Dijital platform engelleri: Yasaklama ve özgürlük ikileminde çevrimiçi çocuklar

Türkiye yaz aylarından bu yana çeşitli dijital platformlara erişim engellerini tartışıyor. Temmuz ayında kullanıcıların kendi öykü ve şiirlerini paylaşabildiği bir platform olan Wattpad uygulamasına erişim engeli getirilmişti. 2 Ağustos’ta Türkiye’de yaklaşık 40 milyon aktif kullanıcısı olan Instagram’a erişim engeli getirildi. Türkiye’de önemli bir kullanıcı kitlesine sahip olduğu için Instagram engeli en çok ses getiren müdahalelerden biri oldu. Bundan kısa bir süre sonra çocukların ve gençlerin yoğun olarak kullandığı Roblox oyununa Türkiye’den erişim yasaklandı. Bazı platformlara neden erişim engeli getirildiği açıklanmazken Roblox’un “çocukların istismarına neden olacak içerikler barındırması”, Discord’un ise “çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik suçlarının işlendiği” gerekçeleriyle yasaklandığı belirtildi.

Engellemelerin ardından bir kesim, yine interneti tüm suçların ve “ahlak dışı” pratiklerin kaynağı olarak gösterirken, bir yanda da dijital özgürlükler ve ifade özgürlüğüne ilişkin tartışmalar gündeme oturdu. Bu yazının amacı, politik tartışma ve ayrışmaların dışında kalarak çocukların çevrimiçi güvenliklerinin nasıl sağlanacağı sorusuna yanıt aramak. Dijital platformlara erişim engeli getirmenin bir çözüm üretmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Peki çocuklar için güvenli ortamları temin etmeyen platformlar için ne gibi yaptırımlara ihtiyaç var? Çocuklar -ve elbette tüm kullanıcılar- için güvenlik uygulamalarının ihmal edilmesine ve yaş sınırlamalarına uyulmamasına göz yuman platformlara yaptırım uygulanabilir mi? Dijital platformlar başka hangi ülkelerde ve hangi gerekçelerle engellenmiş durumda?

Türkiye sadece dijital platformlar açısından değil, internet erişiminin yavaşlatılması ve yayın yasakları gibi genel olarak iletişimin kısıtlanmasına yönelik pek çok uygulamaya tanıklık ettiği için erişim engellerine yönelik tepkiler de yüksek. Türkiye’de daha önce Twitter, YouTube, Wikipedia, Google Sites, WordPress ve Ekşi Sözlük gibi çeşitli platformlara ve bazı haber sitelerine de -bazıları halen devam eden- engeller getirilmişti. Erişim engeli, öncelikli olarak “ölçülülük ilkesi”ne ters bulunuyor. Yani uluslararası hukukun da benimsediği, belirli bir tehdide karşı “gerekli ve orantılı” yaptırım uygulanması ilkesiyle örtüşmüyor. Erişim engellerinin ifade ve haber alma özgürlüğü açısından sakıncalarını tartışma hakkımızı saklı tutarak dünyadaki kısıtlamalara göz atalım.

Erişim kısıtlaması getirilen platformlar

Erişiminin engellenmesi ya da kısıtlanması konusunda en tartışmalı sosyal ağ platformlarının başında TikTok geliyor. ABD, Kanada ve Birleşik Krallık gibi bazı ülkelerde TikTok, güvenlik gerekçesiyle sakıncalı bulunmakta ve platforma erişim engeli getirilmese de hükümet bağlantılı cihazlarda kullanılması yasaklanmış durumda. Kanada hükümeti, bu yasağın nedeni olarak TikTok’un kabul edilemez düzeyde mahremiyet ve güvenlik riski oluşturmasını göstermişti. Siyasi nedenlerin yanı sıra pornografi, uygunsuz içerik ve güvenlik açıkları dijital platformlara yönelik kısıtlamaların nedenleri arasında yer alıyor.

Instagram’a erişim engeli getirilmiş olan ülke sayısı ise oldukça az. Bu ülkeler Çin, Kuzey Kore, Rusya ve İran gibi pek çok sosyal ağ platformunun ve bazı internet sitelerinin yasaklı olduğu ülkeler. Geçici bir süreyle de olsa Türkiye de bu ülkeler arasında yer aldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Instagram’a erişim engelinin “katalog suçlara uymadığı” gerekçesiyle getirildiğini açıklamıştı. Söz konusu katalog suçlar, 5651 sayılı yasanın (İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi hakkındaki kanun) 8. Maddesinde sıralanmakta ve “intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, madde kullanılmasını kolaylaştırma ve sağlık için tehlikeli madde temini” gibi suçlar, katalog suçlar arasında yer almakta.

Dijital ortamın düzenlenmesi yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya ülkeleri için önemli bir sorun. Ulusal güvenlikten kullanıcıların -özellikle de çocukların- güvenliğine, taciz ve istismardan korunmasına kadar uzanan kaygılar, bu düzenlemelerin gerekçesi olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca dijital platformların ekonomik bir boyutu olduğu ve ticari faaliyetler için zemin oluşturduğu da gözden kaçmamalı.

Güvenlik açıkları, şiddet ve müstehcenlik gibi içeriklerin dolaşımı en çok çocukları olumsuz etkiliyor. Çocuklar öncelikli olmak üzere herkes için güvenli bir dijital ortam yaratılması, Avrupa Birliği’nin de öncelikli politikaları arasında yer alıyor. Güvenli bir dijital ortamın yaratılmasının yolu elbette erişim engelleri değil. Ancak sosyal ağ sağlayıcılarının da kullanıcıların ve tüm toplumun güvenliği ve iyiliği adına belirli sorumlulukları yerine getirmeleri gerekiyor.

Meta’nın sicili kabarık

Facebook, Instagram, Facebook Messenger, WhatsApp ve Threads gibi platformların sahibi olan Meta, kullanıcılarının verilerinin ve özellikle çocukların dijital/siber zorbalıktan korunması konusunda yeterli önlemleri almadıklarını kabul etmişti. 2018 yılında yaşanan Cambridge Analytica skandalının ardından Facebook’un kurucusu ve Meta Şirketi’nin Başkanı Zuckerberg, ABD Kongresi’nde verdiği ifadede, “yalan haber, seçimlere dış müdahale, nefret söylemi ve veri gizliliği” gibi konularda yeterince önlem almadıklarını kabul ederek özür dilemişti. Bu, Zuckerberg’ün son özrü olmadı.

2024 yılı başlarında TikTok, Snap, X ve Discord şirketlerinin üst yöneticileri ile birlikte Meta da çocukların dijital güvenliği nedeniyle ABD Senatosu’nda ifade verdi. İfadenin konusu, söz konusu platformların çocukları korumak için ne gibi önlemler aldıklarıydı. Duruşma, ağırlıklı olarak çocukların çevrimiçi cinsel istismardan korunmasına odaklanıyordu ve gönüllü olarak ifade vermek istemeyen Snap, X ve Discord yöneticilerine mahkeme celbi gönderilmişti. Zuckerberg, bu sorgulama sırasında da çocukları sosyal medya platformları nedeniyle mağduriyet yaşayan ailelerden özür diledi. Aileler, yaşadıkları dijital zorbalık, taciz ve/veya yaşlarına uygun olmayan içerikler ve kişilerle kurdukları temas nedeniyle çocuklarının mağduriyet yaşadığını savunuyorlardı.

Sosyal medya kullanım yaşı yükseltiliyor

Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere çeşitli ülkelerde çocukların çevrimiçi güvenlikleri kapsamında sosyal ağ kullanım yaşının yükseltilmesi tartışılıyor. Mevcut hâliyle sosyal ağlarda hesap açma ve bazı oyunlara tam erişim sağlama yaşı 13. Ancak 13 yaş altı pek çok çocuğun dijital platformlarda aktif olarak yer aldığı ve yaş sınırlamasını uygulamak konusunda ciddi tedbirler alınmadığı bir gerçek.

Dijital riskler karşısında çocukların yaşadıkları mağduriyet dikkate alınarak yaş sınırının yükseltilmesi gerektiği tartışılıyor. ABD’de bazı eyaletlerde yaş sınırı 14’e yükseltilirken Birleşik Krallık’ta bu sınırın 16’ya çıkartılması hedefleniyor. Birleşik Krallık’ta geçtiğimiz yıldan bu yana üzerinde çalışılan ve bazı hükümleri belirlenmiş olan Çevrimiçi Güvenlik Yasası, çocukları zararlı içeriklerden koruma konusunda yeterli önlemi almayan uygulamalara para cezası getirilmesini de içeriyor. Yeni yasal düzenleme tartışmalarında, platformların paylaşılan içerikler nedeniyle sorumlu tutulabilecekleri de gündemde.

Türkiye’de erişim engeli getirilen Roblox’ta kullanıcıların yaklaşık yüzde 60’ı 16 yaş ve altında. Roblox da oyunun bazı özelliklerine erişim için 13 yaşını baz alsa da bu, 13 yaş altı çocukların oyuna erişemeyeceği anlamına gelmiyor. Eğer 13 yaşın altında iseniz ebeveyn kontrolünde kayıt oluşturuluyor, sohbet özelliğine erişilemiyor ve oyun içi harcamalar için kısıtlama getirilebiliyor. Buna karşın üçüncü taraf operatörler aracılığıyla harcama yapılması mümkün. Bu tür uygulamalarda çocukların güvenliği için ebeveyn gözetimi en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ebeveynlerin bu konudaki farkındalıkları ve dijital okuryazarlık becerilerinin ne kadar gelişmiş olduğu da başka bir tartışma konusu. Sosyal ağlar ve bazı oyun platformlarına erişim için yaş sınırının yükseltilmesine yönelik önerilerin temelinde de ebeveyn gözetimine ilişkin endişeler önemli yer tutuyor.

İnternet yasaklarını onaylamak söz konusu olmasa da dijital hizmetler sunan şirketleri çocukların güvenliği açısından daha fazla sorumluluk almaya zorlamak gerekiyor. ABD ve AB ülkelerinde bazı ebeveyn grupları ve çocuk hakları savunucuları, çocukların zihinsel gelişimleri ve zararlı içeriklerden korunması için bazı kısıtlamalara ihtiyaç olduğu görüşünde. Kullanıcıları sayesinde milyonlarca dolar kazanç elde eden dijital platformların ihmal ya da güvenlik açıkları yine kullanıcılar için geri dönülmez zararlar yaratabiliyor.

Son söz olarak, dijital platformların sorumluluklarını düzenleyen açık, orantılı ve keyfiyetten uzak düzenlemelere ihtiyaç olduğu söylenmeli. Bu noktada politika yapıcılardan beklenen de kısıtlayıcı olmaktan çok dijital yurttaşların güvenliğini önceleyen düzenlemeler oluşturmaları. Bir başka önemli adım da küçük yaşlardan başlayarak hak ve özgürlükler odağında dijital okuryazarlık eğitiminin verilmesi ve yetişkinlerin de bu eğitimlere dahil edilmesinin sağlanması.

Yazar hakkında

Emel Baştürk

Prof. Dr. Emel Baştürk, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesidir.