Veri gazeteciliği nasıl yapılır: The Guardian’ın “Beyond the Blade” dosyası

Veri gazeteciliğinin nasıl yapılması gerektiği üzerine pek çok içerik Türkçede dahi mevcut. Fakat, bir veri gazeteciliği projesi baştan sona nasıl yürütülür, hangi adımlar atılır, nelere dikkat etmek gerekir gibi sorular genelde cevapsız kalıyor veya cevaplar farazi, soyut örnekler üzerinden veriliyor. Bu yazıda, The Guardian’ın veri ekibinin çalışma prensiplerini ve sistematiğini 2018 senesinde yayınladıkları Beyond the Blade (BtB, Bıçağın Ötesinde) dosyasının üzerinden inceleyeceğiz.

Beyond the Blade nedir?

The Guardian Veri Ekibi, Britanya’da okul çağındaki gençler arasındaki bıçaklama vakalarını inceleyip, konuyu aydınlatmaya karar verir: Son yıllarda gerçekten bir artış var mı, varsa bunun sebebi nedir ve tam olarak kim kimi neden bıçaklamaktadır? Britanya basınında, özellikle de tabloitlerde estirilen hava, çetelerin (ki siz bunu siyahlar olarak okuyun) birbirlerini bıçakladıkları yönündedir. Beyond the Blade dosyası bir yılda hazırlanır ve çok ses getirir. Kamuoyunda, konuya dair algıyı değiştirir ve sonunda devlet yetkilileri dahi dosyayı hazırlayan ekipten bıçaklama vakaları sorununun çözümü için yardım ister.

Ekip nasıl çalıştı?

The Guardian veri ekibi kendi araştırma süreçlerini şöyle özetliyor:

  • Kamuyu ilgilendiren bir soru sor,
    • Soruyla ilgili veriye ulaş,
    • Veriyi temizle, düzenle, kategorize et ve veriye sorular sor,
    • Etken faktörlere, dinamiklere ulaş ve içgörü edin,
    • Sahaya in ve sebepleri araştır,
    • Hikâyeyi yaz ve farklı formatlarda sun,
    • Tüm süreçte teyit mekanizmaları aktif olsun.

Adım adım ilerleyecek olursak…

1. Bu, gerçek bir sorun mu?

İlk aşamada sahadaki muhabirler ile konuşup sorunun mevcudiyetini ve önemini teyit etmek gerekir. Örnek olarak bu vakada sorulması gereken şudur: Bıçaklı saldırı sonucu ölümlerin sayısında gerçek bir değişim var mı, yoksa hep mi böyleydi? Olaylar abartılıyor mu, yoksa somut ve dramatik bir artış gerçekten mevcut mu? Sahadaki muhabirlere danışıp, eldeki veriler incelendiğinde görülüyor ki gerçekten dramatik bir artış var ve gerçekten bir şeyler oluyor. Ancak bu olanın tam olarak ne olduğunun tespiti için soru sormaya devam etmek gerekiyor. Bunun için de elimizdeki veriyi sorgulamamız gerekiyor.

2. Veriye neler soruldu?

En pratik yöntem (verimiz müsaade ettiği ölçüde), Excel tablosunda sütun başlıkları şeklinde düşünmek olacaktır.

BtB projesinin başında ekip 5N1K soruları ile araştırmaya başladı: Ölenler kimler, kim öldürmüş, ne zaman öldürmüş, nerede öldürmüş, nasıl ve neden öldürmüş? Bunları da açacak olursak ölen ve öldürenlerin cinsiyet, etnisite, yaş, dil, din gibi demografik detaylarını toplamak için polis raporlarından ve sahadaki muhabirlerden faydalanmaya karar verildi. Benzer şekilde cinayetlerin zamanı (hafta içi ise okulla ilgili olabilir; gece geç saat ise gasp veya çete bağlantılı olabilir), ve işlendiği bölge bilgisinin de (belli bir yerde öbeklenme varsa oraya özel bir ekip gönderilebilir) gerekli olduğu tespit edildi. Son olarak da cinayetlerin motivasyonunu anlamak için polis raporlarının ötesine geçerek sahadan muhabirler ile veri toplamaya dair planlar yapıldı.

3. Veri nereden, nasıl toplandı?

Kullanılan veri kaynakları şunlardı:

  • Resmi raporlar: Konuya dair devletin elinde geniş veri mevcuttu; bazı raporlar da yazılmıştı ama bunlar ya eksik ve yanıltıcı bilgiler sunuyor ya da erişime kapalı durumdaydı.
  • Basın: En kolay ulaşılabilecek ve olaylarla ilgili genel bilgi edinmeyi sağlayacak olması bakımından ön bir basın taraması yapıldı. İlk bakışta ortaya çıkan tabloya göre son yıllarda okul çağındaki genç erkekler arasında, özellikle de siyah ve azınlık mahallelerinde çeteleşmede artış vardı ve dramatik şekilde artan bıçaklama vakaları da bununla ilgili idi.
  • Polis raporları: Olayları ikincil değil, birincil kaynaktan almak isteyen Guardian veri ekibi basında ismi geçen vakaların polis raporlarına ulaştı. Bu noktada hukuki bazı sorunlarla karşılaştı; zira sürmekte olan vakaları haberleştirmek güçtü. Bunu aşmak için mahkemelerin bitmesini bekledi ama bir yandan da dava takibine devam etti. Polis raporlarına bakınca ortaya çıkan bir diğer önemli nokta da basında sunulanlar ile raporlar arasındaki tutarsızlık oldu: Basındaki haberlerde vurgu çeteler üzerindeyken polis raporlarında çete ibaresi neredeyse hiç geçmiyordu.
  • Doğrudan sahadan veri: Guardian veri ekibine bu projede destek veren muhabirler, ki aralarında Garry Younge gibi çok ünlü bir isim de var, kurban ve saldırganların aileleri, arkadaşları, öğretmenleri ile görüştüler ve olayların aslını astarını doğrudan birincil kaynaklardan öğrendiler.

4. Veri toplarken nelere dikkat edildi?

Somut bir noktadan başla

Daha işin başında, tüm bıçaklama vakalarına bakmanın mümkün olmadığı görüldü; zira pek çok vakada olayın üstü örtülmüştü, bıçaklanan kişi ağır yaralı değilse hastaneye dahi gitmemiş olabilirdi. Yaşanan tüm vakaları olmasa da makul bir çoğunluğunu haberleştirmek istedikleri için ölümlü vakalara bakmaya karar verdiler çünkü, ortada bir ceset var ise bunun üstünün örtülmesi güç olacak, büyük ihtimalle çoğu durumda kayıt altına alınacaktı. Meseleye böyle spesifik bir yerden bakmak, ölçeği küçültse de hikâyeye somut bir temel sağlamış oldu.

Sürmekte olan vakaların haberleştirilmesinde engeller olsa da veri toplamak hususunda bir yasak yoktu. Bu sebepten mevcut vakalar tespit edildi, takipleri yapıldı, fakat bununla yetinmeyen ekip yeni vakalardan haberdar olmak için Google Alert ile uyarı mekanizmaları kurdu. Böylece ölümle sonuçlanan bıçaklama olaylarını direkt öğrenip, takibe alabildi.

İnsan hikâyeleri ile derinleştir ve zenginleştir

Bu bir veri gazeteciliği projesi olsa da, sadece veriye dayanmak hikâyeyi okur açısından çok kuru ve sıkıcı kılacaktı. Veriler, hikâyeyi inşa ederken kullanılacak temel yapı birimleridir; ancak mümkün olan her yerde hikâyenin görünür kısmında insani öge olmalı ve bu vurgulanmalıdır. Guardian muhabirleri bu sebeple cenazelere gittiler, aileler ile görüştüler (hem öldürülen, hem öldürenin ailesi ile), sürmekte olan davalara katıldılar… Böylece kim, ne, nerede, ne zaman sorularının yanında nasıl ve neden sorularının da cevaplarına ulaşılabildi. Dahası, hikâyedeki verilerin birer sayıdan ibaret olmadığı, her sayının aslında kaybolup giden bir hayatı temsil ettiği de vurgulanabildi. Üstelik, sahaya inince mevcut veriyi teyit etmek de mümkün oldu.

5. Ne kadar zaman harcandı?

Proje bir yıllık bir çalışmanın ürünü; ancak hiçbir zaman tam zamanlı mesai harcanmadı. Ortalama olarak ekip bu işe günde 1-2 saat ayırdı, bazı günler sıfır, bazı günler tam gün buna gidecek şekilde, ihtiyaca göre şekillendi süreç.

6. Ekip kimlerden oluşuyor?

Proje, Guardian veri ekibi ve onlara eklenen Guardian muhabirlerince yürütüldü. Yer yer diğer departmanlardan da kısmi yardımlar aldılar.

  • Veri ekibi: 1 Editör + 1 Veri Gazetecisi
    • Muhabirler: 2 saha muhabiri (biri Gary Younge) + 1 topluluk muhabiri
    • Ayrıca görsel desteği gerektiğinde Visuals (Görseller) & Design (Tasarım) ekiplerinden destek aldılar. Bu ekipler, özellikle de Visuals Guardian içinde özerk bir yapıya sahip ve kendi dosya haberlerini üretebiliyorlar.

7. Projenin sonunda ne gibi içerikler üretildi?

Haber dosyası, veriden doğmuş olsa da çıktılar verilerin kuru kuru verilmesinden oldukça uzak bir şekilde sunuldu. Aksine, haber anlatılırken insan hikâyeleri ön plana çıkarıldı ve büyük resim ise bu hikâyelerin üstüne bir çatı olarak eklendi.

Sadece standart, metne dayalı haber formatı değil, multimedya formatlara dayalı hikâyecilik kullanıldı.

Dosyayı “okuyabileceğiniz” ana format ise scrollytelling, yani aşağı akan metin ve etrafındaki etkileşimli ögelerden oluşuyor.

Oyuncuların rol aldığı kurmaca, ama muhabirlerin derlediği gerçek bilgilere dayalı kısa filmler çekildi.

Bıçaklı saldırılarda kurban olmuş gençlerin ve sahada buna dair uğraşan uzmanların katıldığı, çözüm önerilerinin tartışıldığı podcast’ler hazırlandı.

Bunlar yapılırken metin kesinlikle ihmal edilmedi; aksine birçok standart haberin yanı sıra, görüş yazıları da eklendi ve The Guardian’ın kendisi ile özdeşleşen uzun okumalarına (Guardian Long Reads) da dönüştürüldü.

Sonuçta ne oldu?

Dosya yayınlanınca, Britanya’da bıçaklı saldırılar hakkındaki genel algı değişti. Bıçaklı saldırılar temelde siyahlardan mütevellit çetelerle ilgili bir sorundur iddiası asılsızdı. Ölenlerin arasında çok sayıda beyaz da vardı; özellikle Londra dışında mesele kesinlikle etnik bir temele oturmuyordu. Mesele okul çağı erkeklerden de öte bir kapsama sahipti, ölenler arasında aralarında çok ufak yaşta çocuklar ve hatta bir bebek dahi vardı. Ölenler (ve öldürenler) arasında en belirleyici ortak nokta ise fakirlikti.

Verinin coğrafi dağılımı da ilginçti: İskoçya’da neredeyse hiç bıçaklama vakası yoktu.

Çözümün burada olabileceği umudu ile İskoç yetkililerle konuştular. İskoçya’dan öğrendikleri ekibi şaşırtmıştı. 90’larda İskoçya bir suç kentiydi. Konvansiyonel araçlarla başaramayacağını anlayan İskoç yetkililer çete suçlarına bir kamu sağlığı vakası gibi yaklaştılar, yani semptom değil, sebebe yöneldiler, cezadansa önleyici stratejiler geliştirdiler ve sonuçta başarılı oldular. İskoçya vakasından da dersler çıkararak ekip, bunu da dosyaya çözüm önerisi olarak eklediler.

Veri gazeteciliği bir çözüm aracı olarak da kullanılabilir. Veri gazeteciliği sadece sorun tespit etmez, BtB dosyasında olduğu gibi soruna dair genel bir bakış sunarak, çözümün nerede olabileceğini de gösterebilir. Bu aşamada önemli olan, o çözümü öğrenebilecek bir saha ekibine ve bakış açısına sahip olmak.

Dosya yayınlandıktan sonra Britanya’nın genelinde ses getirdi. Etkilenenler sadece Guardian okurları değildi; genel olarak medyanın da olaya bakışı biraz da olsa değişmişti ve daha önemlisi, yetkililer de dosyaya ilgi gösterdi. Adalet Bakanlığı yetkilileri dosyayı hazırlayan ekibi kendilerine danışmak üzere çağırdı. Araştırmanın metodu ile çok ilgiliydiler. İşin ilginci, yetkililer esasında bu verinin tamamına başından beri sahipti. Devletin elinde çok daha fazla kaynak ve veri vardı. Sahadaki emniyet personeli ve sosyal hizmetler çalışanları ile verinin teyidi ve arka plandaki dinamikler kısa sürede ortaya çıkarılabilirdi. Sorun şu ki, nereden başlayacaklarını ve neyi nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Teknik açıdan kaynak ve ekipleri vardı ama daha önce böyle bir iş yapılmamıştı ve kim, nereden başlayacağını bilmiyordu. Veri, kamuya açık tutulsaydı, çok daha kısa sürede, daha az kaynak ile sonuca varılabilirdi ve birçok farklı kurumun dahli sağlanabilirdi. Dosyanın yayınlanması ve The Guardian’ın baskısı sonucunda bıçaklama vakalarına dair devletin elindeki veriler sonunda kamuyla paylaşıldı.

Son tahlilde, The Guardian, veriye dayalı ancak gazetecilik odaklı, sahadan beslenen, uzun soluklu bu dosyada basit gözüken karışık bir meselenin derinlerine inmeyi başardı ve kamuoyunun algısını değiştirebildi. Veri gazeteciliği dendiğinde akla gelen o soğuk ve kuru tabloların çok ötesinde bir yaklaşımın nelere kadir olduğunu gösteren önemli bir örnek olması nedeniyle Beyond the Blade, detaylıca incelenmeyi hak ediyor.

Yazar hakkında

Orhan Şener

Orhan Şener, 1984 yılında Bulgaristan’da doğdu. Lisans eğitimini iktisat alanında tamamladıktan sonra, İngiltere’de City University London’da Enformasyon, İletişim ve Toplum bölümünde yüksek lisansına başladı ve “Üniversite Öğrencilerinin Online Mecralarda Politik Katılımı” başlıklı tezi ile mezun oldu. 2014 yılından bu yana, Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Doktora Programı’nda “Enformasyona Erişim ve Filtreleme Pratikleri: Türkiyeli Gazeteciler Üzerine Çalışma” başlıklı tezini yazmaktadır.