.
📺 Vice Media, video alanında güçlenmek için Roku TV’ye özel bir televizyon kanalının yayınına başladı.
🌍 Rest of World, ilk yılını özel bir dosyayla kutluyor.
🕺 TikTok’ta en başarılı olan Avrupalı yayınları merak ediyorsanız bu listeyi inceleyebilirsiniz.
🤖 GPT-3 ile her adımda rastgele senaryo üreten rol yapma oyunu AI Dungeon büyük heyecan uyandırmıştı ama işler hiç de umulduğu gibi gitmedi.
💵 Bloomberg, abone sayısını artırmak için en popüler podcastlerini kullanıyor.
Haftanın odağı: Dijital propagandanın sistematik kullanımı
Geçtiğimiz yıllarda devletlerin dijital medya yoluyla propaganda ve gündem belirleme gücünün ne kadar arttığına hep birlikte tanık olduk. Bülten arşivimizde de bu konuyla ilgili farklı boyutlara değindiğimiz yazılar mevcut. Özellikle de yanlış bilginin silahlaşması ve bunun etkisi en sık konuşulan konular arasında.
Ama bunu sistematik bir şekilde yürütme ve bu sayede politik başarı elde etme konusunda sanırım en büyük örnek Çin. Yalnızca kendi ülkesindeki medya ve interneti kontrol etmenin ötesinde bir strateji izleyen Çin devleti, uluslararası gündemi ve ülke hakkındaki perspektifi belirleme konusunda da epey etkili bir taktik yürütüyor.
IFJ’nin hazırladığı rapor, Çin’in bu kapsamlı stratejisini anlamak için önemli bir kaynak. Yürüttükleri kampanyanın farklı boyutlarını ve bunların nasıl etkileri olduğunu anlatan rapor, aynı zamanda örnek ülkeler üzerinden daha somut bir perspektif edinmemize de imkân tanıyor.
Raporun odak noktasında Çin’in COVID-19 pandemi sürecinde propaganda ve yanlış bilgi yoluyla, yaptıkları eylemleri ve diğer diplomatik taktiklerini nasıl destekledikleri var. Çin’in özellikle pandeminin başladığı yer olması nedeniyle bunun negatif etkilerini en aza indirmek için çabaladığı herkes tarafından biliniyordu. Fakat medya ve internetin kullanımı ile bu durum tersine dönmüş görünüyor. Rapordaki örnek ülkelerden birisi olan Sırbistan’da pandemi için desteğin yaklaşık dörtte üçü AB’den gelmiş olmasına rağmen halkın yüzde 40’ı ülkeye en çok desteği Çin’in verdiğini düşünüyor.
Burada Çin’in kullandığı taktik çeşitliliği büyük bir öneme sahip. Yalnızca Twitter’ı aktif kullanmak veya diplomatlarına sert tweetler yazdırmakla yetinmiyorlar. Uluslararası basınla içerik paylaşım anlaşmaları yapıyor, ülkelerin satın aldığı ihtiyaçlarını destek gibi gösterebiliyor. Bununla birlikte kendileri hakkında negatif haberler yazabilecek gazetecilerin vizelerini iptal edebiliyor veya Hong Kong’da yaptığı gibi basına temelden saldırabiliyor.
Elbette tüm bunları Çin özelinde anlatıyor olsak da giderek daha fazla ülkenin bu yolları tercih etmeye başladığını ve dijital medyanın propaganda gücünü keşfettiğini de görmemiz lazım. Twitter’da botlarla etiket kampanyası yapmaktan uluslararası medya kuruluşları kurmaya kadar giden bu kapsamlı taktikler artık daha sık karşımıza çıkacak ve ortalama bir okurun bunlarla mücadele etme şansı pek yok. Bu noktada görev medya ve gazetecilik alanındaki bizlere düşüyor. Kendimizi olabildiğince iyi eğitmemiz ve bu kaosun içerisinde insanların doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşması için elimizden geleni yapmamız lazım.