Modern teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, hizmet sektöründe önemli değişiklikler yaşanıyor. Özellikle yapay zekâ ve otomasyonun yükselişi, gelecekte hizmet temelli işlerin nasıl evrileceği konusunda pek çok soruyu gündeme getiriyor. GPT-4o gibi ileri yapay zekâ modelleriyle olan deneyimlerimize dayanarak, aşırı verimlilik çağının eşiğinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Artık doğrudan yetenek veya fiziksel deneyime dayanmayan hizmetlerin her yıl para kazanmanın zorlaşacağı bir döneme girdiğimiz aşikâr.
Bu ekonomik etkileri değerlendirirken, birçok akademisyen ve araştırmacı için ilham kaynağı olan David Graeber’in yaşasaydı ne düşüneceğini merak etmemek elde değil. Graeber’in Bullshit Jobs (Tırışkadan İşler) kitabını düşündüğümüzde, yaşadığımız dönemi nasıl yorumlardı? Graeber’in teorileri, iş dünyasındaki anlamsız görevlerin ve bürokrasinin bireyler üzerindeki etkilerini ele alırken, günümüzdeki verimlilik odaklı dönüşümün de bu “saçma işlerin” ortadan kalkmasını tetikleyip tetiklemeyeceği üzerine düşünmek oldukça anlamlı.
Verimlilik ve anlamsız işler
David Graeber, Tırışkadan İşler kitabında, modern kapitalist sistemin pek çok insanı anlamsız işlerde çalışmaya zorladığını savunur. Bu işler, toplum için gerçek bir değer üretmeyen, bireylerin sadece zamanını harcayan görevlerdir. Graeber, bu tür işlerin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerini ve toplumsal maliyetlerini derinlemesine inceler. Günümüzde yapay zekânın ve otomasyonun yükselişiyle, bu tür işlerin geleceği belirsizleşiyor. Yapay zekâ, rutin ve tekrarlayan işleri daha verimli bir şekilde yerine getirebilirken, insan emeğinin bu alanlardan çekilmesi kaçınılmaz görünüyor. Ancak, bu dönüşüm, işsizliğin artması gibi yeni toplumsal sorunları da beraberinde getirebilir.
Eğitim sektörü ve dönüşüm: Google’da varsa ders değildir
Eğitim sektörü ve akademisyenler açısından baktığımızda, NewsLabTurkey’nin eğitim setlerinde sürekli olarak vurguladığımız “dersi bırakın, atölye yapın” mantığının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gördük. “Google’da varsa, ders değildir” söyleminin de ne kadar anlamlı olduğu ortada. Geleneksel ders anlatım yöntemlerinin yerini daha etkileşimli ve katılımcı formatlara bırakması gerektiği, dijital çağın en önemli derslerinden biri. Bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştığı bir dünyada, eğitimcilerin rolü bilgi aktarıcısından ziyade rehber ve kolaylaştırıcı olmaya evriliyor.
Önemli noktalar
Bu bağlamda, eğitim sektörü için şu önemli noktaları vurgulamak gerekiyor:
Etkileşimli Eğitim:
Öğrencilerin aktif katılımını sağlayan atölye çalışmaları ve projeler, klasik ders anlatımının yerini almalı. Bu yöntemler, öğrencilerin öğrenme sürecine daha fazla dahil olmalarını ve öğrendiklerini uygulamalı olarak deneyimlemelerini sağlar. Örneğin, Finlandiya eğitim sistemi, öğrencilerin aktif katılımını teşvik eden proje tabanlı öğrenme modelleriyle bilinir. Öğrenciler, gerçek dünya problemlerini çözmek için grup çalışmaları yapar ve bu süreçte eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirir. Her tür mesleki eğitimde faaliyetin öne çıkacağı, öğretmeni tanrı konumundan indiren, kolaylaştırıcıya dönüştüren bir dönem başlıyor.
Bilgiye Erişim ve Değerlendirme:
Bilginin kolayca erişilebilir olması, eğitmenlerin öğrencileri bilgiye ulaşma ve değerlendirme konularında yönlendirmesini gerektiriyor. Eğitmenler, öğrencilere doğru bilgiye nasıl ulaşacaklarını ve bu bilgiyi nasıl eleştirel bir şekilde değerlendireceklerini öğretmeli. Öğrencinin bilgiye eğitmenden hızlı erişmesinin mümkünlüğü göz önüne alınmalı. Eğitmen “farklı açılar sunma” perspektifini ana işi yapmalı.
Yetenek ve Deneyim Odaklılık:
Eğitim sisteminin, öğrencilerin yeteneklerini keşfetmelerine ve geliştirmelerine olanak tanıyan yapılar kurması önem taşıyor. Öğrencilerin yeteneklerini ve ilgi alanlarını keşfetmelerine yardımcı olmak, onların gelecekteki kariyerlerinde daha başarılı ve tatmin olmuş bireyler olmalarını sağlar. Örneğin bir gazeteci bir haber yazma eğitimini haber yazmadan, kurgu eğitimini kurgu yapmadan, ses eğitimini ses kaydı almadan tamamlamamalı. Fakültelerde de bizimkisi gibi programlarda da üniversitenin temel fonksiyonu değişmeli. NewsLabTurkey adına çıkardığım en temel ders yıllardır eğitmenlerimize yüklemeye çalıştığımız eğitmen eğitimi mantığını uygulayamayan bir eğitmenin Google tarafından “yedeklenebileceği”.
Graeber’in Perspektifi ve Gelecek
David Graeber’in teorileri, sadece iş dünyasında değil, eğitim ve diğer hizmet sektörlerinde de önemli dönüşümleri işaret ediyor. Verimlilik odaklı yeni dönemde, sadece yetenek ve deneyime dayalı işler değer kazanacak. Bu dönüşüm, toplumsal yapıların ve bireylerin rollerinin yeniden tanımlanmasını gerektirecek. Graeber’in işaret ettiği gibi, anlamsız işlerin azalması, insanların daha anlamlı ve topluma fayda sağlayan işlere yönelmesini sağlayabilir.
Sonuç olarak, David Graeber’in perspektifinden ve günümüz teknolojik gelişmeleri ışığında, eğitim sektörü ve iş dünyası büyük bir dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşümü anlamak ve adapte olmak, hem bireyler hem de kurumlar için kritik öneme sahip.
Verimliliğin arttığı, bilgiye erişimin kolaylaştığı ve anlamsız işlerin sorgulandığı bu yeni dönemde, hepimizin düşünecek çok şeyi var. Bu süreci iyi yönetmek, geleceğimiz için yegâne çözüm gibi duruyor.