Gazeteciliğe çıkan yollar

Getting your Trinity Audio player ready...

Gazeteciliğin ne olduğu, kime gazeteci denildiği ya da neyin gazetecilik olduğu ve neyin olmadığı gibi soruların genel geçer bir yanıtı yok. İletişim mezunu olmayan ve hayatının hiçbir döneminde herhangi bir gazete, televizyon, ajans ya da haber sitesinde çalışmamış; ama sosyal medyada belli bir kitleye ulaşmış insanlar arasında kendini gazeteci olarak tanımlayanlar olduğu gibi, yıllarca medya sektöründe çalışmasına rağmen kendini böyle tanımlamayanlar da var. Biz bu dosyamızda bu sorulara ve beraberinde gelen tartışmalara dokunmadan, çoğu iletişim mezunu olmayan gazetecilere, nasıl gazeteci olduklarını ve gazeteci olmasalardı ne olmayı düşündüklerini sorduk.

Kültigin Kağan Akbulut

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler / Argonotlar

Liseden bu yana gazeteciliğe meraklıydım. Günlük olarak aldığım Radikal gazetesinin dışında ara ara diğer gazetelerden alır, farklarını, yayın politikalarını, perspektiflerini anlamaya çalışırdım. Ve o zamanlar sinemayla da ilgileniyordum. Altyazı ve Popüler Sinema Dergisi takip ettiğim, sevdiğim dergiler arasındaydı. Ben de sinema yazarlığı yapmak istiyordum. 

Fakat Türkiye’deki bir İletişim Fakültesi’nde okumak amaçlarımla uyuşmuyordu. Amacım sinemayı daha geniş bir perspektiften anlamaya çalışmaktı. Seçim zamanı geldiğinde de Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü tercih ettim. Bu sayede istediğim sosyal bilim altyapısına kavuşacaktım. Hem de Boğaziçi’ndeki Sinema Kulübü, Mithat Alam Film Merkezi ve Altyazı dergisinin beni sinema alanında besleyeceğini biliyordum. 

Gazeteciliğe bulaşmam da biraz bilinçli, biraz da tesadüfi. Birinci sınıfta yurtta kalıyordum. Yaz okuluna gitmiyorsan ya da staj yapmıyorsan yurtta kalamıyordun yaz aylarında. Bu yüzden üç aylık tatili ailemin yanında, Konya’da geçirmek zorundaydım. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Bir arkadaşımın babası yerel bir gazetenin yöneticisiydi. Arkadaşımı aradım, babasına yönlendirdi ve cüzi bir ücret karşılığında 2 ay orada deneyim kazanmış oldum. İlk imzalı haberlerim orada çıktı, röportajlar yaptım. 

Daha sonra da Radikal gazetesinde, henüz tabloide geçmemişken 1 ay staj yaptım. O zamanlar Doğan Grubu’nun büyük kriz yıllarıydı. Maaşlar çok düşüktü, akşam 7’den önce asla iş bitmiyordu. Ben yine yazmaya, çizmeye devam edeceğim ama tam zamanlı olarak bir gazetede çalışmaya başlamayacağım dedim. Doğru yaptığımı düşünüyorum, çünkü o dönem bunu yapsaydım şu an belki de lanet ederek bu işleri bırakmış olacaktım. 

Uzun yıllar farklı yayınlara yazdıktan sonra benim için asıl kırılma Gazete Duvar’da yazmaya başlamamla oldu. Çünkü burada bir sorumluluğum vardı. Okuyuculara güncel sanat alanını takip etme sorumluluğu bana verilmişti. Dışarıdan katkı koyuyor olsam da bu sorumluluğu almak, Duvar gibi bir platforma düzenli katkı koymak benim gazetecilik kariyerimde önemli bir dönemeçti.

Meltem Akyol

Edebiyat / Evrensel

Edebiyat Fakültesi’ne girdim ama üniversiteye giderken de öğretmen olmak gibi bir eğilimim yoktu. Birinci sınıfta sınavlara hazırlanıyordum yeniden ve tekrar sınava girip Hukuk Fakültesi’ne geçmekti amacım. Sonra o arada bölümüme devam ederken, küçük küçük, Evrensel Gazetesi’nde çalıştım. Kocaeli Üniversitesi’nde öğrenciydim o sırada, Evrensel’in orada bürosu vardı ve orada çalışan arkadaşlarım vardı İletişim Fakültesi’nden. Edebiyat bölümünde olduğum için, o zamanlar Evrensel’in kitap ekleri vardı takip ediyordum onları, toplantılara da katılıyordum minik minik ama aklımda hiç gazeteci olmak yoktu. 

Metin Göktepe’den dolayı sempatim vardı Evrensel’e, o yüzden her etkinliğini takip etmeye, gazeteyi alarak destek olmaya çalışıyordum. Sonra bir gün bir sohbete denk geldim. 

İlk haberimi, Kocaeli’nde yoksulluğun yoğun olduğu, sanayileşme bölgesinde yaptım. Burada bir grup genç; uyuşturucuyla mücadele, kadınların bir araya gelebilmesi için bir mekân sağlamak, eğitim olanaklarından eşit biçimde yararlanamayan çocuklara burs sağlamak üzere bir kültür evi kurmuştu. O haberi hazırladıktan ve gazetede haberim yayınlandıktan sonra, gazetecilik yapmak, yani Evrensel gibi bir gazetede gazetecilik yapmak, gerçek için mücadele etmek bana çok çekici gelmeye başladı ve böylece hukuk fakültesi planlarımı rafa kaldırdım ve Evrensel’de haber yapmaya başladım. 

Bütün o gerçeği karartma ve gözlerimizin içine baka baka yalan söyleme girişimlerinin karşısında bizzat tanık olduğum gerçeği anlatma ihtiyacı daha ağır bastı ve bir yol ayrımına girdim: Bütün bu adaletsizlikler karşısında, adalete erişmede sıkıntı yaşayanların savunusunu yapmak mı yoksa yine haksızlığa uğramış zulüm görmüşlerin sesini duyurmak mı? Bu iki seçenek arasında Metin’den de (Göktepe) feyz alarak Evrensel’de çalışmayı seçtim. O dönem kurulan Hayat Televizyonu’nun Kocaeli temsilciliğini yapmaya başladım daha sonra da İstanbul’a geldim, televizyon kapatılınca da gazete…

Batu Boztürk

İktisat / Deutsche Welle 

Lisedeyken sayısalcıydım ve ne olmak istediğimi bilmiyordum açıkçası. Sonra son sınıfta çevremdekilerin telkinlerinin aksine eşit ağırlıklı bölüme geçtim ve avukat olmaya karar verdim. İstanbul Hukuk’u hedefliyordum. Sonra özel hayatımda bazı gelişmeler oldu ve Ankara’ya gelmeye karar verdim. Fakat puanım Ankara Hukuk’a yetmedi. Bunun üzerine ODTÜ İktisat’ı tercih ettim, oraya başladım. Bir iki yıl devam ettim, medyayla ilişki kurmadan. 

Sonra bir arkadaşım bana haber spikerliği ilanı açıldığını söyledi, başvurdum. Orada bir staj dönemim oldu. Stajdan sonra 3-5 ay eğitim aldım sonra haber sunmaya başladım. 1-2 sene hem bölümde hem radyoda geçti. İki yıl sonra karar verdim profesyonel olarak gazetecilik yapmaya. 2018’de, mezuniyetime bir yıl kala iş aramaya başladım ve Medyascope’ta staja başladım. Ayda bir haber gönderebiliyordum ortalama, Haziran 2019’da kadroya girince iletişime girdiğim insanlar da arttı ve 2019’un sonlarına geldiğimde artık gazetecilik yaptığımı hissetmeye başladım.

Gözde Çağrı

Eğitim / Mezopotamya Ajansı

Hiç öğretmenlik hiç yapmadım aslında. Öğrencilerle öğretmen gibi ilişki kurabilen biri de değilim, sanırım insanlarla hızlıca samimi oluyorum. Bir kere yalnızca ilkokul derslerine girdim, “Gözde öğretmen” diye başladılar, “Gözde abla”ya döndü iki gün içinde ve ilk haftanın sonunda artık bana Gözde diyorlardı. Dolayısıyla o mesafe, kılık kıyafet kuralları, vs. hiç bana göre değildi.

Gezi zamanı ben Bodrum’da yaşıyordum, 1 Haziran’da Ankara’da Ethem Sarısülük vuruldu ve ben Ankara’ya gelip eylemlere katılmaya başladım. Sürekli birileri yaralanıyordu. Bu süreçte kanıt için kameranın ne kadar önemli olduğunu gördüm çünkü insanlar yaralanan arkadaşları ve akrabaları adına dava açabilmek için görüntü arıyordu. Bu sırada Ankara’da Seyr-i Sokak diye bir video aktivist grup ortaya çıktı ve birbirimizle sık sık karşılaşmaya başladık. Önceleri uzun bir süre sokaktaki eylemleri takip ettik; şu anda da Seyr-i Sokak hâlâ var ama sokakta çok fazla eylem olmadığı için işlevi pek fazla yok.

Daha sonra Mezopotamya Ajansı benimle görüşmek istediğini söyledi, zaten tanışıyorduk sokaktaki eylemlerden. Şimdi onların İngilizce servisinde dış haber editörü olarak çalışıyorum. Yani aslında polis şiddetini belgelemek için elime kamera almıştım ve şimdi gazeteciyim. 

Egemen Gök

Felsefe / Medyascope

Aslında aklımda hep akademide kalmak vardı. Felsefe ya da mühendislik okumuş olmak arasında bir fark yoktu benim için en büyük hayalim okulda kalmaktı; şimdi otuz yaşındayım ve hâlâ aklımın bir köşesinde bu var, hep bir ukde olarak kalacak belki.

Ama benim okuduğum dönemin gidişatıyla böyle bir ihtimalin ortadan kalktığını fark ettim. Yüksek lisans yaptım ve bunun ardı gelmedi, atamalar olmuyor, akademik çalışmalar bir yere gitmiyor, sevdiğimiz saydığımız hocalar koltuklarından kürsülerinden edildi; bunların yerine gelenler de çok makul ve matah kişiler olmadı. Garip bir kadrolaşma nedeniyle bence birçok kişi için de akademi hayali suya düştü.

Öğrencilik dönemimde, Eskişehir’de okuduğum için, TRT’nin Eskişehir’deki açık öğretimle birlikte yaptığı bir TRT-Okul projesi vardı, orada bir şeyler yaptım, üniversitede sinema-televizyon okuyan arkadaşlarımla çok paylaşımım oldu. Bu meslekten insanlarla çok vakit geçirdiğim için aslında sadece gazetecilik de değil belki, video işiyle, belgeselcilikle, program yapımıyla çok içli dışlı oldum. Medyascope ile tanışmam da bir arkadaşım vasıtasıyla oldu. Şimdi dört senenin sonunda geri dönüp baktığımda, işin gazetecilik tarafından çok program yapımı, video haber üretimi kısmının bana daha uygun geldiğini düşünüyorum, Medyascope da bunun kapısını bana açan yer oldu. 

Kemal Göktaş

Hukuk Fakültesi / Kısa Dalga

Aslında çocukken sorulduğunda gazeteci ya da avukat olmak istiyorum diyordum. Ama o dönemin siyasal şartları, avukatlığı ideal bir meslek olarak görmemize neden oluyordu. Biraz politik gençlerdik, avukatlık da bunun bir devamı gibiydi. 

Hukuk Fakültesi’ni bitirdiğimde hâlâ avukat olmak istiyordum. Fakat mezun olduğum yıl, 1999 yılında Uğur Mumcu Vakfı’nın araştırmacı gazetecilik bursuna başvurdum; amacım aslında gazeteci olmak değildi. Vakıf’taki eğitim ilgimi çekmişti, kısa süreliğine gazetelerde de staj olanağı veriliyordu. Avukatlığa başlamadan önce biraz farklı bir deneyim yaşamak istemiştim. Fakat hem Vakıf’taki eğitim hem de daha sonrasında çalışmaya başladığım Radikal’deki deneyimim beni çok etkiledi. 2000 yılıydı ve yine her zamanki gibi insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı bir dönemdi. Kısa sürede Radikal’de özel haberler yapmaya başladım. O dönem medya bugüne kıyasla çok daha etkiliydi, özellikle insan hakları ihlallerine dair yaptığım haberlerin etkisinin çok büyük olduğunu gördüm. 

Hukuk mezunu olmamın bana, haber kaynaklarına ulaşmada büyük bir katkısı oldu. Çünkü tüm avukatlar arkadaşım değildi ama aynı ağ içindeydik. Hukuksal kavramların anlamını biliyor olmak, başlar başlamaz, yeni bir gazeteciye göre çok avantajlı biçimde haber yazmamı sağladı. Yeni başlayan bir gazeteci için ağ oluşturmak ve sıkıntısız haber yapmak zaman alan süreçlerdir, ben daha hızlı bir şekilde bu aşamaları geçebildim.

Uzun yıllar yargı muhabirliği yaptım, hukukçu olmanın yargı muhabirliğine katkısı şu: Aldığınız formasyon gereği kavramların ne anlama geldiğini, süreçleri ve bir sonraki adımı daha iyi biliyorsunuz. Bir de Türkiye’de yargı muhabirlerinin hukuk bilgisi iyidir bunu yadsımıyorum, ama yine de hukuk mezunu olan bazı arkadaşlarımızın, oradaki neden sonuç ilişkilerini ve süreçlerini daha iyi bildikleri için haberi görme yetisi oluyordu.

Başlangıç noktasında beni motive eden şey, avukat olmak isterken olduğu gibi insan hakları ihlallerine karşı mücadele edebilmekti ama baktım ki gazetecilik bu açıdan çok daha güçlü, yazdığınız haber gündem olabiliyor, televizyonlarda haber oluyor, bakanlara soruluyor, mecliste gündeme geliyor ve en önemlisi, hak ihlaline uğrayan kişinin mağduriyetinin giderilmesine katkısı olabiliyor. Tabii o yıllar farklıydı bugünden, bunlar benim için çok motive ediciydi.

O dönem avukatlık çok daha gözde bir meslekti şimdiye göre, hâlâ bir sınıf atlama aracı olabilirdi ama yine de gazeteciliğin manevi tatminini çok daha güçlü buldum ve meslekten kopamadım. Zaman zaman kopmayı düşünmedim değil, özellikle Radikal’den Sabah’a geçtikten sonra -biraz mecburi bir geçiş olmuştu- oradaki gazetecilik ortamının hiç bana göre olmadığını ve benim ideallerime ters düştüğünü düşünüp mesleği bırakmayı ve avukatlığa dönmeyi düşündüm ama kısa sürede Vatan gazetesi kuruldu ve orada şansımı denemeye karar verdim. Neyse ki Vatan gazetesi insan hakları ihlallerine daha çok yer veren, daha nitelikli gazetecilik yapılabilecek bir yerdi nitekim 12 yıl da burada çalıştım.

Ali Safa Korkut

Gazetecilik / Alan Savunması

Aslında ilk başta, yani lise ikiye kadar gazetecilik aklımda yoktu. Lisede muhasebe okudum, sayısalım daha iyiydi ama bir yandan coğrafya ve tarihe de ilgi duyuyordum. Küçüklüğümden beri doktor olma hayalim vardı; ailede de vardı iki üç doktor, onun da etkisiyle… 

Orta ikide bir arkadaşımın bloğu vardı orada ufak ufak yazmaya başladım. Baktım yapabiliyorum, kendi kendime dedim ki yazarak ve okuyarak bir kariyer inşa edebilirim ve böylece keyif alarak sevdiğim işi yapabilirim. Böylelikle ilgimi çekti ve üniversitede de gazetecilik bölümünü tercih ettim.

Ayça Söylemez

Felsefe / BirGün 

Lisedeyken de üniversitedeyken de aslında hep gazeteci olmak istiyordum. Meslek olarak aklımda olan tek şey buydu. Ama okuduğum bölümden bağımsız olarak, çok da kolay olmadı bu; o zaman da zordu bir medya kuruluşuna girmek, bugün olduğu gibi. Tanıdık birisinin olması gerekiyordu ve benim hiç tanıdığım yoktu medyada, dolayısıyla tek başıma epey uğraştım. 11 Eylül (2001) zamanları olmalı, gazetelere CV gönderiyordum, tanımadığım insanları arıyordum. O dönem Star gazetesi vardı, orada staja başladım. Sonra o kadrolu bir işe evrildi, orada işi öğrenmeye başladım Star kapatıldığında Vatan’a geçtim ve böyle devam etti. 

Felsefe benim başından beri okumak istediğim bölümdü ve gazetecilik daha çok işte öğrenilen bir iş olduğu için gazetecilik yapmama engel olmayacağını düşündüm, olmadı da. Başlarda kendimi eksik hissetmiştim gazetede çalıştığım dönemde, iletişim mezunlarının habere bakışı, sordukları sorular, bağlantıları… Ne haberdir ne değildir bunu daha bilerek geliyorlardı; başlarda bu eksikliği hissediyordum ama artık hissetmiyorum, on beş hatta yirmi yıl oldu.

Elif Ünal

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler / Yeşil Gazete 

Kendimi aslında gazeteci olarak tanımlamıyorum, pek tanımlamak da istemiyorum. Asıl olarak beni çeken her zaman aktivizmdi ve iklim krizi ile ekolojik kriz konusu benim hayatımda çok büyük bir yer kaplıyor. Çevremde bir şeyler olduğunda, özellikle ekolojik yıkıma dair bir şeyler olduğunda buna çok sessiz kalmak istemedim.

Kendimi nasıl Yeşil Gazete’de buldum? Aslında gene bu aktivizm arayışının içindeyken oldu. Yeşil Düşünce Derneği ve Yeşil Gazete ayrı kurumlar olsa da kardeşlik gibi bir bağ var aralarında. YDD de ben iklim grevi organize ederken ve iklim konusunda etkinlikler düzenlediğimde hep bana kapılarını açan bir yer olmuştu. Aynı zamanda Yokoluş İsyanı’ndayım ve birlikte pek çok eylemlere katıldık, kampanyalar yürüttük, buradan zaten bir tanışıklığımız vardı. Daha sonrasında da bana böyle bir pozisyon olduğunu söyleyip ilgilenip ilgilenmediğimi sordular. Böylece başlamış oldum.

Şu anda da iklim ve ekoloji ağırlıklı haberler yapıyorum ama onun dışında birçok haber yapıyorum. Gündemi de takip ediyorum ama ilgimi çekenler daha çok iklimle alakalı konular oluyor tabii ki; asıl bu haberleri yaparken mutlu hissediyorum kendimi çünkü istediğim şeyi yaptığımı hissediyorum.

Fırat Yeşilçınar

İktisadi ve İdari Bilimler / Medyablok.org

Gazeteci olmayı düşünmüyordum. Küçük bir blog yazıyordum. Çok geziyordum, karşıma çıkan olayları, küçük hikâyeleri oraya günlük gibi yazıyordum. Sonrasında insanlarla daha fazla tanışmaya başladım, blogda da çoğunlukla bunları yazdım. Bunlar biraz merak ettiğim, ilgi duyduğum konuları araştırmaya yönelik yazılardı. Bir noktada bunu biraz daha profesyonel yapmak istedim, sonrasında bu gazeteciliğe evirildi.

Bugün de hâlâ sadece merak ettiğim konuları araştırırım. İnsan hakları çalışıyorum, mesela bir cinayet varsa otopsi raporlarına kadar ulaşıyorum, inceliyorum, aslında merakımı gidermeye çalışıyorum ve haber değeri varsa da haberleştiriyorum.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir
futbol-yorumcusu-commentator
Daha fazlasını oku

Mikrofonda tarih yazanlar

Milyarları peşinden sürükleyen oyunun ayrılmaz bir parçası onlar. Ağızlarından çıkan bir kelime günlerce tartışılıyor; internet, anında onların sözcükleriyle…