NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
Türkiye’de internet ve onun deyimiyle biz netdaşlar için en önemli isimlerinin başında gelen Özgür Uçkan’ın —ya da benim için Özgür Hocamın— ölümünün beşinci yıldönümü olması sebebiyle bu haftanın odağını ona ve arkasında bıraktığı mirasa ayırdım.
“Ne Okuyoruz” bölümünde ise öne çıkan iki büyük başlık Twitter’ın kabus dolu günü ve NYT’ın gazeteciliğinin ekrana uyarlanması konusunda attığı adımlar. Bunların yanı sıra tüm haftanın gündemi de bu bölümümüzde.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
TWITTER’IN KONTROLÜ KAYBETTİĞİ GÜN
Eğer her gazeteci ve medya çalışanı gibi Twitter’ı aktif olarak kullanıyorsanız, bizim için 16 Temmuz’un ilk saatlerinde birçok büyük Twitter hesabından yayınlanan Bitcoin dolandırıcılığı tweetlerini ve beraberinde yaşanan kaosu görmüşsünüzdür.
Sosyal medya platformları açısından gelmiş geçmiş en büyük güvenlik olayı olarak nitelendirebileceğimiz bu saldırının boyutlarını ve saldıranların ne elde ettiğini hâlâ tam olarak bilmesek de saldırının içeriden birisi yardımıyla gerçekleştirildiğine eminiz. İlk olarak Motherboard, ardından New York Times saldırganlarla konuşup bunu Twitter’da çalışan ve “Tanrı Modu” lakabı verilen özel yönetim paneline erişimi olan birisinin yardımıyla gerçekleştirdiklerini öğrendi.
Gerekçeleri ise çok daha ilginç. Bir grup genç saldırganın asıl amacı “@y” gibi kullanıcı adlarını almakmış. Sonrasında da bunun üzerinden biraz para kazanmaya karar vermişler. Açıkcası gerçeğin böyle olmasını umuyorum, çünkü böyle bir erişimin kötü amaçlı kullanımının yaratacağı sonuçları düşünmesi bile korkutucu.
NYT TV VE SİNEMA UYARLAMALARINA ODAKLANIYOR
Genellikle bir eserin sinema veya televizyona uyarlanmasından bahsedince aklımıza kitaplar veya çizgi romanlar gelir. Geçtiğimiz yıllarda ise haberlerin ve araştırmacı gazetecilik işlerinin uyarlanması ile yeni bir akım başladı.
New York Times da bu akımdan faydalanmaya ve gelir modelini daha da genişletmeye odaklanmış durumda. Daha küçük boyutlu projelerle başladıkları bu yeni yola bu yıl içerisinde iki uzun metraj film ve bir belgesel eklediler ve önümüzdeki dönemde yayınlanacağı kesinleşen üç büyük projeleri daha var. Ayrıca bu projeleri yalnızca telif hakkını satmak noktasında bırakmayıp uyarlama sürecine de dahil olmaları, uyarlamaları markalarının bir parçası olarak gördüklerinin bir işareti.
Geçtiğimiz günlerde yayına giren “Father Soldier Son” belgeselleri üzerine bu haberleri hazırlayan gazetecilerin yazdığı yazı da bu projelerini nasıl yönettiklerine dair içeriden bir perspektif sağlıyor.
SUBSTACK YAZARLARINA DESTEK YOLLARI YARATIYOR
Eğer serbest çalışan bir gazeteciyseniz veya kendi girişimlerinizi kurmak istiyorsanız bunu yapabileceğiniz platformlardan birisi de Substack. Bir e-bülten yayınlama ve ücretli abonelik sunma platformu olarak başlayan Substack giderek alanını büyüttü ve bir yandan da yazarlarına maddi destekler sağlamak için farklı yollar üreterek bağımsız gazeteci ve yazarları destekledi.
Geçtiğimiz hafta ise burs projelerinin ötesinde destekler de sunmaya başlayacaklarını açıkladı. İlk destek alanı ise yasal masraflar. Özellikle ABD’de gazeteci ve yazarlara binbir bahaneyle dava açılıyor olması ve bunların yüklü masraflara dönüşmesi birçok kişinin bağımsız çalışmaktan korkmasının temel sebeplerinden. Substack buna karşı yazarlarını korumak amacıyla bir fon kurduklarını ve yardıma ihtiyacı olanlara destek sağlayacaklarını duyurdu. Aynı duyuru metninde benzer destek projelerini sağlık sigortası, tasarım ve editörlük, ortak çalışma alanları ve benzer ihtiyaçlar için de planladıklarını açıkladı.
Elbette Substack ABD merkezli olduğu için bunların hemen hepsi önce orada gerçekleşiyor. Bu yüzden böyle girişimlerin bizler için birer örnek olması lazım. Özellikle de gazetecilik alanının her anlamda güvencesiz oluşu, böyle imkânlara olan ihtiyacı artırıyor.
YANLIŞ BİLGİ VE PROPAGANDA GÜNDEMİ YOĞUN BİR HAFTA
Geçtiğimiz haftanın gündeminde yanlış bilgi sorununa ve dijital propaganda konusuna dair bolca gelişme vardı.
Konunun siyasi cephesinde Brezilya’nın lideri Bolsonaro destekçisi grupların yanlış bilgi yayma yollarına dair bir araştırma, COVID-19 sürecinde Rusya’nın kullandığı taktikler, ABD’de kendisini yerel haber sitesi gibi gösteren aşırı partizan yayınlar ve yaklaşan ABD seçimleri sürecinde yanlış bilginin artması riski öne çıkan başlıklardı.
Teknoloji ve akademik çalışmalar tarafında ise New York Times Facebook’un yanlış bilgi ile nasıl mücadele etmeye çalıştığını yazdı. Yeni bir araştırma, pandeminin aşı karşıtı komplo teorilerine ve bundan faydalananlara büyüme fırsatı verdiğini gösterirken, bir diğer çalışma da insanların haberlerden kaçınmasına etki eden önemli sebeplerden birisinin de ülkelerindeki basının özgürlük seviyesi olduğunu söylüyor. Ayrıca WIRED’ın haberine göre, platformlar her geçen gün neo-nazilere nefes alacak yer bırakmıyor.
KISA KISA
- Jillian C. York ve Mathew Ingram’ın Facebook ve insan hakları üzerine sohbetini mutlaka okuyun.
- Eğer bir podcast sadece Spotify’da yayınlanıyorsa ona hâlâ podcast denir mi? Birçokları için bunun cevabı hayır.
- NYT gezi köşesi yazarı Sarah Firshein, pandemi ile durmak zorunda kalan gezi gazeteciliği alanı üzerine yazdı.
- Meksika’da gazeteciler Koronavirüs döneminde kısıtlı veri ile haber yapmanın zorluklarını çekiyor.
- Guardian pandeminin getirdiği kriz sebebiyle 180 kişiyi daha işten çıkarmak zorunda kaldı.
- WNIP’de yayınlanan bu yazı, gazetecilik için uzun okumaların niçin önemli olduğunun bir kanıtı.
Haftanın odağı: Özgür Uçkan
Bültenin arşivine dönüp bir baktığımda, şu ana kadar bir isim için özel bir odak yazmadığımı fark ettim. 11 Temmuz’un ölümünün beşinci yılı olması sebebiyle Özgür Uçkan’ı bültende anmak ve neden önemli birisi olduğunu kısaca anlatmak gerektiğini düşündüm.
Özgür Uçkan, her ne kadar alçakgönüllülüğü ve çalışmaya daha çok önem veren birisi olması sebebiyle bir “fenomen” olamasa da, Türkiye’de internetin hem kültürel hem de yasal olarak şekillenmesi sürecinde en büyük paya sahip isimlerden birisi.
Bir aktivist ve akademisyen olarak katıldığı çalışmalar ve dahil olduğu hareketler ile Türkiye’de internetin üzerine kurulmaya çalışılan baskılarla en başından itibaren mücadele etti, bunlardan Phorm gibi gözetim çabalarının ve 5651 nolu yasanın bir sorun olarak gündeme gelmesine katkıda bulundu. Meşhur internet sansürüne karşı yürüyüşün gerçekleşmesinde başı çeken isimlerden birisiydi.
Bununla birlikte Alternatif Bilişim Derneği başta olmak üzere parçası olduğu ya da katkıda bulunduğu birçok hareketin gelişmesine ve ilerlemesine yardımcı oldu. Ayrıca bu alanda herkesten önce ileriyi görüp bunlara da odaklanarak çalışmamızı sağlaması da yapılan birçok işin değerini katladı.
Şu anda Türkiye’de internet kültürünü şekillendirmiş olan, aktif olarak üretmeye ve dijital alanlarımıza katkıda bulunan birçok isim Özgür Uçkan ile yakın bir temas hâlindeydi ve ondan çok şey öğrendi. Sosyalkafa’nın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen özel yayını bunun en önemli kanıtı. Yazdığı kitaplar, makaleler, e-posta gruplarındaki mesajları ve yıllarca aktif bir şekilde ve özenle tuttuğu blogu ile hemen herkesin hocası gibiydi. Onu hiç tanımasa bile internette üreten ve kendisini ifade edenlerin büyük bir kısmı farkında olarak ya da olmadan, doğrudan veya dolaylı olarak onun etkisini taşıyor desem abartı olmayacaktır.
Vefatından kısa bir süre önce Fransa’ya taşınana kadar da bu çalışmalarına ve aktivizmine devam etti. Her ne kadar artık kendisi aramızda olmasa ve “kavga edemese” de, arkasında bıraktığı miras şu anda internette üretim yapan ve bir şekilde bu ekosistemin parçası olan herkes için çok değerli. Özellikle şu günlerde Özgür Uçkan’ı, yaptıklarını ve ürettiklerini hatırlamaya fazlasıyla ihtiyacımız var.