Kriz döneminde kültür-sanat gazeteciliği

Ülke gündemi siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak rutin bir yoğunluğun içinde. Ekonomik, politik ya da toplumsal olarak kötü zamanlardan geçerken etrafımızdan sık sık “Müziğe, tiyatroya, edebiyata sarılalım!” cümlesini duyarız. Peki ya kültür-sanat üzerine düşünen, yazan, haber ve program üreten meslektaşlarımızın penceresinde durum ne?

Türkiye’de yayıncılık ve gazeteciliğin krizde olduğu bir dönemde vazgeçmeden kültür-sanat alanında üretmeye devam Aslı Uluşahin, Barış Akpolat, Kültigin Kağan Akbulut ve Sercan Meriç NewsLabTurkey’e konuştu.

Sözcü.com.tr’de kültür-sanat editörlüğü yapan Sercan Meriç, “Siyasi ve ekonomik krizlerden, saldırılardan ve patlamalardan dolayı çalışmalarımızın aksadığı çok oluyor. Çünkü bu dönemlerde ‘Aman patlama var, bu söyleşiyi şimdi öne çıkarmayalım, aman kriz var, bu sayfada ekonomi haberlerine yer verelim’ deniliyor,” diye söze başlıyor ve basın dünyasının kültür-sanat gazeteciliğine bakışını özetliyor.

Kültür-sanat gündemi ülke gündeminden bağımsız değil

Sözlerinin devamında kültür-sanat gündeminin ülke gündeminden bağımsız olmadığını vurgulayan Meriç, “Ülkenin gündemi çok yoğun ama kültür-sanat alanındaki gündem de aslında sakin değil. Her an bir yerde sergi basılabilir, bir heykel yıkılabilir, bir kitap sansürlenebilir, ekonomik açıdan tüm yurttaşların kolay erişimine açık olması gereken kültür hazinelerinin ziyaretine fahiş zam yapılabilir,” diyor.

Kültür-sanat haberciliği için zaman ayırmalı

Kültür-sanat alanında çalışan gazeteciler için zaman çok önemli bir unsur. Kültür-sanat editörlerinin sıcak haber masası gibi çalışmadıklarına, yeni bir esere yoğunlaşmanın, onu tanımak ve onu üreten insanla birlikte içerik üretmenin zaman aldığına dikkat çeken Meriç, “Her gün bir kitapla ilgili söyleşi yapılamaz, her gün bir filmin yönetmeniyle konuşamazsınız. Bunları yapmak için zamanınız olmalı,” diyor.

Sercan Meriç

Meriç’e göre medyanın içinde bulunduğu krizin kültür-sanat alanında çalışanlar için iki türlü etkisi var:

“Birincisi, ekonomik etki. Hafta sonu eklerinin kapanması, kültür-sanat alanında faaliyet gösteren dergilerin sayısının azalması, gazete sayfalarındaki düşüş ilk olarak kültür-sanat alanında çalışan insanları etkiliyor. İkincisi ise medyanın içerik anlamında yaşadığı kriz. Bizler aslında bu krizi aşabilecek içerikler üretiyoruz, imkân verilirse daha fazlasını da üretebiliriz. Ancak bu noktada yöneticilerin bu içerik krizinden ne kadar haberdar oldukları, bunu aşmak için ne kadar istekli oldukları şüpheli. Ben pek umursadıklarını düşünmüyorum. Şu anda Türkiye medyasında bile isteye bir çoraklık ve kuraklık yaratılıyor. Bu iklimde müzikten, sinemadan, resimden, edebiyattan bahsetmek çok zor. Çünkü bunlar yaratılmak istenen kuraklığın panzehiri.”

İşini kaybetme korkusu yaratıcılığı köreltiyor

Olası bir işsizlik durumunda kültür-sanat muhabirini nelerin beklediğini ise şöyle anlatıyor: “İşsizliğin had safhada olduğu medya alanında insanlar işlerini kaybetmemek için kendilerinden bekleneni vermeye çalışıyorlar. Bu noktada da yapmak istedikleriyle kendilerinden beklenenler çatışıyor ve yaratıcılık köreliyor. Kültür-sanat muhabirlerinin işsiz kaldıktan sonra farklı mecralarda yazabilme ya da çalışabilme ihtimali, belki diğer branşlara göre fazla olabilir. Ancak bunun ekonomik bir karşılığı pek olmuyor. Telif sorunu gibi problemler ortada. Biz sanırım dijital mecranın imkânlarını kullanabilen, bundan dolayı manevi olarak gazetecilik mesleğiyle olan bağını muhafaza eden, ama öte yandan ekonomik olarak da alternatif meslekler de düşünmesi gereken kişileriz.”

Aslı Uluşahin, kültür-sanat alanında akla ilk gelen gazetecilerden. Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Kültür Servisinde çalıştıktan sonra gazetede kültür-sanata tek sayfa ayrılmaya başlandığı dönemde gazeteden ayrılmış ve kültür-sanat haberleri üreten web sitesi Kültür Servisi’ni kurmuş.

Aslı Uluşahin

Medya sektöründe son zamanlarda hem ekonomik hem de siyasi baskıların yoğun olarak hissedilmesinin kültür-sanat alanına olan etkisi anlatırken söze “Son dönemde yaşadığımız siyasi ve ekonomik baskılar öncesinde de Türkiye’de kültür gazeteciliği alanında bir dizi sorun vardı,” diyerek başlıyor.

Sansür devri bitti otosansür devrini yaşıyoruz

“Kültür gazeteciliği çok uzun zamandır, özellikle basılı medyada, ikincil sayılan bir habercilik uğraşı. Gazete yöneticileri ya da patronları eliyle yayın organlarında kültür haberlerine yer verilen alan daraltıldı. Ya da gazete sayfalarından hafta sonu eklerine ve dergilere itildi,” diyen Uluşahin sözlerine şöyle devam ediyor:

“Yaşanan bir diğer sorun da, yine uzun zamandır süregelen ‘ekonomik baskılar’. Bu baskının kültürel üretim ya da sergileme alanlarına hâkim sermaye grupları tarafından yaratıldığını söyleyebilirim. Hâliyle kültür gazeteciliği, tanıtım şirketlerinin yön verdiği tanıtım yazılarına, etkinlik duyurularına, sanatçı röportajlarına indirgendi. Türkiye’de ifade özgürlüğü her geçen an biraz daha azalıyor ve muhalif doğasından ötürü kültürel üretim bu durumdan ilk elden etkileniyor. Son beş-on yılda birincil gündemimiz sansürdü. Şimdi ise otosansür devri yaşıyoruz. Neyin yapılıp neyin yapılamayacağının sınırları görünmez kalın çizgilerle belirlenmiş gibi. Örneğin bir buluşmada artık bir eser (ya da herhangi bir kültürel üretim veya söylem) “sansüre uğramıyor” çünkü eser o alana ya hiç çıkmıyor ya da bu buluşma hiç gerçekleşmiyor. Hâliyle kültürel üretimle birlikte kültür haberciği de temelden etkilenmiş durumda.”

Kültürel iktidar mücadelesi

Hükümetin kültürel iktidar mücadelesinin, kültür-sanat alanını etkileyen bir diğer önemli başlık olduğunu ifade eden Uluşahin, “Muhalif her çıkış baskıyla susturulurken, otosansüre zorlanırken, kültürel iktidar yaratma hevesine hizmet eden ya da siyasi iktidarı meşrulaştırmaya yarayan yayınların sesi alabildiğine yüksek. Öte yandan, ekonomik krize değinirsek, kültür habercileri için zaten dar olan alan hepten küçüldü. Biliyorsunuz birçok yayın kapanmak durumunda kaldı ya da sayfa sayısını düşürdü. İşsiz gazetecilere yenileri eklendi. Neyse ki bağımsız medya var ve az sayıda kültür gazetecisi buralarda varlık gösterebiliyor,” diyor.

Uluşahin’e göre ülkenin yoğun gündemine kültür-sanat gündemi dahil etmek basın kuruluşunun yöneticilerinin tavırlarıyla ilgili. Yöneticilerin kültür haberlerini ikincil olarak görmeye devam etmelerinin mevcut durumu değiştirmeyeceğini aktaran Uluşahin, “Celâl Üster’den aktarırsam: ‘Gazetecilik bir kültür işidir.’ Aynı zamanda kültür gazeteciliği olanı ya da gelecekte olacağı görmek için zaruri. Üstüne üstlük kültürel iktidar tartışmaları ya da iktidarın ülkenin kültürel yapısını değiştirmeye yönelik adımları düşünüldüğünde, kültür bence bugün Türkiye’nin birincil gündem maddesi,” diyor.

Kültigin Kağan Akbulut Gazete Duvar’da kültür-sanat yazıları yazıyor ve aynı zamanda düzenli olarak güncel sanat bülteni yayınlıyor.

Gazeteciliğin ve yayıncılığın derin krizde olduğu dönemi kültür-sanat yazarı olarak:

Kültigin Kağan Akbulut

“Yayıncılar krize girdikleri zaman ilk olarak sanat yayınlarını budamakla işe başlıyorlar. Özellikle ana akım gazetelerde 1 sayfayla başlayan “kültür-sanat” sayfalarının önce yarım sayfaya, sonrasında çeyrek sayfaya düşürüldüğüne, sonrasında da sessizce ortadan kaldırıldığına şahit olduk. Bağımsız internet medyasında da durum çok farklı değil. 10 yazarı olan bir çevrim içi platformun tek bir yazarı sadece kültür ve sanat alanlarında yazıyorsa okur olarak şanslı sayarız kendimizi,” diye anlatıyor.

Sanat yazarlarından agresif politika yazıları bekleniyor

Bir diğer önemli meselenin ise siyasallaşma ve kutuplaşmanın getirdiği baskı olduğunu dile getiren Akbulut, “Baskı derken de asıl üzerinde durmak istediğim sansür ve otosansür gibi konular değil. Bu kısmı zaten biliyoruz. Herkesin sadece siyasetle ilgilenmesinden bahsediyorum. Güncel politik konuların tartışıldığı bir ortamda bir sergi eleştirisi yazdığınızda kaç kişinin ilgisini çekebilirsiniz ki? Sosyal medya mecralarının algoritmaları da az okunan ve bu kutuplaştırmanın dışında kalan yazıları, mesela eleştiri yazılarını daha da geriye düşürüyor. Bu nedenle sanat yazarlarından da aslında gayet politika yazısı diyebileceğimiz, agresif ve saldırgan yazılar yazması bekleniyor. İşin diğer ucu da siyasallaşmadan kaçmaya varıyor. Okurlar sanatı (ve sanat yayıncılığını) ‘siyasi gündemden kaçıp nefes alma’ alanı olarak görebiliyor. O yüzden bu alanda kalem oynatanların önüne iki yön çıkıyor. Ya her şeyle kavga eden sanat eleştirmeni olacaksınız ya da suya sabuna dokunmayan ‘sanat iyileştirir’ yazarı olacaksınız. Halbuki ihtiyacımız olan şey sanatın kendisinin tartışılması,” diyor.

Barış Akpolat, 8 yıl Hürriyet Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde kültür-sanat ve müzik ağırlıklı yazılar yazdı. Şimdi BirGün Gazetesi’nde müzik yazıları yazmaya devam ediyor ve Radyo Eksen’de program yapıyor.

20 Kasım’da kişisel Twitter hesabından


tweetini attı ve kültür-sanat alanında üretim yapan yazar ve gazetecilerin durumunu birkaç kelime ile özetledi.

İlan getirmeyen sayfa kapanır

Kültür-sanat gazeteciliğinin nasıl bu krize girdiğini sorduğum Akpolat, “İlan getiren sayfalar ve ilan getirmeyen sayfalar önemli bir ayrımdır,” diyerek ekonomik nedenlere dikkat çekiyor.

Barış Akpolat

“Kültür-sanat genelde ilan getirmez zaten 1-0 geriden başlıyoruz. Öncelikle kültür-sanat ekonomisine bakmamız gerek. Yıllardır piyasada sponsorsuz iş yapılamıyor. Sponsor yoksa etkinlik yok. Sponsorlar da büyük firmalar, içki, sigara markaları veya büyük holdingler. Son yıllarda gittikçe artan tütün ve içki reklam yasakları etkinlikleri de sürekli baltaladı. Kısacası kültür-sanat aktiviteleri, birkaç istisnai mekânı kenara koyarsak kendi ekonomisini zor döndürüyor. Kültür-sanat sayfaları gazetelerin genelde ilan alması daha zor sayfaları olduğu için genellikle çok zorda kalındığında ilk kapatılan sayfalar hâline geliyor. Hâliyle ilk fırsatta işten çıkartılanlar da kültür sanat muhabirleri oluyor,” diyor Akpolat.

PR bültenlerine dayalı habercilik de sektörü bitirdi

Tüm suçu gazetelere de atmamak gerektiğini söyleyen Akpolat, “Sadece PR bültenlerine dayalı habercilik de sektörü bitirdi. Her sanatçıya aynı soruları soran tembel gazeteciler ve her gazeteciye PR tadıyla samimiyetsiz cevaplar veren sanatçılar da sektörü baltaladı. Artık ne onların müziğini dinleyen gazeteci var ne de röportajlarını yayınlayacak basılı mecra. Sponsorlar tarafından davetiyeye alıştırılan seyirci, korsan indirdiği mp3’lerle hayranı olduğu sanatçıya aslında bilmeyerek zarar veren dinleyiciyi filan da tartışmaya katarsak 5 gün konuşuruz durmadan,” diye devam ediyor. Ve ekliyor:

“Genç gazetecilere tavsiyem birden fazla ilgi alanlarının olmasıdır. Örnek vermem gerekirse küresel iklim değişikliği veya sporun bir dalı gibi konularda da uzman olmak iş alanını ve hâliyle farklı mecralardan kazanılacak parayı artırabilir. Ekonomi iyi değil ve çalışılacak mecralar gittikçe azalıyor. Matbaa, kâğıt krizi yüzünden dergiler gazeteler kapanırken tek bir konuya yoğunlaşmak biraz lükse kaçan bir hareket. Haber ve ilgi alanı çeşitliliği gazeteciyi ayakta tutabilir. Ayrıca pek çok genç arkadaşımızda İngilizce bilgisinin sınırlı olduğunu gözlemlemek çok mümkün. İngilizce’yi çok iyi bilmek ve ikinci bir dili de öğrenmeye çalışmak pek çok mecrada işinize yarayacak bir özellik olacaktır.”

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir