Haber yazımına dair etik çerçevede en çok konuşulan, hakkında araştırmalar, raporlar hazırlanan, ders içeriklerinde de yer alan konuların başını cinsiyetçilik ve ırkçılık çekiyor. Medyanın türcü dili ise çoğunlukla arka planda kalan bir konu. Türkiye’de bu konuda yazılan makalelerin ve araştırmaların sayısı ise yok denecek kadar az.
Medyanın türcü dili ne demek? Neden arka planda kalıyor? Ne gibi sonuçlar doğuruyor? Nasıl farkındalık yaratılır? Ve daha birçok soruyu, hayvan hakları savunucuları yanıtladı.
Pınar Dağ: Medyanın dili hayvanları sömürmeyi destekliyor
Veganizm ve medyanın türcü diline dair çokça makale yazan akademisyen ve hayvan hakları savunucusu Pınar Dağ, türcülüğün cinsiyet eşitsizliğine dayanan cinsiyetçilik kavramı ve ırk farklılığına dayanan ırkçılık kavramları gibi tür farklılığından ortaya çıkan eşitsizlik olduğunu vurguluyor. Dağ, “Medyanın dili hayvanları sömürmeyi ve bu sömürünün pekişmesini destekliyor. Bazı duyarlı editörler haberlerinde ırkçılık, cinsiyetçilik konularında özenli bir dil kullanıp suç işleyenleri kriminalize ederken, aynı duyarlı editörler hissedebilen diğer türler için bu özeni göstermiyor/gösteremiyor. Bir adalet arayışı olduğunu anlatmamız gerekiyor ve bunu yaparken de türlere yönelik sömürüyü kriminalize etmenin yöntemlerini geliştirmemiz gerekiyor,” diyor.
Pınar Dağ, medyada sıklıkla karşımıza çıkan türcü haber başlıklarından “Hayvanlar telef oldu” örneğini hatırlatarak, “Her gün binlerce hayvan ‘telef’ olmalarıyla haberlere yansıyor. Hayvanlar için doğru haber dilini kullanmak farkındalık yaratır, hayvanların karşılaştığı şiddet ve zulmün görünür kılınmasını sağlar. Türcü dilin habere ne kadar sık yansıdığı belirginleşir, ırkçılık ve cinsiyetçilikle benzerlik gösterdiğinin altı çizilirse günlük haber dilinde bilerek ya da bilmeyerek yazılan, kullanılan türcü ifadelerin çağrıştırdığı anlamların sorgulanmasının ve bunlardan arınmanın önü açılır, haberde her türlü ayrımcı bakış açısından kurtulabilmek için eşitlikçi ve özgürlükçü yaklaşım ile hayvanların dünyayı paylaştığımız duyarlı canlılar olarak yaşam haklarını tanımaya ve bunu savunma tekniklerini geliştirmeye yardımcı olur,” diyor.
Türcü dile karşı etkin bir mücadele için hak haberciliği derslerinde hayvan hakları ve türcülüğün mutlaka işlenmesi gerektiğinin altını çizen Dağ şöyle devam ediyor: “Örneğin ben bu dönem ilk kez hayvan hakları ve türcülük dersi işledim. Böylece, insanın hayatına nüfuz eden türcülüğü kavramsal ve olgusal olarak incelemenin yolunu açıp, teorik olarak da ele alarak ortaya çıkışını irdelemiş oluruz. Yani gazetecilik bağlamında bakarsak; hayvan hakları gazetecilik bölümlerinde düzenli olarak işlenmelidir. Böylece yetişen gazeteci haber dilinde insanlar arasındaki ayrımcılıkla aynı kökenden gelen türcülüğün nasıl aşılıp daha barışçıl ve eşitlikçi bir dünyaya destek sağlayabileceğine dair farkındalık geliştirir.”
Barış Gün: İnsan hakları konusunda uzlaşamayanlar, hayvan zulmünde uzlaşıyor
Yakın zamanda Twitter adresinden #TürcüDileHayır etiketiyle türcü dille yazılmış birçok haberi türcü olmayan dile çevirerek paylaşmaya başlayan hayvan hakları savunucusu ve seramik sanatçısı Barış Gün ise, “Ana akım medya da muhalif medya da konu hayvanlar olunca adeta dil birligi içine giriyor. İnsan hakları konusunda uzlaşamayanlar, hayvan zulmünde uzlaşıyor. Maalesef konu hayvanlar olunca değinmemiz gereken binlerce zulüm ve sömürü ilişkisi oluyor, bunlardan biri de medyanın türcü dili ve kitle üzerindeki etkisi,” diyor.
Barış Gün de sözlerini medyada çıkan birkaç haber başlığıyla örneklendirdi: “Bayram sporu: Kurban yakalama”, “Kesimden kaçan boğa çevre yolunda trafiği durdurdu”, “Onlar kaçtı sahipleri kovaladı”, “İpinden kurtularak kaçan boğa”. Gün, bu gibi başlıklar altında kovalamaca görüntülerinin “şirin” dille aktarılarak arkada yatan sırrın saklanmaya devam ettiğini belirtti. Ve ekledi: “‘En iyi saklanan sır, herkesin gözü önünde apaçık durandır. Yaygın uygulama ile sırrın resmen kabul edilmemesi arasındaki açık, toplumun normal işleyişini sürdürmesini sağlıyordu’ demiş Costas Douzinas. Ana akım medyada da durum tam olarak bu diye düşünüyorum.”
Özgüner: “Orman yangınında can kaybı olmadı” haberinde yanarak ölen yüzlerce hayvan görmezden geliniyor
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Burak Özgüner ise “Medya, her türcü haber ile hayvanları daha da yabancılaştırıyor, cansızlaştırıyor. Bir hayvan hakkı ihlali ile ilgili bir haberin, hayvan haklarına vurgu yapmasını bekleriz ama çoğu zaman öyle olmuyor. Cinsel şiddet haberlerinde mağdur suçlayıcılık, mülteciler ile ilgili yabancı düşmanlığı ve ırkçılık nasıl haber diline hâkimse hayvanlar ile ilgili haberlerde de durum aynı,” diyor. Özgüner de orman yangınları haberlerinden türcülüğe dikkat çekiyor: “’Orman yangınında can kaybı olmadı’ şeklinde verilen ‘müjdeli’ haberde, yanarak ölen yüzlerce hayvan görmezden geliniyor. Türcü haberler ile hayvanların yaşam hakkı, beden dokunulmazlıkları yok sayılıyor. Halbuki hak temelli ve türcü olmayan bir habercilik ya da dil benimsense hayvanlara yaşatılanları topluma daha kolay anlatabiliriz.”
Dağ gibi “Telef oldu” ifadesini içeren haber başlıklarına dikkat çeken Özgüner, “Canı ve duyguları olan, hisseden hayvanlar için ‘telef oldu’ ifadesi kullanılmaya devam ettiği sürece hayvanların ‘mal’ statüsünden çıkabilmesi çok zor. Medyanın da parlamento kürsüsünde kullanılan dilin de ekranlardan, gazetelerden âdeta fışkıran nefret dilinin son bulması gerekiyor,” diyor.