ALGORİTMİK POPÜLİZM: TÜRKİYE'DE TWITTER GÜNDEMİ

DR. SARPHAN UZUNOĞLU
HAZAL SENA KARACA

Raporda Neler Var?

Rapor hakkında

Geride bıraktığımız son on yıl içerisinde sosyal ağların siyasi ve toplumsal etkilerine ilişkin farklı senaryo ve görüşleri destekleyecek önemli gelişmelere tanıklık ettik. 2006 yılında Time dergisinin yılın kişisi olarak seçtiği “internet kullanıcılarının” bilginin tekelini kırıp, güç dengelerini sarsarak, “dijital demokrasiyi” yaratacaklarına dair inanç Arap Baharı ile daha da güçlenerek sosyal ağları hiyerarşik olmayan, merkeziyetsiz bir kamusal alan olarak idealize eden bakış açısını paylaşanların sayısını hızla arttırdı. Arap Baharı’nın ardından gelişen Twitter devrimi iddiaları ise Occupy Wall Street hareketinin ardından daha sık dile getirilir oldu. Nitekim 2006 yılında değişimin temel aktörü olarak işaret edilen internet kullanıcıları 2011 yılında Time’ın kapağında yine yılın insanı olarak, bu sefer “protestocular” olarak yer alıyordu.

Bugün geldiğimiz noktada tüm dünyayı heyecanlandıran bu aşırı iyimser havanın beklentilere kıyasla oldukça kısa ömürlü olduğunu; Cambridge Analytica Skandalı, Trump’ın iktidarı, Avrupa’da göçmen karşıtı popülist partilerin sosyal ağlardan sandıklara taşımayı başardıkları zaferlerle birlikte yerini Julian Assange’ın “ulusötesi kara ütopya” olarak adlandırdığı karamsar senaryolara büyük bir hızla bıraktığını görüyoruz. Bu senaryoların geleceğe ilişkin karamsar varsayımlardan çok daha fazlasını ifade ediyor. Dijital gözetim, post-truth, astroturfing, algoritmik popülizm gibi kavramların akademik çalışmalardan gündelik tartışmalara sızarak içinde bulunduğumuz dönemi ve sosyal ilişkileri adlandırmada kullanılan fenomenlere dönüşmesi incelenmesi gereken yeni iletişimsel pratiklerin varlığına işaret ediyor. Öte yandan, sosyal ağlardaki kişisel deneyimlerin yarı-akademik çalışmaların yoruma dayalı bulgularına ve siyasi spekülasyonlara karıştığı bir ortamda, bugün medya alanında da sıklıkla tartıştığımız dezenformasyon, yalan haber, kutuplaşma, siber zorbalık, astroturfing gibi kavramların demokrasi, ifade özgürlüğü ve toplumsal diyalog açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair sınırlı bir bilgiye sahibiz.

Bu eksikliği göz önünde bulundurarak hazırladığımız bu çalışma, Türkiye’de sosyal ağların politik amaçlı kullanımı etrafında yoğunlaşan tartışmalara Twitter gündemleri üzerinden katkıda bulunmayı amaçlıyor ve örneklemi oluşturan veri setinden yola çıkarak şu sorulara cevap veriyor: Politize başlıklar/hashtagler nasıl trende dönüşüyor? Trendler içerisinde yer alan tweetler kaç farklı hesaba ait ve hangi söylemler üzerine kurulu? Aşırı oranda politik içerik paylaşan kullanıcılar görünürlüklerini artırmak için hangi stratejileri kullanıyor? Bu kullanıcıların en sık etkileşime girdikleri siyasetçiler, kanaat önderleri ve gazeteciler kimler? Daha görünür olmak için hangi tür içerikleri paylaşıyorlar ve bu paylaşımlar geniş kitlelere ulaşabiliyor mu? Bu sorulardan yola çıkarak elde ettiğimiz bulgular çağdaş popülizm literatüründe kendine yer edinen “algoritmik popülizm” kavramı odağında Twitter’ın siyasal bir kamusal olma potansiyeline ve bu potansiyelin sınırlarına yönelik bir tartışma niteliği de taşıyor.

Algoritmik Popülizm ve Twitter Gündemi

Popülizm ve popülist kavramları geleneksel olarak çeşitli siyasi liderleri, partileri ve hareketleri tanımlamak için kullanılan oldukça muğlak kavramlar. Kavrama dair net bir tanım bulunmasa da Latince “halk” anlamına gelen populus sözcüğünden türetilmiş bir kavram olan popülizm, etimolojik kökeni bakımından “halkçılık” anlamını taşıyor. Bu bağlamda kavrama ilişkin ilk tanımlardan birini yapan Edward Shils’e göre, popülizm halk iradesinin mutlak üstünlüğünün kabulünden doğan bir fenomen(1956: 100). Günümüzde de popülizmin farklı tanımlarında ortak olarak rastladığımız “halk” unsuru, popülizmin temel özelliklerinden birinin halk ve seçkin/yozlaşmış elitler arasında yaratılan karşıtlık, toplumun “biz” ve “onlar” şeklinde ayrıştırılması olduğu noktasında bir kanıya varmamıza yardımcı oluyor (Mudde, 2004; Moffitt, 2016). Bu tanımlara paralel olarak popülizmin en önemli işlevlerinden birinin halkı ve dolayısıyla kolektif kimlikleri söylemsel olarak oluşturması olduğunu söylemek mümkün (Laclau, 2005: 74). Bir diğer ifadeyle popülizm halka hitap ederken aynı zamanda halkı yaratan, konsolide eden ve onun kimliğini belirleyen pratiklere işaret ediyor.

2016 ABD seçimlerinin ardından yoğun olarak tartışılan “algoritmik popülizm” ise insanlar ve algoritmik aktörler arasında dijital olarak dolayımlanan iletişimsel ilişkiyi ifade ediyor. Geleneksel popülizm anlayışı siyasi partiler, liderler, hareketler ve kitleler, yani insanlar arasında gerçekleşen bir sürece vurgu yaparken, algoritmik popülizm bu aktörlere platformların etkileşim odaklı algoritmalarını, botları, siborgları ve trol olarak adlandırılan hesapları dahil ederek sosyal ağların etkili bir amplifikatöre (ses yükseltici) dönüşmesine ve popülist mesajların sosyal ağlardaki gündemi domine etmesine vurgu yapıyor (Maly, 2019). Nitekim bugün sosyal paylaşım platformlarındaki politik içeriklere baktığımızda onların çok küçük bir kısmının siyasi liderler ya da parti temsilcileri tarafından oluşturulduğunu, dünyanın dört bir yanında politik söylemleri belirleyen, dolaşıma sokan ve gündeme taşıyanların çoğunlukla vatandaşlar, aktivistler, botlar ve hatta algoritmalar olduğunu görüyoruz (Maly, 2018).

Algoritmalar ve Politik Hesaplar

Yukarıda sıraladığımız, popülizme yeni bir boyut kazandıran aktörlerin başında şüphesiz “algoritmalar” geliyor. Şeffaflık iddiasında olan platform algoritmalarının aslında hiyerarşiye, rekabete, kazanan herşeyi alır mantığındaki neoliberal ilkelere bağlı olması ve kullanıcı içeriklerinin algoritmik olarak “en alakalı” veya “trend” konulara çevrilerek seçilmesi ve önceliklendirilmesi (Van Dijck, 2013; Van Poel & Van Dijck, 2014) algoritmik popülizm olarak adlandırılan bu yeni iletişimsel ilişkinin kurulmasına temel teşkil ediyor.

Bu yeni iletişimsel ilişkide popülist figürlerin “popülist” niteliği kazanmak ve mesajlarını iletmek için daha çok takipçiye, retweete ve beğeniye ihtiyaç duymaları; beğenilerin, takip-takipçi ilişkilerinin ve retweet sayılarının siyasi bir gerçekliğe dönüşmesi (Maly, 2019) sadece mesajın üreticisini değil onu dağıtanı da dikkatle incelemeyi gerektiren daha karmaşık bir süreç ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu çalışmada Twitter üzerinden göstermeye çalıştığımız gibi, bu döngüsel mantık bizim “politik hesaplar” tanımladığımız bir kullanıcı profilinin doğmasının, hashtaglerin ve gündemlerin bu profiller tarafından işgal edilmesinin de önünü açıyor.

Bir siyasi partiyi/ideolojiyi ve hareketi destekleyen, düzenli olarak ve normalin üstünde sıklıkta sadece politik içerikli paylaşımlar yapan, popülist mesajları üreten ya da onlara ses veren bu “politik hesapların” paylaştıkları içerikler ise algoritmik popülizmin başka bir boyutuna işaret ediyor. Bu bağlamda, politik hesapların hesapların motivasyonları, paylaşımları ve bu denklemde nereye konulabilecekleri sorusu, araştırmanın bulgularında yer verdiğimiz şekliyle sadece bizim çalışmamız kapsamında değil, çağdaş popülizm literatüründe de önemli konu başlıkları.

Literatürdeki çalışmalar

Genel hatlarıyla özetlemeye çalıştığımız algoritmik popülizm, daha önce de belirttiğimiz gibi 2016 ABD seçimlerinin ardından literatürde kendine sık yer bulmaya başlayan ve gitgide popülerleşen bir kavram. Konuya ilişkin çalışmalar ise genellikle troller ve bot hesaplara yoğunlaşmış durumda. Örneğin, ABD İstihbarat Topluluğu tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, 2016 ABD seçimlerinin öncesinde İnternet Araştırma Ajansı olarak bilinen Kremlin bağlantılı IRA’nın organize ettiği trol ağı Trump’a destek vermenin yanı sıra toplumu kutuplaştıran içeriklerin yayılmasından da sorumluydu. IRA bağlantılı 200.000 tweetin Twitter tarafından silinmesi ve çok sayıda hesabın askıya alınması ise araştırmanın yarattığı etkiyi büyük ölçüde arttırdı. Bu durum elbette sadece Trump’ın seçim kampanyasına özgü değil, hem küresel hem de ulusal trendleri etkileyen bot hesapların varlığı şimdiye kadar sayısız araştırma tarafından tespit edildi (Howard vd., 2018; Ramsay & Robertshaw, 2018; Zannettou vd., 2020).

Örneğin İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından 2021 yılında yayınlanan ve 2015-2019 yıllarını kapsayan “Ephemeral Astroturfing Attacks: The Case of Fake Twitter Trends” başlıklı araştırmada Türkiye’deki yerel trendlerin %47’sinin botlar tarafından sıfırdan oluşturulduğu tespit edildi. Toplamda 108 bin bot hesabı olduğunu bulgulayan araştırmaya göre sahte trendler arasında kimlik avı uygulamaları, kumar promosyonları, dezenformasyon kampanyaları, siyasi sloganlar ve toplumun belirli kesimlerine yönelik nefret söylemi yer alıyor (Elmas vd., 2019).

Benzer çalışmaların benzer bulgularına ilişkin örnekleri artırmak mümkün. Mevcut araştırmaların eksik bıraktıkları arasında ise bu hesapların gündemleri yönlendirme, kamuoyunun tutum ve kararlarını etkileme noktasında gerçekten etkili olup olmadıkları sorularının cevapları geliyor. Bu soruların cevapları Türkiye’deki ilgili tartışmalar açısından oldukça önemli. Çünkü yaygın kanının aksine Twitter’da bir siyasi partiyi, ideolojiyi, görüşü destekleyen ve anormal sayılabilecek sıklıkta politik paylaşım yapan her hesabın bir amaç doğrultusunda güdümlendiğini, organize bir faaliyetin parçası olduğunu söylemek mümkün değil. Daha çok etkileşim almak, popüler olmak isteyen hesapların da politik hesaplara dönüştüğünü, popülist mesajların, kutuplaşmanın, dezenformasyonun sosyal ağlarda bu denli görünür olmasında “beğeni” ve “takipçi” kazanma arzusunun da belirleyici olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor (Van Dijck, 2013; Howard vd., 2018)

Politik hesapları, popülist kullanıcıların “sesi” olduğunu iddia ettiği kişi, parti ya da kitle ile birebir ilişkilendiremeyeceğimizin de altını çizmekte fayda var. Nitekim enformasyonun bolluğu, iletişim teknolojilerinin her yerde ve dolayısıyla daha ulaşılabilir hale gelmesi mesajlarının içeriklerinin sürekli değişmesine, hatta kimi zaman mesajın yaratıcısının isteği dışında biçimlenmesine neden olan bir iletişim akışını da beraberinde getirmekte (Keane, 2013:23).

Araştırmanın sonuçlarına geçmeden önce bu motivasyonlar ve sosyal ağların mimarisiyle ilişkili olarak politik hesapların potansiyel etkilerini değerlendirirken, raporun devamında da değineceğimiz “yankı odası etkisi”ni de hatırlamakta fayda var: Daha fazla takipçiye sahip, daha çok etkileşim alan hesapların daha görünür olduğu sosyal ağlarda, toplumsal konuları hedef alan popülist ve kutuplaştırıcı paylaşımlar yapan hesapların birbirleri arasında kurdukları yoğun etkileşimin, bu hesapları sadece benzer seslerin yankılandığı bir iletişim ortamında, tek yönlü bir iletişimin nesnesi olarak değerlendirebilme ihtimalini, dolayısıyla etkilerinin de tahmin edilenden çok daha sınırlı olabileceğini sorgulamayı gerektiriyor.

Araştırmanın Yöntemi ve Örneklem

28.03.2022 ve 06.04.2022 tarihlerini kapsayan bir haftalık süreçte Twitter Türkiye trendlerine giren, siyasi propaganda/destek amaçlı oluşturulmuş 10 hashtag ve ifadeyi sosyal ağ analizi (SNA) ve içerik analizi yöntemleriyle incelediğimiz araştırma iki aşamada gerçekleştirildi. Araştırmanın ilk aşamasında Tablo 1’de yer alan hashtag ve ifadeler kullanarak atılmış tweetler NodeXL eklentisiyle ayrı ayrı çekilerek1 toplamda 164930 tweet, retweet, yanıt ve bahsedilme ilişkisini kapsayan bir veri seti elde edildi. Ardından her hashtag için en çok etkileşim alan 50 tweete yönelik içerik analizi gerçekleştirildi. Araştırmanın ikinci aşamasında ise bu veri setine dayanarak belirlenen en etkili 268 kampanyacı hesabın son 500 tweeti baz alan tüm ilişkileri (orijinal tweetler, retweetler ve yanıtlar) kapsayan “kullanıcı ağı” verisi yine NodeXL aracılığıyla Twitter API’si kullanılarak elde edildi. Toplamda 82492 ilişki ve 17829 tekil kullanıcının verisi, açık kaynaklı bir sosyal ağ yazılımı olan Gephi ile analiz edilerek görselleştirildi. 

Etik ve Kodlama

Bir hesabın politik hesap olarak etiketlenmesi için anormal tweet sayısı, tek bir gündeme yönelik içerik paylaşma, takip-takipçi sayısı oranı, profil açıklamalarındaki unsurlar gibi birden fazla kriter göz önünde bulunduruldu. Siyasi partilerde görev almış veya aktif olarak siyasetin içinde olan kişilere ait hesaplar ise “kampanyacı hesap” kapsamının dışında bırakıldı.

Araştırma kapsamında incelenen profillerin herkese açık olması ve ilgili verilerin Twitter API aracılığıyla, Twitter’ın izin verdiği limitler kapsamında elde edilmesi dolayısıyla araştırma etiği açısından bir sorun bulunmamasına karşın tekil kullanıcı veya grupların ifşasını önlemek adına “politik hesap” olarak nitelendirdiğimiz profillerin kullanıcı isimlerine ilişkin herhangi bir bilgi rapora dahil edilmedi. 

Araştırmanın Sonuçları

En Çok Etkileşim Alan Gönderiler

Her gündemin/hashtagin en çok etkileşim alan 50 tweetini incelediğimizde, en çok paylaşılan tweetlerin neredeyse tamamının politik hesaplar olarak kodladığımız kullanıcılar tarafından paylaşılmış olduğunu gördük. Bu tweetler içerisinde tekil hesap oranı ise %66. Örneğin, #GücümüzüGöreceksiniz hashtagi kullanılarak yapılan paylaşımlarda en çok etkileşim alan 50 tweet içerisinde politik hesap olarak kodladığımız bir kullanıcının 7 farklı tweeti bulunuyor.

Tablo 1’de görüldüğü üzere en çok etkileşim alan tweetlerin politik hesaplar tarafından paylaşılıyor olması trendi hem Cumhur İttifakı’nı destekleyen hesapların gündeme soktuğu #ReisinYumruğuGeliyor, #KandilMilliyetçileri, #GücümüzüGöreceksiniz NEFES KADAR ENSENİZDEYİZ, #YalancıChp başlıklarında hem de Millet İttifakı’nı destekleyen politik hesapların dolaşıma soktuğu ve desteklediği #20YıllıkKaranlık, #HALKTANiyiceKOPTUNUZ, #ZAMkGibisiniz, #YiyinEfendilerYiyin ve #BırAKınPalavrayı hashtaglerinde ortak olarak görülüyor. 

Bu veriyle ilişkili olarak araştırmanın en ilgi çekici bulgularından bir diğeri ise yukarıdaki hashtaglerle yapılan tüm paylaşımların %51’inin, bu hashtagleri kullanarak paylaşım yapan tüm kullanıcıların sadece %10’una ait olması. Daha basit ifade etmek gerekirse, tweet ve retweetlerin %51’i, konuya ilişkin paylaşımda bulunan hesapların %10’u tarafından gündeme sokuluyor. Bu veri ise politik hesapların bu başlıkların Twitter Türkiye gündeminde yer almasında en etkili aktörler olduğunu ortaya koyuyor. 

Bu oranı her hashtag için ayrı ayrı hesapladığımız aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi en fazla paylaşım yapan %10’un toplam paylaşımlar içerisinde en az paya sahip olduğu hashtagler, hükümetin ekonomik politikalarının ve AKP idarecilerinin eleştirildiği #YiyinEfendilerYiyin ve #HALKTANiyiceKOPTUNUZ hashtagleri. Bu iki gündemin de toplumsal bir soruna işaret etmesi, gündemin diğer başıklara kıyasla daha organik ve katılımcı bir biçimde oluşturulmasında bir etken olarak görülebilir. Öte yandan yine Millet İttifakı’nı destekleyen hesapların desteklediği #BırAKınPalavrayı hashtagi altında da temelde benzer içerikler paylaşılmasına ve odak noktayı oluşturanın yine ekonomi olmasına karşın daha az sayıda kullanıcının katılımıyla gündeme oturması agresif başlıkların politik hesaplar dışındaki kullanıcılardan daha az destek görüyor olmasıyla ilişkilendirilebilir. Nitekim bu hashtag altında yapılan paylaşımların daha sert olması ve diğer ikisine kıyasla yüksek oranda dezenformasyon içermesi bu ilişkiyi mantıklı kılıyor. 

Bu bulguyu doğrulayacak bir diğer veri de incelediğimiz tüm tweetlerin kaç tekil kullanıcı tarafından atılmış olduğunu gösteren aşağıdaki grafikte yer alıyor. Grafiğe detaylı baktığımızda provokatif ve saldırgan değerlendirebileceğimiz #KandilMilliyetçileri, #YalancıCHP ve #GününüzüGöreceksiniz hashtaglerinin daha az tekil kullanıcı tarafından desteklendiğini; politik hesapların paylaşımların çoğunu gerçekleştirdiğini görebiliyoruz. 

Daha fazla tekil kullanıcının paylaşımda bulunduğu başlıklardaki paylaşımları incelediğimizde bu hashtaglere destek vermiş olan popüler figürler, gazeteci ya da siyasetçinin varlığı göze çarpıyor. Örneğin ünlü bir gazetecinin #YiyinEfendilerYiyin hashtagini kullanarak paylaşımda bulunmasının bu hashtagin popülerliğine katkı sağladığı, benzer bir şekilde #ReisinYumruğuGeliyor hashtagiyle paylaşım yapan AKP’li bir siyasetçinin de bu hashtagin ulaştığı kitlenin sınırlarını genişlettiğini gördük. Bu verilerden hareketle kutuplaşmayı körükleyecek, politize başlıkların popüler figürler tarafından paylaşılmasının bu tarz içeriklerin trend olmasında önemli bir faktör olduğunu söylemek mümkün.

Politik Hesapların Profilleri

Twitter tarafından yasaklanan ve bir tweetin ya da hesabın organize olarak etkileşimini artırmaya yönelik eylemler bütünü olarak tanımlanan sosyal koordinasyonun varlığı politik hesapların bir kısmı tarafından açıkça belirtiliyor. Örneğin her hashtagin en popüler 50 tweetini incelediğimizde elde ettiğimiz 268 tekil kullanıcının %13’ünün profilinde başka bir retweet hesabı, fav hesabı ya da yan hesaplarının bilgileri yer almakta. Politik hesapların profillerine dair dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise tanıtım veya profil resminde yoğun siyasi, milli ve dini söylem ve görsellerin varlığı. Profiller üzerinde gerçekleştirdiğimiz incelemeye göre 2 68 tekil hesabın sadece %14’ünün profilinde herhangi bir siyasi, milli veya dini sembol bulunmuyor. İncelenen hesapların %44’ünün bio’sunda siyasi görüşünü/desteklediği parti veya siyasetçiyi açıkça belirten ifade/ifadeler yer alırken; hesapların %55’inde de profil veya kapak görseli olarak siyasi bir imge/siyasetçi fotoğrafı bulunuyor.

Botometer verilerine göre bu hesaplar haftalık ortalama 121 paylaşımda bulunuyor. Hesapların dil özgünlük değeri (2.21) düşükken, sahte takipçi değerlerinin ortalaması (2.17) sıradan bir Twitter kullanıcısına göre oldukça yüksek.

Yankı Odaları

Araştırma kapsamında incelenen yapay gündemlerde en çok etkileşim alan kampanyacı hesapların sadece birbirleri ile ilişkilerini içeren ağ aşağıda görülüyor. Buna göre politik hesaplar Twitter’da etkileşime geçtikleri hesaplar, aldıkları etkileşim ve kurdukları bütün ilişkilerle değerlendirildiğinde 6 farklı grup içerisine dağılıyorlar.

Şekil 3: Politik hesapların farklı gruplara dağılımı

Haritada açık mor renkle temsil edilen ve en büyük grubu oluşturan politik hesaplar (%43.2) çoğunlukla AKP’yi ve Cumhur İttifakı’nı desteklerken, yeşille temsil edilen hesaplar (%33.7) CHP ve Millet İttifakı’nı destekleyen paylaşımlarda bulunuyor. Ağda dikkat çekici ayrıntılardan birisi de bu hesapların çoğunlukla benzer iletişim stratejileriyle benzer paylaşımlarda bulunmalarına karşın ittifakı oluşturan partilere göre de gruplaşması. Bununla ilişkili olarak siyah grubu oluşturan hesaplara baktığımızda kendilerini milliyetçi olarak tanımladıklarını ve MHP’ye destek verdiklerini, mavi gruptaki hesapların ise İyi Parti’yi destekleyen hesapları temsil ettiğini görüyoruz. Haritadaki en küçük grubu oluşturan iki hesap ise Twitter profillerinde ülkücü olduklarını belirtiyor.

Politik hesap olarak adlandırdığımız kullanıcıları kurdukları etkileşim ve paylaşım yoğunluğuna göre yeniden değerlendirdiğimize, aşağıdaki haritadan görüldüğü gibi Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı destekçilerinin en aktif tweetçiler ve retweetçiler olduğunu görüyoruz. Bu veri ışığında dikkat çeken bir diğer detay da benzer oranda etkileşim kuran dolayısıyla benzer değere sahip çok sayıda hesabın bulunması.

Şekil 4: Hesapların paylaşım yoğunluklarına göre ağırlıkları

Öte yandan hesapları dışarıdan aldıkları etkileşim doğrultusunda, bir diğer ifadeyle ağdaki popülerliklerine göre değerlendirdiğimizde aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi kullanıcıların ağırlıklarında büyük farklılıklar olduğu, öne çıkan popüler hesaplarla birlikte ağda kendileriyle çok fazla iletişim kurulmayan hesapların olduğunu görüyoruz.

Şekil 5: Hesapların ağda aldıkları etkileşeme göre ağırlıkları

Politik hesaplar sadece birbirleriyle ilişkileri üzerinden değil, takipçileri ve takip ettikleri hesaplarla birlikte tweet, retweet, yanıt ve tagleme aracılığıyla ilişki kurdukları son 200 tweetle birlikte konumlandırıldığında elde ettiğimiz haritada da bir önceki ağ ile benzer şekilde gruplara ayrılmış bir ağ görüntüsü görüyoruz. Ağ içerisinde farklı gruplara dağılmış kullanıcıların yer aldığı komüniteler şu şekilde temsil ediliyor; spesifik olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen hesaplar (yeşil: %34,79), AKP’yi desteklemeye yönelik daha genel paylaşım yapan ve içlerinde teşkilatlarda görevli kişilerin bulunduğu hesaplar (pembe: %18.85), CHP’yi destekleyen hesaplar (turuncu: %19.29), İyi Parti destekçileri (mor: %4.71), MHP destekçileri (açık mavi: %3.01) ve ağın çeşitli bölgelerine dağılmış politik hesapların yer almadığı, siyasetçiler, gazeteciler, sosyal medya fenomenleri, televizyoncular, SMA hastası çocuklar için paylaşımda bulunan hesaplar ve Survivor programına yönelik paylaşım yapan hayran hesaplarının varlığı dikkat çekiyor. Bir diğer ifadeyle en az politize olmuş bu grup Twitter’ı politik paylaşımlar dışında çeşitli ilişkiler kurmak ve paylaşımda bulunmak için kullanan kullanıcıları barındırıyor.

Şekil 6: Hesapların Geniş Twitter Ağında Gruplara Dağılımı

Bu ağ içerisinde söz konusu hesapların ne gibi roller üstlendiğini, etkili olup olmadıklarını anlamak için politik hesapların tüm kullanıcılarla kurdukları iletişim doğrultusunda ağdaki en popüler aktörleri gösteren aşağıdaki haritaya baktığımızda politik hesapların en çok etkileşime girdikleri diğer kullanıcıların siyasetçiler olduğunu görüyoruz. Buradaki etkileşimin aşağıdaki aktörlerden bağımsız olduğunun altını çizmekte fayda var. Daha basit bir ifadeyle, aşağıdaki haritada öne çıkan isimler politik hesapların en çok takip ettikleri, tweetlerini retweet ettikleri, beğendikleri ve yanıtladıkları hesapların ağırlığına göre oluşturuluyor. İç merkezilik derecesi olarak adlandırılan bu ölçümle, bir ağda en çok kimle etkileşim kuruluyorsa, kim daha popülerse o aktörler ön plana çıkarılıyor.

Şekil 7: Politik hesapların en çok iletişime geçtikleri hesaplar

Selçuk Bayraktar’ın tamamen siyasetçilerden oluşan bu ağda siyaset dışı sayılabilecek tek aktör olarak yer alması ve yoğun bir etkileşim alması Ukrayna-Rusya Savaşının akabinde artan görünürlüğünün sosyal ağlarda da karşılık bulduğunu ve popüleritesindeki ivmelenmenin devam ettiğini gösteriyor.

Politik Hesapların İletişim Akışı

Arasındalık değeri yüksek olan hesapları gösteren, yani ağdaki diğer bireyler arasında köprü olma özelliği gösteren aktörleri öne çıkaran aşağıdaki haritada görüldüğü gibi ağda iletişim akışını sağlayan 4 etkili hesabın varlığı dikkat çekiyor. Ağda bağlantısız hesaplar arasında köprü görevi görerek bir koordinasyon görevi üstlenen az sayıda hesap olması, politik hesapların tamamen yankı odalarına hapsolduklarını ve kendi kömüniteleri dışında etkili olamadıklarını gösteren en önemli verilerden biri olarak okunabilir.

Şekil 8: Politik hesapların ağında köprü özelliği gösteren aktörler

Erişimin en kısa patikalardan sağlanmasını ifade eden, ortalama erişim süresini belirten yakınlık derecesini hesapladığımızda ise politik hesapların büyük kısmının diğer hesaplarla etkileşime girmesinin ve ağdaki bilgi akışını sağlayabilmesinin zor olduğu görülüyor. Bu durum politik hesapların da kendi aralarında bir algoritmik hiyerarşi olduğunun, paylaşılan içerikler ve gündemleri her ne kadar aynı olsa da Twitter’da kurdukları ilişkiler/ etkileşimler, takipçi profillerindeki farklılaşmalarla kendi içlerinde de ayrıştıklarını gösteriyor.

Şekil 9: Politik hesapların ağında merkezi aktörler

Son olarak ağda bilgi akışını en iyi kontrol eden aktörler arasında şaşırtıcı olmayan biçimde gazeteciler ve medya kuruluşlarının yer aldığını söylemek gerekiyor. Bu bağlamda dikkat çekici bir detay ise bu medya kuruluşlarının geleneksel olarak nitelendirebileceğimiz TV ve gazeteler olması, faaliyetlerini dijital platformlarda sürdüren medya bileşenlerinin politik hesapların etkili olduğu ağda etkili birer aktör olamaması olarak görülebilir.

İletişimsel Stratejiler ve Tweet İçerikleri

10 başlığa ait en çok etkileşim alan 500 tweetin %59’u toplumsal siyasal konulara ilişkin fikir belirtiyor ve eleştiride bulunuyor. Bu tweetleri sırasıyla provokasyon-polarizasyon etkisi bulunan; desteklenen siyasi parti temsilcileri ve aktörlere yönelik hakaret ve ağır eleştiri içeren; desteklenen partiye, lidere yönelik övgü, desteği ifade eden tweetler izliyor. Tweet içeriklerini politik hesapların destekledikleri parti/siyasi oluşumlara göre ayrı ayrı incelediğimizde önemli farklılıklar olduğu görülüyor. Örneğin Cumhur İttifakı’nı destekleyen hesapların tweetlerinde en sık görülen desteklenen lidere yönelik övgü ve destek iken, Millet İttifakı’nın paylaşımlarında hükümetin politikalarına yönelik eleştiriler ön plana çıkıyor.

Şekil 10: En çok etkileşim alan tweetlerin içeriği

İçerik oranlarında dikkat çeken bir diğer ayrıntı da enformasyon içeren tweet oranının oldukça az olması (%2). Öte yandan en popüler 500 tweetin %26’sında dezenformasyon, %28’sinde elit- seçkinler ve gerçek halk vurgusu yapan popülist ifadeler mevcut. Tweetlerde en sık görülen dezenformasyon türleri ise manipülasyon, hatalı ilişkilendirme ve parodi.

Dezenformasyon bulunan içeriklerin hedef aldığı aktörlerin başında ise Millet İttifakı, AKP ve hükümet yetkilileri, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener’e yönelik dezenformasyonda yanlış ilişkilendirme stratejisi öne çıkarken Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik dezenformasyonda parodi kullanımı dikkat çekiyor.

Politik hesapların aldıkların etkileşimi arttırmak ve daha geniş kitlelere ulaşabilmek için gazetecileri ve toplumun farklı kesimleri tarafından tanınan isimleri sık sık paylaşımlarında etiketledikleri görülüyor. Politik hesaplar tarafından en çok etiketlenen siyaset dışı isimlerin başında Cüneyt Özdemir, Özgür Demirtaş, Uğur Dündar, Erk Acarer, İsmail Saymaz, Sedef Kabaş ve Barış Yarkadaş geliyor.

Sonuç

Bu çalışmaya başladığımız dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan ve trol raporu olarak anılan raporu çoktan yayınlanmıştı. Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı rapor, doğal olarak siyasal bir ajandayla, kendisine ve partisine yönelen söylemler etrafında bir trol tanımı ve trol davranışı paternleri üzerine kuruluydu. Biz raporumuzu, olabildiğince merkezi bir perspektifle, farklı siyasal grupların faaliyetleri içerisinde paternleri ve aktörleri inceleyen; ama aktörleri işaret etmeden ya da tercih edebileceklerini düşündüğümüz gizliliklerini zedelemeden bunu yapan bir rapor olarak kurguladık.

Raporumuza göre Türkiye siyasetinin yeni dönemine damga vuran ittifak yapısı sosyal ağlara da yansısa da partiler arası farklılıklar kullanıcı eğilim ve davranışlarına da yansımış durumda. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’na yakın hesapların faaliyetleri yakından incelendiğinde örneğin Cumhur İttifakı içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi’ne yakın hesapların, Millet İttifakı içerisinde de İyi Parti’ye yakın hesapların faaliyetleri ve konumları hem içeriksel olarak hem de teknik olarak tespit edilebiliyor.

Cumhur İttifakı’nı destekleyen hesaplar ile Millet İttifakı’nı destekleyen hesapların tweetleri arasında bir yaklaşım farkı gözlemledik. Bulgularımıza göre Cumhur İttifakı’na yakın kullanıcıların paylaşımlarında daha sık görülen eğilim desteklenen lidere yönelik övgü ve destekti. Millet İttifakı’na yakın kullanıcıların paylaşımlarında hükümetin politikalarına yönelik eleştiriler ön plana çıkıyordu. Bu esasen iki bloğun kampanyacı hesaplar ya da sempatizanlar düzeyinde nasıl bir iletişimsel strateji izlediğine dair de önemli bir bulguydu.

Seçtiğimiz 10 başlık altındaki çok etkileşim alan tweetlerin çoğunluğu siyasal fikir belirtme ve eleştiri motivasyonu taşısa da geri kalan kısımda provoke etme amacı taşıyan, kutuplaşmayı sert bir biçimde destekleyen ve hakaret içeren söylemler içeren tweetler olduğunu gördük. Bu da Twitter’da incelediğimiz başlıklar etrafında düşündüğümüzde, önemli miktarda paylaşımın problemli bir siyasal kültürün izlerini taşıdığı anlamına geliyor. 10 başlığa ait en çok etkileşim alan 500 tweetin %59’u toplumsal siyasal konulara ilişkin fikir belirtiyor ve eleştiride bulunuyor. Bu tweetleri sırasıyla provokasyon-polarizasyon etkisi bulunan, desteklenen siyasi parti temsilcileri ve aktörlere yönelik hakaret ve ağır eleştiri içeren ve desteklenen partiye, lidere yönelik övgü, desteği ifade eden tweetler izliyor. İncelediğimiz hesaplar ne yazık ki Türkiye’nin kutuplaşmış siyasal sistemini yansıtan bir yapıda konumlanıyorlar. Analizimize göre komüniteler arasındaki geçişlilik ziyadesiyle kısıtlı.

Günlük akışı domine eden içeriklere bakıldığında siyasi partilerle doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı olan hesaplar dışında gazeteciler, sosyal medya fenomenleri, televizyon figürleri, SMA hastası çocuklar için paylaşımda bulunan hesaplar ve Survivor programına yönelik paylaşım yapan hayran hesapları gibi grupların fazlasıyla etkili olduğu görülüyor. Yani Twitter sıkıcı bir salı akşamında bir haber kanalını kaplayan politik konulardan çok daha fazlasına sahip; ama bu farklı arka planlardan hesapların da politik tartışmaya katılmadıkları anlamına gelmiyor.

Bulgularımıza göre televizyon ve gazete kökenli medya profesyonelleri, incelediğimiz ağlar içerisinde de kendilerini merkeze koymanın bir yolunu bulmuş durumdalar. Bu, yeni medyanın gayrimerkezileştirme ya da alternatif bilgi akışı oluşturma gibi işlevlerine ilişkin gereğinden fazla iyimser yaklaşımları zayıflatan bir bulgu olduğu gibi aynı zamanda sosyal sermaye gibi unsurları yok sayarak yapılan analizlerin ne kadar hatalı olabileceğini gösteriyor.

Tweetlerde gündeme özel üretilmiş ve çok sayıda kampanyacı hesap tarafından paylaşılan medya kullanımı da oldukça yaygın. En çok retweetlenen 500 tweetin %74’ünde medya (görsel, video) kullanımı mevcut. Medya kullanım oranı incelediğimiz tüm hashtaglerde birbirlerine yakın oranlarda görülüyor. Medya kullanımında dikkat çeken bir diğer detay da politik hesapların kullandığı görsellerdeki benzerlik oranı. Tamamen benzer görsellerin yanı sıra büyük oranda benzerlik içeren görsel kullanımı görülüyor.

Seçtiğimiz örneklem üzerinden elde ettiğimiz veriyi temel aldığımızda, Twitter Türkiye gündeminde her gün onlarcasını gördüğümüz bu politize ve saldırgan hashtaglerin gündem oluşturabilmelerinde bu hesapların birbirleri arasındaki yoğun etkileşimin oldukça etkili olduğunu görüyoruz. Bir diğer ifadeyle, söz konusu hesapların temsil ettiklerini iddia ettikleri kitleler bu tartışmalar içerisinde sınırlı ölçüde yer alıyor. Bu parallel olarak da, gündemlerin yeterince “katılımcı” olmadığının, bazen bir gösterge ve çoğu zaman enformasyon değeri ve içgörü malzemesi taşımadığının özellikle medya profesyonelleri tarafından dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyiz. Nitekim araştırmanın bulguları politik hesapların dikkat çekmek, provoke etmek ya da destek almak için tweetlerinde gazetecileri ve medya organizasyonlarını etiketlediklerini, herhangi bir gazetecinin, siyasetçinin ya da kanaat önderinin bu hashtaglere destek vermesi durumunda normal şartlar altında bu hesapların yankı odalarına hapsolabilecek tweetlerin daha geniş kitlelere ulaştığını ortaya koyuyor.

Tüm bu bulgularla birlikte değerlendirdiğimizde, politik hesaplar tarafından açılan ve desteklenen hashtagler Twitter’ı siyasal bir kamusal alan olarak düşünmenin gitgide zorlaştığını ortaya koyarken diğer yandan bu hesapları ve paylaşımlarını ön plana çıkaran etkileşim odaklı algoritmalar ve söz konusu hesapların popülist olarak ifade edebileceğimiz, ötekileştirme ve halkçılık söylemlerine üzerine kurulu üslupları “algoritmik popülizm” olarak ifade edilen yeni iletişimsel ilişki biçimiyle anlaşılabilecek karmaşık ve çok aktörlü bir sürece işaret ediyor.

Araştırmacılar hakkında

NewsLabTurkey Research Hub Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu, aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’nde medya yönetimi üzerine dersler vermekte ve çeşitlik uluslararası sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapmaktadır. Doktorasını Galatasaray Üniversitesi’nde yazdığı gazetecilikte güvencesiz emek pratikleri temalı tezle 2017 yılında tamamlayan Uzunoğlu daha önce Lübnan Amerikan Üniversitesi Multimedya Gazetecilik Bölümü’nde Öğretim Üyesi Doktor, Norveç Arktik Üniversitesi Medya ve Dökümantasyon Bölümü’nde Doçent Doktor ve Kadir Has Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde Öğretim Görevlisi doktor olarak çalışmıştır.

Uzunoğlu geçmişte Evrensel ve Akşam gibi gazetelere ve Mesele, Varlık, Kaos GL gibi dergilere yazılarıyla katkı sunmuştur.

Dr. Sarphan UZUNOĞLU

KOORDİNATÖR

NewsLabTurkey araştırmacısı Hazal Sena Karaca, lisans eğitimini Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya programında tamamlamış, ardından Türk-Alman Üniversitesi Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden yüksek lisans derecesini almıştır. 2018 yılında Jean Monnet bursuyla gittiği Goldsmiths, University of London’da eğitimine devam eden Karaca, Dijital Medya Yüksek Lisans Programını Türkiye’nin bilgi toplumu politikaları üzerine yazmış olduğu tezle tamamlamıştır.

Bir dönem mobil oyun ve reklam teknolojisi alanında çalışan Karaca, Marmara Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Doktora programında eğitimini sürdürmektedir.

Hazal Sena KARACA

ARAŞTIRMACI