NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
“Bu Hafta Ne Okuduk?” bölümünde teknolojinin gazetecilik üzerindeki etkileri yine kendisini gösteriyor. Facebook çağı adı verilen dalgaya uyum sağlamak için gazeteciler birçok şeyden feragat ederken aslında Facebook’un bize yalan söylediğini ya da Facebook olmayınca insanların haberi doğrudan kaynağına giderek okuduğunu görebiliyoruz. Diğer yandan sektörün ekonomik çıkmazı için yeni nesil teknolojileri kullanma çabalarının her zaman başarıya ulaşmadığına, ancak daha geleneksel yollara insanların cüzdanlarını açabildiğine tanık oluyoruz.
Belki de buradan çıkarmamız gereken en önemli ders, sektörün sürekli modaya ayak uydurma çabasıyla kendisine zarar vermeyi bırakmayı denemesi gerektiği olabilir. Çünkü insanların gazetecilerden ve basından beklentileri diğer sektörlerden beklentileriyle her zaman aynı olmayabilir. Haberi insanlara ulaştırmak için elbette yeni olanı denememiz ve uyum sağlamamız gerekiyor ama bunun için gazeteciler olarak izleyeceğimiz yolu bizim seçmemiz lazım, çünkü geri kalan herkes önce kendi gelirini düşünüyor. O yüzden de Facebook gibi şirketler, 2017 yılında yaptıkları gibi kendilerini öne koyup “Bundan sonra ana akışta daha az haber olacak,” diyebiliyor ve bizler bir anda yaptığımız tüm yatırımın boşa gitmesine tanık olabiliyoruz.
“Haftanın Odağı”nda ise güvenlik var. Hem dijital hem de fiziksel olarak güvenlik gazetecilerin en önemli meselelerinden birisi ve bu konulara odaklandığımız bir haftamızın olması kaçınılmazdı.
Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu Hafta Ne Okuduk?
FACEBOOK BİZE YALAN SÖYLÜYOR: Geçtiğimiz hafta, bir grup reklam şirketinin Facebook’a açtıkları davanın belgeleri ortaya çıktı ve buradaki bir detay, özellikle medya ve gazetecilik sektöründe büyük bir öfke dalgasına sebep oldu. Belgelerde geçen iddialara göre, Facebook’un geçtiğimiz yıllarda “Gelecek videoda,” diyerek birçok basın kurumunu yazılı gazetecilikten uzaklaştırıp videoya yönlendirmesinin altında tamamen sahte istatistikler yatıyormuş. Ve Facebook bu istatistiklerin yanlış olduğunu bilmesine rağmen, bu gerçeği herkesten bir yıl boyunca saklamış ve sektörün kendisini bir yalan üzerine değiştirmesine neden olmuş. Bunu yapmalarının temel sebebi ise kendileri için daha kârlı bir yol olması. Yani geçtiğimiz yıllarda duyduğunuz “Gazeteciliğin geleceği videoda”, “Kimse artık okumuyor, herkes izliyor” gibi cümlelerin temel dayanaklarından birisi tamamen bir yanlış hesaplamaya ve devamında Facebook tarafından söylenen yalanlara dayanıyor. Elbette bu durumda birçok yerde işsiz kalan gazetecilerin, haber odalarını küçülten kurumların buna karşı yapabilecekleri bir şey var mı bilmiyoruz ama en azından büyük sosyal medya şirketlerine güvenmemek gerektiği konusunda önemli bir ders olur diye umuyoruz. Konuyla ilgili kimi video temelli haber yayıncıları Facebook’un asıl etken olmadığını söylese de, NiemanLab’in kapsamlı analiz yazısı çoğu kurumdaki dönüşüm sürecinin aynı zamanlara denk geldiğini gösteriyor.
FACEBOOK YOKSA HABER OKUYORUZ: En büyük dijital etkileşim ve sosyal medya araştırma şirketlerinden birisi olan Chartbeat 3 Ağustos 2018’de Facebook’un 45 dakika boyunca erişilemediği zamana bakmış ve o esnada insanların neler yaptığını, haberlere nasıl ulaştığını incelemiş. Bunun yanı sıra raporda yakın zamanda insanların haber okuma alışkanlıklarının da nasıl değiştiğini anlatmışlar. Çıkan sonuçlar oldukça ilgi çekici. Facebook’a erişemediğimiz 45 dakika boyunca doğrudan haber sitelerinin tıklanma oranı %11, sitelerin mobil uygulamalarının kullanılma oranı ise %22 artış göstermiş. Yani insanlar Facebook olmadığı zaman haberlerini doğrudan kaynağa giderek okumayı tercih ediyorlar.
Ayrıca rapor, genel olarak haber okuma alışkanlıklarının da bir değişim sürecine girdiğini söylüyor. Geçtiğimiz yıldan bu yana Facebook’tan haber sitelerine giden trafik %40 azalırken Google Chrome tarayıcısına gömülü tavsiyeler kısmından gelen trafik 20 kat, Flipboard uygulamasından gelen trafik 2 kat artmış. Bunun yanı sıra Google News ve Apple News gibi mobil sistemlere gömülü haber derleme uygulamalarından gelen trafik de artış gösteriyor. Ayrıca, haber sitelerinin doğrudan tıklanma ya da ziyaret ile aldıkları trafik sayısı artık Facebook’un onlara sağladığı trafikten fazla ve artmaya da devam edecek gibi görünüyor. Bu trendlere baktığımızda, yakın gelecekte Facebook’a insanlara haber ulaştırmak için mahkum olduğumuz zamanları geride bırakacağımızı söylemek çok da abartılı bir tahmin olmayacaktır.
BLOCKCHAIN GAZETECİLİĞİN İLACI DEĞİL Mİ?: Geçtiğimiz birkaç yılın en büyük trendlerinden birisi her türlü soruna blockchain ile çare bulmaya çalışmak. Elbette böyle yeni ve karmaşık bir teknolojinin nasıl uygulamaları olabileceği üzerine düşünmek faydalı olabilir ancak görünen o ki gazetecilik alanında çok başarı gösteremiyor. Bunun en son örneklerinden birisi Civil projesinin yaşadığı başarısızlık. Civil, gazetecilerin yaşadığı ekonomik sorunlara blockchain merkezli bir ödeme ve gelir elde etme sistemiyle çözüm bulmayı deniyordu. Ancak ilk ICO (kripto para temelli kitle fonlama yöntemi) denemesi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Elbette bunun birçok farklı sebebi var, en başta gelen ise ICO’ya dahil olma sürecinin çok karmaşık ve yorucu olması. Bununla beraber projenin tam olarak nasıl bir çözüm sunabileceği konusundaki kafa karışıklıkları da insanların ilgisiz kalmasına sebep oldu. Her ne kadar Civil tekrar deneyeceklerini söylemiş olsa da, bu yöntemin sorunlarımıza ne derece çözüm olabileceği konusunda herkesin kafasında önemli soru işaretleri var. Bu sorular cevaplanmadan da başarılı olma ihtimalleri oldukça düşük.
BELKİ DE İLAÇ KAPLUMBAĞA HIZINA İNMEKTİR: Gazeteciliğin güncel sorunlarından kurtulmak adına yalnızca teknolojik yollar denenmiyor. Ellerindeki imkânları daha geleneksel yolları güçlendirmek için kullananlar da var. Bu gazetecilerden birisi de BBC’den geçtiğimiz yıl ayrılan James Harding. Tortoise (Kaplumbağa) isimli yeni projeleri tamamen yavaş ve açık gazetecilik odaklı. Yani bildiğimiz son dakika manşetlerinin peşinden koşmak yerine daha yavaş ve araştırmacı gazetecilik odaklı bir yayın politikası izlerken tüm çalışmalarını okurlarına açık ve onları katılmaya davet eden bir yoldan gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu amaçla başlattıkları Kickstarter projesi de büyük ilgi toplamış gibi görünüyor. Yalnızca üç gün içerisinde hedeflerinin 5 katı parayı topladılar bile. Bağışların karşılığı ise oldukça bonkör. Örneğin 30 yaş altıysanız yalnızca 10 pound karşılığında 1 yıl abone olabilir, ThinkIn adı verdikleri haber konferanslarının 10 tanesine ücretsiz katılabilir, ek dijital hediyeler alabilir ve üzerine bir de bez çanta sahibi olabilirsiniz. 30 yaş üstü için aynı paket 50 pound. Başarılı olup olamayacaklarını ise zaman gösterecek.
NE KADAR OKUDUĞUNUZU TAKİP ETMEK ZORLAŞIRSA: Belki de internette haberleri takip etmenin en zor kısımlarından birisi hangi konuda ne kadar okuduğumuzu takip etmekte zorlanmamız. Gündelik okurlar için bu çok önemli olmasa da bilgiye daha aç insanlar için bazen kontrolü kaybetmek mümkün olabiliyor. Financial Times bu konuya yaratıcı bir şekilde yaklaşmış ve :CRUX isimli şirketle birlikte aboneleri için özel bir sistemi uygulamaya geçirmiş. KQ (Knowledge Quantity – Bilgi Miktarı) puanını hesaplayan bu sistem, abonelerin okudukları makaleleri takip ederek bir konuda ne kadar bilgi birikimine sahip olduklarını ve okudukları alanlarda bağlamı kurmak için başka şeyler okumaya ihtiyaçları olup olmadığını hesaplıyor. Bu hesaplamaya ve puana bağlı olarak da aboneye sitedeki hangi makaleleri okuyabileceği konusunda önerilerde bulunuyor. Özellikle haberlerimizi ve bilgiyi filtreleyerek ve ihtiyacımıza göre almakta zorlandığımız şu zamanlarda daha sağlıklı bilgi edinmek konusunda faydalı olabilecek bir sisteme benziyor. Ancak algoritma temelli sistemlerin her zaman vaatlerini yerine getiremediğini düşündüğümüzde bunun ne kadar başarılı olabileceği konusunda şimdiden bir şey söylemek güç.
Haftanın Odağı: Güvenlik
Gazetecilik kimi kesimler tarafından yalnızca masa başında yapılan güvenli bir iş olarak görülse de, aslında gazetecilerin önemli bir kısmı sahadayken ve haber peşinde koşarken birçok güvenlik riskiyle karşı karşıya kalıyor. Üstelik masa başında olmak da artık çok güvenli sayılmaz, dijital teknolojilerin mesleğimizin olmazsa olmaz bir parçası hâline gelmesiyle kullandığımız araçların da bizim için güvenlik riski oluşturması ihtimal dahilinde.
Buna karşın kimi gazeteciler için güvenlik konusu oldukça zorlayıcı bir durum. Bu konuda yeterli önlemleri almak, kendilerini güvende tutarken bir yandan da haber peşinde koşmak her zaman kolay olmuyor. Üstelik güvenlik konusunda belli bir seviyeye varmak için hem para hem de zaman harcamak gerekebiliyor. Ve gazetecilik yapan birisi için her ikisi de kısıtlı ve değerli şeyler. Böyle bir durumda da gazeteciler ya internetten bulabilecekleri güvenilirliği şüpheli kaynaklara muhtaç kalıyorlar ya da bu konuyu tamamen unutmak zorundalar. Yakın zamanda Türkiye’deki TGS ve Bianet gibi kurumların başlattığı eğitimler, internette çevrilen rehberler, TBİD gibi derneklerin düzenlediği paneller bu açığı kapatmak konusunda yardımcı oluyor. NewsLabTurkey olarak biz de bu konuya gereken önemi vermeye çalışıyoruz ve “Bilgi Güvenliği” kategorimizi olabildiğince zenginleştirmeye çabalıyoruz.
Bu haftanın odak listesinde hem elinizin altında tutabileceğiniz rehberleri hem de gazeteciler için güvenliğin ne kadar önemli olabileceğini anlamaya yardımcı olacak kimi yazıları sizlerle paylaşıyoruz.