Günümüzde çevrimiçi flört uygulamaları üzerinden ilişki aramak giderek yaygınlaşıyor. Amerika’da, 2020 yılında, yetişkinlerin yüzde 30’u bir çöpçatanlık uygulaması kullanıyormuş. Yetişkinlerin yüzde 12’si de çöpçatanlık uygulaması vesilesiyle evlenmiş ya da uzun süreli ciddi ilişki yaşamış. Pandemi şartlarını da hesaba katacak olursak bugün bu oranların ikiye katlandığını tahmin edebiliriz.
Çöpçatanlık uygulaması piyasasında, pazar payı büyüklüğüne göre, Tinder, Bumble, Match, eHarmony, OkCupid, Plenty of Fish, Hinge, Grindr, Happn ve Badoo sıralanıyor. Türkiye’de de, somut bir veri olmasa bile, en popüler uygulamanın Tinder, sonra da Bumble olduğunu söyleyebiliriz. [Belki kültürel sebeplerle] Türkiye pazarı çok büyük olmadığından, OkCupid, Hinge ve Happn gibi diğer uygulamaların pazara nüfuz etmekte zorlandığını görüyoruz. Neticede bunlar network etkisinin en kuvvetli çalıştığı uygulamalar. En büyük potansiyel partner havuzu neredeyse siz de orada olmak istersiniz. Yani sadece kullanıcı sayısının artması bir uygulamayı daha değerli hâle getiriyor.
Biraz farklılaştırılmış benzer bir hizmet veren, birbirinin birebir olmasa da muadili olan, çok sayıda uygulama olduğu için çöpçatanlık uygulaması piyasasına “tekelci rekabet” diyebiliriz (bkz. monopolistic competition). Bazı yerellerde işleyen uygulama sayısı az olduğundan piyasanın tekelci karakteri daha kuvvetli, Amerika gibi büyük ülkelerde rekabetçi karakteri daha kuvvetli oluyor.
Ürün farklılaştırma
Tekelci rekabet piyasalarında benzer bir ürün küçük farklılıklarla satılır. Örneğin, fast food hamburger piyasasında ürün hamburgerdir ama herkes birebir aynı hamburgeri satmaz (öyle olsa farklı markaların anlamı kalmaz). Her marka kendi hamburgerini biraz farklılaştırır; McDonald’s tarifi çok da gizli olmayan özel Big Mac sosu kullanır, Burger King’in hamburgerinde domates vardır, Wendy’s diğerleri gibi dondurulmuş değil günlük taze et kullanır. Bu küçük farklar sebebiyle her fast food zincirinin kendine has bir tüketici talebi olur.
Dijital çöpçatanlık piyasasında da her uygulama küçük farklılıklarla kendini diğerinden ayırır. Mesela sektörün ilk markası olan Match’in satış noktası detaylı bir algoritmayla [iddiaya göre] ideal eşleştirme yapmak. Match’in ön plandaki amacı kullanıcılara uzun süreli ilişki vadetmesi. Detaylı algoritmayla çalışan bir diğer uygulama olan OkCupid ise daha ziyade kısa süreli gayriciddi ilişki arayanlara hitap ediyor. Yani eşleştirme mekanizması benzer ama kullanım amacı biraz farklı.
Tinder’ın farklılığı hızlı ve pratik bir şekilde eşleştirme yapmak. Zira Tinder, flört uygulamaları arasında en çabuk kayıt olunabilen uygulamalar arasında. Birkaç fotoğraf yüklemeniz yeterli oluyor. Detaylı bir algoritma falan yok [olması ne kadar önemli orası da ayrı bir soru]. Bir nevi ilişkilerin fast food hâli.
Tinder’dan ayrılan bir ekibin kurduğu Bumble ise sadeliği ile daha çok Tinder’a benziyor. İki uygulama da sağa/sola kaydırma ile çalışıyor. Tinder’da çok fazla sahte profil varken Bumble belki (çok değil) bir tık daha nezih bir ortam sunuyor gibi. En anlamlı farkı Bumble’da eşleşme olduğunda ilk mesajı sadece kadınların atabiliyor olması. Bu yüzden Bumble’a “feminist Tinder” dense de “cinsiyetçi Tinder” demek belki daha doğru olabilir. Diyaloğu sadece kadınların başlatabiliyor olması hemcins eşleşmelerde sorun yaratmıştı. Nihayetinde Bumble hemcins eşleşmelerde iki tarafın da sohbeti başlatabilmesinde karar kıldı.
Hinge, ekranınıza herkesi değil de sadece Facebook’taki arkadaşlarınızı ve arkadaşlarınızın arkadaşlarını size partner adayı olarak çıkarıyor. Yani Hinge’in farklılığı rastgele insanlar yerine az da olsa yakın bir çevre içinden eşleşme aramak. Grindr, LGBT bireyler arasında eşleşme olanağı tanıyor. Gerçi son zamanlarda diğer uygulamalar da LGBT eşleşmelere olanak tanımaya başladı ama bu Grindr’ın satış noktasıyken diğer uygulamaların arka planda ve fazla kullanılmayan bir seçeneği.
İlişkilerin endüstriyelleşmesi
Dating uygulamalarındaki ürün farklılaştırmasının tüketici nezdinde bir karşılığı var elbette. Ama az. En nihayetinde Bumble veya Tinder’da tanışıp evlenenler olduğu gibi Match veya eHarmony’de tek gecelik ilişki yaşayanlar da olabiliyor. Dolayısıyla üründeki bazı farklılaştırmalar biraz yüzeysel.
Pratikte, bizi bağlayan asıl gerçeklik çöpçatanlığın ekonomik bir sektör hâline gelmiş olması. Bu uygulamalar, network etkisinden dolayı, freemium modeliyle çalışıyor; yani ücretsiz üyelikle kullanıcı sayısını maksimize etmeyi hedefleyip uygulama içinde satış yaparak para kazanıyor. Örneğin Tinder ücretsiz kullanıcılara 12 saat içinde kısıtlı bir sağa kaydırma (like) hakkı tanıyor. Bitince beklemeniz gerekiyor. Reklamsız sınırsız kaydırma, havuzda ön plana çıkma, geri alma, öncelikli beğenme vb. ekstra özellikler istiyorsanız premium abonelik seçeneklerine bakmalısınız. Bugün Tinder Plus aylık 160 lira, Tinder Gold 275 lira, Tinder Platinum ise 347 lira. Sadece bir abonelik olsa tamam ama böyle onlarca aboneliğe para verdiğimizi düşünürsek…
Doksanların başında TRT 1’de ücretsiz olarak izlediğimiz futbol maçları nasıl bir anda şifreli kanal ile ücretli olmaya başladıysa iki insanın flört etme, tanışma, evlenme vb. ilişkiler de şimdi bir uygulama üzerinden ücreti mukabilinde organize ediliyor. Yani kapitalizm futbolu endüstriyelleştirdiği gibi romantik ilişkileri de endüstriyelleştirdi aslında. Hadi ilki neyse de…
Kent hayatı, yoğun iş temposu, giderek artan bireycileşme, sosyal medya, teknoloji ve dijitalleşme giderek insanları yalnızlaştırıyor. Kentlerde sosyalleşme alanı ve yeni insanlarla tanışma ortamları yok denecek kadar az. Dolayısıyla yalnızlaşan, yeni insanlarla tanışma olanağı az olan kişilerin çareyi aslında bir nevi umut tacirliği yapan bu uygulamalarda arıyor olmasını anlayabiliriz tabii ama ben romantik ilişkilerin kâr amacı güden özel şirketler tarafından organize edildiği bu yeni çöpçatanlık kurumuna şüpheyle yaklaşmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Futbol benzetmesi yersiz. Maçlar şifreli kanalda yayınlanınca başka bir yerden maç izleme imkanınız olmaz. Dating app’ler ise ilişki için tekel değil sadece tercih edenler kullanıyor. Normal yollardan ilişki kurabilen insanlar hala çoğunlukta.
insanların bireyselleşmesi ve sosyal ilişkilerin bile “abonelik sistemine geçmesi” gerçekten de ilişkilerin endüstriyelleşmesine neden oluyor. Keyif aldığım bir yazıydı.