Dijital yayıncılığın nereye gittiğini ve nasıl işbirlikleri geliştirilebileceğini konuştuğumuzda, karamsar başlayan sohbeti gayet ümitvar bitirmişti İhsan Özçıtak: “Dijital medya tarafında benim öngörüm, işini iyi yapan, doğru segmentleri ya da doğru nişleri yakalayan projelerin sağ kalacağı ve kendini ayakta tutabileceği. Türkiye’de bile.”
Aslında böyle yayınlar şimdiden var, bazıları hemen yanımızda. NLTR Akademi’nin sağladığı tohum fonuyla da birlikte hayata geçen projelerden biri olan Argonotlar, tam zamanlı 2. yılına giriyor. Güncel sanat yayıncılığı yapan platform, doğru niş yakalandığında, iş doğru kurgulandığında ve üstüne de iyi yapıldığında “Türkiye’de bile” sanat yayıncılığının sürdürülebilir olduğunu gösteren güzel bir örnek.
Argonotlar Güncel Sanat Kurucu Yayın Yönetmeni Kültigin Kağan Akbulut ile sanat medyasının dönüşümünü ve Argonotlar özelinde sürdürülebilir yayıncılığı ve gelir modellerini konuştuk.
Akbulut dijitaldeki dönüşümün sunduğu fırsatların farkında ve marka işbirliklerine de başlamış bir yayın olarak geleceğin zaten gelmiş olduğunu gösteriyor.
Medya dönüşürken sanat medyası nasıl dönüştü? Ya da şöyle sorayım, dönüştü mü?
Sanat medyasının dönüşümünün, medyanın dünyadaki ve Türkiye’deki genel dönüşümünden çok da farklı olduğunu söyleyemeyiz. Sanat, Türkiye medyası deyimiyle kültür ve sanat, her zaman prestij adına yer ayırılan bir alan oldu medyada. Cem Erciyes “Radikal gazetesi okurları, kültür-sanat sayfalarını okumasa bile kültür-sanat sayfalarının orada olmasını önemser, gazeteyi biraz da bu nedenle alırdı” demişti bir keresinde. Reklamcıların deyimiyle A/B grubuna seslenme adımı atan, entelektüel dünyada sözümüz geçsin diyen her yayının ilk yaptığı şey kültür-sanat sayfası açmak. Bu bir yandan güzel bir şey tabii; ancak bir yandan da sanatı, kriz durumunda ilk atılacak kalem hâline getiriyor.
Son 10 yıllık dönüşüm de kültür ve sanat alanını bu açıdan etkiledi. Dijitalleşme, ekonomik model eksikliği ve bir de üstüne Türkiye’de siyasi kriz yaşayan medya, sanatı çok kolay harcayabildi. Şu an bağımsız medyada gündem yaratan Medyascope, T24, Diken gibi yayınlara bakalım; sanat, maalesef “büyük” gündem içinde araya sıkıştırılan bir iş. Bu konuda uzun yıllar benim ve birçok kültür-sanat yazarının katkıda bulunduğu Gazete Duvar’ı ayrı tutabilirim belki.
Güncel sanat özelinde biraz daha farklı noktalar olduğunu vurgulayabiliriz. Güncel sanat alanı da aynı medya gibi son 20 yılda büyük dönüşüme uğradı. Daha önce plastik sanatlar adı altında değerlendirilen bir alan çağdaş sanat/güncel sanat olarak yeni bir mecraya aktı. Yeni sanat biçimleri görmeye başladık; yeni nesil galeriler açıldı, yeni müzeler ve sanat kurumları açıldı. Maalesef bu aslında bir nevi “kopuş” oluşturdu.
Bunu diğer sanat dalları üzerinden örnekleyebiliriz. 80 sonrası medyada Attila Dorsay gibi sinema yazarları vardı, sonra popüler sinema dergileri çıktı, diğer gazetelerde sanat yazarları çalışmaya başladı, 2000’lerin başında alternatif sinemaya alan açan Altyazı dergisi çıktı, sonra da bloggerlar ve yeni nesil yayıncılar… Yani burada bir akış var. Aynısını edebiyat, müzik ve tiyatro alanında da görebiliriz. Ancak şu an güncel sanatla ilgilenen bir yazar Türkiye sanatına en çok etki eden eleştirmenlerden Sezer Tansuğ’u okumamıştır. Bu eksiklik değil, çünkü okumasına da gerek yok. Burada büyük bir entelektüel, ideolojik kopuş yaşandı. Dolayısıyla bugünkü güncel sanat medyası da köklerini eski sanat medyasından değil başka yerlerden aldı. Bugünkü güncel sanat medyasının en büyük krizi de bu aslında. Yine de bu krizi olumlu bir kriz olarak görüyorum.
Bir yandan da güncel sanat uzun yıllar dar bir çevrenin içinde kaldı. İstanbul Bienali, İstanbul Modern, Pera Müzesi gibi kurumların ziyaretçi sayılarına baktığımızda gelişmeler var. Ancak, kitlesel güncel sanat medyası birkaç örnek dışında sürdürülebilirliğini sağlayamadı. Aslında bunun sebeplerinden biri, güncel sanat dünyasının geniş anlamda “kültür” dünyasının dışında kalması ya da kalmak istemesi. Argonotlar olarak dönüştürmek istediklerimizden biri de bu. Hem nitelikli içerik üretip hem de saydığım kurumların ziyaretçi sayıları kadar okura ulaşmak.
Dijitalde sinema ve müzik haberleri ve eleştirileri yayınlayan yeni medya şirketleri uzun süredir var ve ayakta. Güncel sanata odaklanan yayınlarda durum nasıl?
Sinema, edebiyat, tiyatro, müzik kitlesel sanat dalları. Bu alanlarda yazmak ve okumak isteyen birçok kişiyi görebiliyorsunuz. Altyazı gibi bağımsız bir derginin 20 yıllık bir tarihi var mesela, önemli bir gösterge. Edebiyat dergileri, tiyatro dergileri bu süreçte dijitale aktı, yeni nesil müzik yayıncıları da çıktı. Ancak bahsettiğim kopuş, güncel sanat alanını da etkiledi. Halihazırda Art Unlimited, Artful Living gibi dijital yayınlar faaliyetlerini sürdürüyor, ayrıca güncel sanata da yer ayıran Wannart gibi Onedio benzeri yayınlar da çıktı.
Güncel sanat alanında bu kopuş, dünyadaki sanat medyasında bu kadar sert yaşanmadı sanırım. Uzun tarihi olan sanat dergileri güncel sanata kendilerini adapte etti, aynı zamanda dijitale de adapte oldular ve halen yayınlarını sürdürebiliyorlar.
Pandemi geldi geçti ama Türkiye’de 5 yılı aşkın devam eden bir ekonomik kriz var. Kültür ve sanat alanı genelde ilk sarsılan, en geç toparlanan alan. Bu şartlarda işe başlamaya nasıl cesaret ettiniz?
Her alan gibi güncel sanat alanı da pandemide ne yapacağını ilk başta şaşırdı. Galeriler, müzeler, sanat kurumları kapılarını kısa sürelerle kapattı, uluslararası sergiler azaldı. Ama gördüğüm kadarıyla sanat alanı hızlıca toparlandı.
Neyse ki bu dönem aynı zamanda dijitalin de önemini kurumların kavramasını sağladı. Bundan 5 yıl önce dijital mecralara reklam vermeleri için ikna etmeye çalıştığım kurumlar direkt kendileri dijital alana reklam vermeye ya da dijital alanda içerik üretmeye başladılar. Biz de temel olarak gücümüzü buradan aldık diyebiliriz. Ben “güncel sanat alanında dijital bir yayın kurmalıyım” kararını yaklaşık 10 yıl önce vermiştim. İstanbul Art News Gazetesi henüz ortalıkta yoktu, Artful Living yoktu, Art Unlimited de sadece basılı olarak yayınını sürdürüyordu. Bu kadar sergi ziyaretçisi varken bu sergiler hakkında dijitalde, bırakın derinlikli eleştiriyi, herhangi bir bilgi içeren içerik bile bulamamak beni düşündürdü. Fakat ben ilk başladığımda sanat kurumlarını dijitalleşmeye ikna etmek çok zordu. Pandemi bu süreci çok hızlandırdı.
Argonotlar nasıl başladı ve 5. yılına nasıl geldi?
Her zaman medya ekonomisine de ilgi duydum. Sanat dünyasından insanlara ilk kez bu fikrimi açtığım zamanlar “E bir websitesi açsana, ne var yani, gerisi gelir” sözünü çok duymuştum. Websitesi açmak kolay, “Peki gerisi nasıl gelecek?” sorusu boşlukta sallanıyordu.
Son 5 yıldır neyse ki Türkiye’de de bu konular konuşulmaya başlandı. Yıllar önce NewsLabTurkey’in kurucusu Sarphan Uzunoğlu “yeni medyada para kazanma yolları” temalı bir yazı yazdığında nihayet birilerinin bu konuya eğilmeye başladığını gördüğüm için sevinmiştim.
Ben de bu süreçte sıfır bütçeyle ve minimum emekle nasıl adım atarım diye düşünürken e-bültenleri keşfettim. Revue platformu yeni kurulmuştu ve Türkiye’den yazılım alanından biri bu alanda e-bülten çıkaracağını Twitter’dan duyurmuştu. Revue’yü açıp inceledim ve sanki yıllardır beklediğim beyaz atlı prensimle tanışmış gibi oldum. Daha önce basit bir Twitter hesabı ve Facebook grubu açmıştım yayınıma adım atmak için. Ancak e-bültenler tam da amaçladığım “topluluk oluşturma” fikrini en iyi gerçekleştirecek mecraydı. Ben de 2017’de Revue üzerinden Güncel Sanat Bülteni isimli haftalık bir e-bülten başlattım. Bu aslında bugün kurduğum yayının her açıdan bir prototipiydi. Nasıl bir editoryal politikası olacak, nasıl bir ekonomik modeli olacak sorularına burada cevap aramaya başladım.
Daha sonra 2020 yılı Şubat ayında artık websitesine geçmenin zamanı geldi deyip siteyi açtık. O dönem SAHA Derneği’nin konuk yazarıydım. Bu kapsamda hem benim yazdığım hem de davet ettiğim yazarların yazılarıyla başladık. Daha sonra Media4Democracy projesinden telif desteği aldık ve yazar ağımızı genişlettik. 2021 yılında da European Endowment for Democracy’nin de desteğiyle tam zamanlı ve profesyonel yayına geçtik. 2022 itibariyle profesyonel olarak ikinci yılımıza geçiyoruz.
Şu anda ne kadar okuyucunuz var?
Sayılar, sayılar, sayılar… En büyük derdimiz bu. Aslında Argonotlar’ın e-bültenle yola çıkmasının sebebi bu sayıların dışında kalmak, angaje bir topluluk yaratmaktı. 100 bin kişiye ulaşan ancak pek okunmayan bir yayın mı, yoksa 2 bin kişinin dikkatlice okuduğu bir e-bülten mi? Sanırım nerede durduğum belli.
E-bülten döneminden bu yana bu topluluk düşüncesini eksikliklerimize rağmen oturtabildiğimizi görüyorum. Argonotlar’ın temelinde bağımsız sanat yazarlarının eleştiri yazıları var. Maalesef eleştiri yazıları gittikçe azalıyor. Bunun tek bir sebebi de yok. Argonotlar olarak temelde bağımsız eleştiriye alan açmak için çabalıyoruz.
Ancak tabii ki “erişim”in önemli olduğu bir medya ekosistemindeyiz. Biz de ikinci yılımızda kitleselleşmeyi önümüze koyduk. Üç bine yakın e-bülten abonemiz, beş binden fazla Instagram takipçimiz var. Diğer sosyal medya platformlarında da toplam beş bin kişiye ulaşıyoruz.
Gelir modeliniz nasıl peki?
Argonotlar’ın ideali çeşitlendirilmiş bir gelir modeline sahip olmak. Yüzdelik dilimlerle fon, okuyucu gelirleri, bağış, reklam gelirleri ve hizmet satışları diye bölmek istiyoruz gelirlerimizi.
Bunların denemelerini de Güncel Sanat Bülteni sürecinde gerçekleştirdik. İlk olarak sanatçı Vahap Avşar’ın sergisi için hazırladığı kartpostalları hediye ederek bir okuyucu destek kampanyası gerçekleştirdik. 100 TL bağış yapan okuyucularımıza Avşar’ın kartpostallarından hediye ettik ve toplamda 5 bin TL’lik bir gelir elde ettik. Sonrasında da kültür.limited yayınıyla ortak bir gece düzenledik. Düzenlediğimiz partide ufak bir giriş parası topladık ve yine 5 bin TL’ye yakın bir destek elde ettik. Bu sayılar küçük görünüyor, ancak Türkiye’deki niş medya ekosistemine baktığımızda önemli.
2021 yılını kurumsallaşma çerçevesinde EED desteğiyle geçirdik. Ancak sürdürülebilirlik planlarımızı da işler hâle getirdik. Banner gibi reklam metotlarının yanında “Duyuru e-bülten” sistemiyle ilan almaya başladık. Birçok sanat kurumuna gidip “İlan ve işbirliği açısından bir sanat yayınından beklentiniz nedir?” diye sorduk. Bu yaklaşımımız olumlu tepkiler aldı, çünkü yayınlar çoğu zaman ilanlarda karşı tarafın ihtiyaçlarına göre düzenlemelere gitmeyi tercih etmiyor. Güncel sanat alanında en etkili ilan modellerini bulmaya çalışıyoruz. 2021 yılında bu modellerimizi çeşitlendirmeyi amaçlıyoruz.
Peki Türkiye’de bir sanat yayınının sürdürülebilirliğini sağlayacak bir “piyasa” var mı? Markalar işbirliklerine ne kadar açık?
Yayıncılık alanı için bunun önemli bir soru olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de bağımsız yayıncılık sol/muhalif hareketin bir parçası olarak görüldüğü için piyasa dediğimizde tüyler diken diken oluyor. Aynı şekilde sağ bağımsız yayıncılık da çok farklı değil gördüğüm kadarıyla. Ben de sol hareketten geldiğim için bu eleştiriyi gönül rahatlığıyla yapabiliyorum.
Bir yayının devamlılığını sağlayabilmesi, okuruna ulaşabilmesi için bu piyasanın ya da biraz yumuşatayım “ortamın” olması gerekli. Ayda 20-30 klasik müzik konserinin olduğu, klasik müzik festivalinin olduğu bir şehirde klasik müzik dergisi olur. Peki hiç Türkiye’de bale eleştirmeni duydunuz mu?
Argonotlar olarak güncel sanat piyasasının, ortamının da yeni bir dijital yayını kaldırabilecek güçte olduğunu gördük. Galeriler, müzeler, sanat kurumları reklam vermeye açıklar. Destekçi koleksiyonerler var. Bu yayında tartışma yaratacak çalışmaları olan sanatçılar var. En önemlisi de yayını sahiplenecek okurlar var.
Şu ana kadar sanat alanındaki ya da sanat bağlantılı markalarla ve kurumlarla işbirliği yaptık. İstanbul Havalimanı’nın sanat projesi olan İGART’ın sanat yarışmasına dair hazırladığımız “Duyuru ilan” buna örnek gösterilebilir. Sanat kurumu Arter’le ilk 3 aylık ilan anlaşmamızı yaptık. Bunun dışında yine sanat alanındaki kamu kurumlarıyla ilan anlaşmaları yaptık. Sanatla ilgili çalışmalar yapan kurumlarla bağlar kurduk. 2022 yılında direkt sanat bağlantısı olmayan ancak sanat alanında görünür olmak isteyen markalarla görüşmeyi planlıyoruz.
Nasıl?
Şu an için sanat kurumlarıyla reklam modelleri geliştiriyoruz, ancak sanat dışındaki markaların bize göre daha büyük kitleleri hedeflediklerini görebiliyoruz. Biz derinlikli içeriklerimizden ödün vermeyeceğiz. Kaliteli içerikle niş kitleye ulaşmak isteyen markalar da var. Onları hedefleyeceğiz.
Ancak kitleselleşme bizim için de önemli. En başta amacımız zaten sanat takipçisi geniş bir kitleye ulaşmaktı. Bunun için içerikten ödün vermeden üretilebilecek araçlar geliştirmeye çalışıyoruz. Yakında Argonotlar Ajanda isimli yeni ürünümüzü çıkaracağız. “Ürün” diye tabir ettim, çünkü start-upçıların deyimiyle markaların da dahil olacağı bir ürün hâline getirmeye çalışıyoruz Ajanda’yı. Ocak sonuna doğru görebileceksiniz. Bunun dışında sanat kurumlarıyla ziyaretçileri bir araya getirebilecek, güncel sanatı daha geniş kitlelere taşıyabilecek ürünler düşünüyoruz.
Sanat yayıncılığında 2022 için öngörüleriniz ve Argonotlar için hedefleriniz neler?
2021 hedefimiz kurumsallaşmaydı. İlk profesyonel yılımızda Argonotlar’ı bu alanda dikkat çeken, altyapısını oluşturmuş ve çekirdek okuruyla ilk bağını kurmuş bir yayın yapmaktı amacımız.
İkinci profesyonel yılımızda hedefimiz kitleselleşme ve sürdürülebilirlik. Önümüzdeki yıl e-bültende takipçi sayımızı 10 bine çıkarmayı, sosyal medya kanallarında da toplam 100 binlik bir kitleye ulaşmayı amaçlamaktayız.
Sürdürülebilirlik açısından da galerilerin, sanat kurumlarının ve müzelerin dahil olduğu reklam ve işbirliği modellerinin altyapısını kurduk ve görüşmelere başladık. 2022 itibariyle bu planlarımızı işler hâle getireceğiz.
2022 yılı gördüğümüz kadarıyla büyük siyasi ve ekonomik tartışmalarla geçecek. Böyle bir gündemde sanatsal tartışmaları devam ettirebilmek ve geniş kitlelere taşıyabilmek amacımız.