Doksanlı yıllarda ortaya çıkan, 2010’lu yıllarda yaygınlaşan, pandemi döneminde ise zirve yapan “online dating” uygulamaları son birkaç yıldır ciddi bir kriz yaşıyor. Krizin emarelerini düşen kullanıcı/abone sayılarında ve işten çıkarmalarda görüyoruz.
Sektör lideri olan Tinder’ın ana kuruluşu Match Group, personel sayısında yüzde altılık bir küçülme planlıyor. Sektördeki ikinci büyük uygulama olan Bumble da 350 kişinin işine son vereceğini açıklamıştı. İşten çıkarılan 350 kişi, Bumble’ın iş gücünün yüzde 30’una tekabül ediyor. İşten çıkarmaların temel sebebi, şirketlerin abone sayılarındaki ve kârlılık beklentilerindeki gerileme.
Tinder’ın toplam ödeme yapan abone sayısı, yedi çeyrek üst üste düşerek Amerika’da 10 milyonun, globalde 15 milyonun altına kadar geriledi. Bumble’ın güncel kullanıcı verileri açıklanmadıysa da kullanıcılar dahil herkes Bumble’daki kullanıcı sayısında bir düşüş olduğundan emin. Ödeme yapan abonelerin yanı sıra ücretsiz kullanıcı sayısında da düşüş olması, insanların yavaş yavaş çevrimiçi flört uygulamalarından vazgeçmeye başladığının bir göstergesi.
Tüm bu göstergeler, “online dating” şirketlerinin piyasa değerlerine de yansımış durumda. 2021 yılından bu yana endeks yaklaşık yüzde 30 değer kazanmışken Match Group ve Bumble’ın hisseleri yaklaşık yüzde 90 değer kaybetmiş. Yani pandemide dijital flörtleşmeye bahis koyanların tasarrufları neredeyse tamamen erimiş durumda. Bu, “online dating” piyasası için çok büyük bir şok.
Yeni abonelik planları
Şirketlerin bu dramatik gerilemeye ilk reaksiyonu CEO değişikliğine gitmek oldu. Sonra eşleştirme algoritmasında ufak tefek oynamalar yapıldı; ardından da yeni abonelik planları eklendi. Mesela Tinder’ın tek taraflı davetiye ile sadece yüzde 1’deki elit üyelere önerdiği en yeni ultra-premium abonelik paketi “Tinder Select”, aylık 499 dolar. Tinder Select aboneleri haftada iki kez henüz eşleşmediği kişilere DM atma, akışta öne çıkma, Select aboneliğini gösteren özel bir rozete sahip olma, Tinder’ın en popüler profilleri listesinde görülme, yeni gelecek özellikleri ilk önce deneme gibi özelliklere sahip oluyor. Hak verirsiniz ki 500 dolar edecek kadar faydalı bir özelliği olmadığına göre, bu aboneliğin tek amacının “sugar daddy” olduğunuzun reklamını yapmak olduğunu söyleyebiliriz. Senede 6 bin dolara yapacağınız en iyi şey herhalde Tinder aboneliği değildir.
Bumble henüz böyle saçma bir abonelik planı çıkarmadı ancak kendini diğer uygulamalardan ayırt eden “ilk mesajı kadın atar” özelliğini değiştirerek herkesin “açılış hareketi” yapabildiği bir ara yüze geçti. Bu değişikliğin sebeplerinden biri “ilk mesajı kadın atar” özelliğinin gey ve lezbiyen eşleşmeler için çalışmıyor olması, bir diğeri ise uygulamanın üstüne yapışan “feminist Tinder” imajını değiştirmek istemeleri. Yani Bumble, sadece heteroseksüel değil LGBTQ+ müşterileri de tabana katmak için daha kapsayıcı bir politika izlemeye başladı. Tamamen “duygusal!”
“Date app” yorgunluğu
Elbette ki esas sorun abonelik planlarının fiyatlandırması değil. Online dating’in işleyişi ve eşleşmeleriyle ilgili yapısal sorunlar var. Bunlardan biri kadın-erkek oranının Tinder’da bire dört, Bumble’da ise bire üç olması. Hâl böyle olunca, bu uygulamalarda erkeklerin eşleşme ihtimali oldukça düşük oluyor. Uzun süre eşleşme alamayan erkekler bir süre sonra hiçbir seçicilik göstermeden bütün profilleri sağa kaydırmaya başlıyor. Bunun bir sonucu olarak da kadınların sağa kaydırdığı her profil anında eşleşme oluyor. Bunu gören kadınlar aşırı seçici davranarak sadece en iyi birkaç profili sağa kaydırıyor. Bu da uygulamanın tepesindeki belki yüzde 15-20’lik bir erkek grubu çok eşleşme yakalarken geri kalanının neredeyse hiç eşleşme alamamasına sebep oluyor. Demem o ki, uygulamada eşleşme mekanizmasının tasarımında ciddi bir asimetri var.
Sorun bununla da kalmıyor. Diyelim ki eşleşme oldu; ondan sonraki yazışma süreci de epey alengirli. Eşleşmelerin çoğu sıkıcı birkaç yazışmadan öteye gitmiyor. Birçok eşleşme “dijital ghosting” ile sonuçlanıyor. İlk kahveye gidene kadar taraflar ortalama altı saat mesajlaşıyor. Bu da bir kahve içmek için İstanbul’dan Edirne’ye gidip gelmeye denk bir zaman. Nihayetinde ilk randevu deneyimi de çoğu zaman vasat altı oluyor. Çünkü tarafların sanal personası ile gerçek personası arasında genelde bir açı oluyor. Tüm bunlar için bir uygulamaya abone olmak, her ay fatura öder gibi para vermek ve uzun süre uygulamada vakit geçirmek pek de mantıklı değil.
Çevrimiçi flört uygulaması kullanan birçok kişi, bir süre çabalayıp belki birkaç yüz dolar kaptırdıktan sonra “date app” yorgunluğu ve tükenmişlik sendromu yaşayarak uygulamayı siliyor. Pew Research Center’ın konuyla ilgili son araştırmasına göre Amerika’daki kullanıcıların yarısı “online dating” deneyimlerinden memnun değil. Kullanıcıların çoğunluğu uygulamaların algoritmasına inanmıyor.
Gelinen noktada insanların “online dating”den vazgeçip geleneksel tanışma yöntemlerine geri döndüğü, Z kuşağının ise “online dating”e zaten pek meyilli olmadığı görülüyor. Tüm bu gelişmeler ve araştırma sonuçları yatırımcıları üzdüğünden, çevrimiçi flört uygulamaları ciddi değer kayıpları yaşıyor.
Aslında yüksek bir maliyeti de olmayan uygulamaların marjinal maliyeti sıfıra yakın olan abonelik planlarını absürt fiyatlara satıyor olmaları, piyasadaki oligopol yapıdan kaynaklanıyor. Match Group, başta Tinder olmak üzere 36 farklı “online dating” uygulamasının sahibi. Tinder’dan ayrılan bir ekibin kurduğu Bumble, Match Group kadar büyük değilse de Fransız randevu uygulaması Fruitz’i satın almıştı. Bundan sonra da büyümek için daha agresif satın almalara başvurması bekleniyor. Ağ etkisini de göz önünde bulundurarak, ilerleyen yıllarda tekelleşmenin artacağını bekleyebiliriz.
Eğer bir tekelleşme eğilimi, saçma sapan paket fiyatları, paragöz algoritmalar ve kullanıcı memnuniyetsizliği varsa bunun basit bir çözümü var: Devletin çevrimiçi flört uygulaması yapması. Gülünecek bir şey yok; Japonya’da Tokyo hükümeti bunu yapmaya başladı bile. Türkiye’de de e-Devlet Kapısı üzerinden kurulacak bir çöpçatanlık uygulamasının Tinder’dan da Bumble’dan da iyi bir hizmet sunacağına eminim. Hem ücretsiz olacak, hem kimlik numarası ile girileceği için sahte hesaplar olmayacak, hem kâr amacı gütmediği için parayı verenin ön plana çıktığı algoritmalar olmayacak. Demokratik katılım tasarlanıp özerk bir yönetimi olduktan sonra bence çok mantıklı…