NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında gazetecilik için bir sıkıntı olduğunu düşündüğüm objektiflik kabulünü ve neden bunun yerine dürüstlüğü koymamızın daha iyi bir seçenek olabileceğini anlattım.
“Ne Okuyoruz” bölümünde ise Avustralya mahkemelerinin haber kurumlarına anlamsız bir sorumluluk yüklemesi, Substack’in büyük transferleri, kâğıt fiyatlarının Avrupalı dergilere etkisini ve daha fazlasını okuyabilirsiniz.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Facebook Yorumlarının Sorumlusu Kim?
Eğer haber sitenizde yorumlar bölümü varsa ya da basılı bir yayın olarak okur mektupları yayınlıyorsanız, kaçınılmaz olarak platformu sağlayan kurum olduğunuz için bunlardan sorumlu olabiliyorsunuz. Ama söz konusu sosyal medya platformları olduğunda yasalar ve genel yaklaşım, hesap sahiplerinin yazdıklarından sorumlu olduğu yönündeydi.
Fakat Avustralya mahkemeleri bunu değiştirmeye karar verdi. Avustralya’da 2016 yılında kendisi hakkında yapılan haberlere Facebook’ta yazılan yorumlardan rahatsız olan Dylan Voller, bu yorumlar sebebiyle haber kurumlarına iftira davası açtı. 2019 yılında Voller mahkemeyi kazandı, geçtiğimiz hafta ise yüksek mahkeme haber kurumlarının itirazını reddetti. Yani Avustralya mahkemeleri, isteyen herkesin yorum yazabileceği bir alandan, aynı platformun sadece kullanıcısı olan haber kurumlarının sorumlu olduğuna karar verdi.
Burada mahkemenin teknolojiyi yanlış yorumlaması bir sorun ama bu kararın potansiyel etkileri daha ciddi bir sorun. Haber kurumlarına imkânsız bir sorumluluk yüklenmesi onların herkese açık sosyal medya platformlarını kullanmaktan çekinmesine ya da hiçbir kontrol güçleri olmayan bir durum yüzünden daha fazla baskı altına alınmasına neden olabilir. Üstelik böyle kararlar başka ülkelere de ilham verebiliyor.
Substack Oyunu Giderek Büyütüyor
Bir bülten platformu olarak yola çıkan ve neredeyse bültenlerle anılan marka hâline gelen Substack’in adını son zamanlarda sıklıkla yaptığı transferler üzerinden duyuyoruz. Bu transferlerin en yenilerinden birisi başarılı İngiliz gazeteci Laurie Penny.
Fakat en dikkat çekici transfer ve proje ise geçtiğimiz haftalarda yazar Salman Rushdie’den geldi. Her ne kadar Etgar Keret gibi birçok büyük yazar da Substack’te bülten yazıyor olsa da, Rushdie işi bir adım öteye taşıyor ve bülteni üzerinden yeni kitabını da bölüm bölüm yayınlıyor. Bunun yanında kısa öyküler gibi başka şeyler de yayınlayacak olsa da daha geleneksel bir yazarın kitabını bu şekilde yayınlamaya karar vermesi geleceğe yönelik büyük işaretler barındıran bir gelişme.
Alakalı: Substack büyük isimler için bir sonraki adımı atmak ve ciddi bir gelir elde etmek için iyi bir yol olsa da geri kalanlar için her zaman o kadar etkili olmayabiliyor.
Twitter’da Toplulukların Bir Faydası Olur mu?
Twitter sıklıkla olumlu karşılanan geliştirmeler ve özelliklerle gündemimize geliyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde iyi amaca yönelik bot hesaplara özel bir etiket sağlaması da bunlardan birisi. Ama asıl büyük duyurusu olan Topluluklar biraz kafa karışıklığı yarattı.
Twitter’da özel gruplar oluşturabilmek ve burada özel paylaşımlar yapabilmek kaçınılmaz olarak herkesin aklına Facebook gruplarını ve onlarla birlikte gelen sorunları hatırlattı. Fakat Twitter’da bu özelliğin daha farklı bir etki yaratması da mümkün. Genel olarak düşünürsek Twitter’ın kullanımında yaşadığımız sorunların büyük bir kısmı bağlam kopmasından ve buna bağlı tepkilerden kaynaklanıyor. Ancak daha niş ilgi alanlarına ve özel türdeki paylaşımlara yönelik gruplar kurulması Twitter’da bağlamı geri kazanma imkânı sağlayabilir. Ayrıca çok takipçili olduğu için kendisini belirli bir alanda sıkışmış hisseden kullanıcılar da daha rahat paylaşımlar yapmak için kilitli hesaplar açmak zorunda hissetmeyebilir.
Tüm bunlar elbette birer öngörü. Sonuçta özelliğin nasıl hayata geçirileceği ve insanların bunu nasıl kullanacağı asıl belirleyici olacak.
Avrupa Dergileri Pandeminin Etkisini Yaşamaya Devam Ediyor
Pandeminin medya üzerindeki en büyük etkilerinden birisi basılı yayınlar üzerinde oldu. Kapanmalar ve sosyal hayatın azalması ile birlikte dergi ve gazetelerin satış gelirlerinde büyük düşüşler yaşandı. Bu durum yavaş yavaş düzelse de diğer etkiler devam ediyor.
Bunların başında da basılı yayınların ham maddesi olan kâğıt ve fiyatındaki sert yükseliş geliyor. Pandeminin birçok ham maddede olduğu gibi kâğıt fiyatlarında da kendisini göstermesi özellikle dergi yayıncıları için masrafların ciddi bir şekilde artması demek. Bu da kaçınılmaz olarak dergi fiyatlarına, yani okura yansıyor. Önümüzdeki dönemde talebin artması ve pandeminin etkilerinin azalması ile durumun daha iyiye gitmesi beklense de bu etkiden kurtulmak bir süre daha mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Kısa Kısa
📰 Geçtiğimiz haftanın odak konusu olan Politico’nun siyaset gazeteciliği üzerindeki etkisini daha iyi anlamak için bu yazıyı okuyabilirsiniz.
👽 En eski sosyal medya platformlarından biri olmasına rağmen Reddit henüz halka arzını gerçekleştirmemişti. Bu durum yakında değişecek gibi görünüyor.
📬 Güne başlangıç haber e-bültenleri alanında rekabet kızışıyor. Washington Post bu alana daha ciddi bir şekilde odaklanmaya karar verdi.
🗞 Microsoft, yeni kurulan Microsoft Start ile kişiselleştirilmiş haber portalı sektörüne giriş yaptı.
💰 Podcast sektörünün en önemli haber kaynaklarından Hot Pod, Vox Media tarafından satın alındı.
📰 NYT, 11 Eylül saldırısının 20. yılında 11 Eylül ve 12 Eylül 2001 günlerinde çıkardıkları gazetelerin ilk sayfalarını inceledi.
🗳 Almanya’da seçimler yaklaşırken manipülasyon operasyonları da artarak devam ediyor.
📈 Tamamen çalışanlarının sahibi olduğu bir yayın olarak kurulan Defector, ilk yılını 40.000’in üstünde ücretli abone ve 3.2 milyon dolar gelir ile tamamladı. Bu gelirin yüzde 95’i abonelerden geliyor.
Haftanın odağı: Gazetecilerden objektiflik değil, dürüstlük talep etmeliyiz
Yanlış bilgi, manipülasyon gibi konuları ele alırken haklı olarak ağırlıkla bunu kasıtlı ve sistematik bir şekilde yapan kurumlara ve gruplara odaklanıyoruz. Bu tarz örneklerin artışının gazeteciliğe nasıl zarar verdiğinden ve bunlara karşı daha sert yaptırımlar olması gerektiğinden bahsediyoruz. Sıklıkla da gazetecilerin politik etki altında kalmadan, objektif bir şekilde hareket etmesi gerektiğini söylüyoruz.
Tüm bunlarda çoğu zaman haklı olsak da gazeteciler özellikle söz konusu politik etki gibi konularda ortak bir tanım üretmekte zorlanıyor. Çoğu zaman politik etki olarak neyi tanımladığımız doğrudan politik duruşumuza bağlı olabiliyor. Böyle bir ortamda da politik etkiyi kendimiz yaşarken tanımak zorlaşabiliyor.
Bu aslında bir eksik değil, objektifliğin muğlak bir kavram ve gerçek hayatta neredeyse imkânsız olmasının getirdiği bir şey. Hepimiz yaşadığımız dünyayı öğrenirken ve onu anlamaya çalışırken bazı kalıplar ve normlar üretiyoruz, çoğu zaman yaşadığımız toplumla da bunları paylaştığımız için normalleşmeye başlıyor. Bu normalleşme aynı zamanda onun görünmez hâle gelmesine ve hatta ona evrensel bir kabul gibi davranılmasına neden olabiliyor. Ancak bu normalleşme, başka konularda körleşmeyi de beraberinde getirebiliyor.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Rolling Stone dergisinin yayınladığı bir haber, buna çok iyi bir örnek. ABD’de ivermectin isimli at paraziti ilacının COVID-19’a iyi geldiğine dair yanlış bilginin yayılmasıyla birçok insan bunu kullanmaya ve yan etkiler görmeye başladı. Rolling Stone’un haberin de Oklahoma şehrinde bu ilaç yüzünden acile kaldırılanların sayısı yüzünden silahla yaralanan insanların acilde yer bulamadığı iddia edildi.
Fakat haber yalnızca bir doktorun iddiasına dayanıyordu ve yayınlandıktan kısa süre sonra kurumlardan yanlışlamalar geldi. Acilde birikme yaşanmamış olması bir yana, ağustos boyunca ABD’de aşırı ivermectin kullanımı yüzünden hastaneye kaldırılan toplam kişi sayısı sadece 459.
Bu kadar büyük hatalar içeren bir haberin yayınlanıp yayılmasının sebebi ise Rolling Stone muhabirlerinin yerel bir haber sitesinde gördükleri başlığı ek bir araştırma yapmadan kendi yorumları ile tekrar yazarak yayınlaması. Muhabir muhtemelen ivermectin efsanesine ve alakalı komplo teorilerine karşı bir haber bulduğu heyecanıyla haberini yazdı ama bütün bu hatalar insanların konuyla ilgili daha fazla komplo teorisi üretmesine neden oldu.
Bahsettiğim politik etkinin normalleşmesi de tam olarak böyle bir şey. O esnada etrafınızdaki olaylara dair kabulleriniz ve elinizdeki yeni bilgi o kadar iyi uyum sağlıyor ki sorgulama veya araştırma ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Bunun sonucunda da farkında bile olmadan hatalı haberler yazabiliyor, yanlış bilgilerin yayılmasına neden olabiliyoruz.
Gazeteciler bu konuda çok daha hassas olmalı. Fakat anlamı dünyadan elini eteğini çekmiş bir tarafsızlık değil, bu zaten imkânsız. Kendilerini ve düşünme biçimlerini daha iyi tanımak, dünyayı anlama biçimlerinin nasıl şekillendiğini bilmek zorundalar. Yani dünyayı nasıl gördüğü konusunda kendisine ve okurlarına karşı dürüst olmalı. Bu dürüstlüğü doğru bilgiye ve habere ulaşmak için izlenmesi gereken temel kurallar ve araçlarla birleştirdiğiniz zaman, politik görüşünüz doğru bilgiye ulaşmanıza ve onu haberleştirmenize engel olmaktan çıkacaktır.