NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında biraz geleceğe gitmeyi deneyelim istedim. Gazeteciliğin “öldüğü” bir gelecekte karşımızda neler olabileceği ve bunun nasıl bir ortam yaratacağı üzerine düşündüm.
“Ne Okuyoruz” bölümünde ise yazmaya aylar öncesinden hazır olduğum Quibi haberinin yanı sıra The Media Manipulation Casebook, teknoloji gazeteciliği ve daha birçok okumaya değer konu var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
QUIBI ÖYKÜSÜNDE BEKLENEN SON
Bu yılın başlarında “yaratıcı” bir streaming servisi olarak kendisini duyuran, lokmalık video içerikler ve büyük iddialarla sektöre giriş yapan Quibi herkesin beklediği sona çok daha erken ulaştı ve servisin kapanacağını duyurdu.
Bu elbette çok şaşırtıcı bir haber değil. Fakat Quibi, altı boş bir fikrin kötü uygulaması olarak ele alınması ve ders çıkartılması gereken bir medya girişimi hikâyesi olarak incelenmeli ve ders çıkartılmalı. Elbette kısa içeriklere olan ilginin az olmasını pandemi ve toplu taşıma kullanımının azalmasına bağlayabilirsiniz, ama bu asıl sorunların üstünü örtmeye yetmeyecektir.
Sonuç olarak Quibi her yükselişe geçtiğini sandığımız akıma balıklama dalmamak gerektiğini gösterdi. Eğer ürettiğiniz içerik kaliteli değilse, medya ekosistemini gerçekten anlamıyorsanız ve tam olarak ne yapmak istediğinizi bilmiyorsanız sonunuzun benzer olması kaçınılmaz.
MANİPÜLASYONA KARŞI KAPSAMLI BİR ÇALIŞMA
Yanlış bilgi ve manipülasyon sorununa dair çabaların bir kısmı genellikle kısıtlı bir çerçevede kalıyor ve sorunlu yaklaşımları benimsiyor. Bir kısmı ise daha fazla teknoloji ile her şeyin çözülebileceğini düşünüyor. Ama bu soruna daha kapsamlı ve dikkatli yaklaşılması gerektiğinden daha önce de bahsetmiştim.
Bu hafta bu konudaki önemli çabalardan birisi gündemde kendisine yer buldu. The Media Manipulation Casebook, bu alanda olan bitenleri sistematik bir şekilde inceliyor ve uyguladıkları taktikleri, araçlarını ve nasıl etkileri olduğunu inceliyor. Farklı uzmanlıklara sahip geniş bir ekibin yürüttüğü bu çaba, sitelerindeki kavram sözlüğü, medya manipülasyonunun yaşam döngüsü şablonu ve araştırma raporları ile önemli bir kaynak oluşturuyor. Eğer bu alanda çalışıyor veya daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız düzenli olarak takip etmenizi tavsiye ederim.
TEKNOLOJİ MUHABİRİNİN BİLMESİ GEREKENLER
Bültende sıkça ele aldığım konulardan birisi teknolojinin ve dijital medyanın siyaset ve daha birçok başka konu ile ne kadar iç içe olduğu. Teknoloji gazetecilerinin büyük bir kısmı da maalesef bu durumun yeterince farkında değil. Teknoloji üzerine yazmak için sadece donanım ve yazılımdan anlamanın yeterli olacağını düşünenler hâlâ çoğunlukta.
An Xiao Mina’nın yazısı bunun neden yeterli olmayacağını anlatan örneklerden birisi. Çin merkezinde bu konuyu ele alan Mina, özellikle Batı merkezli bir teknoloji gazeteciliğinin eksik kalacağını söylüyor. Eğer Çin’i ve oradaki gelişmelerin ne anlama geldiğini yorumlayamazsak, oradan gelen teknolojilerin veya oradaki teknolojik gelişmelerin de ne anlama geldiğini doğru bir şekilde yorumlayamayız.
Bu durum küresel çapta da geçerli. ABD’de Google ve diğer teknoloji devlerine senatoda açılan soruşturmaları ve bunların etkisini sadece o platformların yaptığı işlerle yorumlayamayız. Ya da bir donanımın ve yazılımın yeni özelliklerini sadece önceki sürümü ve rakipleriyle kıyaslayarak analiz edemeyiz. Çünkü teknoloji, etrafındaki toplumsal, politik ve ekonomik gelişmelerden etkilenen bir şey. Teknoloji gazetecilerinin de daha iyi işler yapabilmek için bunu göz önünde bulundurarak kendilerini geliştirmesi şart.
KÜBA’NIN EV YAPIMI İNTERNETİNİN ÖYKÜSÜ
Dünyanın her yerinde internetin gelişi ve hayatın bir parçasına dönüşmesi üzerine farklı öyküler var. Avrupa’da anlatılanlar ile bizim internet ile buluşma hikâyemiz çok farklı. Bir de tüm bunlardan daha farklı hikâyelere sahip ülkeler var. Küba gibi.
Rest of the World’e yazan Priscila Bellini bu öykünün önemli parçalarından birisi olan SNET’i anlatmış. Küba’daki halkın kendi imkânlarıyla ve zar zor buldukları donanımlarla geliştirdikleri intranet, uzun bir süre ülkedeki birçok insan için asıl internet görevini görmüştü. Yazı SNET’in doğuşunu, yaşadığı sıkıntıları ve Küba devleti tarafından nasıl “devralındığını” anlatırken, aynı zamanda insanların bilgiye ulaşmak ve onu yaymak için yapabileceklerinin sınırı olmadığını da hatırlatıyor.
KISA KISA
- Flipboard, Truth Seekers isimli projesinde ABD’den bir grup önemli medya isminden mutlaka okunması gerekenler listeleri hazırlamasını istedi. Nasıl bir etkisi olacak merak ediyorum.
- ABD’nin en büyük gazetelerinden USA Today, tarihinde bir ilki gerçekleştirerek bu seçimlerde Joe Biden’ı desteklediğini açıkladı.
- E-spor yayıncılığı sektörü büyümeye devam ediyor. Yayın ağı VENN, 26 milyon dolar yatırım aldı.
- New Yorker yazarlarından Jeffrey Toobin bir ekip içi Zoom toplantısında yaptığı uygunsuz hareketten dolayı uzaklaştırıldı. Savunması: “Görülmediğimi sanıyordum.” 🤦🏻♂️
- Eğer aranızda “Fyre Festival dolandırıcısı şimdi ne yapıyor acaba?” diye soran varsa, hapisten podcast yapıyormuş.
- Brezilya Bilim Bakanı son basın toplantısında COVID-19 verilerini temsilen Shutterstock’tan indirilmiş bir grafik kullandı.
- City Cast, ABD’de kurulan yeni podcast ağlarından birisi. Ancak onu farklı kılan ağın tamamen günlük yerel haber podcastlerinden oluşması.
- İçerik moderasyonu konusundaki bu akademik makale, önümüzdeki dönemde bu konunun nasıl ele alınacağını şekillendirme potansiyeline sahip.
- Eğer eski yazılarını tekrar okuduğunda benim gibi kendini kötü hissedenlerdenseniz bu yazı neden bunu yapmamamız gerektiğini anlatıyor.
Haftanın odağı: Gazetecilik giderse yerine ne gelir?
Medyanın ve gazeteciliğin geleceğini konuşurken en sık ortaya atılan senaryolardan birisi gazeteciliğin sonunun gelmeye başladığı, artık ihtiyaç olmadığı ya da yakında ihtiyaç kalmayacağı. Platformların gazeteciliği de bir parçası hâline getirerek yutmaya çalışmasının ve gazeteciliğin “önemsiz” görülmesinin nelere yol açtığını geçtiğimiz yıllarda küresel çapta tecrübe ettik.
Bir düşünce deneyi olarak bu senaryoyu ele almak ve eğer gazetecilik giderse yerine nelerin gelebileceğine bakmak eğitici olabilir. Özellikle bu “alternatiflerin” örnekleri hemen her gün karşımıza çıkarken.
Örneğin The Epoch Times gibi yayınlar gazeteciliğin yerini alabilir. Evet, teknik olarak bir gazete ama daha objektif bir noktadan bakarsak bu manipülasyon aracına gazete dememiz pek mümkün değil. Eğer bildiğimiz anlamda gazetecilik ortadan kalkarsa, bunun gibi örneklerin boşluğu doldurmaya hazır olduğu da bir gerçek.
Bir diğer gazetecilikten sonrası ihtimali de sipariş usülü kopyala-yapıştır yayınlar. ABD’de şimdiden büyümeye başlayan ve yerel gazeteciliğin küçülmesi ile oluşan boşluğu dolduran bu şirketler, paket haberler satıyor ve aynı gazeteleri onlarca farklı yerde “yerel” olarak yayınlıyor. Bunun dijitaldeki versiyonu ise çok daha büyük bir ekonomi.
Elbette gazeteciliğin sonu gelirse devletlerin de bu boşluğu doldurmak için hamleler yapması kaçınılmaz. Devlet destekli yayınların durumuna, medyanın bir politik araca dönüştürülmesine ve politik olarak sıkıntılı durumdaki liderlerin gazeteciliği kontrol altına alma çabasına hepimiz aşinayız. Gazetecilik tamamen ölürse bu konuda daha az çaba ile daha etkili sonuçlar elde edecekleri kesin.
Dijital platformlar da bu pastadan bir dilim almak isteyecektir. Özellikle mevcut koşulda sahip oldukları bilgiye erişme aracı konumlarını daha da güçlendirmek isteyecek ve gazetelerin yerini tutacak “ürünler” çıkarmaya çalışacaklar. Ancak bunların asıl odağı şirket için daha fazla kâr olacağından, muhtemelen elimizde sadece algoritma eseri derlemeler ve metinler olacaktır.
Tüm bu bahsettiğim senaryolar ve koşulların ortak noktası, hepsini ya tamamen ya da kısmen günümüzde yaşıyor olmamız. Gazeteciliğin her ne kadar çözmesi gereken sorunları ve aşması gereken meseleleri olsa da onun olmadığı bir toplumda işimiz çok zor.
Bu yüzden asıl düşünmemiz gereken gazeteciliğin olmadığı bir gelecek değil ama gazeteciliğin geleceği olmalı. Gazeteciliği değerli kılan etik yaklaşımları ve yöntemleri ile onun gelecekte sağlam bir konuma sahip olması için ne yapılması gerektiği düşünülmeli.
Bu bülten Heinrich Böll Stiftung Türkiye Temsilciliği desteğiyle yayınlanmıştır.