Zaman hızla akarken haberler de değişiyor. Bundan yüz yıl önce hayatımızda olmayan nesnelere ve kavramlara ilişkin haberler etrafımızı sarmış durumda. Buna rağmen sel baskınları, nesli tükenen hayvanlar, tedavisi olmayan hastalıklara bağlı ölümler, terörizm gibi başlıklarsa dünyanın çoğu ülkesinde bir gazetenin web sitesine baktığınızda en sık rastladığınız başlıklar gibi görünüyor.
Olumsuz haberler çoğunlukla olumsuz şeylerin yaşandığı ülkelere özgü değil. Dünyanın en mutlu ülkeleri olarak sıralanan Finlandiya, Norveç gibi ülkelerde dahi haber çoğunlukla olumsuz ve çözümsüz meselelere odaklanmış olabiliyor. Tıpkı bundan birkaç yıl önce The Guardian’ın olduğu gibi. Ne var ki bugün The Guardian yalnızca olumsuz haberlere teslim olmuş değil. Gazetenin, çözüm bulunmuş problemlere, hayata olumlu tarafından bakmamızı sağlayacak başarılara odaklanmış bir yapıcı gazetecilik bölümü var.
NewsLabTurkey ekibi olarak The Guardian’a gerçekleştirdiğimiz ziyarette tanışma fırsatı bulduğumuz gazetenin yapıcı gazetecilik odaklı operasyonu The Upside‘ın editörü Mark Rice-Oxley yapıcı gazeteciliği şöyle tanımlıyor: “Yapıcı gazetecilik çözümlere, inisiyatiflere, yeniliklere, fark yaratan insanlara odaklanan iyimser gazeteciliktir. Gazetecinin okurları harekete geçmeye teşvik ederek daha iyiye geçiş için değişime destek olmasıdır.”
Geçtiğimiz yıllarda gerçekten de gazetecilik olumsuzluk tarafından kuşatıldı ve gazetecilerin görevi gelmekte olan felaketlere karşı toplumu uyarmak ya da var olan felaketlerden onları haberdar etmek olarak tanımlanmaya başladı. Bunun da tabii ki kimi doğal sonuçları var. Örneğin Birleşik Krallık’ta haberleri görmezden gelme ya da yok sayma trendi oluşmuş durumda. Okurların %35’i haberi yok sayıyor. İnsanların %71’i bu konuda bir neden olarak gazetelerin kendilerini anksiyeteye sürüklediğini belirtiyor.
Bu durumu gözeten ve yapıcı gazeteciliğe eğilen The Guardian’ın The Upside ekibi ise daha farklı bir bakış açısına sahip. Zalim dünya sendromuna kapılmadan farklı ve dünyayı iyileştirmeye yönelik bir yayıncılık anlayışları var. Zira, onların diliyle anlatırsak iyi şeyler de oluyor. Örneğin dünyada yoksulluk azalıyor, nüfus artışı da aynı şekilde azalmış durumda. AIDS’ten ölen insanların sayısında da azalma olduğu görülüyor. Güneş enerjisi üretimi artıyor.
Elbette yapıcı gazetecilik “biraz da güzel şeyler” gazeteciliği değil. Çözüm gazeteciliği kavramına yaklaşan bir bakış açısı da var. Örneğin teröristler ya da okul katliamcıları ile ilgili haber yapılacaksa bu tür konularda yanıtları olabilecek uzmanlarla görüşüp bu haberlerin sansasyonel kısmına takılmadan toplum için olabildiğince dürüstçe bilgi üretmek zorunda olduklarını düşünüyor The Upside ekibi. Dahası umutlular. Özellikle sağlık alanındaki gelişmeler ve artan insan ömrü onlar için hikâyenin pozitif yanını temsil ediyor.
2018’de yapıcı gazetecilik öyküleri yayınlamaya başlayan The Upside ekibinin bu konseptte 3-4 temel kategorileri var. Bunlardan bir tanesi mit avcılığı. Dışarıda yaygın olan ve sorgulanması gereken mitleri ele alıyorlar. Mesela, Birleşik Krallık’ta insanlar Rusya’yla ilgili çok fazla ön yargıya sahip; oysa hakikat medyadaki karanlık Rusya fotoğrafından ibaret değil. Örneğin Rusya söylendiği kadar tehlikeli bir ülke değil. Bu kategorinin dışında günümüzün kahramanları kimler sorusuyla günlük hayatın içerisinden kahramanlar aradıkları yahut, çevreyle ilgili çözümler üretenlere odaklandıkları kategoriler de var.
Yapıcı gazeteciliğe gönül verenler için veri çok önemli. Çünkü veri hem güvenilirlik sağlıyor hem de iyiye giden trendleri anlamak ve gösterebilmek açısından çok işlevli bir kaynak. Dünyada veri haberciliğinin olumsuz örneklere odaklanmasından da şikâyetçiler. Kutuplaşmanın artması, AB karşıtlığı, göçmen karşıtlığı gibi anketlerin istatistiklerinin haber yapmaya uygun verinin çok küçük bir kısmını oluşturduğunu söylüyorlar.
Özetle bu tür gazetecilik, gazeteciliğin bugünün dünyasındaki felaketleri anlatma işlevine karşı bir cephe açmış oluyor. Büyük meseleleri ele alıyor ve insanlığın tarih içerisinde geldiği yolu nasıl yürüdüğü ve ne tür ilerlemelerin nasıl kaydedildiğini okurlarıyla paylaşıyor.
The Upside için iyi tarafından bakan gazeteciliğe konu olabilecek hikâyeler şöyle: kendi işlerini kuran savaştan kaçmış Ezidi kadınlar, atıklardan elektronik aletleri çıkaranlar, İran’daki çocuklara kitaplar dağıtan iyi niyetli bir din insanı. Son hikâyelerinden biri Bangladeş’teki insanların iklim değişikliğine nasıl adapte oldukları ile ilgiliyken bir diğeri ise yenilenebilir enerji kullanımının Birleşik Krallık’ta fosil karşısında artışa geçmesi. Bu yapıcı hikâyelerin tıklanma/okunma oranları da gayet iyi. Yani altı bilgiyle doldurulmuş umudun hâlâ alıcısı var.
Peki Türkiye’de bu tür bir hikâye anlatmak mümkün mü? Aslında bu tür denemeler var. Yılın en iyi haberlerini toplayan gazeteciler yahut böyle işler yapan platformlar oldu. Elbette bunlar yalnızca yıl sonundaki almanak tarzı içerikler yahut ajanslardan gelen iyi haberleri toparlamak şeklinde yapılabilecek haberler değil. Yapıcı gazetecilik, gazeteciliğin diğer türleri gibi özgünlük, yatırım ve kimi becerilere ihtiyaç duyuyor. Böylece veri gazeteciliğinden mobil gazeteciliğe çok farklı türlerde ilgi çekici içerik üretmek mümkün olabiliyor. Türkiye’de bu tür hikâyelerin alıcı bulmasının zor olduğu algısı yanıltıcı olabilir. Çünkü toplumdaki yardımlaşma ve dayanışma kültürüyle ilgili haberler, yahut dezavantajlı bir girişimcinin başarısı gibi haberler destek amacıyla sıklıkla paylaşılıyor. Türkiye’de bu tür gazeteciliğin tek dezavantajı hakim kutuplaşmış medya kültürü ve onun siyasal perspektifi. İyi şeylerin zamana ve siyasete mal edilmesi bu tür içeriklerin “propaganda içeriği” gibi tınlamasına sebep olabiliyor. Oysa, evrensel sorunlara bireyler ve topluluklar tarafından bulunan problemlerin çözümü de, insanların dünyanın akışındaki yerlerini tekrar sevmeye başlamaları da hepimiz için olumlu sonuçları olabilecek gelişmeler.