Romantik ilişkiler üzerine ilgi çekici içerikler hazırlayan Dantel İlişkiler, haftalık bir bülten ile ve sosyal medya hesaplarıyla takipçileriyle buluşuyor.
Dantel İlişkiler: Arzunun ipleri, aşkın düğümleri

İlişkiler hepimizin gündeminde. Özellikle de romantik ilişkiler… “Nasıl olmasın ki” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, neredeyse oturduğumuz her masada konu dönüyor dolaşıyor ilişkilere geliyor.
Kimi zaman varlığı, kimi zaman yokluğu, kimi zaman toksikliği ya da “daha iyi” nasıl olabilir soruları… Bir yandan toplumsal cinsiyet rollerinin dönüştüğünü görüyoruz, bir yandan da hâlâ geleneksel normların devam ettirildiğini.
Peki bu alandaki konuşma ve tartışmalar yalnızca arkadaş masalarında kalmasa nasıl olurdu? Sadece eğitici ya da eğlence temelli olmasa da her şeyi; tüm kırılganlıkları, yaşananları ve insan hikâyelerini de konuşabilsek, tartışabilsek bu sohbet neye benzerdi?

Toplumsal cinsiyet çalışmaları alanında çalışan Tuğba Gökduman tam da bu amaçla yola çıkıp Dantel İlişkiler’e başladı. Dantel İlişkiler, Substack ve Instagram üzerinden yayın yapan haftalık bir bülten. Aşka, sevgiye ve ilişkilere dair bolca düşünce, deneyim, farklı okumalardan kesitler ve bazen de röportajlar bu bültenin bir parçası. Her hafta bu konuların farklı boyutlarını, toplumsal cinsiyet perspektifini ve yer yer popüler kültüre dair referansları da işin içine katarak eğlenceli, eleştirel, düşünmeye davet edici bir tarzın yanı sıra bu bülten, biraz da sizinle dert ortaklığı kuruyor.
Birazdan okuyacağınız söyleşide, Dantel İlişkiler’i Tuğba Gökduman’dan dinledik.
“Tıpkı dantellerde olduğu gibi ilişkilerde de her şey bizi birbirimize yaklaştıran, bağ kurmamızı sağlayan bir iple başlıyor önce.”
Dantel İlişkiler, Substack üzerinden yayın yapan ve ana teması aşk, sevgi ve ilişkiler olan bir bülten. Nasıl doğdu bu proje?

Yüksek lisansımı toplumsal cinsiyet çalışmaları alanında yaptım ve genç kadınlarda cinsel özgürlük algısını inceleyen bir tez yazdım. O zamanlar bu tez için kadınlık, cinsellik, ilişkiler gibi konular hakkında okumalar yapmaya başlamıştım. Aynı dönemde 5Harfliler, Çatlak Zemin, SisterHood gibi feminist gündemi takip eden platformlarda bu konular hakkında yazılarım yayınlanmaya başladı. Yüksek lisans sonrasında da hep bu alanda çalışmaya ve araştırmaya devam ettim.
Geçen sene, özellikle ilişkiler odağındaki okumalarımı ve düşünce süreçlerimi bir araya getirip arşivleyebileceğim bir alan yaratmak istedim. Bu alandaki Türkçe kaynaklar çok yeterli değil. Var olan içerikler çoğunlukla ya eğitim/bilgilendirme amacıyla üretiliyor ya da eğlence amacıyla. Bense sorgulamalara, çelişkilere, kırılganlıklara ve insan hikâyelerine alan açan, eleştirel ve derin düşünmeye davet edici bir tarzla yayın yapmak istedim. Böylece Dantel İlişkiler ortaya çıktı. Bir yılı aşkın süredir de her hafta ilişkilere dair farklı konular hakkında yazıyor, röportajlar yapıyorum.
Dantel sözcüğü nostaljik bir anlam çağrıştırıyor. Sizin bu ismi seçme nedeniniz neydi?
Bu seçimin arkasında iki sebep var aslında. Birincisi şu; dantel, aklıma görünmezleştirilen ev içi emeğini getiriyor. Bunun yanı sıra çocukken annemle birlikte gittiğim misafir oturmalarını, bir yandan sohbet ederken diğer yandan işlenen nakışları, dantelleri, paylaşılan motifleri ve kadınlık deneyimlerini… Danteller çok uzun yıllar boyunca kadınlıkla ve orta, orta-alt sınıflarla ilişkilendirildi ve dantellere biraz da burun kıvrılarak bakıldı. İlişkilerin de böyle bir tarafı olduğunu düşünüyorum; kadınlıkla ilişkilendiriliyorlar ve ilişkiler hakkında konuşmak, yazıp çizmek ciddiyetsizlik, “ucuzluk” gibi algılanabiliyor. Bu yüzden dantel kelimesini kullanmak, tüm bu anlam dünyasını dönüştürerek sahip çıkmak gibi hissettiriyor.

İkincisi, dantellerin ilişkiler hakkında konuşmak için güzel bir metafor olduğuna inanıyorum. Tıpkı dantellerde olduğu gibi ilişkilerde de her şey bizi birbirimize yaklaştıran, bağ kurmamızı sağlayan bir iple başlıyor önce. Devam ettirmek istediğimiz ilişkileri ince ince işlemeye başlıyoruz, bazen belli motifleri tekrar ediyoruz, bazen yepyeni bir şey deniyoruz. Güzel bir dantel işlemek emek istiyor, sabır istiyor. Bu yüzden bazı ilişkiler yarım kalıyor, bazılarının ipleri sökülüyor, kesiliyor. Bazıları da bitirilip bir süre sergilendikten sonra tozlu raflara kaldırılıyor. İlişkileri, başımıza gelen ve öyle olmak zorunda olan şeyler yerine, işleyebileceğimiz bağlar olarak görmek hoşuma gidiyor.
“Birçoğumuz yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi anlamlandırabilmek ve yalnız olmadığımızı hissetmek istiyoruz.”
Haftalık yayınlara ek olarak, Dantel İlişkiler Kulübü adında bir buluşma alanınız var. Bu buluşmalar nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Çok keyifli geçiyor. Dantel İlişkiler Kulübü’nü bir tanışma, deneyim ve fikir paylaşma, okuma ve tartışma alanı olarak görüyorum. Ayda bir kez, ilişkilere dair spesifik bir konu etrafında buluşuyoruz. Örneğin, şimdiye kadarki buluşmalarda ilişkilerde duygusal destek, kırmızı ve yeşil bayraklar gibi konuları ele aldık. Hepimizin ilişki deneyimleri ve hikâyeleri birbirinden farklı olduğu için bunlardan bahsederken güvende, rahat ve kapsanmış hissetmemiz için buluşmaların başında paylaştığım topluluk kurallarına hepimiz uymaya dikkat ediyoruz. Bu kurallar birbirimizin sözünü kesmemek, birbirimizi yargılamamak, fobik söylemlerde bulunmamak gibi temel unsurları içeriyor.
Her buluşmadan önce katılımcılara o tema hakkında kısaca düşünmelerini veya not almalarını rica ediyorum. Buluşmanın başında, tartışmaya ilham olması adına, birkaç okumadan alıntılar paylaşıyorum ve konuyu tartışmaya açıyoruz. Böylece söz almak isteyenler, bazen de kendi hayatlarından örnekler vererek, düşüncelerini aktarıyor. Çok içten paylaşımlar yapılıyor. Kırılganlıklarımızdan bahsedebileceğimiz bir alan açmış olmak ve buna talep olması beni çok mutlu ediyor.
Kulüp buluşmalarını çevrimiçi yapıyoruz fakat fırsat buldukça fiziksel buluşmalar da gerçekleştirmek istiyorum. Örneğin, üçüncü buluşmamız için sanatçı Damla Sandal ile işbirliği yaparak Kadıköy Bina’da bir fotoğrafa nakış atölyesi gerçekleştirdik. Fiziksel buluşmalar ve işbirlikleri, insanlarla bağ kurmak için güzel bir alan sağlayabiliyor.
İlişkiler herkesin gündeminde. Kimi zaman varlığı, kimi zaman yokluğu kimi zaman da toksikliği ya da “daha iyi” nasıl olabilir gibi sorularla… Bir yandan toplumsal cinsiyet rollerinin dönüştüğünü, bir yandan da hâlâ geleneksel normların devam ettirildiğini görüyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? İlişkiler neden bu kadar gündemimizde?
Değişim her yerde ve her alanda eşzamanlı ve çizgisel olarak gerçekleşmiyor, bu toplumsal cinsiyet eşitliği için de geçerli. Bir tarafta, bu alanda verilen mücadeleler ve feminist hareketler, pek çok konudaki farkındalık ve duyarlılıklarımızı artırırken ve bundan yüz yıllar, hatta onyıllar önce gündeme getirilmeyen meseleleri kamusal alana, medyaya ve siyasete taşırken, diğer yandan anti-feminist hareketler ve sesler de yükseliyor. İlişkiler özelinde bunun en güncel örneklerini bir tarafta #MeToo, diğer tarafta da incel ideolojisi ya da tradwife akımı gibi konular etrafında yükselen tartışmalarda görebiliyoruz. Okumaya, sorgulamaya, birbirimizi dinlemeye; kısaca mücadele etmeye devam etmekten başka çaremiz yok gibi geliyor.
Evet, ilişkiler, gündemimizde, özellikle de romantik ilişkiler. Bunun, son on yıllarda yeni ilişki biçimlerinin çıkmasıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Bundan birkaç jenerasyon önce, ilişkilerin nasıl yaşanması gerektiğine yönelik doğruları ve kodları belirleyen daha katı, daha normatif bir çerçeve vardı. Evlilik; beraberinde cinsellik, yakınlık, ebeveynlik, aile, akrabalık gibi unsurları da getiriyordu. Oysa günümüzde, bu unsurların hepsi birbirinden ayrı ayrı da deneyimlenebilen olgulara dönüşmeye başladı. Örneğin; cinsel ilişkinin olması, ortada mutlaka romantik bir ilişki olduğu anlamına gelmiyor ya da evliliğin olmaması hiçbir şekilde yakınlık deneyimlenemeyeceği anlamına gelmiyor. Hâl böyle olunca, özellikle de kentli, belirli bir gelir düzeyinin ve yaşın üzerindeki insanlar, kendilerine uygun ilişki modelini ve çerçevesini yaratmak konusunda daha fazla özgürlük ve sorumluluk sahibi oluyorlar; bu da zaman zaman kafa karışıklığı yaratabiliyor. Birçoğumuz yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi anlamlandırabilmek ve yalnız olmadığımızı hissetmek istiyoruz —sanırım bu yüzden de ilişkilerimizi gündemde tutuyoruz.
“Popüler feminizmin, yaratıcı endüstriler ve popüler kültür ile buluşması anlatıları dönüştürüyor ve romantik ilişkilere de eleştirel bir yerden ilham olabiliyor.”
Yayınlarınızda popüler kültürden, kitaplardan, filmlerden referanslar vererek ilişkileri ele alıyorsunuz. Sizce bu üretimler günümüz romantik ilişkilerini nasıl etkiliyor, politik ve toplumsal değişmeler kitapları ya da senaryoları etkileyip dönüştürüyor mu?
Gündelik hayat ve yaratıcı üretimler, karşılıklı olarak birbirini etkiliyor, dönüştürüyor. Bir örnek vereyim; Dantel İlişkiler’in bir sayısında Issız Adam filmine referansla erkeklikler ve sevgi hakkında yazmıştım. Issız Adam, özellikle de benim jenerasyonumdan pek çok insan için çok popüler bir referans. Film bundan 15-20 yıl önce ilk çıktığında; günümüzde sınır ihlali ve flört şiddeti çerçevesinde ele aldığımız davranışları romantikleştirerek normalleştirirken, birçok erkeğe de özdeşleşebileceği bir figürü tanıtmıştı. Bu filmden sonra “romantik ilişkilerinde bağlanma korkusu hisseden erkekler” şeklinde bir kategori yerleşikleşti, hatta “Issız Adam Sendromu” gibi tanımlar bile türedi.
Bugüne geldiğimizdeyse, popülerleşen üretimlerin çoğunluğunda eşitlik ve temsil gibi konular bakımından daha dikkatli bir yaklaşım görüyoruz. Popüler feminizmin, yaratıcı endüstriler ve popüler kültür ile buluşması -her ne kadar yeni tartışma konuları yaratsa da- anlatıları dönüştürüyor ve romantik ilişkilere de eleştirel bir yerden ilham olabiliyor.
Elbette bu bütün içerikler için geçerli değil. Örneğin, Türkiye’de geleneksel aile değerlerini ve toplumsal cinsiyet rollerini vurgulamak ve ahlaki normların sınırlarını tekrar çizmek için diziler gibi kültürel araçlara başvurulduğunu görüyoruz. Genellikle “zengin erkek” ve “fakir kadın” ilişkisi üzerine inşa edilen bu anlatıların, romantik ilişkilerdeki beklentileri de etkilediğini düşünüyorum. Fakat günümüzde, neredeyse hiçbirimiz tek bir kaynaktan beslenmediğimiz için etkilendiğimiz dünya da geniş ve çeşitli.
Yayıncı olarak sosyal medyada sizi zorlayan veya, tam tersi, avantaja dönüşen şeyler oldu mu? Biraz sosyal medya kullanımınızı anlatır mısınız?
Dantel İlişkiler’in ana yayın platformu Substack. Oradaki içerikleri yaygınlaştırmak için de Instagram kullanıyorum.
Substack üzerinden yayın yapmak benim hoşuma giden bir pratik oldu. Instagram gibi çok fazla içeriğin olduğu sosyal mecralarda kullanıcıların dikkatini çekmek için kısa, çarpıcı ve trendlere uygun bir içerik hazırlamak gerekiyor. İşin içine algoritmalar da eklendiğinde, doğru ve toplumsal fayda gözeten mesajlar iletmek ve kitle oluşturmak oldukça zor olabiliyor. Substack ise Türkiye’de henüz adı çok bilinmeyen ama her geçen gün kullanıcısı artan bir platform. Yayıncı, direkt mail kutusuna giden bültenler sayesinde, istediği sıklıkla ve herhangi bir algoritmaya takılmadan okuyucunun ayağına gidiyor. Bu bir avantaj.
Substack’te ağırlıklı olarak yazılı içerikler var ve dikkat süresinin bu kadar kısaldığı bir dönemde bile birçok insan Substack’te vakit geçirebiliyor, 5-10 dakikasını ayırıp bir içeriği baştan sona okuyabiliyor. Hap şeklinde içerik üretmenin zorunluluk hâline gelmeye başladığı bir dönemde Substack, bir konuyu uzun ve derinlemesine inceleme imkânı tanıyan bir alan açıyor -en azından şimdilik. Bülten yayıncılığının popülerleşmesi hâlinde insanlar mail kutularının dolmasından çok hoşlanmayabilir ve durumlar değişebilir.
“Her hafta, istikrarlı bir şekilde yayın yapmak zaman zaman zor olsa da beni ve Dantel İlişkiler’i geliştiren, büyüten bir düzen sağladı.”
Dantel İlişkiler, NewsLabTurkey’in Creative Lab Programı’nın desteklediği projelerden biri. Bize NewsLabTurkey ile yollarınızın nasıl kesiştiğini ve eğitim sürecini anlatır mısınız biraz?
NewsLabTurkey’i uzun zamandır takip ediyorum. Hatta 2022 yılında işim gereği, EquaLab kapsamında düzenlenen InnovationLab’e katılma fırsatım da olmuştu.
Dantel İlişkiler’e başladıktan dört beş ay sonraysa Creative Lab’in ilanını gördüğümde şaşırmış ve mutlu olmuştum çünkü içerik üretilen platformlar arasında Substack’ten de bahsedilmişti. Bu yüzden ben de başvurdum ve programa kabul edildiğim için de çok mutlu oldum. Yaklaşık üç dört aya yayılan çevrimiçi bir eğitim süreci oldu ve farklı platformlarda içerik üretmeye dair bilgilendirici ve pratik eğitimler aldık. Öğrendiklerimden hâlâ faydalanıyorum. Aynı zamanda Creative Lab çok güzel insanlarla tanışmama vesile oldu. Herkesin birbirinin projesine destekleyici ve geliştirici bir yerden yaklaşması çok güzel.
Dantel İlişkiler birinci yılını geride bıraktı. Dönüp bakınca siz nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Bizimle paylaşabileceğiniz veriler var mı?
Çok güzel bir ilk yıl oldu Dantel İlişkiler için. Her hafta, istikrarlı bir şekilde yayın yapmak zaman zaman zor olsa da beni ve Dantel İlişkiler’i geliştiren, büyüten bir düzen sağladı. Substack üzerinden bin altı yüzün üzerinde abone, Instagram üzerinden de binin üzerinde takipçi, ilk başladığımda ulaşabileceğimi düşündüğüm sayılar değildi açıkçası. Elbette mesele sadece sayılar değil. Son aylarda Dantel İlişkiler sayesinde harika insanlarla tanıştım. Bazıları arkadaşım oldu, bazılarıyla da birlikte neler yapabileceğimiz üzerine ilham verici sohbetler gerçekleştirdik. Bu yüzden çok memnunum.
Dantel İlişkiler’in geleceğine dair planlarınız nelerdir?
Geleceğe dair hayallerim ve planlarım çok. Bunların arasında düzenli bir şekilde yayın yapmaya devam etmek, platforma sesli ya da video içerikler eklemeye çalışmak, kulüp buluşmalarını sıklaştırmak ve fiziksel olarak da gerçekleştirebilmek, işbirlikleri yapmak, minik de olsa basılı bir sayı çıkarmak ve Dantel İlişkiler’i finansal anlamda sürdürülebilir kılmak gibi maddeleri sayabilirim. Bunların hepsini tek seferde gerçekleştirmeye çalışmak zor olabileceğinden adım adım ilerleyebileceğim bir plana sadık kalmaya çalışıyorum.
Dantel İlişkiler’in ilişkiler hakkında ürettiği ufuk açıcı içeriklere ulaşmak isterseniz Substack ve Instagram üzerinden platformu takip edebilirsiniz.