NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
“Bu Hafta Ne Okuduk?” bölümünde birçok farklı konunun yanı sıra önemli bulduğumuz bir tartışma var. “Yalan haber (fake news) kavramını kullanmayı bırakmalı mıyız?” Bu önemli bir tartışma, çünkü kavram geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde politik kutuplaşma ve siyasi polemikler yüzünden tüm dünyada anlamını yitirmeye başladı. Artık bir durumu tanımlamak yerine, rastgele ortaya atılan ve birilerini karalamak için kullanılan bir etikete dönüştü. Böyle bir durumda bu kavramı kullanarak karşı karşıya kaldığımız sorunu çözmek de zor. Bu yüzden bu tartışmayı gündemimize almamız gerektiğine inanıyoruz.
“Haftanın Odağı”nda ise algoritmalar ve yapay zekâların gazetecilik sektöründe nasıl bir yer edinebileceği tartışması var. Bu konuda şu ana kadar yaşadıklarımız çok iyi tecrübeler sayılmaz ama bu tecrübelerin iyi olmamasının da altında yatan birçok sebep var. Bu hafta bu sebepleri daha iyi anlamanın yolları ve bu teknolojileri bizlerin ihtiyacına göre nasıl uyarlayabileceğimiz sorusu üzerinde durduk.
Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu Hafta Ne Okuduk?
“FAKE NEWS” ANLAMINI YİTİRDİ: Fake news (yalan haber) kavramı son birkaç yıldır sıkça kullanılıyor. Ancak bu kullanım o kadar yaygınlaşmaya ve keyfi yorumlamalara maruz kaldı ki, artık anlamını yitirme noktasına geldi. Bunun en bariz örneklerinden birisi, Donald Trump başta olmak üzere birçok siyasetçinin ve onları destekleyenlerin eleştirel basın kurumlarına “fake news” etiketini yapıştırması. IJNet, bu konuyu gazeteciler ve editörlerle görüşmüş ve farklı önerileri derlemiş. Kimileri doğrudan “yalan” demeyi önerse de, en kapsamlı önerilerden birisi Claire Wardle’dan gelmiş. Wardle, First Draft’ın strateji ve araştırma ekibinin lideri, “fake news” yerine üç farklı kavramı kullanmanın bu karmaşaya bir çözüm olabileceğini söylüyor. Önerdiği üç kavram ve açıklamaları ise şu şekilde:
- Mis-information (Eksik Haber): Yanlış bilginin herhangi bir kasıt olmadan ya da hata kaynaklı paylaşılması.
- Dis-information (Yanlış Haber): Yanlış bilginin kasıtlı olarak ve belirli bir amaca yönelik paylaşılması.
- Mal-information (Kötücül Haber): Doğru bilginin belirli bir amaca hizmet etmek ya da zarar vermek için paylaşılması. Kötü niyetli sızıntılar da bu kategoriye giriyor.
Oldukça kapsamlı ve birçok farklı boyutu ele alan bu öneriler dikkate değer.
AMERİKALI DOĞRULAMACILARIN SEÇİMLE MÜCADELESİ: “Fake news” kavramının zirve yaptığı dönemin 2016 ABD seçimleri olduğunu söylersek çok da abartmış olmayız. O zamandan bu yana tartışmalar sürdü, birçok yayın ve gazeteci bu konuyla nasıl mücadele edilebileceği üzerine kafa yordu. Şimdi ise ABD’yi yeni bir seçim bekliyor. Poynter da ABD medyasının ve Amerikalı doğrulamacıların bu süreçte yalan haberlerle ve komplo teorileriyle mücadele için neler yaptıklarını, şu âna kadar nasıl olaylar yaşandığını derlemiş. BuzzFeedNews ve The New York Times gibi yayınların bu konuda hazırladıkları ve kolay erişilebilir derlemeler iyi gelişmeler tarafında. Diğer yanda ise seçime kısa bir süre kala gerçekleşen bombalı saldırı denemesi üzerine yayılan komplo teorilerinin merkezinde yine sosyal medyanın olması var. Derlemenin genel havasını özetlemek gerekirse: Gazeteciler ders almaya başlamışlar ama internet şirketleri hâlâ ne yapacağını bilmiyor.
NETFLIX NEW YORK TIMES’A ÖRNEK OLUYOR: Netflix ve diğer dijital film/dizi izleme platformları sayesinde aslında izlemek istediğimiz dizileri tek oturuşta bitirebilmeyi ya da üçer-beşer bölümler hâlinde izlemeyi ne kadar sevdiğimizi fark ettik. Anlaşılan o ki, The New York Times da bu yöntemin kendileri için kullanışlı olabileceğini düşünüyor. Kendi web sitelerine hazırladıkları video haber serisi “Conception”ın tüm bölümlerini sitelerinde tek seferde yayınlamış ve izleme sistemini Netflix’e benzer, yani “binge watching”i teşvik edecek şekilde tasarlamışlar. Ve görünen o ki başarılı da olmuşlar. NiemanLab’in haberine göre aboneleri genellikle her biri 4 dakikalık olan altı videoyu tek seferde izliyormuş ve bu tecrübeden genel olarak memnunlarmış.
Bu haberdeki bir diğer önemli nokta da, bir gazetenin farklı yöntemleri yaratıcı bir şekilde kullandığında nasıl başarılı olabileceği. Çoğu haber sitesindeki tecrübemiz aynı: Haberle ilgili videolar genellikle televizyon haberlerine benzer ya da kimi zaman birebir aynı formatta; ve hemen ardından alakasız bir haberin videosunu otomatik olarak oynatmaya başlıyor. Bu da hem rahatsız edici hem de okurları uzaklaştırıcı bir tecrübe yaratıyor. The New York Times ise tamamen dijital aboneleri için özel bir seri hazırlamayı tercih etmiş, bir belgesel dizisi gibi bölümler tasarlamış ve tamamen dijital haber okurlarının alışkanlıklarına göre uyarlanmış bir sunum kurgulamış. Böyle bir yaklaşımın da başarısız olması çok düşük bir ihtimal. Bu hafta yayınlanan rakamlara göre New York Times 3 milyon dijital aboneyi geçmiş. Bu rakamların arkasında yalnızca yaptıkları reklam ve indirim kampanyaları değil, bu yaklaşımın da önemli bir payı var. Eğer okurlara keyif verici bir tecrübe sunarsanız ve istediklerini verirseniz, onlar da bunu karşılıksız bırakmıyor.
BBC YEREL HABERCİLERİ BİR ARAYA GETİRİYOR: Yerel haberler çoğu zaman ikinci, hatta üçüncü planda kalıyor. Çoğu zaman yerel haber kuruluşları bütçe ya da gazeteci sıkıntılarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu da merkezlerde yaşamayan insanların hem yaşadıkları yerde olan bitenler konusunda yetersiz bilgi almasına hem de yaşadıkları sorunları duyuramamasına neden oluyor.
İngiltere’de BBC’nin geçtiğimiz yıl başlattığı proje ise bu sorunun nasıl üstesinden gelinebileceği konusunda güzel bir örnek. 800 farklı yayını temsil eden 90 haber kuruluşunu bir araya getiren Local News Partnership (Yerel Haber Ortaklığı) isimli projede BBC her türlü teknik imkânı ve altyapıyı sağlayarak yereldeki gazetecilerin daha iyi haberler üretebileceği koşulların oluşmasına yardımcı oluyor. Rekabet yerine birlikte çalışmayı ve yerelde haberciliği güçlendirmeyi hedefleyen bu proje için BBC önümüzdeki 11 yıl içerisinde 8 milyon pound (56,5 milyon lira) harcama sözü vermiş.
Proje şimdiden meyvelerini vermeye başlamış. Ortaklık sayesinde şu ana kadar 35.000 haber yayınlanmış ve hedef ayda 1000-1500 haberi yakalamak. Aynı zamanda bu ortaklığın alt projelerinden birisi olan Local Democracy Reporting Service (Yerel Demokrasi Muhabirliği Servisi) şu ana kadar 128 gazeteciyi yalnızca yerel yönetim konularında haber yapmaları için eğitmiş ve ardından işe almış. Projenin geleceği de oldukça parlak görünüyor.
GOOGLE FACEBOOK’UN HATASINI TEKRAR EDİYOR: Geçtiğimiz hafta algoritmalarla haber derlemenin sıkıntılarından ve Apple’ın kendi haber uygulaması için bunun yerine bir editör masası kurmuş olmasından bahsetmiştik. Ancak görünen o ki Google bu konuda algoritmalarına güvenmekte ısrarcı. The Verge ve NiemanLab’de çıkan iki yazı, bunun ne kadar sorunlu olduğunu bizlere tekrar gösteriyor.
Google News’in algoritması sizi iyi tanıdığını ve gerçekten ilgilendiğiniz haberleri öne çıkardığını söylese de, gerçekte durum tam tersi. Haber uygulamasında ve Android’in sol ana ekranında yer alan “Keşfet” bölümü çoğu zaman provokatif haber sitelerini, eski haberleri ya da artık ilgilenmediğiniz ama Google’ın eskiden algoritmasına öğrettiği bir konuyu önünüze çıkartabiliyor. Algoritmalar sizin bir tıklamanızı hafızasına kaydedip ardından size haftalarca o konuyla ilgili linkleri gösterebiliyor. Bir de tüm bunların içine Google News sistemini kandırarak öne çıkan ve reklam geliri kazanmak için boş içeriklerle dolu siteler oluşturanlar eklenince “Keşfet” bölümünden hiçbir şey keşfedemeden çıkıyorsunuz.
Haftanın Odağı: Algoritmalar ve Yapay Zekâ
Gazeteciliğin dijital teknolojilerle olan ilişkisinin en önemli yanlarından birisi deneyler ve yeni teknolojilerin gazetecilerin haber yapma biçimlerini nasıl dönüştürebileceği üzerine yapılan araştırmalar. Bu deneyler ve yeni teknolojilerin uyarlamaları kimi zaman büyük dönüşümleri beraberinde getirebiliyor. Sızıntı gazeteciliğine gelen yeni boyut ve veri gazeteciliğinin geçirdiği dönüşüm bunun örneklerinden. Ancak bu başarı her alan için geçerli değil. Örneğin son yılların popüler teknolojilerinden yapay zekâ ve algoritmaların gazetecilik için uyarlamaları ya başarısızlıkla sonuçlandı ya da negatif sonuçlar doğurdu. Başarılı bir şekilde kullanıldığı örnek sayısı çok az.
Burada sorunun birçok farklı boyutunu ele almak maalesef mümkün değil. Ancak algoritmaları ve bunların gazetecilik için kullanıldığı alanda doğan sonuçlar bu sıkıntıları açıklamak için iyi bir örnek. Yukarıda bahsettiğimiz Google News haberindeki gibi kullanımlar genellikle gazeteciliğe ve medyaya zarar veriyor, çünkü özünde bu algoritmalar başka amaçlar için tasarlanan ve gazeteciliğin temel prensiplerini hesaba katmayan sistemler. Google ve Facebook bu algoritmaları haber derlemesi için değil, etkileşimi artırması ve kullanıcıların uygulamalarında daha fazla kalarak onlara daha fazla para kazandırması için tasarlıyor. Kullanıcıların gerçekten habere erişip erişemedikleri bu algoritmalar ve onları tasarlayanlar için önemsiz. Önemli olan etkileşim almak, kullanıcının (okurun değil) orada daha fazla zaman geçirmesini sağlamak. Bu da kaçınılmaz olarak sansasyonel haberlerin, komplo teorilerinin ve yalan haberlerin öne çıkmasına neden oluyor. Çünkü sağlam yapılmış bir araştırmacı gazetecilik haberi okuru haberin kaynağına götürürken bir yalan haber yarattığı etki ile Facebook’ta/Twitter’da uzun süren kavgalar çıkartır ve bu sayede oradaki kullanım süresini uzatır.
Bu demek değil ki algoritmaların ya da yapay zekâ sistemlerinin gazetecilik için bir faydası olmaz. Elbette olabileceği alanlar var. Ama bunun için algoritmaları yazan kişilerin de gazeteciler ya da onların amaçlarını paylaşan insanlar olması gerekiyor; gazetecileri kullanarak kendi reklam gelirlerini arttırmak isteyen şirketler değil. Bu haftanın odağını da bu yüzden algoritmalara ve bu konuya gazetecilerin gözünden bakan çalışmalara ayırdık.
- Gatekeeping the Gatekeepers — Joanne McNeil
- We’re building a dystopia just to make people click on ads — Zeynep Tüfekçi
- 7 challenges for AI in journalism
- Unlocking the Potential of AI — Rubina Madan Fillion
- Media Manipulation and Disinformation Online
- Weaponizing the Digital Influence Machine: The Political Perils of Online Ad Tech
- Gobo
- Do Facebook and Google have control of their algorithms anymore? A sobering assessment and a warning — Melody Kramer
- Holding algorithms (and the people behind them) accountable is still tricky, but doable — Christine Schmidt