Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), geçen yıl yürürlüğe giren yönetmelik kapsamında, henüz lisans başvurusu yapmayan dört yayın kuruluşuna 12 Ekim’de bir ihtarname gönderdi. Aralarında Spotify’ın da bulunduğu yayıncılara lisans başvurusu yapmaları için 72 saat süre tanıyan RTÜK, aksi halde söz konusu yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesi talebinde bulunulacağını ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulacağı bildirdi. RTÜK, 15 Ekim’de yeniden açıklama yaparak Spotify’ın yasal sürede müracaatını yaptığını belirtti, lisanslama süreçleriyle ilgili hazırlıkların başladığını duyurdu.
Spotify’da podcast kullanıcıları iki kat fazla zaman harcıyor
Türkiye’de yaygın olarak kullanılan Spotify’ın Temmuz 2020 itibariyle 138 milyonu ücretli 299 milyon kullanıcısı bulunuyor. Bir süre önce podcast alanında yatırım yapma kararı alan Spotify, bu doğrultuda 2019 başında podcast girişimi Gimlet Media ile podcast uygulaması Anchor’ı satın aldı. Spotify CEO’su Daniel Ek, dünyanın en büyük ikinci podcast platformu haline geldiklerini belirterek “Kullanıcılar Spotify deneyimlerinin bir parçası olarak podcastlere sahip olmayı seviyor. Podcast kullanıcılarımız, platformda neredeyse iki kat fazla zaman harcıyor ve müzik dinlemeye daha da fazla zaman ayırıyor,” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de pek çok gazeteci günden güne daralan medya ortamında sansürden uzak olması, kaydetme ve yayınlama kolaylığı nedeniyle podcasti haber vermek amacıyla kullanıyor. Durum böyle olunca Spotify’ın RTÜK’ün kontrolüne girmesi podcastlerdeki özgür alanı daraltacağı yorumlarına neden oldu. Gazetecilik alanında podcast programı üretenler Spotify’ın RTÜK kontrolüne girmesini NewsLabTurkey için değerlendirdi.
Tek yayın alanı podcast ve odağı gazetecilik olan Kısa Dalga’nın kurucusu gazeteci Kemal Göktaş, iktidarın işleyişi ve mülkiyet yapısı bakımından kendisine bağlı medya dışında gelişen yeni medya araçlarını kontrol etmek istediğini söylüyor: “İktidar zayıflıyor ve gücünü korumak için medyada yüzde yüz kontrol sahibi olmak istiyor. Yeni medya araçlarına büyük oranda hükmedemeyen hükümet yaptığı yasal düzenlemelerle bunun yolunu arıyor.”
“Podcast önemli bir haber mecrasına dönüşebilir”
1 Ekim’de yürürlüğe giren sosyal medya platformlarına düzenleme getiren yasanın da bu amaçla çıkarıldığını düşünen Kemal Göktaş, “RTÜK’ün Spotify’a yönelik ihtarnamesini bu yasadan bağımsız düşünemeyiz. Türkiye’de hâlâ podcastler toplumun az bir kısmına ulaşıyor ama bir noktada patlama yaşanabilir. ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi podcast Türkiye’de de önemli bir haber mecrasına dönüşebilir,” diyor.
Kısa Dalga programlarının en çok Spotify üzerinden dinlendiğini belirten Göktaş, “Spotify’ın RTÜK’e lisans başvurusu yapmasıyla kısa süre içinde RTÜK’ün içeriklere müdahale edeceğini düşünüyorum. Türkiye’de ofis açtığı için topyekûn bir engelleme olmasa da iktidarı rahatsız edecek, özellikle podcast içeriklerinin engelleneceğini öngörmek zor değil,” ifadelerini kullanıyor.
Özgür olmayan ortamlarda yapılan gazeteciliğin işlevini layıkıyla yerine getiremediğini vurgulayan Göktaş, “İktidar podcast yapımcılarına ‘gözüm üzerinizde’ mesajı verdi,” diyor.
“Hedef podcast değil”
Podbee Media çatısı altında her hafta Türkiye ve dünyada gündem olan konuları detaylı olarak inceleyen “Trend Topic” programının yapımcısı gazeteci Nevşin Mengü ise, sosyal medyada tartışıldığı gibi Spotify’a gönderilen ihtarnamenin podcastleri hedef aldığını düşünmüyor.
İstatistik portalı Statista verilerine göre Türkiye’de 2020 yılında Streaming Müzik gelirinin 76 milyon ABD dolarına ulaşacağı tahmin ediliyor.
Spotify’ın podcast dinlemek için tek mecra olmadığını söyleyen Mengü, iktidarın hedefinde eleştirel tarzıyla rap müzik üreticilerinin olduğunu düşünüyor:
“Son dönemde gitgide politikleşen ve hükümeti sert bir dille eleştirmeye başlayan rap müzisyenlerinin önünü kesmeye yönelik bir girişim olarak görüyorum bunu. Fakat hem müzisyenler için hem de podcasterlar için alternatif mecra mevcut. Herhangi bir engellemede dinleyiciler hızla alternatif mecralara yönelecektir.”
Türkiye’nin ilk podcast ağlarından biri olan ve bünyesinde pek çok gazetecilik programını barındıran Medyapod ağından gazeteci Nida Dinçtürk, söz konusu gelişmeleri platformlar bazında değerlendirmek gerektiğini düşünüyor. Podcastler için en yaygın platformlardan biri olan Spotify’ın erişim engeliyle karşılaşma olasılığının bile geçiştirilemeyecek bir sorun olduğunu kaydeden Dinçtürk, “Ben daha çok, RTÜK’ün adının geçtiği her cümleyi gazeteciler olarak mesleğimize karşı bir tehdit olarak algılamamıza üzülüyorum. Bu koşullanmanın, bu tedirginliğin içinde var olmaya çalışmamız mesleğin getirdiği en ağır zorluklardan biri. Dahası, bir sonraki adımın geleneksel medyada alışık olduğumuz biçimde doğrudan sansürleme yönünde olmaması için de hiçbirimizin içini rahatlatabilecek bir atmosfer yok,” diyor.
“Gelir modelimizi sansürü dışarıda bırakacak şekilde belirledik”
Anlatsam Roman Olur programının yapımcısı ve dış haberler podcasti Dünya Podcast’te program partnerim olan Dinçtürk’e olası bir sansür durumunda nasıl hareket etmeyi plandıklarını soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“Medyapod aslında zaten ‘patronsuz medya’ şiarıyla, gazetecilik yapma misyonuyla kurulmuş oluşumlardan biriydi ve biz de bu mottoya inanarak bu çatının altına girdik. Şu an Medyapod’un işleyişi 4 gazeteciye emanet ve aslında bu tecrübe sayesinde, içeriklerimizde durduğumuz yeri sağlamlaştırmamızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Biz bağımsız kalabilmek, sansürle yaşamamak için gelir modelimizi bile gözden geçirip bir takım kazançlı görünen olasılıkları gözden çıkarttık. Haliyle içeriklerimize de bir müdahale söz konusu olursa, buna neden olan aracı kurumu aradan çıkartarak, gerekirse insanların telefonlarına sesli mesaj bırakmak yoluyla bile üretmeye devam ederiz.”