Davetli geziler etik açıdan neden sorunlu?

Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, kiralık uçakla 37 kişilik oldukça büyük bir gazeteci grubuyla Roma’ya adeta çıkartma yapması ister istemez bir etik tartışması da başlattı.

Gazetecilik etik ilkelerine göre bedava geziler etik açıdan sorunlu. TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde davetli geziler hakkında şöyle bir ifade var: “Masraflarını ticari kuruluşların karşıladığı gezilere katılarak karşılığında ürün ve marka tanıtımı içeren yayın yapılmamalıdır. İstisnai durumlarda gidilen ve masrafları karşılanan gezinin haber yapılması halinde de gezinin davet olduğu açıkça belirtilmelidir.” Bunu şöyle anlamalıyız. Gazeteci davetli gezilerden kaçınmalıdır, kaçınamıyorsa gezinin davetli olduğu ve masrafların davet eden kurum tarafından ödendiği belirtilmelidir.

Aynı şekilde, Demirören Grubu Yazılı Basın İlkeleri içinde de şöyle bir madde var: “Gazete ve dergi çalışanlarının yayın amaçlı gezilerinin giderlerini kurumları karşılar. Davetle yapılacak gezilerde ise, gezilere gidilmesi ilgili birim yöneticisinin iznine bağlıdır. Davetle katılınan gezinin haber yapılması halinde, yayında, gezinin davet olduğu mutlaka belirtilir.” Bu ilkeleri grubun medyasını yönetenler ne kadar dikkate alıyor bilinmez.

Amerikan gazeteciliğinde bu türden geziler “junket” olarak isimlendiriliyor. Junket ne anlama geliyor diye araştırdığımızda karşımıza şöyle bir anlam çıkıyor: “Kamu kaynaklarıyla gerçekleşen gereksiz gezi”. Bunun karşılığı olarak Türkçede kullanılan “hanut gazetecilik” kavramı var. Bu kavramı Roma gezisini tanımlamak için kullanabiliriz.

Dünyada gazetecilik meslek örgütleri tarafından hazırlanmış etik kodlar içinde, gazetecilerin bağımsızlıklarını gölgeleyecek ve çıkar çatışmalarına yol açacak bu türden gezilerden kaçınmaları gerektiğini öğütleyen ilkeler mevcut. Örneğin Amerikan Profesyonel Gazeteciler Derneği’nin /(SPJ) etik ilkesi şöyle: “Gazeteciler, hediyeleri, iyilikleri ve bedava gezileri reddetmelidir.”

Medya ombudsmanı Faruk Bildirici: “Gezinin masrafını haber kaynağı değil, gazetecinin kurumu öder”

Bu geziyle ilgili olarak bir gazetecilik etiği tartışmasının başlaması kaçınılmazdı. Nitekim medya ombudsmanı Faruk Bildirici, 20 Mayıs tarihli yazısında şunları yazdı: “Kuşkusuz haber değeri varsa gazeteciler o geziye katılır. Ama her haberde olduğu gibi gezinin masrafını da haber kaynağı değil, gazetecinin kurumu öder. O yüzden gazetecilerin ‘başka türlü izlenemeyen geziler dışında hiçbir geziye davetli olarak katılmaması’, ‘davetli gidilmesi durumunda da bunun haberde mutlaka belirtilmesi’ evrensel bir mesleki ilkedir.”

Bildirici’nin yazısında, Ekrem İmamoğlu’nun medya danışmanı Murat Ongun’a sorduğu, “Roma gezisine davet ettiğiniz gazetecilerin harcamalarını İBB mi karşıladı?” şeklindeki sorusuna Ongun’un verdiği cevap, güce yaslananların hesap vermekten nasıl nefret ettiklerini de gösteriyor: “Bu soru ne yazık ki gazetecileri aşağılayan bakıştır; yani Türkiye’nin başarısını gözlemleyip yazacak gazeteciler etkinlik masraflarını düşünerek gerçeği yazmayacaklar mı?” Bunu kime diyor? 40 yıllık gazeteci ve 15 yıldır da okur temsilciliği/medya ombudsmanlığı sıfatıyla gazetecilik eleştirileri yapan Faruk Bildirici’ye söylüyor. Hesabı kim ödedi diye sormamalıymışız! Gazetecileri aşağılamış olurmuşuz böyle sorarsak! Peki, İstanbul’da yaşayan, vergisini veren bir yurttaş olarak ben sorayım o halde. Bu davetli gezi için İBB kaynaklarından kaç lira ödendi?

Gelelim işin gazetecilik boyutuna

Roma gezisine katılan gazetecilerden asıl beklenti, 2027 Avrupa Olimpiyat Oyunları’nın İstanbul’da yapılması için düzenlenen imza törenine katılıp bu töreni haberleştirmekti. Bu haberi İHA, DHA geçti. Belli ki bu ödül töreninde Anadolu Ajansı haber değeri görmedi. Ben AA mahreçli bir habere rastlamadım ödül töreniyle ilgili. Diğer konu ise, aynı günün akşamı, Roma’ya giden gazetecilerin Roma’da Ekrem İmamoğlu ile röportaj yapmasıydı. Bu röportajı hem Ruşen Çakır imzasıyla Medyascope’ta, hem İsmail Saymaz imzasıyla Sözcü’de hem de Barış Pehlivan imzasıyla Cumhuriyet’te bulup baktım. Bana tek kalemden çıkmış ve gazetecilere dağıtılmış izlenimi vermediler. Belli ki gazeteciler röportajı ayrı ayrı deşifre edip yayımlamışlar. Bu iyi, ancak sorun şu ki bu röportajda Roma’ya gitmeyi haklı gösterecek tek bir soru yoktu. Soruların tamamı da iç politikaya ilişkindi. En azından, Avrupa Oyunları için İBB’nin nasıl bir hazırlık yapacağı ve ne kadar bütçe ayrıldığı sorulabilirdi. 

Kimler ne söyledi, ne yazdı?

Bu tartışmaya pek çok gazeteci katıldı. Savunanlar da oldu, eleştirenler de. Davetli gezilerin etik boyutu konusunda ileride yapılacak benzer tartışmalara ışık tutması umuduyla bu açıklamaları ve yazıları özetlemek istiyorum.

Ertuğrul Özkök: “Türkiye’de gazeteciler ikiye ayrılır”

Geziyle ilgili ilk ve aynı zamanda tartışmayı da başlatan yazıyı davetli gazetecilerden Ertuğrul Özkök yazdı. Özkök, işin mali boyutu dışında, birçok soruya cevap vermişti yazısında. Geziye katılan gazetecilerin tam listesini de o yayımladı. Özkök’ün, bu türden davetli gezilerin etik açıdan sorun yaratacağına ilişkin herhangi bir kaygısı olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim şunları yazdı: “Türkiye’de gazeteciler ikiye ayrılır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Airbus 330 veya Boeing 747’sine girebilenler ve giremeyenler. 31 Mart’tan sonra öyle görünüyor ki, üçüncü bir gazeteci tipi de ortaya çıkıyor. Saraçhane Boeing 737’sine binenler…Bu defa ben de bir B 737-800 gazetecisiyim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Boeing 737 uçağı ile Roma’ya giden gazeteciler arasındaydım.”

Nevşin Mengü: “Bizim boyumuzu katbekat aşıyor”

Geziye davetli gazetecilerden Nevşin Mengü, YouTube kanalında, eleştirilere şu cevabı verdi: “Tahmin ediyorsunuz ki bizim burada öyle bir kendi cebimizden paramızı biz ödeyelim, o bizim boyumuzu katbekat aşıyor. Destekleriniz sayesinde biz de tabii ki Reuters büyüklüğüne, CNN International büyüklüğüne gelirsek hiç merak etmeyin önce ben öderim…Şu anda Türkiye’de o noktada değiliz.”

Ahmet Hakan: “Erdoğan’ın gezilerinde yemek parasını gazeteciler ödüyor”

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, geziyle ilgili olarak şunları yazdı: “Erdoğan’ın gezilerinde yemek parasını gazeteciler ödüyor. Bu seyahatlerde ödeme yapılmayan tek şey uçak seyahati. Bu arada Erdoğan’ın uçağındaki gazetecilere ayrılan koltuklar da ekonomi sınıfıyla eşdeğer. Gelelim merak ettiğim konuya: Ekrem İmamoğlu ile yurtdışı gezisine katılan gazeteciler… Otel parasını kendileri mi ödediler? Yemek parasını kendileri mi ödediler?” 

Fatih Altaylı: “Çağrılsam gitmezdim”

Fatih Altaylı, YouTube kanalında geziyi eleştirdi: “İmamoğlu’nun gezisine katılan gazeteciler eğer kötü bir namla anılmak istemiyorlarsa otel paralarını kendileri vermeliler, en azından otel paralarını çünkü uçak zaten kiralanmışsa eğer ve böyle bir davet varsa masrafların bir bölümüne katılmaları gerekiyor. Pahalı otelde kalınması çok garip bir şey… Geziye katılanlardan bir tanesi demiş ki, ‘eğer biz cebimizden para verirsek bu geziye katılamazdım’. Ama o zaman katılmayacaksın. Bu davetin maksadı ne? 50 gazetecinin ne işi var orada? Ben 1 veya 2 kişinin yazdıklarını okudum. Onun dışında ne yazdılar ne konuştular bilmiyorum bile. Niye götürürsün onca adamı. Ve bunların paraları niye kamu kaynağından ödenir. Hiç doğru bir şey değil. Bir iddianız varsa eğer, biz farklıyız iddianız, onları burada da göstereceksiniz. Kimsenin ağzına sakız olmayacaksınız. Ne davet edildim ne çağrıldım ne de haberim var. Çağrılsam gider miydim, gitmezdim.”

Hilal Kaplan: “Yaklaşık 15 yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yurtdışı gezilerine katılırım”

Sabah’ta Hilal Kaplan, Roma gezisini eleştirirken, kendisinin yurtdışı gezilere sık sık katıldığını ve tüm masrafları kendisinin ya da kurumunun karşıladığını iddia etti. “Yaklaşık 15 yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yurtdışı gezilerine katılırım. Uçak biletimizi, kalacağımız otelin ücretini, yediğimiz yemeklerin ücretini devletimiz ödemez. İnternet üzerinden yayın yapan meslektaşlarımız da buna dahil. Ya çalıştığımız kurum ya da kendi cebimizden ödeyerek katılım sağladık.” Bu gerçekten doğru mu merak ediyorum. Mesela Cumhurbaşkanı uçağında giderken uçak biletini nasıl ödüyorlar? 

Mustafa Alp Dağıstanlı: “Yeni bir hastalık değil”

Diken’de Mustafa Alp Dağıstanlı, davetli gezilerin neden sorunlu olduğunu şu sözlerle aktardı: “Gazetecilerin iktidar ya da şirket imkânlarıyla geziye, habere gitmesi yeni bir hastalık değil, AKP iktidarından önce de eleştirip dururduk bunu. Gazeteci için en temel kurallardan biri söz söyleme, eleştirme özgürlüğünü kısıtlayacak, zedeleyecek ilişkilere girmemek, davranışları benimsememektir.”

Cüneyt Özdemir: “Murat Ongun beni aradı, gelemem dedim”

Cüneyt Özdemir, YouTube kanalında Roma gezisiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı. “Murat Ongun beni aradı, Roma’ya davet etti, gelir misin dedi, ben gelemem dedim, Amerika’dayım dedim, sonra düşündüm bütün bu olay patladıktan sonra, gider miydim, bu şekilde gitmezdim. Neden gitmezdim? Çünkü Türkiye’de bazı siyasi tabular var. Bütün gazeteciler biliyor ki, Erdoğan’ın uçağındaki gazeteciler eleştiriliyor. Neden? Beleş geziyorlar diye. Şimdi Ekrem İmamoğlu böyle bir davet düzenliyorsa, bir gazeteci olarak ben buna gidiyorsam, herhalde bu gazetecilerin hepsi aklı başında, zeki insanlar, bu eleştirilerin geleceğini tahmin etmediler mi? Böyle bir şeye gidersen nasıl gidersin? Dersin ki, tamam gelirim tabi, bu benim için bir fırsat, Ekrem İmamoğlu ile de görüşelim, konuşalım, belki özel röportaj da yaparız, ama ben bir şey rica edeceğim, otel paramdı, yemek paramdı, uçak paramdı, bunları veririm, öyle gelirim derdim. Sonra da bugünkü tartışmalar olduğu zaman da buyurun kardeşim benim otel param bilmem ne param, faturalar burada diye koyardım.”

Tuğçe Tatari: “Harcamasını yapamayacağı geziye katılmayan gazetecilik anlayışına elbette saygı duyarız”

T24’te, Roma gezisini eleştiren gazetecileri eleştiren Tuğçe Tatari, gazetecilerin bu tür davetli gezilere katılmalarının son derece doğal ve normal olduğu şu sözlerle aktardı: “Basın, siyasetçiler tarafından bir yerlere davet edilir, ağırlanır ve orada gördüklerini yazması beklenir, yazmayandan da hesap sorulamaz. Bu geziler gazeteciliğin fıtratında vardır. Kimi ilkesel olarak basın gezilerine katılmaz ama katılana da hesap sorulamaz. Çünkü mesleğe ait bir alandır orası…”

Necati Doğru: “Halkın parası ile gazeteci gezdirmek despot liderliğin ürettiği bir mikroptur”

Roma gezisi konusunda en sert eleştirilerden birini, Necati Doğru Sözcü gazetesinde yaptı. Doğru şunları yazdı: “Gazetecilik, yeni haberi bulup yazmaktır. ‘Haber nedir’ diye sorarsanız; ’haber bilinmeyendir, halktan gizlenendir’ diye cevap verirler. Yani Ekrem İmamoğlu, bilineni yeniden yazdırmak için 45 gazeteciyi belediye parasıyla kiralanan özel uçağa doldurup Roma’da SPA otellerde aromatik koku sevici durumuna sokmuş oldu. Bunun Türk gazeteciliğine ve de Türkiye belediyeciliğine zerre kadar bir faydası yoktur. Uçağa gazeteci doldurup propaganda yazısı yazdırmak eski tip politikacı aymazlığıdır. Kurnazlığıdır. Fırsatçılığıdır. Avantacılığıdır. Halkın parası ile gazeteci gezdirmek despot liderlerin ürettiği bir mikroptur. Bu tür gazetecilik ve politikacılık hem gazeteciliği ve hem de politikacıyı yozlaştırdı.”

Zafer Şahin: “Sıkıntı, bazı gazetecilerin yıllardır meslektaşlarına haksızca yönelttikleri eleştirilerin tam tersi bir davranış sergilemeleri”

Milliyet gazetesinde Zafer Şahin, Roma gezisi eleştirilerine yönelik şu değerlendirmeyi yaptı: “İmamoğlu’nun yanına 45 gazeteci alarak Roma’ya gitmesi doğal olarak tartışılıyor. Gazeteci davet edildiği yere ‘Haber amaçlı’ olma şartıyla gider. Cumhurbaşkanının seyahatleri hariç yol ve konaklama masrafları da genellikle davet eden kuruluş tarafından karşılanır. Buraya kadar eleştirilecek bir şey yok. Sıkıntı o gezideki bazı gazetecilerin yıllardır ‘Yandaş’ diye etiketledikleri meslektaşlarına haksızca yönelttikleri eleştirilerin tam tersi bir davranış sergilemeleri.”

⇒ Melih Altınok: “Bayi toplantısı”

Sabah gazetesinden Melih Altınok, geziyi eleştirdiği yazısında şu değerlendirmeyi yaptı: “Konumuz, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir imza törenine giderken peşine taktığı bir uçak dolusu gazeteciye ısmarladığı Roma gezisi. Ama Ekrem Bey’in gazeteci kastının performansı da hiç fena değil; Doğu Demirkol’un doğallığını, filmi aratmıyorlar. Aralarında ‘tatil havasında’ geçen geziye yönelik eleştirileri, ‘Cebimizden verecek halimiz yoktu ya, böyle bir seyahatin masraflarını karşılamak bizi aşardı’ diye savuşturan müthiş komikler var.”

Barış Terkoğlu: “Kamunun parasını kim harcıyorsa hesabı sorulmalı”

Mynet’in röportajında Roma gezisiyle ilgili soruları cevaplandıran Barış Terkoğlu, şunları söyledi: “Bu tartışmada da fotoğraftaki gazeteciler adeta pataklanırken bence asıl meseleyi kaçırıyoruz. Bir, gazetecilik de kamu çıkarı için yapılan bir meslek. Öte yandan ben de kamucu dünya görüşüne sahibim. Her iki açıdan da bu tartışmayı yararlı görüyorum. Zira kamunun parasını ister hükümet ister belediye harcıyor olsun, hesabının sorulması iyi bir şey. Erdoğan’ın kamu kaynaklarıyla bir zengin sınıfı yaratmasını, kendi medyasını kurmasını, kendi sosyetesini oluşturmasını gelecekte bugün muhalefette olanların tekrarlamamasının garantisi bir parti ya da bir siyasetçi olamaz. Kim mi olur? ‘Benim paramı nasıl kullanıyorsun’ sorusunu sorabilen, bunun takibini yapabilen halk olur.”

Son olarak, kendi görüşlerimi de net biçimde yazarak yazıyı bitireyim. Gazetecilik faaliyetinden çok İBB’nin halkla ilişkiler faaliyeti olarak görünen Roma gezisine gazetecilerin belediye imkânlarıyla gitmeleri etik açıdan yanlıştır. Gazeteci bağımsızlığına gölge düşüren ilişkiler gazetecilik mesleğine zarar vermektedir. 

Bu bağlamda, 22 Mayıs 2024 tarihinde ÇGD tarafından yapılan basın açıklamasına aynen katıldığımı belirtmek isterim: “Gazetecilik yapan meslektaşlarımızı yıllardır tartışılan ve eleştirilen konularda daha hassas ve dikkatli davranmaya, evrensel gazetecilik ilkelerine uymaya davet ediyoruz. Meslektaşlarımıza, gazeteciliğin kamusal sorumluluğundan ödün vermememiz ve ‘halkla ilişkiler faaliyetleri’ni mesleki sorumluluklarımız gereği gazetecilik faaliyetinden ayırt etmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz. Mesleğimizin üzerine herhangi bir gölge düşürecek adımlardan önce gazeteciler uzak durmalıdır.”

Yazıyı tam bitirmişken önüme düşen TGC açıklamasını da eklemiş olayım: “Masraflarını ticari kuruluşların karşıladığı gezilere katılarak karşılığında ürün ve marka tanıtımı içeren yayın yapılmamalıdır. İstisnai durumlarda gidilen ve masrafları karşılanan gezinin haber yapılması halinde de gezinin davet olduğu açıkça belirtilmelidir. Hem iktidarın hem de muhalefetin liderleri, belediye başkanları sahip olduğu kaynakların, kamu kaynağı olduğunu unutmadan hareket etmelidir. Haber amaçlı toplantılarda, yurtiçi ve yurtdışı gezilerde kamu vicdanını yaralayan abartılı harcamalardan kaçınılmalıdır. Siyasetçiler haber amaçlı toplantı ve gezilerine her medya kuruluşundan bir temsilciyi davet edebilmeli, akreditasyon uygulamamalıdır.”

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir