Daralan gelir kaynakları ve sınırlı kadrolarıyla yerel basında belirli bir konuda uzmanlaşmak mümkün mü? Bu sorunun peşine spor yazarları ve istatistiklerle birlikte düşüyorum.
Yerelde spor gazeteciliği: Peki ama nasıl?
Her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de belirli bir alanda uzmanlaşmak uzun vadeli bir meslek hayatı için elzem. Uzmanlık, hem meslekte belirli bir saygınlığa erişmenize zemin hazırlıyor hem de çalıştığınız konu hakkında artan bilgi birikiminizle derinlemesine analizler yapabilmenize olanak tanıyor. Ancak daralan gelir kaynakları ve sınırlı kadrolarıyla yerel basında belirli bir konuda uzmanlaşmak mümkün mü? Bu sorunun peşine spor yazarları ve istatistiklerle birlikte düşüyorum.
Yaz başında hem ailemi ziyaret etmek hem de bir süredir canımı sıkan bir konuyu derinlemesine araştırabilmek adına Ordu’ya gidiyorum. Ordu’nun tarihi 19 Eylül Stadyumu yerine millet bahçesi yapılmak maksadıyla 2023 Temmuz’unda yıkıldı. Bu yıkım yalnızca beni değil birçok hemşeriyi sarstı. Bir yandan stadın hikâyesini ve şehrin statla ilişkisini nasıl anlatabilirim diye düşünürken diğer yandan stadyum hakkında yerel basında çıkan haberleri tarıyorum. Derken bir anda konuyla ilgili haber takibinin tek bir isim tarafından yürütüldüğünü fark ediyorum. Yerel basında yayınlanan haberlerin altında gazetecinin imzasını görmeye alışkın olmadığım için dikkat kesiliyorum. Ordu’da spor gazeteciliği alanında uzmanlaşmış bir isim olduğunu anlayıp kendisiyle irtibata geçiyorum.
Samet Karadağ, başlangıçta bir süre fahri gazetecilik yapmış. Mesleğe “Yazayım haberlerimi, siz kullanacaklarınızı kullanırsınız, istemediklerinizi kullanmazsınız,” diyerek adım atmış. Şimdilerde ise günlük çıkan Ordu Yorum Gazetesi’ne her gün spor haberi üreten ofisli bir gazeteci. 19 Eylül Stadyumu’nun başına gelenleri bir çırpıda kendisinden dinledikten sonra yerelde futbolun siyasetle kol kola olduğunu bu yüzden kendisine otosansür uygulayıp uygulamadığını soruyorum:
“Dışarıdan bakıldığı zaman ‘Küçük şehir her zaman her şeyle karşılaşabilirsin sert şeyler yazamazsın’ deniyor. Ama ben yazıyorum. Kulağım hakkımda söylenenlere kapalı. Belki yazmaya şehrin dışındayken başladığım için daha cesur davranabiliyorum. Ya da belki bilgi birikimimle alakalıdır korkmadan yazmam. Stadyum konusunda çok yazdım mesela. ‘Yapamazsınız, yıktınız, olmaz’ dedim. Beni 2017 yılında bir basketbol maçını takip ederken polislerle çevik kuvvetle içeri atmaya çalıştılar. O dönemin belediye başkanının spor bağlantılarını anlattığım için. Ama bunlar beni yıldırmadı hâlâ yazmaya devam ediyorum.”
Yerelde mesafeyi ayarlamak
Karadağ’a nerdeyse herkesin birbirini tanıdığı bir şehirde kulüp yöneticisi ve siyasetçilerle arasına nasıl mesafe koyduğunu soruyorum. Orduspor’un (1) amatör ligde aynı grupta Gülyalı Turnasuyuspor ile mücadele ettiğini, bu kulübün başkanının aynı zamanda çalıştığı gazetenin patronu Mehmet Murad Yıldız olduğunu dile getiriyor. “Küçük şehir olunca her yerden bir yere bağlanıyor yani işin içinde kendi takımı da olmasına rağmen çok özgürlük tanıyor. Benim kendime göre doğrularım var. Bu bağlantıya rağmen bunları dile getirebiliyorum.”
Güçler ayrılığındaki bu yoksunluğun özgürlük tanıyor olma ihtimali beni tatmin etmiyor. Yerelde, yerelden spor haberi yapmanın konusu açılmışken aklıma gelen Barış Yurduseven’e danışma ihtiyacı duyuyorum. Yurduseven, spor kamuoyunun yakından tanıdığı ve uzun yıllar boyunca Trabzonspor’un muhabirliğini ulusal basında yapmış bir isim. Son yıllarda muhabirliği bırakıp spor yorumculuğuna geçiş yapmış olsa da yerelle bağlarını koparmamış. Yurduseven, basın ya bağımsızdır ya değildir şeklinde ya hep ya hiçle çalışan zihnime ara yollar ve patikaların mevcut olduğunu savunan sözlerle karşılık veriyor:
“Kulüp yöneticisi ve başkanlarla arama hep bir çizgi çekmişimdir. Çünkü böyle gördük. Yerel çok dar bir ortam ve dar bir ortamda olduğunuz için mutlaka köşelerden dönerken birbirinize çarpıyorsunuz. Ancak eğer, siz sınırınızı çizer, siyasetçiler ve yöneticilerle kurduğunuz ilişkinin dengesini ayarlarsanız onlar da kendilerini ayarlamak zorunda kalır. Zor ulaşılabilir olmak lazım. Bunun için de kendini çok iyi yetiştirmek gerekiyor.”
Birden dursun istersin
— barış yurduseven (@barisssn) May 14, 2024
Seneler olunca mazi
Öyle bir geçer zaman ki…#tbt22yıl #trabzonspor #metinaktaş #gökdenizkaradeniz #macitgüven #trtspor pic.twitter.com/jVOPS4DXgC
Yerilin sesi olmak
Samet Karadağ’a göre kendini iyi yetiştirmiş olmanın ve birikimin en önemli göstergelerinden biri öncelikli olarak kendi hemşehrisi olduğu takımlarla ilgili haber yapabilmek. Ancak bunu der demez gazetelerin tiraj kaygılarının, yerelden bahsetmenin önünde engel olduğunu vurguluyor. Yurduseven’in sözleri ise Karadağ’ı destekler nitelikte oluyor:
“Orduspor, Malatyaspor, Samsunspor’dan bahsedelim deniyor anlıyorum. Ama ne yazık ki bazen dört büyük kulüp içerisinde Trabzonspor bile eziliyor. Yerel gazeteciliği ulusal gazetecilikten bağımsız düşünmek bizi hataya düşürür. Reklam sektöründen tut, izleyici oranlarına kadar bir sürü değişken işin içinde. Ben Almanya gibi örneklerle Türkiye’yi kıyaslamanın da yanıltıcı olacağını düşünüyorum. Bu ne yazık ki emperyalizme yenilmiş sistemlerin genel sorunu.”
Yerelden bahsetmenin geçer akçe olmadığını anlayarak yine de Türkiye’deki spor yazarlarının kaçı yerelde çalışıyor merak ediyorum. Önce CİMER üzerinden İletişim Başkanlığı’na yazıyorum: “Resmi ilan yayınlama hakkını haiz gazetelerde basın kartı sahibi olarak istihdam edilen editör ve muhabirlerin kaçı spor muhabiri ya da editörü olarak uzmanlaşmıştır? Spor branşında uzmanlaşmış bu muhabir ve editörlerin illere göre sayıları nedir? 2019 yılından 2023 yılına kadar bu istenen verilerin yıllara göre liste şeklinde paylaşılmasını talep ediyorum.” Basın kartı sahibi gazeteci arkadaşlarımdan başvuru sırasında uzmanlık alanı ve örnek haber bilgisinin alındığını öğreniyorum. Ancak Basın ve Yayın Daire Başkanlığı’ndan “Başkanlığımızda, resmi ilan yayınlama hakkını haiz gazetelerde basın kartı sahibi olarak istihdam edilen editör ve muhabirlerin kaçının spor muhabiri ya da editörü olarak uzmanlaşmış olduğuna dair istatistiki veri bulunmamaktadır.” cevabını alıyorum. Sonra Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan veri istiyorum. Oradan da branşlaşmaya dair bir veri çıkmıyor. Sonunda Türkiye Spor Yazarları Derneği imdadıma yetişiyor. Sonuç şaşırtmıyor. Büyük şehirler yalnızca spor endüstrisinde değil, spor yazarlarının dağılımı konusunda da baskın konumda:
Ekonomik sıkıntılara rağmen uzmanlaşmak mümkün mü?
“Haritada daha büyük yuvarlakla işaretlenen alanın içinde değilsen ne yapman gerekir?” Yurduseven bu soruyu kimilerinin tuzu kuru ya da acımasız diyebileceği ama belki de gerçekçi bir yerden cevaplıyor:
“Hayatta bir şeye sahip olabilmek için birikimli olmanız gerekir. Ben mesleğe başladığımda Google yoktu, Maçkolik yoktu. Biz bir nevi Google’dık. Bu meslek bisiklet gibidir. Durursan düşersin. Kendini gösterip ben buradayım demeni gerektirir. Bu işin yereli ulusalı yoktur. İyisi kötüsü vardır.”
Yurduseven, tüm bu idealizmine rağmen, 70lerde doğmamış kuşakları anlar şekilde devam ediyor:
“Ekonominin sıkıntıda olduğu bir yerde yerel basın güçlü olamaz. Genç bir gazetecinin doğru şartlarda işini özgürce yapabilmesi için ekonomik olarak belli bir refahta olması gerekir. Bursaspor’un Trabzonspor’un yerel spor medyası eskisi gibi güçlü değilse bu ekonomiyle alakalıdır. Trabzon’daki genç gazetecileri yakından takip ediyorum mesela. Görüyorum ki o genç isimler hayatla da mücadele ediyor. Ama enseyi karatmamak lazım. Buna rağmen hâlâ kulüp üzerinde baskı oluşturabilecek güçteler.”
Konu refaha gelince bir gazetecinin geçinmek için aylık ne kadara ihtiyaç duyup bunun karşılığında ne kadar kazandığını merak ediyorum. Bunun için Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Mayıs 2024’te yayınladığı TGS Basın Özgürlüğü Raporu (2023-2024)’na başvuruyorum. Rapor, Nisan 2023-Nisan 2024 dönemleri arasındaki bir yıllık verileri kapsıyor. Yetkisiz işyerlerinde çalışan sendika üyesi gazeteciler (2) arasında yapılan “Ekonomik ve Sosyal Düzey Anketi”ne bu işyerlerindeki toplam 1625 üyenin 168’i katılım göstermiş. Ankete katılan katılımcıların yüzde 66,7’si aylık 35 bin TL ve altında kazanıyor. Bu rağmen katılımcı gazetecilerin yüzde 57,2’si temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına gerekli aylık tutarın 30 bin TL ile 50 bin TL arasında olduğu görüşünde.
Barış Yurduseven’e göre geçim derdi bu meslekte geçmişte de vardı. Bir zamanların deneyimli muhabiri, meslekte geçirdiği yıllar boyunca birçok meslektaşının gazetecilik faaliyetlerini sürdürebilmek adına başka işler yaptığına şahit olmuş. Karadağ ise geçinip geçinemediğini sorduğumda yaratıcı ek gelir modelini yüzünde bir gülümsemeyle anlatıyor:
“Amatör maçlara gidip futbolcuların fotoğraflarını çekiyorum. Sonrasında isteyen futbolculara bu fotoğrafların orijinallerini satıyorum. Ben yurt dışında da yaptım bu işi. Bir fotoğrafı 100 dolara satıyordum burada herkes alsın diye fotoğraf başı 20 lira alıyorum.”
Ek gelir kaynağı olmadan ve uzmanlaşmak için gerekli zamanı çalışarak geçirmeden gazetecilik yapabilmek oldukça zor gözüküyor. Ama yine de hem Karadağ hem Yurduseven’le konuşmamızı her gazetecinin gönlünce uzmanlaşabileceği fikri ve maddi imkâna sahip bir medya ekosistemi dilekleriyle sonlandırıyoruz.
(1) Şu an Ordu’da Orduspor, 52 Orduspor FK ve Orduspor 1967 adında üç adet kulüp var. Takımların sicil numarasına bakıldığında ancak sadece Orduspor Kulübü’nün 000188 sicil no ile 1967 yılında kurulan Orduspor olduğu görülüyor. Samet Karadağ diğer iki kulübün Orduspor’un isminden yararlanarak fayda sağladığı görüşünde. Bu konunun ayrıntılarına bu hesaptan bakılabilir: https://www.instagram.com/188fanatics/
(2) Anket, yetkili işyerlerinde çalışan ve yetkisiz işyerlerinde çalışan gazeteciler arasında ayrım yaparak istatistik oluşturmuş. Sendikayla toplu iş sözleşmesi imzalayan işyerleri, yetkili iş yeri olarak adlandırılmış. Ben burada hem örneklemi daha geniş olduğu için hem de yetkisiz bir işyerinde çalışmanın gazeteciyi daha kırılgan hâle getirdiğini düşündüğümden yetkisiz işyerinde çalışan gazetecilerin verilerini dikkate aldım.