NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
“Ne Okuduk” bölümümüzde Teyit’ten gelen güzel haberleri, İtalyan gazetecilerin mafya ile mücadelesini, kamu medyasının haber aboneliklerine etkisini ve haftanın gündemindeki diğer başlıkları anlattım.
“Haftanın Odağı” ise COVID-19 salgınının gazetecilik ve medya üzerindeki etkilerini inceledim. Bu konuda sağlıklı bilgi üretmek için gazetecilerin hangi sorunlara karşı dikkatli olması gerektiğine değindim.
Şimdilik benden bu kadar. Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
GÜVENLİĞİNİZ İÇİN İNTERNETTE KENDİNİZİ ARAŞTIRIN: Gazetecilerin ve genel olarak herkesin internette hedef hâline geldikleri zamanlarda en sık karşılaştıkları saldırı yöntemi “doxxing”. Bu yöntem özetle internette o kişiye dair her türlü özel bilginin bulunup toplanması ve o kişiyi hedefine almış kişilerin ulaşabileceği bir yere konması demek.
Böyle bir saldırıya karşı kendinizi korumanın en iyi yollarından birisi de kendinize bir hedef gibi bakmak olabilir. New York Times ekibi bu şekilde düşünerek bir rehber hazırlamış ve kendinizle ilgili internette dolaşan özel bilgileri nasıl bulup kaldırılmasını sağlayabileceğinizi anlatmış. Böyle bir saldırının hedefinde olmanızın düşük bir ihtimal olduğunu düşünseniz de, size dair özel bilgilerin internette dolaşmadığına emin olmakta her zaman fayda var.
İTALYAN GAZETECİLERİN MAFYAYLA MÜCADELESİ: Popüler kültürün hepimizin zihnine yerleştirdiği imajlardan birisi de İtalya ve mafya ilişkisi. Hepimiz mafyanın İtalya’da doğduğunu biliyoruz. Peki İtalya’daki gazetecilerin mafyayla olan ilişkisi hakkında ne kadar bilgimiz var?
GIJN’de yayınlanan bu yazı, Investigative Reporting Project Italy projesini ve ekibin uluslararası çapta organize suç üzerine yaptıkları gazetecilik çalışmalarını anlatıyor. Yazıdan dikkat çekici bir detay, gazetecilerin yaşadıkları güvenlik riskinin İtalya sınırları içerisinde kalmadığını söylemesi. Bu suç örgütlerinin uluslararası olması, gittikleri başka bir ülkede de onlara ulaşabilmeleri anlamına geliyor.
TEYİT’TEN GÜZEL HABERLER: Teyit ekibi yıllar süren çalışmalarının meyvelerini toplamaya devam ediyor. Ürettikleri işlerin etkisi ise ülkemizin de ötesine geçip uluslararası görünürlüklerinin de artmasını sağlıyor. Bu da hem onlar hem de ülkemizin medya ekosistemi için güzel haberlerin gelmesi demek. Bu hafta Teyit iki güzel haber ile gündemdeydi.
İlk haber kitle fonlama kampanyası ile fonladıkları ve çok yakında yayına başlayacak olan Salgın Var! dosyalarıyla ilgili. Teyit’in bu projesi, IFCN’nin Crowdfunding Match Program projesinin 2020 yılındaki ilk kazananı oldu. Bu da Teyit’in okurlarından topladığı destek kadar desteği IFCN’den alarak bu projeyi büyütebileceği anlamına geliyor.
İkinci haber ise Fact-Checking Innovation Initiative kazananlarının açıklanması ve Teyit ekibinin kazananlardan birisi olması. Teyit ekibi buradan kazandıkları fon ile Türkiye’deki toplu taşıma araçlarındaki ekranlarda yayınlanmak üzere kısa videolar üretecek.
KAMU MEDYASI İYİYSE HABERE PARA VERMEYE GEREK VAR MI?: Güçlü ve sağlıklı bilgi sağlayan bir kamu medyası, o ülkede yaşayan her vatandaş için önemli bir haber kaynağı olur ve toplum için önemli bir değer hâline gelir. Bununla birlikte bu vatandaşların haber tüketim biçimlerini de önemli bir şekilde etkileyebilir.
İskandinav ülkelerindeki medya tüketimi üzerine bir rapor yayınlayan Tinius Trust bu etkiyi karamsar bir şekilde yorumlamayı tercih etmiş ve bölgedeki ülkelerin güçlü kamu medyalarının insanların haber abonelikleri almaya gerek duymamasının en büyük sebebi olduğunu söylemiş. Rapor, insanların birden çok ödeme duvarı olan gazeteyi okuması isteniyorsa, bunun için Spotify benzeri bir model gerektiğini söylüyor.
Elbette haber tüketimimize çeşitlilik katmak önemli. Ancak bu internet öncesinde de alışkanlığımız olan bir şey değildi, çoğu insan haberlerini tek bir gazeteden veya televizyon kanalından takip etmeyi tercih ediyordu. Bu yüzden böyle bir yaklaşımın sürdürülebilirliği tartışmalı. Özellikle de bunun için sağlıklı işleyen bir kamu medyası sistemini suçlamak biraz sorunlu. Bununla birlikte insanların gerçekten bu çeşitliliği isteyip istemedikleri de sorulması gereken sorulardan birisi.
KISA KISA:
Açılması merakla beklenen teknoloji haber sitesi The Markup geçtiğimiz hafta yayın hayatına başladı.
Herkes “deepfakes”ten korkuyor ama basit bir görselin bağlamını değiştirmek yanlış bilgi yaymak için çok daha etkili bir yöntem.
ABD’de başkanlık aday adayı Bloomberg, Twitter ve Facebook’un politik reklamlara getirdiği sınırlamaları atlatmanın yolunu bulmuş.
Le Monde, Afrikadaki okurlarına ulaşabilmek için WhatsApp’ı etkin bir şekilde kullanıyor.
Pew Research Center’ın araştırmasına göre, teknoloji uzmanlarının çoğu dijital dönüşümün demokrasiye ciddi zararlar vereceği konusunda hemfikir.
Bir basın bildirisinden haber çıkartıp çıkartamayacağınızı anlamak için bu yazıdaki tavsiyeleri kullanabilirsiniz.
ICIJ, küresel gazeteci ağına yeni isimleri eklediğini duyurdu.
Haftanın odağı: COVID-19’un gazeteciliğe etkileri
2019’un sonlarında ortaya çıkan ve 2020’nin başından bu yana tüm dünyada gündemin ilk sıralarından hiç düşmeyen yeni Koronavirüs salgını, gazetecileri ve medyayı da önemli bir şekilde etkilemeye devam ediyor.
Bunların başında yanlış bilgi sorununun bu salgınla birlikte yeni bir seviyeye çıkması var. Dünyanın hemen her yerinde haber kurumları ve doğrulama platformları COVID-19 ile ilgili ek mesai yapıyor ve özel dosyalar hazırlıyor. Buna rağmen tık avcılarını, sosyal medyada viral olmak isteyenleri ve komplo teorisyenlerini tamamen durdurmak maalesef mümkün olmuyor. Bu noktada da, daha önce değindiğim gibi kriz zamanlarına sağlıklı gazeteciliğe duyduğumuz ihtiyacı daha iyi görüyoruz.
Virüsün Çin ve Asya merkezli olması, dünyanın geri kalanında bu konuda yazılanlar ve üretilen haberlerde ırkçılığın da kendisini göstermesine sebep oldu. Her ne kadar gazetecilerden bu konularda daha hassas olmalarını beklesek de, hemen her yerde böyle kötü örnekleri görüyoruz. Bunun üzerine bu ırkçı yaklaşımlardan beslenen komplo teorilerinin eklenmesi durumu daha da kötüleştiriyor.
COVID-19 salgını, aynı zamanda birçok uluslararası etkinliği ve uluslararası çalışan sektörü de etkiliyor. Bundan gazetecilik de muaf değil. Bu yıl on dördüncü kez gerçekleşmesi planlanan İtalya’daki International Journalism Festival iptal edildiğini ve bu yıl gerçekleşmeyeceğini duyurdu. Diğer uluslararası gazetecilik etkinliklerinin de benzer şekilde etkilenmesi yüksek bir ihtimal.
Salgının geleceğine ya da nasıl bir yol izleyeceğine dair şu an hiçbir şey söylemek mümkün değil. Ama bu salgına karşı sağlıklı bilgiye ve bunu sağlayacak gazeteciliğe ihtiyacımız olduğu kesin. Bunu sağlayabilmek için gazetecilerin kendilerini yalnızca COVID-19’dan değil, onun yan etkilerinden de koruması gerekiyor. Komplo teorilerine ve önyargılara kapılmadan okurlarına doğru bilgiyi ulaştırmaları şu anda hayati bir önem taşıyor.