Gazeteciler için felsefe 101

Bir gazeteci olarak, güncel olsun ya da olmasın, herhangi bir meseleyi farklı yönleriyle ele alırken felsefeyi, hatta bazı temel filozofların metinlerinden yararlanmayı istemek hakkınız. Ancak kavramları Google’dan aratarak yüzeysel bilgilerle üretim yapmanın risklerinin de hepimiz farkındayız. “Post-truth çağındayız” tespiti de hayli hırpalandı, yerine yenilerini koymak gerek.

2016’dan bu yana felsefe ve bilim tarihi alanında akademik araştırmalar yapıyorum. Bu sürede birçok başucu kaynağından notlar biriktirdim ve hâlâ öğrenmeye devam ediyorum. Bu, “felsefe yolda olmaktır” klişesinin ötesinde, sürekli daha farklı bir bakış açısının olduğunu fark etmekle ilgili. Bunları NewsLabTurkey’in kurucusu Sarphan Uzunoğlu ile tartışırken kendisi ortaya bir fikir attı, fikir benim de aklıma yattı: Bu notları felsefenin sıfır noktasında olan ya da bazı kavramları araştırmalarına dahil etmek isteyen gazeteciler için nasıl kullanabiliriz?

Konuyu birkaç ayrı dala ayırdım. Öncelikle birçoğu hatalı kullanıldığı için dikkat çeken altı kavram ve akıma değinmeye çalışacağım.

Varoluşçuluk neyi anlatmıyor?

Yaygın kullanımda varoluşçuluk, hiçbir şeye inanmıyor olmayı işaret ediyor gibi kullanılsa da çok daha farklı bir köke sahip. Temel olarak varoluşçu düşünce, dünyada var olma hâlinin bile incelemeyi, üzerine tartışmalar yürütmeyi gerektirecek kadar büyük bir “sorun” olduğunu savunuyor. Bu düşünce bir yanıyla bizi acı çekmeye yönlendiriyor olsa da inancı dışladığı varsayımı tali.

Etik ve ahlak aynı şey mi?

Birbiri yerine kullanılan kavramlar, çoğunlukla bizi yanlış yollara saptırma riskini de beraberinde getiriyor. Ahlak, birey veya toplum için doğru/yanlış ayrımını kapsayan yargıları temsil ediyor. Biçimlenme sürecinde gelenekler, dinsel motifler ve kişilerin dokunuşları rol oynayabiliyor. Yani ahlak kavramının toplumsal pratikle ilişkisi daha ağır basıyor.

Etik ise daha sistematik bir yerde duruyor. “Ahlakın temelinde ne yatıyor?” ya da “Birini öldürmek neden yanlış?” sorularının yanıtını, mevcut toplumsal pratikte karşılığını bulan ahlakı bir ihtiyaç olarak ortaya çıkartan temelleri dikkate alarak arıyor. Bir yanıyla çok daha soyut olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Teori: “Evrim teorisi kanıtlanmış olsa adı teori olmaz mıydı?”

Gündelik bir tartışmadan bahsederken teorinin varsayım yahut tahminle eşitlenmesini, çok uçucu bir yapıda görülmesini anlayışla karşılayabiliriz ancak bilgi felsefesi zeminine geçtiğimizde beraberinde güçlü kanıtları getiren, açıklayıcılığı yüksek bilimsel bir çerçeveden bahsediyoruz. Bir yetkili kurumun teorileri yasalaştırdığı düşüncesi, ilköğretimde hafızalara kazınan hatalı varsayımlardan. Bu yanıyla evrim teorisiyle ilgili klişe sorunun cevabı da açık.

Metafizik, mistik ya da doğaüstünün peşinde mi?

“Hiçbir şey yerine neden bir şey var?” sorusunun yanıtını ararken de “Doğruluk nedir, doğru nedir?” sorusunu tartışırken de metafiziğin alanına giriyoruz. Buradan bakınca metafiziğin yaygın kullanımında ciddi bir problem olduğu ortaya çıkıyor. Aslında metafizik, varoluşun kökündeki en temel meseleleri odağına alıyor, bu alana odaklanıyor. Varlığın son aşama olmadığı, ötesinde bazı sebepler olabileceğini incelerken varlık probleminin yanında bilgi ve değer sistemleri arasındaki tartışmalı alanları da aydınlatmaya çalışıyor.

Bir yanıyla verilerin ötesini görmeye çalışıyor ancak verilerin ötesinde her zaman bir mistik öğe olmadığını hatırladığımızda metafiziğin attığı çıpa daha da netleşiyor.

Hermenötik yanlış bilgiye yol açar mı?

Yöntem tanıdık geliyor olabilir, hayatın hangi alanlarında karşılaştığımızı görünce bu tanıdıklık daha da ilgi çekici hâle bürünecek. Esasen hermenötik, yorumlama olarak tanımlayabileceğimiz bir yöntem. Bu yöntem karmaşık, örtük anlama sahip metin veya konuşmaları açıklığa kavuşturma ihtiyacında ortaya çıkıyor. Yüzeyde bir anlamın olduğu ve daha derinde farklı bir anlam olabileceği size neyi hatırlatıyor?

Mesela, niyet okuma bir hermenötik çaba olabilir mi? Politikacıların yaptığı açıklamaları daha derin bir okumayla anlamlandırma çalışması bizi hermenötiğin sınırlarına dahil ediyor. Hermenötiğin en temel problemlerinden biri ise yanlış bilgiyi doğurabilmesi veya mevcut yanlış bilgiyi hakikat zemininde parçalayacak güce sahip olabilmesi.

Bu ontolojik bir problem…

Varlık felsefesi olarak da tanıdığınız ontoloji esasen “var” olan, yani fiziksel olarak, bazen zihinsel olarak mevcut olan tüm varlıkların kendine has yanlarını araştıran felsefi disiplin. “İnsanın varlık amacı nedir?” veya “Varlık varsa nasıl vardır?” gibi laf cambazlığına yakın sorular, aslında ontolojik zeminde tartışıldığında çok daha sistemli yanıtlar bulunabilecek tartışma alanları açabilir. Varlığın temellerinin yanında varlıklar arasındaki bağları da incelemesiyle sık faydalanılan alanlardan biri.

Serbest biçimde seçtiğim bu kavram ve akımların yanında karşınıza çıkan, anlamı çok daha kapalı, kafa karıştıran kavramlar mutlaka olacaktır. Yorumlarda paylaşırsanız tartışmaktan memnun olurum.

Yazar hakkında

T. Erdem Yılmaz

Hacettepe Üniversitesi İktisat bölümünde lisans, Ankara Üniversitesi Bilim Tarihi bölümünde yüksek lisansını tamamladı, aynı bölümde bilim felsefesi alanında doktorasını yapıyor. Radyo programcılığı, eğitmenliği ve birçok platformda yaratıcı içerik editörlüğü yanında Teyit.org'da Etkileşim Editörlüğü yaptı. 2017’den bu yana Ömer Faik Anlı’yla bilim felsefesine odaklanan Gayrisafi Fikirler'i, Audioteka platformunda Dinlesen Seversin podcastini yayınlıyor. NewsLabTurkey'de Podcast Proje Koordinatörü olarak çalışıyor.