2010’lu yılların başında internetin ve dijital teknolojilerin giderek yaygınlaşması ve erişilebilir hâle gelmesiyle, özellikle medya ve gazetecilik sektörü büyük bir hevesle bu alana giriş yaptı. Henüz birçok anlamda kuralsız olan bu alana girişte de kimseye neyin nasıl yapılması gerektiğine dair bir el kitabı verilmiyordu. Bu da hemen herkesin neyin nasıl yapılacağını deneye yanıla öğrendiği, her gün yeni maceralara atıldığı bir dönemi getirdi. Ancak 2018 ile birlikte toz bulutu yavaşça ortadan kalkmaya başladı ve önümüzdekileri daha net bir şekilde görebilir hâle geldik. Bu zamana kadar yaptığımız hataları, kullandığımız yanlış yöntemleri ve interneti hangi noktalarda yanlış anladığımızı görebiliyoruz.
Geçtiğimiz yıl içerisinde konuştuğumuz kimi başlıklara bakarsak söylediklerim daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin, Facebook’un “gelecek videoda” söylemiyle tüm yatırımını video ve özellikle Facebook Watch üzerine yapan Mic iflas etti. Yine Facebook yalan haberle mücadele adına gazetelerin insanların ana akışlarına erişimini kısıtlamayı seçti, doğrulama platformlarıyla birlikte çalışma sözü verip onlara yeterli imkânı sağlamadı. Facebook ve Google’ın haberleri algoritma temeliyle düzenlemesinin gerçek haberleri değil, yalan haberleri daha görünür kıldığını gördük. Sosyal medya platformlarının “daha iyi bir tecrübe için” (yani daha fazla reklam geliri için) kullanmakta ısrar ettiği algoritmaların doğru bilgi yerine yalan haberleri, güvenilir gazeteciler yerine trolleri daha popüler hâle getirdiğini gördük. Facebook sayesinde başarıyı yakalayan BuzzFeed bile, bu şirketlere karşı daha güçlü olabilmek adına rakibi olan Vice ve Vox gibi yayınlarla birleşmeyi düşünüyor.
Tüm bu sorunların altında, internetin henüz erken dönemlerinde kapıyı tutan Google ve Facebook gibi şirketlere çok fazla güvenilmesi ve onların doğru yolu göstereceğine dair gözü kapalı inanç yatıyor. Özellikle gazeteciler bu şirketler tarafından maalesef uzunca bir süredir kendi çıkarları için yönlendiriliyordu. Bu konuda uyarıda bulunanlar oldu ancak o zamanlarda sorun bu kadar görünür olmadığı için çok fazla bir etkisi olmadı. Şimdi her şeyi çok daha açık bir şekilde görebiliyoruz.
2018’de podcastleri ve e-posta bültenlerini konuşmaya başladık, birçok yayın bu alanda denemelerine başladı. Abonelik ya da benzer okur desteği yollarını deneyen, okuruyla daha doğrudan bir iletişim kurma yolunu tercih eden dijital yayın sayısı her geçen gün artıyor. Serbest çalışan gazeteciler sosyal medyada “kişisel markasını oluşturmak” yerine Patreon gibi platformlar, kişisel blogları ve e-posta bültenleri ile kendi okurları ile daha doğrudan ve organik diyebileceğimiz bir iletişim kurma yolunu tercih etmeye başlıyor.
Artık gazeteciler bu şirketlere ve onların vaatlerine karşı daha şüpheci yaklaşmaları gerektiğinin farkındalar. 2019’da bu yönde gelişmeleri görmeye devam edeceğimiz kesin. Ancak bu, 2019 yılı sosyal medyanın sonu olacak anlamına gelmiyor. Çünkü gazeteciler, insanlar neredeyse orada olmak zorundalar. Ama artık gazeteciler sosyal medyanın onların gücünü nasıl sömürdüğünü görebiliyor ve o gücü kendi ellerinde tutma konusunda çabalıyorlar. Bu da gazetecilerin sosyal medya kullanımı konusunda ciddi değişimlerin yaşanacağının bir işareti.
Bu, aynı zamanda gazetecilerin ve dijital yayınların okurlarına ulaştıkları platformlar ve siteler üzerine daha ince düşünmelerini de gerektirecek bir süreç. Sosyal medya ve Google gibi platformların getirdiği tek tip tasarımlar hemen herkesin aynı sınırlar içerisinde kendini göstermesi anlamına geliyor. Ama bunların dışındaki alternatiflere daha dikkatli bir şekilde bakınca gazeteciler ellerindeki sınırsız imkânı daha iyi görmeye başlayacaklar. Geçtiğimiz yıllarda özellikle Türkiye’de yeni bir dijital mecranın kurulma süreci, “Bir WordPress teması bulalım yeter, nasılsa oraya bakan yok” mantığında ilerliyordu. Çünkü asıl görünürlük tamamen Facebook ve Twitter profillerine dayanıyordu. Ama buradan uzaklaşma süreci başladığında, o sitelerin önemi de artacak.
Tüm bunlar birkaç ayda ya da 2019 içerisinde olup bitmeyecek ama 2019’da bu akımın ciddi bir şekilde güçlenecek ve 2020’lerin başından itibaren dijitalde gazeteciliğin ana olma yollarından birisi olacak. Bu süreç içerisinde de kullandığımız ve uzun süredir sorgulamadığımız dijital platformları yeniden düşünmeye ve temel olarak dijitalde gazeteciliği yeniden düşünmeye başlayacağız. 2018’de başlayan uyanış 2019’un, gazeteciliğin dijitalde kendisini yeniden kurmaya başladığı yıl hâline gelmesini sağlayabilir.