“Savaşın ilk zayiatı gerçeklerdir.” Eshilos (Aiskhylos)
Tragedyaya asıl şeklini veren isim olarak kabul edilen Eshilos’a atfedilen bu cümle, söylendikten yıllar sonra Ukrayna’da yeniden doğrulanıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği 22 Şubat 2022 tarihinden itibaren sahada yaşanan hemen her gelişmeyle ilgili yalan haber ya da yanlış bilginin yaygın olduğu dijital medya ortamında okurların ya da izleyicilerin manipüle edilme ihtimali oldukça yüksek.
Bu noktada, Fransa’daki Bayeux Calvados-Normandy Award kapsamında savaş muhabirliği alanında ödül almış gazetecilerin ve içeriklerinin yer aldığı liste gazeteciler için önemli bir kaynak.
Bu yazıda Türkiye medyasında savaş ve çatışma dönemlerinde yayınlanan yalan haber veya içeriklerin durumunu doğrulama platformu Malumatfuruş ile; savaş ortamında gazetecilerin dikkat etmeleri gereken temel noktaları ise gazeteci Cem Tekel ile konuştum.
Çatışma döneminde habercilik ve doğrulama
Doğrulama faaliyetleri yürüten Malumatfuruş, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal sürecinin Koronavirüs salgınının patlak verdiği dönemin ardından yanlış bilgi yayılımının en yoğun görüldüğü dönem olduğunu aktarıyor.
Diğer ülkelerdekine benzer şekilde Türkiye’den de gazetelerin ve gazetecilerin asılsız iddiaları haberleştirdiğini belirten Malumatfuruş, “Eski tarihli görüntülerin asılsız iddialarla sunulduğu, bilgisayar oyunu görüntülerinin gerçek sanıldığı, görsellerin bağlamından kopartılarak aktarıldığı birçok örneğe rastladık. İşgalin ilk anından bu yana tespit ettiğimiz viral iddiaları bir sayfada derledik. Genel gözlemimiz: Savaşın her iki tarafından karşı taraf odaklı yayılan yanlış iddialar mevcut,” diyor.
Psikolojik üstünlüğü ele geçirmek adına kasıtlı ve örgütlü şekilde yayıldığını düşündükleri içeriklerle karşılaştıklarını söyleyen Malumatfuruş, “İlk günlerde Rusya’nın işgaline ait olduğu iddiasıyla ilgisiz ya da eski tarihli görüntüler ağırlıkla paylaşılırken, gün geçtikçe yanlış iddiaların Rusya’nın saldırılarını temize çıkarmak ya da Ukrayna’nın savunmasını olduğundan farklı sunmak yönüne savrulduğunu gördük. Fake-check olarak nitelenen sahte doğruluk kontrolü yazıları ve yanlış bayrak operasyonu soslu iddialar, gerçek olduğu algısıyla paylaşıldı,” eklemesini yapıyor.
Etkileşimden faydalanmaya çalışan, sansasyonel iddiaları ön plana çıkaran profillerin de yangına benzin döktüğüne dikkat çeken Malumatfuruş, “Bazı gazetecilerin kendi hayat görüşleri çerçevesinde Rusya ya da Ukrayna’yı haklı görmesi ve taraf tutmasının da, yankı fanusu ve doğrulama önyargısı etkisiyle yanlış iddiaların gerekli kontrol filtresinden geçirilmeden aktarılmasına neden olduğu söylenebilir,” diyerek yankı fanusu ve doğrulama önyargısı etkilerinin öneminin altını çiziyor.
Doğrulama platformu Malumatfuruş asılsız ve yalan haberlerle mücadelede gazetecilere önerilerini şöyle sıralıyor:
- Gazeteciler ve muhabirler aktarımlarının yanlış anlaşılması ya da yanlış bağlamda sunulmasının önüne geçmek adına birinci elden bizzat iddiayı doğrulamaya çalışmalı,
- Birinci kaynağa doğrudan atıf yapmalı,
- Olabildiğince açık anlatımda bulunmalı,
- Kaynaklarını paylaşmalı,
- Yetkin olmadıkları dillerde içerik kullanırken profesyonel destek almalı,
- Rus ve Ukraynalı yetkililerin açıklamalarına mesafeli yaklaşmalı ve savaşın taraflarının söylemlerinin de delille desteklenmediği sürece “bir iddia” olduğunu her daim hatırlamalılar.
Savaş muhabirliği ve etik ilkeler
Çatışma dönemlerinde Türkiye medyasında göz ardı edilen diğer bir önemli nokta ise etik ilkelerin önemsenmemesi.
Cem Tekel, sahadaki haberciliğin her türlüsünün deneyim, donanım ve bilgi birikimi gerektirdiğine dikkat çekiyor. Dünyadaki çatışma alanlarının çok değişik bölgelere dağılmış durumda olduğunu belirten Tekel, bunun habercilerin işini zorlaştırdığını aktarıyor.

Çatışma dönemlerinde gazetecilik yaparken sahada yapılan habercilik ile masabaşı yapılan habercilik arasında ne gibi farklılıklar bulunduğunu sorduğum Tekel, “Aslında ikisini kıyaslamak mümkün mü bilemiyorum. Sonuçta haber sahada yapılır. Masabaşı çalışan gazeteciler, sahadan yapılan haberleri ya da sosyal medyadan gelen görüntü ve fotoğrafları haberleştirir. Sahadaki haberci ise bir göz tanığıdır, aynı zamanda yaptığı haberi kontrol edip doğruluğunu bizzat sorgular. Masabaşı haber yapanlarsa sosyal medya hesaplarından topladıkları bilgi ve materyali sanki kesinlikle doğruymuş gibi verebiliyorlar. Maalesef doğru olmayan bilgiler bu şekilde yayılabiliyor. Tekrar söylemek gerekirse haber sahada yapılır. Ama sahada yıllarını harcayan habercilerin masabaşında çok dikkatli ve özenli yaptıkları haberleri de yabana atamayız tabii. Burada da ölçümüz deneyim ve yeterlilik olabilir,” diyor.
Çatışma bölgelerinde çalışan habercilerin hassasiyetle uyması gereken gazetecilik kurallarına da dikkat çeken Tekel, “Çatışma bölgelerinde çalışan haberciler, onları taraflardan biri gibi gösterebilecek kamuflaj, bayrak veya üniforma gibi kıyafet ve aksesuarlar kullanamazlar. Hatta yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için; yandan cepli pantolon ve yeşil renklerde gömlek veya yelek de giyemezler. Bu kuralı ihlâl eden haberciler hem tarafsızlık ilkesini ihlal ederler hem de hedef alınma riskiyle karşı karşıya kalırlar. İşin daha da vahimi, bölgede bu kurala uymayan bir kişi bile olsa; o an, orada olan tüm habercilere karşı tutum geliştirilmesine neden olabilir. Yani düşman olarak algılanmalarına neden olabilir,” diye ekliyor.

Çatışma dönemlerinde haber yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar
Gazeteci Cem Tekel çatışma alanında haber yapmaya çalışan gazetecilerin dikkat etmeleri gereken noktaları şöyle sıralıyor:
- Bu bölgelere giden haberciler deneyimli olmalıdır,
- Haberciler gittikleri yere ilk kez gidiyorlarsa bulunacakları bölgenin sosyal ve siyasal grupları, tarafların özellikleri, inançları, hassasiyetleri ve tarihi gibi konularda mutlaka çalışma yapmalıdır,
- Haberciler taraf tutmamalıdır,
- Çatışma bölgelerine giden haberciler mutlaka bir eğitim almalıdır,
- Habercilerin teçhizatları tam olmalıdır; uygun bir çelik yelek, kask ve ilk yardım çantası gibi malzemeleri yanlarında bulundurmalılar.
- Çatışma bölgelerinde durum anlık değişeceği için ciddi bir takip gerekli. Hangi bölgeye, nasıl, hangi yolları kullanarak gidecekleri konusunda tüm verileri haberciler ellerinde bulundurmalıdır,
- İlk kural can güvenliği elbette. Hiçbir haber yaşamımızdan değerli değildir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, gazeteciler için hazırladığı ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde gazetecinin haber ve yorumlarında çatışmacılığı değil, barış gazeteciliğini esas almasının altını çiziyor:
- Gazeteci; insanlar, uluslar ve topluluklar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.
- Gazeteci; şiddeti haklı gösterici, özendirici ve savaşı kışkırtıcı yayın yapamaz.
- Gazeteci; bireylerin, toplulukların ve ulusların kültürel değerlerini, inançlarını veya inançsızlığını saldırı konusu hâline getiremez, küçümseyemez, alay edemez.
- Gazeteci; milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, dil, din, mezhep, inanç, inançsızlık, sınıf, dünya görüşü ayrımcılığı yapmadan tüm uluslar, halklar ve bireylerin haklarını tanır, saygı gösterir.
- Ölümlere ilişkin haberlerde sansasyonel ve acıları artıracak üslup kullanılamaz.
- İnsanlarda travma yaratacak kan ve şiddet içeren fotoğraflara yer vermez, saldırının sonuçlarını korku ve yılgınlık yaratacak biçimde büyütmez.”