Üreticiden Dinleyiciye Podcast Ekosistemi
Dr. Aylin Dağsalgüler
Dr. Mürüvet Esra Yıldırım
Duygu Temel
Rıfat Özcan
Raporda neler var?
Rapor Özeti
Radyonun sesi, televizyonun görüntüsü, internetin merkeziyetsiz yapısı derken dört bir yandan medya mesajlarıyla kuşatıldık. Her an karşımıza bir ekrandan mesaj çıkabilir, yolda giderken baktığımız manzara bir reklam panosuyla kapanabilir. Bu kadar yoğun mesajın birden fazla duyguya hitap ettiği ortamda podcast kulağımızla odaklanmamız için bir içerik dünyası sunuyor. Bu içerikleri dünya genelinde İnternet kullanıcılarının %22’si dinliyor.
Bu araştırma dinleyicilerin podcast dinleme deneyimi, podcast dinleme motivasyonları, podcast dinlemeye atfettiği anlam, podcast evreninde üreticilerle ve diğer dinleyicilerle etkileşim kurmaya bakışı, karşılaştığı sorunlar ve motivasyonları ile podcast üreticilerinin deneyimlerine, motivasyonlarına, gelir modeli oluşturma pratiklerine, sorun ve çözüm yolları geliştirebilmeye odaklanıyor. Bunu yapabilmek için hem içerik üreticilerle hem de dinleyicilerle odak grup çalışması ve yüz yüze görüşmeler yapıldı. Farklı yaş ve meslekten/eğitimden 6 podcast üreticisi, farklı yaş ve eğitimden 5 farklı şehirde yaşayan 11 podcast dinleyicisi ile görüşüldü.
Bu rapor podcast ekosistemi içinde yer alan üreticilerle ve dinleyicilerle ilgili birincil veriler sunmaktadır.
Rapor Bulguları
Araştırma sonucunda elde ettiğimiz bulgulara göre podcast dinleyicileri yeni podcast yayınlarını keşfederken zorlanıyorlar. İçerik üreticilerse sürdürülebilir gelir modelleri oluşturmakta güçlük çekiyorlar.
Dinleyicilerin dinleme motivasyonlarını ise tek bir duyuyla baş başa kalmak ve podcastin onlara farklı ortamlarda eşlik edebilmesi artırıyor. İçerik üreticilerse seslerini duyurmayı, hikâyelerini anlatabilmeyi öncelik motivasyonları olarak görüyorlar.
Gönüllülük ve gönüllü üretim podcast üreticileri için önemli kavramlar, fakat farklı bir işte çalışmayı bırakamadıkları için zaman yönetimi kritik bir konu oluyor. Podcast ekosisteminin sürdürülebilir olması için ajansların, reklam ajanslarının ve markaların nicelikten ziyade niteliğe önem vermeleri gerekiyor.
Giriş
İlk podcast kaydı 2000’lerin başında bir otel odasında gerçekleştirildi. O zamandan beri podcast gündemimizde kalmaya devam ediyor ve hâlâ tartışılıyor. “Podcast”lerin diğer medya türlerine göre daha erişilebilir ve demokratik bir medya ortamı sağlaması, onu her zaman özel kıldı. İnternet giderek daha merkezi bir yapıya evrilirken, podcast internetin ilk dönemlerinde vadettiği özgürlükten uzaklaşmamak için direniyor. Öyle ki, kurucusu Adam Curry, 2020 yılında, platformların podcasti tekelleştirmesini engellemek amacıyla Podcast Index altyapısını oluşturdu ve bu projeye “Podcasting 2.0” adı verildi.
Küresel podcast tüketimi üzerine yapılan araştırmalar, dünya çapında podcast dinleyici sayısının istikrarlı bir şekilde arttığını gösteriyor. Son verilere göre, küresel podcast dinleyici sayısı geçtiğimiz yıla göre 40 milyondan fazla artarak 464,7 milyona ulaştı. Bu, tüm internet kullanıcılarının yüzde 22’sine denk geliyor. 2025 yılına gelindiğinde küresel dinleyici sayısının 500 milyonu aşması bekleniyor.
Küresel bir fenomen hâline gelen podcast üzerine yapılan araştırmalar, bu ilginin nedenlerini anlamamıza önemli katkılar sağlıyor. Pew Araştırma Merkezi’nin yakın zamanda yayınladığı anket sonuçlarına göre, Amerikalı podcast dinleyicilerinin büyük bir kısmı podcastlere eğlence, öğrenme ve dikkat dağıtma amacıyla yöneliyor, yani başka bir şey yaparken dinleyecekleri bir içerik arıyorlar. İnsanların genellikle işe gidip gelirken veya ev işleri gibi günlük işleri tamamlarken podcast dinlediklerini ortaya koyan başka bir çalışma, bu sayede insanların kendilerini daha üretken hissettiklerini gösteriyor (Perks, Turner, 2018). Aynı çalışmaya göre, podcast zamanı katmanlı bir şekilde kullanmayı kolaylaştırmanın yanı sıra sunduğu ilgi çekici ve güncel içerik çeşitliliği sayesinde radyo ve televizyona ayrılan süreden pay çalmayı da başarıyor. Diğer araştırmalar sosyal etkileşim ve hikâye anlatımından duyulan memnuniyetin de podcast kullanımının önemli belirleyicileri olduğunu gösteriyor (Perks, Turner, Tollison, 2019).
Podcast, milyonlarca insanın normal hayatının bir rutini hâline gelmiş olsa da hâlâ çeşitli sorunlarla karşı karşıya. 20 yılı aşkın bir süredir podcast üzerine yapılan tartışmalarda, podcast ekosisteminin sorunları ve çözümleri üzerinde duruldu. Bu tartışmalarda, dinleyiciler açısından işaret edilen temel sorunlarından biri podcastlerin keşfedilememesiydi. Bu sorun, yeni podcastleri etkili bir şekilde bulma ve keşfetme zorluğunu ifade ediyor, çünkü mevcut birçok program arasında kaybolma riski var ve podcastlerin RSS (Really Simple Syndication) üzerinden açık kaynak olarak dağıtılması ve farklı platformlar aracılığıyla erişilebilir olması bu sorunu daha da karmaşık hâle getiriyor. Podcast için erken bir dönem olan 2005’te Apple iTunes sistemine podcastleri entegre etmesiyle yeni bir merhale kaydedildi. Bu podcastin daha erişilebilir ve keşfedilebilir kılınması için atılan ilk büyük adımdı. Apple böylece 2005’te iTunes üzerinden herkesin favori podcastlerini hızlı ve kolay bir şekilde bulup ve abone olmasını sağladı. Steve Jobs bu hamle hakkında “Apple, Podcasting’i doğrudan iTunes’a dahil ederek ana akım hâline getiriyor.” dedi. O zaman için bahsedilen podcast sayısının sadece 3.000 olduğunu vurgulamak gerekir. 18 yıl sonra, milyonları bulan program sayıları ile podcast hakkındaki ana tartışmalardan biri hâlâ keşfedilebilirlik sorunu olarak öne çıkıyor. Gün geçtikçe artan podcast yayınlarının farklı platformlarda yayınlanmasıyla, dinleyicilerin ilgi alanlarına uygun içerikleri bulması giderek zorlaşıyor. Aşağıda paylaştığımız istatistikler, bu sorunun boyutunu gözler önüne seriyor:
- Spotify’da 5 milyondan fazla podcast ve 100 milyondan fazla podcast bölümü,
- Apple Podcasts’de 2.5 milyondan fazla podcast ve 85 milyondan fazla podcast bölümü,
- Listen Notes’da 3 milyondan fazla podcast bölümü ve 165 milyon podcast bölümü,
- Podcaster App ve Podcast Index’de 4 milyondan fazla podcast programı ve 100 milyondan fazla podcast bölümü yer alıyor.
Bu podcastlerin hepsi elbette aktif olarak yayın hayatlarına devam etmiyorlar, örneğin Apple Podcasts’te yer alan 2.5 milyon podcastin 2 milyon 115 bini şu an aktif olmayan içeriklerden oluşuyor. Apple ve Spotify gibi podcast platformları, arama özelliklerinin iyileştirilmesi, meta veri standartlarının geliştirilmesi ve daha iyi öneri algoritmalarının uygulanması gibi stratejilerle bu sorunu çözmek için çalışıyorlar. Bununla birlikte, podcastlerin RSS üzerinden açık kaynak olarak dağıtılması, doğası gereği podcast için bir tür “anti-platform” hâli yaratıyor. Bu durum, podcasti tek bir platforma yerleştirmeyi zorlaştırdığı gibi, podcast yayınlarının keşfedilmesini de zorlaştırıyor. Tam da bu yüzden katılımcılarımızdan biri yeni yayınları keşfederken yaşadığı zorluğu anlatmak için şu cümleyi kurdu: “YouTube’da olduğu gibi Arif’in Manchester’a attığı golde bulamıyorum kendimi.”
Keşfedilebilirlik, podcastlerin gelişmesinin önündeki en önemli sorunlardan biri. Ancak buna rağmen dünya çapında hem dinleyiciler hem de podcast yayıncıları açısından podcast ekosistemi giderek büyüyor. Türkiye’de de benzer bir ilgiyi gözlemlemek mümkün. Son yıllarda daha fazla sayıda insanın hayatına giren podcast, popüler bir yayıncılık biçimi olarak da yaygınlaşıyor.
Bu araştırmada dinleyicilerin podcast dinleme deneyimi, podcast dinleme motivasyonları, podcast dinlemeye atfettiği anlam, podcast evreninde üreticilerle ve diğer dinleyicilerle etkileşim kurmaya bakışı, karşılaştığı sorunlar ve motivasyonları ile podcast üreticilerinin deneyimlerine, motivasyonlarına, gelir modeli oluşturma pratiklerine, sorun ve çözüm yollarına odaklanıyoruz.
Dinleyiciler açısından öne çıkan başlıca konu, yukarıda kısaca değindiğimiz şekilde yeni podcast yayınlarının keşfedilememesi olurken, üreticiler açısından en önemli zorluk gelir modeli oluşturabilmek. NewsLabTurkey ve Podcaster App’in ortaklığında yapılan ve Türkiye’deki podcast dinleyicilerinin ve üreticilerinin dahil edildiği bu kapsamlı araştırmanın sonuçlarını sizlere sunuyoruz.
Araştırmanın Yöntemi ve Örneklem
Bu çalışmayı yaparken podcast üreticileri ve podcast dinleyicileriyle görüşmeler yaptık. Yöntem olarak odak grup çalışmasını ve yüz yüze görüşmeleri tercih etmemizin özel bir nedeni var. Yukarıda sunulan istatistiklerde podcast yayıncılığının geçtiğimiz iki on yıl içinde önemli bir gelişme kaydettiğini vurguladık. Görece hızlı yaygınlaşmaya karşın podcast yayıncılığının birçok internet mecrasında gözlemlenen sıçramayı gösterememesinin teknik kısıtlar ve açıklamalar dışında gerekçeleri olmalıydı. Bu gerekçelerin nitel temelli olduğu varsayımı ile araştırma sorularımızı formülleştirdik. Buna göre bu çalışmanın ortaya çıkarmasını beklediğimiz gerekçeler deneyim, motivasyon, yüklenen anlam, başkaları ile etkileşime yaklaşım, algılanan sorunlar gibi ağırlıklı olarak bireysel yoruma dayalı kavramları içermekte. Özetle, araştırmada ortaya koymak istediğimiz bilgi, “yaygın” dağılım, istatistiki ortalama vb. nicel ağırlıklı değil, anlama ve yorumlamaya dayalı “derin” açıklamalar oldu. 6 farklı podcast üreticisi ile yüz yüze bir odak grup çalışması gerçekleştirdik. 2 kadın, 4 erkek podcasterın katıldığı çalışmada üreticilerin farklı alanlarda içerik üretmelerini kriter olarak belirledik. Üreticiler farklı disiplinlerde eğitim almışlar ve profesyonel olarak podcast üreticisi oldukları gibi mesleklerinin yanında ve/veya destekleyici olarak da podcast üretmeye yönelmişler. Çalışma için de bu grubu gönüllü podcast üreticileri olarak tanımladık. Ekonomi, reklamcılık, öğretmenlik, sosyoloji gibi alanlarda eğitim alıp, küratörlük, pazar araştırmaları, eğitim tasarımı, editörlük ve akademisyenlik gibi mesleklerde çalışıyorlar.
Podcast dinleyicilerini ise farklı yaş kategorilerine ayırdık; 18-25 yaş arası ve 25-44 yaş arası. Farklı şehirlerde (Ankara, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir) yaşayan 11 dinleyiciyle çevrimiçi görüşmeler gerçekleştirdik. İlk gruptaki katılımcılar üniversite öğrencilerinden, ikinci gruptaki katılımcılar iş hayatına katılanlar profesyonellerden oluşuyor.
Bulguları paylaşırken podcast üreticilerinin ve dinleyicilerinin kimliklerini açık olarak yazmamayı tercih ediyoruz. Podcast üreticilerinin ilk isimleriyle birlikte değindikleri konuları paylaşacağız.
Podcast Üreticileri
Podcast Dinleme Motivasyonları
Hangi içeriklerin podcast olarak tanımlandığı konusunda katılımcılar arasında bir fikir birliği bulunmamakta. Bütün ses dosyalarının ya da canlı yayın sonrasında yüklenen ses dosyalarının podcast olarak sayılamayacağını düşünenler var. Ancak ilk podcast, Adam Curry ve Dave Winer’ın yaptıkları radyo programını canlı yayın saatinde dinleyemeyenler ve kendileri için kaydetmeleri üzerine ses dosyası olarak paylaştıkları içerikle ortaya çıkıyor. Bu sebeple katılımcılar arasında fikir birliğine varılmasa da podcast kelimesinin özellikle ileri yaş gruplarında Türkçe karşılığı olmamasından ötürü karşılık bulmadığı için benimsenmediği düşünülüyor. 65 yaş ve üzeri bireylerin dijital medya okuryazarlığının ileri derece olmamasından ötürü yabancı bir kelimeyle tanımlama bir bariyer oluşturuyor. Sesli kurs, sesli ansiklopedi veya YouTube’un sesli olanı gibi tanımlamalarla podcastin ne olduğu açıklanmaya çalışıladursun, katılımcılar ilk dinledikleri “ses dosyalarının” Sound Cloud, iTunes üzerinden olduğu ve Apple’ın iPod cihazıyla dijital dinleme pratiklerinin arttığı konusunda hemfikir oluyorlar.
Podcast dinleme motivasyonlarında öncelikle tek bir duyuya hitap eden “sesin” yarattığı duygu, anlatıcının ses tonu ve samimiyet duygusu geliyor. Katılımcılardan Sinan dinlediği ilk podcastleri düşünürken “insanların kişisel başarıları, başarısızlıkları, bunları nasıl ifade ettikleri samimi yayınlar için önemli bir faktör” diyor. İlk dinlediklerinden birinde yayıncının çocuğunu okula bıraktıktan sonra çok da iyi olmayan bir teknik kapasiteyle arabasında kayıt yapıp paylaşmasının bir tür organik, doğal ve samimi bir akışta ilerlendiği hissini verdiğini belirtiyor.
Podcast Üretme Motivasyonları
Kübra, podcast yayıncısı olma isteğinin radyo yayıncılığına küsmesiyle başladığını söylüyor. Küçük yaşlarda radyoyla tanışan ve kendi deyimiyle annesinin radyo dinletmesiyle başlayan “radyo sevdası”, stajyer olarak başvurduğu bir radyoda çalışma isteğinin kabul edilmemesi üzerine kendi ses kayıtlarını yapıp Sound Cloud’a yüklemesiyle başlamış. Diğer katılımcı Kübra Nur, lise öğrencisiyken de dergilerde yazdığını, fotoğraf çekip etrafına dağıttığını anlatıyor. O dönemlerde podcastten haberdar olmadığını, ancak farklı konularda araştırma yaparak onları bir araya getirip anlatmayı hep sevdiğini söylüyor. Videolu içerikler de denediğini belirten Kübra Nur’a göre, görüntünün netliği, dış görünüş vs. gibi konular içerik üreticisinde endişe oluşturuyor ama podcast sadece sesten ibaret ve bu şekilde gerçekten düşünceleriyle var olabildiğini söylüyor. Elbette, insanların kulaklarında yankılanacak seslerini düşünürken bu konuyu paylaşmalı mıyım, yoksa kendime mi saklamalıyım sorusunu da cevaplamaya çalışıyorlar. Mete, yazarak kendini daha rahat ifade ettiğini, diksiyonunun çok iyi olmadığını düşünüyor. Ama bir yandan da podcast yeni bir trend olarak başlayınca bir “etki” yaratabilmek ve röportaj yapma fikriyle soru sorma hevesini de karşılayabileceğini düşünüp içerik üretmeye başlamış. Üstelik İngilizce içerik üretmek de uluslararası dünya ile Türkiye arasında köprü olduğu hissini yaratmış. Mete de diğer katılımcılar gibi görüntünün de eklendiği bir podcast de olabilir diye düşünse de görüntünün kurgusu ve düzeni için yeterli vakit olmadığını düşünüyor. Kübra “ben görüntümden hoşlanmıyorum, görüntüm olmayınca insanlar beni eleştirmez diye düşündüm” derken insanları sesiyle bir hayal dünyasına götürdüğünü düşünüyor. Kübra ayrıca bazı arkadaş sohbetleri sırasında keşke ekipmanım yanımda olsaydı bunu kaydederdim düşüncesiyle ekipmanını yanında taşımaya başlamış. Podcast içeriklerini her yerde dinleyebilmenin özgürlüğü gibi mekâna bağlı olmadan üretim özgürlüğü olduğunu katılımcıların anlattıklarından çıkarabiliyoruz.
Çağrı, en büyük motivasyonunun sürekli öğrenme isteği olduğunu söylüyor. “Girdiğim her grupta bir şeyler anlatmayı seviyorum, eğitim verirken sürekli aynı eğitimleri anlatmak da sıkıcı oluyor. Bu sebeple yolda, toplu taşımada sürekli podcast dinlemeye başlayıp öğrendiklerimi çevreme anlatınca beni önce YouTube’a girmem için teşvik ettiler.” YouTube yayıncılığını denediğini ama görüntünün estetiğiyle uğraşmaktan içerik çıkaramadıkları için vazgeçtiğini söyleyen Çağrı, diğer katılımcılar gibi görüntülü içeriğin daha zahmetli olduğunu kabul etmiş. Daha sonra karşısına çıkan bir eğitimle podcastle tanışıp eğitimin ilk yarım saatinde podcast yapmaya karar vermiş ve en iyi öğrenme yönteminin başkasına öğretmekten geçtiğini düşündüğü için “podcast benim akıllı bencilliğim” diyor.
Sinan, profesyonel işini de hikâye anlatıcısı olarak tanımlıyor. Profesyonel olarak yaptığı işle podcastin birleşmesi bir nevi “kendine kayıt bırakmak” için. Sinan da diğer katılımcılar gibi sesin görüntüden daha güçlü olduğuna inanıyor; “çünkü ses hayal gücünü barındırıyor.” “Özellikle konuk davet ettiğim yayınlarda ben fikir ortaya atayım, konuğum onu çürütsün ve ben yeni bir şey öğreneyim istiyorum.” Bu cümle ile tüm katılımcılarımız için podcast üretmenin kendi öğrenme süreçlerine katkı yaptığını tekrar görüyoruz.
Podcast üretirken, içerik üreticisinin tüm teknik konularla ilgilenmesi gerekiyor. Bu durum adeta dijitalleşmeyle birlikte hızlı bir dönüşüme giren medyanın, izleyiciyi (dinleyiciyi) aktif duruma geçirirken üretici olmaya (user generated content) ve aynı zamanda kamera, kurgu, ses, ışık gibi teknik personelin yaptığı işi de öğrenmesini ve üstlenmesini zorunlu kılıyor. Çağrı için en büyük zorluklardan biri sesi kurgularken sürekli kişinin kendi sesini duymak zorunda kalması. Katılımcılara göre ses kurgusunu yaptırmak için hizmet alanlar kendi sesini duymamış oluyor ve hatta kendi podcastlerini de dinlemiyorlar. Enes, özellikle giriş müziklerinin birbirine çok benzediğini ve bazen sırf müziğinden ötürü dinlemeyip kapattığı içerikler olduğunu söylüyor. Türkiye’de lüks olsa da sesin kurgusunu yapanla sesi tasarlayanın farklı kişiler olması gerektiğini savunuyor. Mete, “kaydı dinlerken özetini çıkarıyorum, bölüm notlarını hazırlıyorum. Geriye kurgu kalıyor, onu da kendim yapıyorum” derken bunda karşı tarafın işine güvenememe hissi olduğunu ekliyor. Kübra Nur da teknik detayların kendisi için en zor kısım olduğunu düşünüyor. Hatta kurgu aşamasına gelince uzun süre oturarak çalışması gerektiği için işten kaçma eğilimi artıyor. Kübra Nur’a göre sesle uğraşırken, yani bir ses kurgusu yaparken başka bir sesle dikkatleri dağıldığı için (müzik dinlemek gibi) ön hazırlık aşamasını her zaman daha keyifli buluyor. Sinan, farklı mikrofonlar deniyor, bazen de farklı konuşma şekilleri. Çağrı, podcast yapmak kayıt yapmaktan ibaret gibi görülebilir ama kayıt için zamandan kat be kat fazlasını sonrası için harcamak gerekiyor diyor. Katılımcılar kayıt sonrası not çıkarmaktan her bölüm için giriş kaydı yapmaya, müzikleri ayarlamaktan sesi düzenlemeye kadar pek çok tahmin edilenden daha zaman alıcı teknik işler olduğuna görüş birliğine varıyor. Teknik işlerin sevmedikleri tarafları olsa da hemen hepsi tüm işi kendileri yapıp yaptıkça da hızlanmışlar.
Kübra, açıklama kısmına konuşulanların özetini yazmanın dinleyici için caydırıcı bir unsur olabileceğini söylüyor: “Konuşulanları açıklama kısmından okumaları yerine birkaç saniye dinleyip öyle karar vermelerini isterim.” Mete, yapay zekâ teknolojilerini de kullanabileceklerini ekliyor; konuklara sorulacak soruları veya bölüm başlığını ChatGPT’ye sormak gibi. Konuk demişken; katılımcılar konuklu bölümleri hem zor hem kolay buluyorlar. Konuğun zaman planlaması, son dakika iptalleri veya daha çetrefilli veya cesur olarak tanımlanabilecek konulardaki içerikler için sonradan düzeltme isteyen konuklar sürecin uzamasına veya aksamasına sebep olabiliyorlar.
Bizi Kim Dinliyor?
Bireysel ve gönüllü motivasyonların, hikâye anlatma arzusunun baskın olduğu görülen podcast evreninde mevcut teknik koşullar dinleyicilerin diğer dijital platformlarda olduğu gibi aktif olmasını, etkileşime girmesini sağlamıyor. Bu sebeple içerik üreticileri dinleyicileriyle iletişim kuramıyorlar. Dinleyiciler sayıdan, dinleme saatinden ibaret oluyorlar. Elbette yaş, coğrafi konum, cinsiyet gibi temel demografik bilgilere de ulaşabiliyorlar. Bu noktadan yola çıkarak son derece bireysel bir eyleme dönüşen ve karşılıklı etkileşimi zor olan podcast üretiminde, içerik üreticilere dinleyicileriyle ilişkilerini sorduk. Özellikle tek başına kayıt yapanlar karşılarında dinleyici olarak kimi hayal ediyorlar sorusuna Kübra’nın cevabı damga vurdu: “ben oyuncaklarıma anlatıyorum”. Gerçek dinleyiciler arasında seven de olduğunu, linç eden de olduğunu söylüyorlar. Kübra’nın dinleyicilerinin çoğu kadın, kadınlardan destek bulduğunda motivasyonunun arttığını söylüyor. Çağrı aslında dinleyicilerinin herkesten oluşmasını arzu ettiğini ancak dinleyicilerinin %80’inin 18-34 yaş arasındaki kadınlardan oluştuğunu söylüyor. Gerçi buna da şaşırmıyor: “Türkiye’de eğitimli, kendine yatırım yapan, öğrenmeye açık kitle kadınlar.” Mete, dinleyicisinin kim olduğunu ya da başka bir deyimle hedef kitlesinin nasıl bir persona olduğuna dair bir çalışma yapmamış. Hedef kitlesini beyaz yakalı, kurumsal şirketlerde çalışan insanlar olarak hayal ederken aslında kendine benzer insanları düşünüyor. Dinleyicisiyle buluşup geri bildirim alma planı yapan Mete, yaptığı planın pandemiye denk geldiğini ve gerçekleşmediğini belirtiyor. Ama bu dönem yeni bir içerik üretmesini sağlamış ve “kitap kulübü” ortaya çıkmış. Çağrı’nın zaman zaman yaptığı canlı “podcast”ler seyircili olduğu için dinleyiciyle direkt iletişim kurmasını ve onları tanımasını sağlıyor. Kübra Nur da kendine benzeyenlerin kendisini dinlediğini hayal ediyor, bu yüzden de “konuşurken kendime anlatıyorum”. İstatistiklere göre 18-25 yaş aralığında %80’e yakın kadın ağırlıklı bir dinleyicisi var. Enes, dinleyicilerinin anne ve babalardan oluşmasını dilediğini söylüyor ancak onlara ulaşıp ulaşamadığını bilmiyoruz. İçeriklerin öğretmenler, akademisyenler arasında tüketilme ihtimali daha yüksek. Sinan da daha “niş” bir alanda içerik ürettiği için hedef kitlesinin biraz daha öngörülebilir olduğunu düşünüyor. Yine 24-35 yaş arası, genç akademisyenlerin ve öğrencilerin ağırlıkta olduğu bir dinleyici kitlesi var.
Podcast Ekosisteminin Gelir Modelleri ve Geleceği
Araştırmamıza dahil olan podcast üreticilerinin çok azı bu işten gelir elde ediyor. Podcastten para kazananları profesyonel olarak tanımlıyoruz, ancak gelir elde etmeyenlere amatör demiyoruz. Çünkü konuştuğumuz tüm içerik üreticiler gelir elde edemeseler de profesyonel bir ciddiyetle bu işi gerçekleştirirken bu yeni mecranın içinde yer almaya, sesleriyle iz bırakmaya gönüllü olarak karar vermişler. Gelir elde edilmesinin en büyük sebebinin platformların reklam uygulamalarının henüz Türkiye’de aktif olarak çalışmaması. Türkiye’de üretilen podcast sayısının yüksek olduğu söylense de dinleyici sayısı benzer nüfus yoğunluğu olan bir Avrupa ülkesiyle karşılaştırıldığında yüksek olmuyor. Elbette dil faktörü de sayılar üzerinde etkili. İngilizce bir podcast dinleyicileri ülkelerin sınırlarını aşıyor. En çok dinlenen ilk 10 podcast dışında ikinci 10’a girenlerin bölüm başına 1000-1500 arasında dinlenmesi oluyor. Bu sebeple de örneğin Spotify Türkiye pazarına yatırım yapmayı tercih etmiyor.
Markaların desteğini alarak çalıştığını söyleyen Çağrı, aslında İngilizce içerik üretildiğinde de rakip sayısının çok arttığını söylüyor. İngilizce podcastlerin de çok dinlenmesi için öncesinde başka içeriklerle, üretimlerle çok takipçisi olanların kendi kitlesini podcaste çekmesi daha kolay oluyor. Çok abonesi olan bir e-bülten sahibi olmak, çok satılan bir kitap yazmak veya YouTube çok takipçili bir kanal sahibi olmak, podcast dünyasında da sizi sayıca çok dinleyiciyle buluşturabiliyor. Bu sebeple Çağrı’ya göre Barış Özcan YouTube’daki kitlesini henüz yeni yeni podcaste alıştırıyor.
Markalar için üretmek gelir elde etmek için tek yol gibi gözüküyor. Bu noktada da podcast tek bir mecra olarak işbirliklerine yeterli olmuyor. Podcast üreticisinin Instagram ile işbirliğinin desteklenmesi şart. Farklı gelir modellerini deneyenler de var. Çağrı Podbee’nin YouTube benzeri bir modelle dinamik reklam geliri dağıttığını anlatıyor: “Sizin bölümünüz ne kadar çok dinlenirse reklamdan o kadar pay alıyorsunuz.”
Diğer bir konu da podcast ajansları; markalarla podcastleri buluşturuyorlar. Markalardan ziyade marka ajanslarına ulaşmanın şart olduğu düşünülse de Kübra’ya göre bu sistemde de ancak tanınırlığınız olduktan sonra ajans markayı sizle çalışması için ikna edebiliyor. Mete de reklam alabilecek dinleyici sayısına ulaşamasa da içerik ürettiği konular itibariyle profesyonel iş dünyası için farklı kürasyonlarla içerik üretebileceğini söylüyor. Bu noktada tavsiye ve yönlendirme için sosyal çevrenin önemli bir faktör olduğu konusunda hemfikir olunuyor. Markalarla çalışmanın özgürlük kısıtlayıcı bir durum yaratmadığını, ajans ve marka iş birliğinde zaten bunu bilerek kendilerine teklif geldiğini belirtiyor Çağrı: “Bugüne kadar 8 marka ile çalıştım, hiçbiri bana başlık dikte etmedi.” Ancak Türkiye’de podcast ajanslarının çalışma sistemlerini de eleştiriyor. Ajans markayla anlaştıktan sonra sürecin yürütülmesi tamamlanmayınca markalar da geri çekiliyor. Bu sebeple Podbee’nin modeli Türkiye için doğru model, markaların Podbee’ye geldiği, reklamı onların dağıttığı model son iki yıldır aktif. Bubble Works gibi podcast bölümü oluşturan reklam ajanslarının da sektörde sayısının artmasını bekliyorlar. Podcast bölümlerinin başlıklarında marka işbirlikleri açıkça görülüyorsa dinleyici oranında %50’ye yakın düşüş olduğu belirtiliyor. Sinan da kendi arzusuyla hazırladığı programa sponsorluk teklifi gelse de istemeyeceğini, buradaki derdinin bir arşiv yaratmak olduğunu söylüyor: “Kendi podcastim için söylüyorum, benim ürettiğim şey paradan çok daha değerli.” Ancak başka içerik taleplerine moderatör olarak dahil olduğunu ekliyor.
Kübra dinleyicisinin içeriğin reklamla bölünmesini istemediğini düşünüyor. “Radyo dinlerken müzik dinlemek isteyenler radyo sunucusuna bazen sitemle ‘sus da müzik dinleyelim derler’, podcast de sohbeti dinlemek için seçilmiş bir mecra, sohbet reklamla kesilsin istemeyebilirler”. Kübra Nur da kendi dinleme pratiğini düşündüğünde televizyonda, YouTube’da denk geldiğinde kapatmaya, ileri sarmaya çalıştığı reklama podcast dinlerken neden maruz kalalım ki diyor. “Zaten istatistiklere baktığımda da reklam olmasa da konuya herhangi bir parantez açtığımda dinleyici sayısının düştüğünü görüyorum.” Elbette reklamı kapatma seçeneği YouTube’daki gibi olmadığından, “premium” servisler de olmadığından içeriğin içine yedirilmiş reklam dinleyiciyi rahatsız edebiliyor. Ancak burada üreticilerin maddi anlamda desteklenmesi gerekliliğini dinleyicinin unutmaması gerekiyor. Çağrı’nın da dediği gibi bir bölüm için gelir elde etmek diğer bölümleri yapabilmek için rahatlık sağlıyor.
Podcast üreticisi olmayı profesyonel veya gönüllü diye iki gruba ayırsak da her ikisi için de sürdürülebilir olmanın tek şartı gelir elde edebilmekten geçiyor. Ancak bu yeni mecranın içinde yalnız hissetmemenin yollarından biri ajansla çalışmak, çünkü orada topluluk var diyor Çağrı. Hem reklam hem de teknik destek açısından ajanslarla çalışmak üreticileri güvende hissettiriyor.
İçerik üretirken sahip oldukları motivasyonun bir benzerine maddi olarak karşılık bulma konusunda da şahit oluyoruz. Paylaştıkları içeriklerin kendi hayat tecrübelerini de katarak hazırladıkları içerikler olduğunu ve asıl para etmesi gereken bu tecrübeyken bunu bedava verdiklerini düşünüyorlar. Mete Türkiye koşullarında sadece podcast üreterek para kazanabileceğini düşünmüyor. İşin sadece bir parçası podcast olabilir, ancak bunu başka içeriklerle başka mecralarda beslemek gerektiğini söylüyor: “Podcat ancak işin vitrini oluyor.”
Kübra, ürettiği içeriklerin profesyonel dünyada iş bulmak için kendisine engel olduğunu anlatıyor. “Eğer bu içerikleri kaldırırsan seni işe alırız cümlesini duyuyorum, binbir emekle hazırladığım bu içerikleri neden kaldırayım?”
Podcast Dinleyicileri
Dinleyiciler Ne Diyor?
Gaziantep, İstanbul ve İzmir’de yaşayan 18-25 yaş aralığındaki 6 lisans öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz odak grup görüşmesi, podcastin bir mecra olarak keşfedilmesine giden yolda YouTube’un dolaylı da olsa önemli bir geçiş noktası olduğunu gösteriyor.
İki katılımcı podcasti, takip ettikleri YouTube yayıncılarının podcast içeriği üretmeye başlamasıyla keşfederken bir diğer katılımcı YouTube’da ses odaklı içerik dinleme deneyimi sayesinde podcast yayınlarına yöneliyor. Bunun dışında, dil öğrenme motivasyonunun da etkili bir faktör olduğunu söylemek mümkün. Yeni bir dil öğrenme sürecinde podcast yayınları dinlemeye başlayan iki katılımcı podcasti bu süreci destekleyebilecek ve geliştirebilecek bir bilgi kaynağı olarak değerlendiriyor. Bununla birlikte, aktif bir Spotify kullanıcısı olduğunu ve podcastleri ilk kez platformun podcast sekmesiyle keşfettiğini belirten bir katılımcı, podcast gibi yeni medya formatlarının keşfedilmesinde içeriğe kolay ve anlaşılır bir şekilde erişim sağlayan uygulamaların rolüne işaret ediyor.
Ankara, Erzurum ve İstanbul’da yaşayan 25-44 yaş aralığındaki 5 katılımcıyla gerçekleştirdiğimiz diğer odak grup görüşmesine göre de podcast, kişilerin hayatına profesyonel hayatlarına etki edecek dünya çapında ses getirmiş içeriklerin Türkiye’de de duyulur hâle gelmesi, podcast içeriği üretmeye yönelen “influencer” etkisi, şehir içindeki uzun yolculuklarda geçen süreyi verimli kullanma isteği, arkadaş grupları veya internet mecralarında denk gelme sonucu giriyor. Fakat katılımcıları sesli içerik tüketimine hazırlayan birincil mecra YouTube. Kullanıcıları tek bir kelime aramasıyla ilgili veya ilgisiz çok çeşitli içeriklere yönlendiren bu görsel-işitsel mecra, katılımcılar için çoğunlukla aranan bir arka plan sesine dönüşmüş diyebiliriz. Özellikle eğitim amacıyla yurt dışında uzun bir zaman geçiren bir katılımcının ifade ettiği gibi “YouTube, dünyanın her yerinde kişinin anadilinde bir şeyler dinleme ihtiyacını giderebileceği erişimi en kolay araçlardan biri.” Fakat anadil özlemi tüm katılımcılar için söz konusu olmasa da tüm katılımcılar için YouTube videoları gündelik işleriyle uğraşırken bir köşede açık bırakılıp dinlenen kaynaklara dönüşmüş durumda. Dolayısıyla hazırlanmış bir içeriği dinleme pratiği öncelikle YouTube videolarının “podcastleştirilmesiyle” mümkün oluyor.
Neden Podcast?
Eğlence, 18-25 yaş arası katılımcıların podcast kanallarını dinlemeye devam etmesinde bir sebep olsa da eğitim veya yeni bir şeyler öğrenme isteğinin birincil motivasyonlar olduğunu belirtmek gerekir. Podcast yayınları katılımcılar için kişisel veya profesyonel bilgi arayışlarına hitap eden önemli bir alternatif kaynak. Öyle ki katılımcılardan biri yeni karşılaştığı bir alana yönelik bilgiyi öncelikle podcast kanallarında aradığını ve bu içerik havuzunu bir nevi “Google gibi” kullandığını belirtiyor. Benzer şekilde, bilgi odaklı podcast içeriklerini daha fazla tercih ettiğini söyleyen başka bir katılımcı, iyi hazırlanmış bir podcast bölümünün ele alınan konuya yönelik “hap bilgi” sağlayarak zamandan tasarruf ettirdiğinden söz ediyor.
Formatın mekânsal ve zamansal olarak kontrolü dinleyiciye bırakması dinleme deneyiminin devamlılığına bir katkı sunuyor. Katılımcılar özellikle yolculuk sırasında, yürüyüş yaparken veya temizlik ve yemek yapmak gibi rutin ev işleri ile uğraşırken podcast dinlediklerini ifade ederken formatın gündelik hayat pratiklerine kolayca eklemlenebilen yönüne vurgu yapıyor. Ayrıca bu esneklik ve üretkenlik hissi, zamanı yeni bir şeyler öğrenerek geçirme gibi doyumları da beraberinde getiriyor. Örneğin, bir katılımcı sıradan bir işle uğraşırken podcast dinlemenin verdiği hazzı şu şekilde ifade ediyor: “Bulaşık yıkarken yanımda sohbet edeceğim biri yoksa ne yapacağım? Sadece bulaşık mı yıkayacağım yani. Podcast dinlemek bu tür sıkıcı işleri güzelleştiriyor.” Benzer şekilde, başka bir katılımcı için podcast dinlerken bir faaliyette daha bulunmak kişinin dünyasını genişletmenin, böylece zamanını verimli kılmanın bir yolu. Ancak bazı katılımcıların “podcast dinlerken sadece podcast dinlediğini” ve bu durumu aynı anda iki şeye odaklanmanın verimliliği azaltacağını belirterek açıkladıklarını da not etmek gerekiyor. Bu bağlamda, söz konusu katılımcılar için podcast dinleme deneyimi daha aktif bir tüketime karşılık geliyor.
25-44 yaş aralığındaki katılımcılara gelirsek, bir katılımcı benzer konularda üretilmiş podcast ile videolar arasında gidip geldiğini, önceliğinin odaklandığı konular olduğunu belirtirken bir diğer katılımcı bu mecraların birbirlerinden farklı olduğunu belirtiyor. YouTube hareket hâlindeyken, örneğin yürürken takip etmesi zor bir kaynakken, podcast trafikte bile dinlenebilir. Ancak görsel desteklere ihtiyaç duyan içerikler için en ideal mecra elbette YouTube. Aynı katılımcıya göre YouTube içeriklerinin podcast karşılığı mevcut değil ve biri bir diğerinin ikamesi olamaz. Fakat dünyaca ünlü bir podcast serisini profesyonel gelişimine katkı sağladığını düşünerek dinlemek isteyen bir katılımcı yayın dili İngilizce olduğu için altyazı seçeneği sunduğundan dolayı içeriği YouTube üzerinden dinlemek zorunda kalıyor. Bunun podcast içeriklerinin uluslararası bir kimlik geliştirmesi önünde bir engel olduğunu ve bu engelin aşılması için uygulamaların çeşitli yenilikler geliştirmesi gerektiği anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Bunların dışında, bir katılımcının ifade ettiği gibi, podcast içerikleri onlara emek vererek üreten yayıncılara aitken YouTube tarafından sunulan içeriklerin çeşitli kaynakları var. Örneğin, yayıncılar beğendikleri filmlerden kolajlar içeren video kesitleri de paylaşabiliyor. Bu nedenle podcast içerikleri nicelik bakımından YouTube içeriklerinin çok gerisinde. Bu durumda, YouTube ve podcast özellikle ev gibi kapalı ortamlarda arka plan sesi olma özelliğini paylaşırken ne istediğini bilen kullanıcıya hitap eden podcast kaynakları hemen her yerde erişilebilir olma niteliği sayesinde daha esnek bir kullanım imkânı tanıyor. Ancak YouTube çeşitlilik ve yönlendiricilik bakımından kullanıcılar nezdinde daha kapsamlı bir mecra. İki mecranın da tüketicileri içerik üretme konusunda desteklediğini, bu anlamda demokratik olduklarını belirtmekte yarar var ama yine de podcast dinleyicilerinin kendi ilgi alanlarına dair içerik üretebilecekleri bir podcast kanalını bir YouTube kanalından daha kolay bir şekilde kurabildiklerini eklemek gerekir. Nitekim iki katılımcının podcast kaynaklarından haberdar olmasıyla sesli içerik üretmeyi planlaması neredeyse eşzamanlı olarak ilerlemiş.
Katılımcıları podcast kanallarına çeken en temel sebep trafikte geçen zaman veya ev işi gibi rutin bir süreci değerlendirme olmasına rağmen dinlemek için seçtikleri kaynaklar farklılaşabiliyor. İşletmecilik yaparken okumaya fırsat bulamadığı iş dünyasındaki gelişmeler hakkında yayınları ve arkadaşlarıyla zaman geçirirken nitelikli sohbet konusuna dönüşebileceğini düşündüğü içerikleri podcast kanallarından takip eden bir katılımcı, trafikte dinlediği bazı içerikleri ilk fırsatta not alarak yeniden dinleme gereği duyduğunu belirtti. Bir diğer katılımcı, politika alanında çalışan bir akademisyen olarak ana akımda yeterince temsiliyet bulamayan yerli haber kaynaklarını, BBC gibi uluslararası haber ve belgesel kanallarını, akademisyenler veya alanında yetkin isimler tarafından sunulan yerli kültür ve felsefe ile mizah programlarını düzenli olarak takip ettiğini ifade etti. Sadece derinlemesine incelemeyi gerektirmediğini düşündüğü konuları dinleyebildiğini belirten hukukçu katılımcımız “hafif” bulduğu, üstüne araştırma yapmasını gerektirmeyen konuları işleyen podcast kaynaklarına yöneldiğini söylerken lisansüstü öğrencisi olan iki katılımcıdan biri kendi alanında öğretici içeriklerin ilgisini çektiğini, diğeri de özellikle birkaç kişinin akademik referanslar da içeren samimi sohbet programlarını tercih ettiğini ifade etti. Özellikle sohbet programlarını dinlemeyi tercih eden katılımcının podcast içeriklerini yalnızken dinlediğini belirtmesi bu tür podcast yayınlarının kişinin süregiden bir etkileşime dahil olma ihtiyacını karşıladığı söylenebilir. Ancak bazı durumlarda konuşan kişiyi görme ihtiyacı doğduğunun altını çizmeliyiz. Örneğin, katılımcıların derinlemesine irdelemek istedikleri bir konuda konuşan bir uzmanın kendilerinin birden fazla duyusuna hitap etmesini sağlayacak görsel bir mecrada bulunması bir podcast kaynağında sadece bir ses olarak yer almasına tercih edilebiliyor. Örneğin bir katılımcıya göre bu durum uyarılan duyuların çokluğunun odaklanma süresini uzatması, bir başka katılımcıya göre de konuşan kişinin nasıl biri olduğuna dair gözlem yapma imkânı tanımasıyla ilişkili. YouTube içeriklerini bir podcast gibi tüketen ya da YouTube videolarını “podcastleştiren” katılımcılar, dinledikleri kişiyi merak ettikleri anda görebilmeyi dinleme deneyimine bir katkı olarak görüyor.
Podcast Bir Şeyin İkamesi Mi?
18-25 yaş aralığındaki katılımcılardan oluşan odak grup görüşmesinde yeni bir şeyler öğrenme ve zamanı verimli kılma gibi sıkça tekrarlanan temalar, bazı katılımcılar için podcastin diğer medya türlerinin yerini almasının nedenlerini açıklamada önemli bir neden olarak öne çıkıyor. Bazı katılımcılar film izlemek, müzik dinlemek veya YouTube’da vakit geçirmek için ayırdıkları zamanın podcast yayınları sayesinde azaldığını belirtirken, podcastler aracılığıyla elde ettikleri verimliliği vurguluyorlar. Bu bağlamda, bazı katılımcılar için podcast yayınlarının yokluğu, özellikle bu yayınlar aracılığıyla bir şeyler öğrenebilme keyfinden mahrum kalma ve zamanı doğru kullanamama çekincesi olarak algılanıyor.
25-44 yaş aralığındaki katılımcılar için podcast dinleme her hâlükârda müzik dinlemenin ve blog okumanın yerine geçmiştir diyebiliriz. Katılımcılar yürüyüş yaparken müzik dinlemek veya trafikte geçirdikleri zamanda müzik dinlemek yerine podcast dinleyerek zamanlarını daha verimli geçirdiklerini hissediyorlar. Bir zamanlar rağbet gören blog yazılarının, okumaya fırsat bulamayanlar için sesli bir içerik olarak sunulması da bunda bir etken olabilir. Katılımcılardan yalnızca bir kişinin düzenli radyo dinleme geçmişi olmasına rağmen radyodan podcast yayınlarına değil, YouTube içeriklerinden podcast kaynaklarına yönelmesi dikkat çekici. Bu durumda kişilerin bir tüketim pratiğini devam ettirmekten ziyade teknolojinin sağladığı imkânların yarattığı yeni pratiklere adapte olduğunu düşünmek mümkün.
Neyi Dinlemiyorlar?
Katılımcılar podcast dinlerken oldukça seçici oluyorlar. Dinlemeyi tercih ettikleri içerikler kadar uzak durdukları içerikler var. 18-25 yaş arası çoğu katılımcı ilgi alanları dışında kalan veya onları beslemediğini düşündükleri yayınları tercih etmiyorlar. Ayrıca, bazı katılımcılar hâlihazırda siyasi ve güncel içeriklere birçok kanaldan maruz kaldıkları için podcast yayınlarında bu tür içeriklerden özellikle uzak durduklarını ve podcastlerden daha özgün içeriklerle özel ilgi alanlarına hitap etmesini beklediklerini belirtiyorlar. Bunun yanı sıra, teknik açıdan iyi hazırlanmamış yayınlarla içerik üreticilerinin kendi alanlarında yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaması da bazı podcast yayınlarını tercih etmemelerinde önemli bir etken oluyor.
25-44 yaş arası katılımcılardan ana akım ile bağımsız yayınlar arasındaki ayrımı net bir şekilde belirleyenler, ana akımda kendine yer bulan isimleri veya ana akımdaki yayınları podcast kaynaklarındaki bağımsızlık hissini zedelediği ve bir “otosansüre” yol açma ihtimali içerdiği için tercih etmiyorlar. Ayrıca programcının içerik ürettiği alanda yeterli donanıma sahip olmadığı ve sohbet içeriği dahi olsa teknik olarak özensiz/hazırlıksız olarak sunulan podcast yayınlarının katılımcılar tarafından tercih edilmediğini belirtelim. Bu durumda, podcast yayınlarının yokluğu katılımcıların özellikle YouTube gibi görsel kaynakların kullanılamayacağı anlarda zamanı verimli geçirme hissinden, ana akımdan bağımsız fikir üretebilen kimseleri dinleyebilme fırsatından ve özgün içeriğe erişebilme imkânından mahrum bırakacaktır denilebilir.
Yeni Yayınları Nasıl Keşfediyorlar?
Peki, katılımcılar dinleyebilecekleri içerikleri nasıl keşfediyor? 18-25 yaş arası olup daha çok Spotify ve Apple Podcasts gibi uygulamaları tercih eden katılımcılar, yeni podcast kanalları keşfetme konusunda bu platformlardan faydalanıyorlar. Özellikle geçmiş dinleme deneyimlerine dayanan algoritmalar aracılığıyla yeni içerik önerileriyle tanışıyorlar. Ayrıca, geniş bir podcast dizinine sahip olan Spotify ve Apple Podcasts’in uygulama içinde sunduğu kategoriler ve arama kutusu katılımcıların kendi ilgi alanlarına yönelik aramalar yaparak keşiflerde bulunmalarına katkı sağlıyor. Sosyal çevreden gelen öneriler ile Instagram ve YouTube gibi diğer platformlarda karşılaşılan podcast içerikleri katılımcıların keşif sürecini kolaylaştıran diğer etkenler olarak öne çıkıyor.
Apple, Google Podcasts, Karnaval Radyo, Podcaster, PowerApp, Spotify, YouTube uygulamalarını kullandığını ifade eden 25-44 yaş arası katılımcılar, podcast kaynakları YouTube içerikleri gibi bir keşfetme özelliğine sahip olmadığı için podcast yayınlarından ya diğer podcast kullanıcılarıyla etkileşime girerek ya da kendi çabalarıyla, araştırma yaparak haberdar oluyorlar. Twitter, LinkedIn ve Instagram gibi sosyal mecralarda katılımcıların kanaat önderi olarak takip ettikleri kişilerden veya kurumlardan gelen öneriler öne çıkıyor. Özellikle podcast içeriğinin ne hakkında olduğu ve dinleyen kişiye neler kazandıracağının açıklanması dinleme motivasyonunu artırıyor. Bunun dışında, hâlihazırda ilgilerini çeken bir ismin podcast yayınının olup olmadığını araştırarak da ilgilerini çekecek programlara erişebiliyorlar. Katılımcıların kullandığı Spotify uygulaması dinleyicilere kanallar önerse de YouTube gibi kişinin ilgisini çekebilecek içerikleri sıralamıyor. Bu durumda podcast yayınları, sosyal medyada var olan ve merak ettikleri içeriklere ulaşmak için kişisel çaba göstermeye istekli kimselerin sayesinde yaygınlaşabiliyor diyebiliriz.
Biraz Etkileşime Ne Diyorlar?
18-25 yaş arası katılımcılar diğer podcast dinleyicileri ve yapımcılarıyla etkileşime girme konusunda isteksiz görünürken, özellikle podcast evreninde etkileşim olması konusunda çeşitli çekincelere sahipler. Bir katılımcı etkileşimin hem dinleyiciler hem de yayıncılar için bir ihtiyaç olduğunu ancak saldırgan içeriklerin yayılmasına da yol açabileceğini ifade ederken katılımcıların çoğu yorum yapma gibi bir özelliğin sosyal medya platformlarında sıklıkla karşılaşılan dijital zorbalığın ve nefret söyleminin podcast evrenine de yayılmasına yol açacağından endişeleniyorlar. Yine de YouTube gibi platformların tüketici kitlesiyle podcast tüketici kitlesinin farkına dikkat çekerek dijital zorbalığın podcast tüketicileri arasında pek mümkün görünmediğine işaret ediyor. Ayrıca dinleme deneyiminin başlı başına yeterli bir etkileşim içerdiği fikrinin de altını çizmek gerekir. Dinleme deneyiminin yeteri kadar etkileşim içerdiği konusunda bir başka katılımcı da farklı medya araçları arasındaki ayrıma dikkat çekerek yorum yapma gibi etkileşim biçimlerinin podcastin doğasına uygun olmadığını belirtiyor.
Katılımcıların podcast evreninde etkileşim olasılığına yönelik tutumu podcasti nasıl bir mecra olarak algıladıklarıyla doğrudan ilişkili. Bir katılımcının da belirttiği gibi, derecelendirme sistemleri gibi popülerlik göstergeleri ve farklı etkileşim biçimleri “podcast”in dijital zorbalıktan uzak ortamına tehdit olarak algılanabiliyor.
25-44 yaş arası katılımcılar, bir podcast uygulamasında etkileşime geçme konusunda hemfikir değiller. Podcast genellikle rutini daha anlamlı bir hâle getirme niyetiyle dinlendiği için bir podcast mecrasında diğer dinleyicilerle iletişime geçmek için ayrı bir zaman ayrılması gerekecektir. Buna bazı katılımcılar istekli olurken bazıları da istekli değil. Örneğin, bir katılımcı podcast yayınlarına sesli yorum yapabilme özelliğinin faydalı olabileceğini belirtirken diğer katılımcılar bunun dinleyiciye fazladan dinleme yükü getireceğini ancak bir yandan da tıpkı YouTube videolarındaki gibi altta akan yorumların dinleyicilerin aynı içerikten ne anladığını ve hangi dakikada neyin yer aldığını görebilmek açısından faydalı olacağını düşünüyor. Ayrıca, bir başka katılımcının dikkat çektiği üzere, dinleyicilerinin kendilerine ulaşmalarını sağlamak için e-posta adresi veya sosyal medya hesaplarının linkini veren yayıncıların yayınları hakkında yorumlar yapıldığını görmeye duygusal olarak ihtiyaç duyabilecekleri de göz ardı edilmemeli.
Sonuç olarak, podcast 18-25 yaş arası katılımcıların hayatına YouTube yayıncılarının podcast içerikleri üretmeye başlaması, “podcast”in dil öğrenme sürecini kolaylaştıran bir araç olarak ortaya çıkması ve Spotify gibi uygulamaların bu alana yatırım yapmaya başlamasıyla dahil oluyor. 25-44 yaş arası katılımcılar ise gündelik işlerini tamamlarken zamanı daha verimli geçirebilecekleri veya yalnızlıklarını samimi buldukları bir sohbetle giderebilecekleri YouTube videolarını “podcastleştirerek” keşfediyor, podcast ile de daha sonra tanışıyorlar. Ancak podcast her iki grup için de zamanı daha verimli kullanma hissiyle anlam buluyor. Bu açıdan, ev işi veya yemek yapmak gibi yeniden üretim süreçlerindeki yavanlığı hafiflettiği söylenebilir –bu durumun verimlilikten anladığımız şeye dair gizli bir anlam içerdiğini de atlamamak gerek. Dinleme pratikleri bakımından iki grup arasındaki en büyük farkın 25-44 yaş aralığındaki katılımcıların ana akım ve bağımsız yayıncılık arasındaki ayrıma işaret etmeleri ve siyasi-güncel içeriklere karşı 18-25 yaş aralığındaki katılımcılar kadar mesafeli olmamaları diyebiliriz.
Spotify ve Apple gibi podcast uygulamaları, gelişen algoritmalarıyla 18-25 arası katılımcılar için önemli bir öneri mekanizması olarak öne çıkarken 25-44 yaş arası katılımcılar yeni programları ya sosyal medyada takip ettikleri hesapların tavsiyeleriyle ya da kendi çabalarıyla keşfediyorlar. Elbette bu yaş grubu, altyazı seçeneğinin bulunmaması veya hangi dakikada hangi içeriğin yer aldığının belirtilmemesi nedeniyle takip etmekte zorlandıkları içeriklerin YouTube versiyonları mevcutsa oraya yönelebiliyorlar. Bu anlamda podcast içeriklerinin uluslararası bir kimlik kazanması zorlaşıyor diyebiliriz. Fakat iki mecra da internet kullanan herkese erişilebilir ve tüketicileri içerik üretme konusunda desteklemekte. Erişilebilirliğin bir demokrasi ve çoğulculuk meselesi olduğunu hesaba katarsak bu mecraların demokratik bir yapıya sahip olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz.
18-25 yaş arası katılımcılar interaktif podcast yayıncılığı konusunda dijital zorbalığa dikkat çekerek çekincelerini dile getirirken 25-44 yaş arası katılımcılar etkileşim için ayrıca zaman ayırmak gerektiğinden bu konuda hemfikir değiller. İki grup arasındaki yaklaşım farkı sosyal medyanın erken ve geç ergenlik yıllarında oynadığı rolle ilişkili olabileceğinden ayrı bir karşılaştırmalı araştırma konusu olabilir. Ancak bu konudaki tüm çekincelere rağmen, podcast evreninde inşa edilmekte olan dilin dijital ekosistemlerde daha yapıcı ve olumlu bir etkileşim kültürünün oluşabilmesi için önemli bir potansiyel taşıdığını belirtmeliyiz.
Sonuç
Bu çalışmada dijital ortamın bize sunduğu en yeni mecralardan podcastin hem dinleyici hem de içerik üreticisi açısından dinleme, üretme, takip etme, topluluk yaratma, gelir elde etme motivasyonlarını anlamaya çalıştık. Araştırmaya dahil olan katılımcıların bu yeni mecradaki dinleme davranışlarının tek bir duyuyla baş başa kalınan, konsantre olunan ama farklı ortamlarda vakit geçirmeye eşlik eden bir motivasyonda olduğunu gördük. Bir motivasyon olarak gelir elde etmenin kendi seslerini duyurma, hikâye anlatma, deneyim paylaşma motivasyonlarının yanında ikinci derecede kaldığını söyleyebiliriz. Gönüllü olarak üretme, dinleyicisiyle ve hatta bazen kendisiyle baş başa kalınarak üretilen ve bir tür dijital ortama sesleriyle bir arşiv bırakma arzusundaki bu süreç, hikâye anlatmanın, ben de varım demenin bir yolu gibi.
Podcast ekosisteminin profesyonel olarak Türkiye’de üreticiye katkı sunabilmek için çok yolu var. Üretici motivasyonlarının ajanslar, reklam ajansları, markalar tarafından desteklenmesi tüm medyada olduğu gibi ne kadar dinlendiğiyle (izlendiği, okunduğu gibi) belirleniyor. Bu durum platformların sunmaya çalıştığı demokratik ortam içinde sürdürülebilir olmanın tek şartını yine nitelikten çok niceliğe bağlıyor. Burada dinleyicilere de podcast üreticilerini destekleme sorumluluğu düşüyor.
Dört bir yandan medya mesajları ile kuşatıldığımız ve okumanın, izlemenin, dinlemenin uzun sürelere yayılamadığı bu kaotik ortamda tek bir duyunun öne çıktığı bu mecrada anlatılanların hak ettiği değeri bulmasını diliyoruz.
Referanslar
Howarth, J. (2023, January 18). Number of podcast listeners (2023). Exploding Topics. https://explodingtopics.com/blog/podcast-listeners
Perks, L. G., & Turner, J. S. (2018). Podcasts and productivity: A qualitative uses and gratifications study. Mass Communication and Society, 22(1), 96–116. https://doi.org/10.1080/15205436.2018.1490434
Perks, L. G., Turner, J. S., & Tollison, A. C. (2019). Podcast uses and Gratifications Scale Development. Journal of Broadcasting & Electronic Media, 63(4), 617–634. https://doi.org/10.1080/08838151.2019.1688817
Podcaster App. (2021, November 29). İlk Podcast Yayınının Tarihi. Medium. https://medium.com/%40podcasterap/i%CC%87lk-podcast-yay%C4%B1n%C4%B1n%C4%B1n-tarihi-8d12ecd98d84
Shearer, E. (2023, April 18). Podcasts as a source of news and information. Pew Research Center’s Journalism Project. https://www.pewresearch.org/journalism/2023/04/18/podcasts-as-a-source-of-news-and-information/
Araştırmacılar
Dr. Aylin Dağsalgüler
ARAŞTIRMACI
Aylin Dağsalgüler, lisans eğitimini Celal Bayar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. City, University of London’da Uluslararası İletişim alanında yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo-Televizyon-Sinema alanında doktora derecesini aldı. 2005 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’nde çalışıyor. Medyanın ekonomi politiği, ağ toplumu, televizyon kültürü ve izleyici çalışmaları alanında dersler ile medya için proje üretimi dersi veriyor, bu alanlarda akademik çalışmalar yürütüyor. 2009 yılından bugüne kadar Fakülte bünyesinde 5 farklı programın kuruluşunda çalıştı. AB destekli bir proje yürüttü, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteklediği iki projede yer aldı. Poynter Institute MediaWise Türkiye Dijital Medya Okuryazarlığı projesinde ortak yürütücü olarak çalıştı. 2015-2022 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı olarak görev yaptı. Akademik çalışmalarına ek olarak BİLGİ İletişim Fakültesi YouTube kanalı RGB’de Diziwiz ismiyle dizilerle ilgili 45 bölümlük bir sohbet programını öğrencileriyle birlikte hazırlayıp sundu.
Dr. Mürüvet Esra Yıldırım
ARAŞTIRMACI
Mürüvet Esra Yıldırım, Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünden lisans, Eleştiri ve Kültür İncelemeleri departmanından yüksek lisans ve Atatürk Enstitüsü Modern Türkiye Tarihi departmanından da doktora derecesini almıştır. 2017 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Yeni Bir Hayat Kurmak/Kadınlar Anlatıyor: Babalık Evlilik ve Boşanma kitabının yazarıdır. 2019 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından iki yılda bir verilen Genç Sosyal Bilimci Ödülü’ne layık görülmüştür. National Geographic’in Türkiye’deki lisanslı yayınevi için çocuk kitapları kaleme almıştır. Prof. James Birren tarafından geliştirilen Guided Autobiography (GAB) adlı otobiyografi yazma tekniğiyle tanışmış ve Türkiye’den Birren Center’dan bu eğitimi alan ilk kişi olarak bu tekniği Rehberli Otobiyografi (ROB) adıyla Türkiye’ye kazandırmaya çalışmaktadır. Bu tekniği kullanarak On İkinci Ev adlı otobiyografik bir sahne performansına içerik danışmanlığı yapmıştır. On İkinci Ev ekibi 2022 yılında Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Jüri Özel Ödülü’ne, 2023 yılında da Üstün Akmen Seçici Kurul Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Yakın zamanda kaleme aldığı Hasta Adamın Kızı: Selmin Zeki Hanım (1884-1922) adlı dönem oyunu 2023 yılında sahnelenecektir. Şu ara doktora tezini yayına hazırlamakla meşguldür.
Duygu Temel
ARAŞTIRMACI
Duygu Temel, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Gazetecilik bölümünde tamamladıktan sonra yüksek lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları programında tamamladı. Şu anda Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları programında doktora tez çalışmalarına devam eden Temel, Türkiye’de podcast yayıncılığının ekonomi politiği temalı tezini hazırlamaya devam ediyor.
Rıfat Özcan
ARAŞTIRMACI
Rıfat Özcan, Türkiye’nin ilk global podcast uygulaması olan Podcaster App’in kurucusu. Aynı zamanda Açık Veri Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Özcan’ın Politicast isimli bir podcast programı da bulunuyor. Program içeriklerinde, gazetecilik, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve sosyoloji dallarındaki akademik arka planından beslenen Özcan, İstanbul Üniversitesi mezunu.